Mısır'da Amerikancı kapitalist oligarşinin iktidarını
korumaya çalışan askerî yönetim, 1 Ağustos 2011'de
göstericilere saldırıp Tahrir meydanını boşalttıktan sonra,
Mısır işçi ve emekçi kitlelerini artık yatıştırmayı
başardığını düşünerek rahat nefes almaya başlamıştı.
Mısır devrim sürecini endişeyle takip eden burjuva uzmanları da,
"devrimin ateşi söndü" saptamasıyla sevinçlerini dile
getirmeye başlamışlardı. Yüz binlerce işçi ve emekçinin 2011
yılının Eylül ayında greve çıkması, kapitalist çevrelerin
hevesini kursağında bıraktı. Ekim ayı da işçi grev ve
gösterileriyle devam ediyor.
Emperyalizme bağımlı kapitalist sistemin yol açtığı sömürü
ve baskıyı ortadan kaldırmadan, bu sistemin otuz yıllık simgesi
Hüsnü Mübarek'i deviren halk kitlelerinin işsizliğe, yoksulluğa
ve yolsuzluğa son verme, özgür, bağımsız ve onurlu bir ülkede
yaşama talebi karşılanmadan Mısır durulmayacak.
Eylül grevlerinin itici gücü, sağlık, eğitim, ulaşım ve
liman işçileri oldu.
Sağlık işçileri
Kamu sağlık kurumlarında çalışan doktorlar 10 Eylülde greve
başladı. Mısır kamu sağlık kurumlarında 100 bin doktor
bulunuyor. Grevi "Genç Doktorlar Koalisyonu" ve "Hakları
Verilmeyen Doktorlar" adlı iki dernek düzenledi.
Doktorlar ücretlerin söz verilen yeni asgari ücret düzeyine
getirilmesini, sağlığa ayrılan bütçenin yüzde 3'ten yüzde
15'e çıkarılmasını, zorbaların doktorlara saldırmasını
engellemek için hastanelerde güvenliğin arttırılmasını
istiyor.
Acil vakalar dışında iş bırakan doktorların grevine katılım
Süveyş, İsmailiye ve Garbiye'de yüzde 100, İskenderiye'de yüzde
70, Kahire'de yüzde 50 civarında. Grev yeni katılımlarla hâlâ
devam ediyor.
Tıp Bilimleri Genel Sendikası'nın çağrısıyla 200 bin sağlık
teknisyeni 25 Eylül'de bir günlüğüne iş bıraktı. Sağlık
teknisyenleri, ücretlerinin arttırılmasını, iş güvenliği
konusunda köklü önlemler alınmasını, meslek içi eğitim
kalitesinin yükseltilmesini istiyor.
Eğitim işçileri
Bağımsız Öğretmenler Sendikası'nın 17 Eylülde başlattığı
grev bütün ülkeyi sardı. Öğretmenler, yüz binlerce sözleşmeli
öğretmenin kadroya geçirilmesini, maaşların hükümetin söz
verdiği yeni asgari ücret seviyesine çıkarılması için öğretmen
net maaşına iki kat zam yapılmasını, 600 bin kıdemli öğretmene
derece artışı verilmesini, müfredatın devrime uygun hâle
getirilmesini, sınıf mevcutlarının azaltılmasını, eğitim
bütçesinin arttırılmasını, öğretmenlere hakaret eden Eğitim
Bakanının görevden alınmasını istiyor. Mısır'da öğretmenlerin
sayısı 1,5 milyonu aşıyor.
Hükümet Yüksek Askerî Konsey'in 2011'in Mart ayında çıkardığı
34 numaralı kanun kuvvetinde kararnameyle Mısır'da grevlerin
yasaklandığını, ayrıca Olağanüstü Hâl Kanununa göre de grev
yapılamayacağını belirterek grevci öğretmenleri işten atmak ve
mahkemeye vermekle tehdit etti. (Oysa hükümet daha 11 Ağustosta
yaptığı açıklamada Olağanüstü Hâl Kanununun hükümlerinden
yararlanmayacağını ilan etmiş ve hatta bu kanunu "parlamento
seçimlerinden önce yürürlükten kaldırmaya karar verdiğini"
açıklamıştı.)
Bütün baskılara rağmen, greve katılım yüksek oldu; burjuva
basını bile greve katılımın yüzde elliyi geçtiğini kabul
etmek zorunda kaldı. Grev öğrencilerin ve ailelerinin desteğini
kazandı. Mısır'da bir hafta boyunca okullarda ders yapılmadı.
24 Eylülde yüz bini aşkın öğretmen Kahire'de Mısır hükümet
binasının önünde büyük bir miting yaptı. Polis kuvvetleri,
mitingten sonra bina önünde çadır kurup süresiz oturma eylemi
başlatmak isteyen öğretmenleri zorla dağıttı.
