
İşten çıkarılan 123 BEDAŞ taşeron işçisinin direnişi Taksim'de devam ediyor. Bedaş önünde çadır kuracakları zaman yılın ilk soğuk ve yağmurlu günlerine denk gelmişti. Taşeron işçilerinin tümü, gerçek anlamda olumsuz hava muhalefetine
rağmen, morallerini hiç bozmadan direnişe devam ediyorlar. İstanbul civarında oturan bütün okurlarımızı, dostlarımızı direniş çadırını ziyaret etmeye davet ediyoruz.
Aşağıda, Bianet'ten Nilay Vardar'ın direnişçi işçilere dair yaptığı haberi veriyoruz:
Mevsim normallerinin üzerinde seyreden soğuk nedeniyle donarak Beyoğlu
BEDAŞ binasını ararken direniş çadırını göremeyince acaba
işçiler hava muhalefeti nedeniyle bir günlük ara mı verdi diye
düşündüm.
Sonra BEDAŞ'ın önüne ENERJİ-SEN ve "İşçiler geri
alınsın" pankartının asılı olduğunu gördüm; ama çadır
hala yok. Ardından duvara yaslanmış altı işçiyi gördüm. "Ee
çadır nerde?" diye sordum;. "Rüzgar çadırı uçurdu;
biz de topladık" dediler gülerek.
Direnişe başladıkları ilk gün de şakır şakır yağmur
yağmıştı ama taşeron olarak çalışan 123 BEDAŞ işçisi
"kadrolu" olarak işe alınmak için o çadırı kurmuştu.
İstanbul'un çeşitli şubelerinde çalışan yaklaşık 2 bin
BEDAŞ taşeron işçisi var; bunların yaklaşık yarısı da
Enerji-Sen'e üye. Açma kapama bölümünde çalışan işçiler de
Mayıs ayında, taşeron sisteminin getirdiği çalışma koşullarına
karşı örgütlenme kararı aldı.
Mayıs ayından itibaren de her çarşamba BEDAŞ önünde en
sevdiğim sloganlardan biriyle "Şalter
inecek, taşeron
bitecek" dediler.
Sendika, BEDAŞ'a taşeron işçilerin
muvazaalı çalıştığına dair dava açtı. Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı da bu işçilerin muvazaalı* yani
hukuka aykırı olarak çalıştırıldığına karar verdi; BEDAŞ
buna itiraz etti, dava sürüyor.
Bu kararın da etkisiyle 10 Haziran'da şirket, sendikal
örgütlenmeyi engellemek için 22 işçiyi işten çıkardı; ancak
işçilerin direnişe geçmesi üzerine üç saat içinde işe geri
almak zorunda kaldı.
Taşeron şirketler, asıl iş verenle anlaşarak, ara ara
örgütlenmeyi kırmak için 7-8 kişiyi çıkarıp, direniş görürse
tekrar alıyor. Dev Sağlık-İş üyesi taşeron sağlık çalışanı
Güllü Hanoğlu'nun
direnişi tam da buna örnek. Sonunda hastane yönetimi Hanoğlu'nu
mecburen işe geri aldı.
Ancak BEDAŞ yönetimi ve taşeron şirket, sendikalaşmayı
kırmada kararlıydı; 30 Ağustos'ta 70 işçi "taşeron
şirketin ihalesi bitti" denerek işten
çıkarıldı.
BEDAŞ yetkilileri, ihale yapılınca işçilerin geri alınacağını
söyledi ancak ihale yapıldı ve işçiler geri alınmadığı gibi
53 işçi daha çıkarıldı sayı 123'e yükseldi. İşveren artık
bahane göstermeye gerek duymadan açık açık "taşeron şirket
sendikalı işçi istemiyor" dedi.
"Dört yılda bir kere yıllık izin yaptım"
Bunun üzerine 123 işçi, pazartesi günü BEDAŞ'ın önünde
polis engeline rağmen direniş çadırı kurdu; her gün 10 kişi
nöbette.
Direnişlerinin yedinci gününde ziyaret ettiğimiz işçiler,
direnişlerini soğuğa karşı, çadırsız ayakta sürdürüyor.
Röportaj yapmak istediğimde sözcü olarak Selami
Öğretici'yi gösteriyorlar; "Sürekli
öndeydim, beni üç kere işten attılar" diye gülerek kendini
tanıtıyor.
Sendikal örgütlenmenin başını çektiği için ilk onu işten
çıkarmışlar ardından 22 işçiyle birlikte zaten çıkarılmış
olmasına rağmen bir kere daha çıkarmışlar; en son da Ağustos'ta
işten çıkarılmış.
Dört yıldır BEDAŞ'ta çalışan 24 yaşındaki Öğretici,
sendika öncesindeki çalışma koşullarını şöyle anlatıyor:
"Sabah sekizde başlayan mesaimizin ne zaman biteceği belli
değil. Sekiz de olabilir akşam 10'da. Gerektiğinde haftasonu da
çalışırız. Hiçbir sosyal hayatımız yok. Yıllık izin
kullanmak diye bir şey yok. Ücretlerimizin ihalede belirtildiği
1250 lira artı prim olması gerek ama biz her şeyiyle anca 1 bin
lira alıyorduk. İki yıllık sözleşmelerimiz bitince kıdem
tazminatı olarak 2 bin lira ödemeleri gerekiyor. Ama her seferinde
300-500 veriyorlardı. İnsanların çalışmaya ihtiyacı var,
sözleşmeyi yenilemek için razı oluyorlar, başka çareleri yok."
Sendikalı olduktan sonra, iş saatlerinde ve maaşlarda kısmı
bir iyileşme olmuş. Öğretici, dört yılda hiç yıllık izin
kullanamamış, sendikalı olduktan sonra ilk defa bu yıl iki hafta
kullanmış; "zaten sonra da çıkardılar" diye gülüyor.
İşçiler, BEDAŞ'ın Bakanlığa açtığı itiraz davasını
kazanamayacağından emin. Karar çıktığı anda BEDAŞ, işçileri
kadrolu olarak işe almak zorunda. İşçilerin fotoğrafını çekip
yanlarından ayrılacağım sırada, "çabuk çek, daha fazla
üşüme" diyorlar, sanki sabahtan beri çadırları bile
olmadan ayazda bekleyen kendileri değilmiş gibi.
Bakanlık danışıklı dövüşe devam mı
diyecek?
Çalışma Bakanı Faruk Çelik, 14 Temmuz'da 500 bin taşeron işçisi bulunduğunu belirterek "Bu işçilerin kamu işçisi
statünde olmaları önerileri var. Taşeron firmalar bazen maaş vermiyorlar, güvenceleri yok. Tazminat alamıyorlar. Çalışma saatleri ile ilgili sıkıntılar var. Örgütlenme sorunları var"
demişti.
Bakanlık, taşeron sisteminin sorunlarının farkında, işçilerin
muvazaalı çalıştığını kabul ediyor; o zaman bu işçiler
neden bir buçuk aydır işsiz ?
1980 askeri darbesinden kalan 2821 sayılı "Sendikalar
Yasası" ile 2822 sayılı "Toplu İş Sözleşmesi, Grev
ve Lokavt Yasası"nın değiştirilmesinin konuşulduğu
bugünlerde, eğer yeni yasada esnek çalışma ve ucuz işgücü
demek olan taşeron sisteminin önüne geçilemeyecekse, Bakanlık
muvazaaya yani "danışıklı dövüşe" devam etmiş olacak. (NV)
* Muvazaa: Tarafların, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla,
gerçek iradelerine uymayan bir işlem yapmaları.