Tunus ve Mısır'da başlayan ve
dünyanın dört bir yanına yayılan kitlesel halk eylemleri dünya
kapitalizminin merkezi ABD'de de artık egemen medyanın
gizleyemeyeceği boyutlara ulaşıyor.
Nev York şehrinin bankaların ve
borsaların toplandığı Wall Street bölgesinde, dört hafta önce
"Wall Street'i İşgal Et" sloganıyla başlayan
protestolar, şu anda Los Angeles, Vaşington, Şikago, Boston,
Miami, Filadelfiya, Seattle ve Dallas'ın da bulunduğu 68 ABD
şehrine daha yayıldı.
Kendilerini, "Biz yüzde 1'in
açgözlülüğüne ve yolsuzluğuna artık katlanmamaya karar veren
yüzde 99'uz" diye tanımlayan katılımcılar, hedeflerine ulaşmak
için "devrimci Arap Baharı'nın kullandığı taktikleri
benimsediklerini ve katılımcıların azami güvenliğini sağlamak
için şiddetdışı yöntemlerin kullanılmasını teşvik
ettiklerini" belirtiyorlar.
"Lidersiz bir direniş hareketi"
olduklarını söyleyen katılımcılar parklarda yatıp kalkıyor.
Çeşitli görüşlerden, renklerden, cinsiyetlerden devrimci ve
ilerici gençlerin, işçilerin, işsizlerin, çevrecilerin, savaş
karşıtlarının kamp kurdukları yerler, özellikle hafta
sonlarında ve iş çıkışlarında ulaşım işçilerinin,
öğretmenlerin, aydınların, sanatçıların ve çeşitli
sendikaların desteğiyle büyük kitle hareketlerinin başladığı
merkezler oluyor. Göstericiler, kamp kurdukları yerleri Tahrir
meydanı olarak adlandırıyor.
Polis kuvvetleri 2 Ekim 2011'de Nev
York'ta Bruklin Köprüsü'nde 700 göstericiyi gözaltına aldıktan
sonra, 11 Ekimde Boston'da yüz göstericiyi daha gözaltına aldı.
Polis, barışçı gösterileri dağıtmak için sık sık şiddete
başvuruyor ve gaz kullanıyor.
"İşimizi, okulumuzu ve evimizi geri istiyoruz" haykırışlarının öne çıktığı gösterilerde,
bankaların ve büyük şirketlerin egemenliğine son verilmesi
isteniyor. Dolar milyarderlerinden oluşan uluslarararası kapitalist
şebekenin iktidarı sorgulanıyor.