Başbakan İssam Şeref, greve son verilirse öğretmen
taleplerini en kısa sürede karşılama sözünü verdi. Sendika,
hükümete zaman tanıyacaklarını, talepleri karşılanmazsa greve
tekrar başlayacaklarını belirterek eyleme son verdi.
Ulaşım işçileri
Kahire Toplu Ulaşım İdaresine bağlı olarak çalışan
şoförler, makine işçileri ve biletçiler de, öğretmenlerle aynı
günde, 17 Eylülde, iş bıraktı. Kahire'deki 25 bölge otobüs
işletmesinin tümünde greve gidildi. 45 bin işçinin katıldığı
grevi Bağımsız Ulaşım İşçileri Sendikası düzenledi.
Kahire Toplu Ulaşım İdaresi işçileri, ücretlerinin yeni
asgari ücret düzeyine çıkarılması için iki kat arttırılmasını,
emekliye ayrılan işçilere 10 aylık ücret düzeyinde emeklilik
ikramiyesi ödenmesini, şoförlere ve biletçilere üniforma
verilmesini, halka kaliteli hizmet sunulabilmesi için otobüs
filosunun yenilenmesini istiyor.
Ulaşım işçileri, grevin yanı sıra 4 yürüyüş ve protesto
gösterisi düzenledi. Öğretmenlerin 24 Eylüldeki büyük
mitingine katıldı. 10 gün süren grev 27 Eylülde işçi
taleplerinin kısmen karşılanmasıyla sona erdi.
Ancak verilen sözlerin tutulmadığını belirten ulaşım
işçileri taleplerinin karşılanması için gösteri yapıyor.
Liman işçileri
Mısır'ın tek özelleştirilmiş limanı olan Ayn Suhna
limanında çalışan 4 bin işçi 21 Eylülde greve başladı. Dört
günlük grevden sonra Dubai kökenli Dubai Ports şirketi, liman
işçilerinin taleplerini kabul etmek zorunda kaldı.
Özelleştirmelere iptal
Bu arada 21 Eylülde Kahire İdare Mahkemesi, Mahalla şehrindeki
üç büyük sanayi işletmesinin özelleştirilmesi kararını iptal
etti ve bu işletmelerin tekrar kamuya devredilmesine karar verdi.
Mahkeme, 1994'te özelleştirilen El Nasr Buhar Kazanları ve
Basınçlı Tanklar Fabrikası'nın, 2005'te özelleştirilen Tanta
Dokuma İşletmesi'nin ve 2006'da özelleştirilen Endorama Şebin
Tekstil Fabrikası'nın özelleştirmelerden doğan bütün borç ve
yükümlülüklerini iptal ettiği gibi, özelleştirmeden sonra
işten atılan işçilerin tekrar işe alınmasına ve bütün hak
kayıplarının karşılanmasına karar verdi.
Siyasal kriz derinleşiyor
Grevleri hem 34 numaralı özel kanunla, hem 30 yıllık
Olağanüstü Hâl Kanunuyla yasaklayan askerî yönetim, yüz
binlerce işçinin bu yasaklara meydan okuyarak greve çıkması
karşısında çaresiz kalıyor. İşçi sınıfı egemenlerin
onayını ve iznini beklemeden kendi kurallarını koyuyor;
despotizme pabuç bırakmıyor ve kendi demokrasisini kendi elleriyle
kurmaya çalışıyor. Hükümet grevcileri ve sendikalarını fiilen
tanımak, onlarla pazarlık etmek zounda kalıyor. İşçi sınıfının
eylemlerinde ekonomik, sosyal ve siyasal taleplerin iç içe geçmesi,
eylemlerin gücünü arttırıyor.
İşçi sınıfının, şehir ve köy emekçilerinin, devrimci,
ilerici ve laik güçlerin eylemleriyle başa çıkamayan askerî
yönetim, emperyalizmin ve işbirlikçi kapitalist oligarşinin
iktidarını güvenceye alacak düzeni sağlayamadığı için
iktidarı Eylül 2011'de sivil yönetime bırakmaktan vazgeçti. 11
Ağustosta Olağanüstü Hâl Kanununu "parlamento seçimlerinden
önce kaldırmaya karar verdiğini" hükümet aracılığıyla
açıkladığı hâlde, 9 Eylülde protestocuların İsrail
Büyükelçiliğine girmesini bahane ederek 11 Eylülde Olağanüstü
Hâl Kanununu genişletip uygulamaya başladı. 9 Eylülde
kiliselerinin yakılmasını protesto eden Kıpti göstericilere
faşist serserileri ve emniyet güçlerini saldırttı. Katliamda 25
kişi öldü, iki yüz kişi yaralandı. Askerî yönetim,
gerici-faşist İslamcı güçlerle işbirliğini koyulaştırırken
toplumu din kavgasına sürükleyerek tarafsız hakem edasıyla başta
kalmanın hesabını yapıyor.
Mısır devrim ile karşıdevrim arasında yeni kapışmalara
hazırlanıyor.