Tarih: 18.10.2011 |  Haberler
Rüzgâr Çadırı Uçursa da Direniş Sürüyor

İşten çıkarılan 123 BEDAŞ taşeron işçisinin direnişi Taksim'de devam ediyor. Bedaş önünde çadır kuracakları zaman yılın ilk soğuk ve yağmurlu günlerine denk gelmişti. Taşeron işçilerinin tümü, gerçek anlamda olumsuz hava muhalefetine rağmen, morallerini hiç bozmadan direnişe devam ediyorlar. İstanbul civarında oturan bütün okurlarımızı, dostlarımızı direniş çadırını ziyaret etmeye davet ediyoruz.

Aşağıda, Bianet'ten Nilay Vardar'ın direnişçi işçilere dair yaptığı haberi veriyoruz:


Mevsim normallerinin üzerinde seyreden soğuk nedeniyle donarak Beyoğlu BEDAŞ binasını ararken direniş çadırını göremeyince acaba işçiler hava muhalefeti nedeniyle bir günlük ara mı verdi diye düşündüm.

Sonra BEDAŞ'ın önüne ENERJİ-SEN ve "İşçiler geri alınsın" pankartının asılı olduğunu gördüm; ama çadır hala yok. Ardından duvara yaslanmış altı işçiyi gördüm. "Ee çadır nerde?" diye sordum;. "Rüzgar çadırı uçurdu; biz de topladık" dediler gülerek.

Direnişe başladıkları ilk gün de şakır şakır yağmur yağmıştı ama taşeron olarak çalışan 123 BEDAŞ işçisi "kadrolu" olarak işe alınmak için o çadırı kurmuştu.

İstanbul'un çeşitli şubelerinde çalışan yaklaşık 2 bin BEDAŞ taşeron işçisi var; bunların yaklaşık yarısı da Enerji-Sen'e üye. Açma kapama bölümünde çalışan işçiler de Mayıs ayında, taşeron sisteminin getirdiği çalışma koşullarına karşı örgütlenme kararı aldı.

Mayıs ayından itibaren de her çarşamba BEDAŞ önünde en sevdiğim sloganlardan biriyle "Şalter inecek, taşeron bitecek" dediler. Sendika, BEDAŞ'a taşeron işçilerin muvazaalı çalıştığına dair dava açtı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı da bu işçilerin  muvazaalı* yani hukuka aykırı olarak çalıştırıldığına karar verdi; BEDAŞ buna itiraz etti, dava sürüyor.

Bu kararın da etkisiyle 10 Haziran'da şirket, sendikal örgütlenmeyi engellemek için 22 işçiyi işten çıkardı; ancak işçilerin direnişe geçmesi üzerine üç saat içinde işe geri almak zorunda kaldı. Taşeron şirketler, asıl iş verenle anlaşarak, ara ara örgütlenmeyi kırmak için 7-8 kişiyi çıkarıp, direniş görürse tekrar alıyor. Dev Sağlık-İş üyesi taşeron sağlık çalışanı Güllü Hanoğlu'nun direnişi tam da buna örnek. Sonunda hastane yönetimi Hanoğlu'nu mecburen işe geri aldı.

Ancak BEDAŞ yönetimi ve taşeron şirket, sendikalaşmayı kırmada kararlıydı; 30 Ağustos'ta 70 işçi "taşeron şirketin ihalesi bitti" denerek işten çıkarıldı. BEDAŞ yetkilileri, ihale yapılınca işçilerin geri alınacağını söyledi ancak ihale yapıldı ve işçiler geri alınmadığı gibi 53 işçi daha çıkarıldı sayı 123'e yükseldi. İşveren artık bahane göstermeye gerek duymadan açık açık "taşeron şirket sendikalı işçi istemiyor" dedi.

"Dört yılda bir kere yıllık izin yaptım"

Bunun üzerine 123 işçi, pazartesi günü BEDAŞ'ın önünde polis engeline rağmen direniş çadırı kurdu; her gün 10 kişi nöbette.

Direnişlerinin yedinci gününde ziyaret ettiğimiz işçiler, direnişlerini soğuğa karşı, çadırsız ayakta sürdürüyor. Röportaj yapmak istediğimde sözcü olarak Selami Öğretici'yi gösteriyorlar; "Sürekli öndeydim, beni üç kere işten attılar" diye gülerek kendini tanıtıyor.

Sendikal örgütlenmenin başını çektiği için ilk onu işten çıkarmışlar ardından 22 işçiyle birlikte zaten çıkarılmış olmasına rağmen bir kere daha çıkarmışlar; en son da Ağustos'ta işten çıkarılmış.

Dört yıldır BEDAŞ'ta çalışan 24 yaşındaki Öğretici, sendika öncesindeki çalışma koşullarını şöyle anlatıyor:

"Sabah sekizde başlayan mesaimizin ne zaman biteceği belli değil. Sekiz de olabilir akşam 10'da. Gerektiğinde haftasonu da çalışırız. Hiçbir sosyal hayatımız yok. Yıllık izin kullanmak diye bir şey yok. Ücretlerimizin ihalede belirtildiği 1250 lira artı prim olması gerek ama biz her şeyiyle anca 1 bin lira alıyorduk. İki yıllık sözleşmelerimiz bitince kıdem tazminatı olarak 2 bin lira ödemeleri gerekiyor. Ama her seferinde 300-500 veriyorlardı. İnsanların çalışmaya ihtiyacı var, sözleşmeyi yenilemek için razı oluyorlar, başka çareleri yok."

Sendikalı olduktan sonra, iş saatlerinde ve maaşlarda kısmı bir iyileşme olmuş. Öğretici, dört yılda hiç yıllık izin kullanamamış, sendikalı olduktan sonra ilk defa bu yıl iki hafta kullanmış; "zaten sonra da çıkardılar" diye gülüyor.

İşçiler, BEDAŞ'ın Bakanlığa açtığı itiraz davasını kazanamayacağından emin. Karar çıktığı anda BEDAŞ, işçileri kadrolu olarak işe almak zorunda. İşçilerin fotoğrafını çekip yanlarından ayrılacağım sırada, "çabuk çek, daha fazla üşüme" diyorlar, sanki sabahtan beri çadırları bile olmadan ayazda bekleyen kendileri değilmiş gibi.

Bakanlık danışıklı dövüşe devam mı diyecek?

Çalışma Bakanı Faruk Çelik, 14 Temmuz'da 500 bin taşeron işçisi bulunduğunu belirterek "Bu işçilerin kamu işçisi statünde olmaları önerileri var. Taşeron firmalar bazen maaş vermiyorlar, güvenceleri yok. Tazminat alamıyorlar. Çalışma saatleri ile ilgili sıkıntılar var. Örgütlenme sorunları var" demişti.

Bakanlık, taşeron sisteminin sorunlarının farkında, işçilerin muvazaalı çalıştığını kabul ediyor; o zaman bu işçiler neden bir buçuk aydır işsiz ?

1980 askeri darbesinden kalan 2821 sayılı "Sendikalar Yasası" ile 2822 sayılı "Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Yasası"nın değiştirilmesinin konuşulduğu bugünlerde, eğer yeni yasada esnek çalışma ve ucuz işgücü demek olan taşeron sisteminin önüne geçilemeyecekse, Bakanlık muvazaaya yani "danışıklı dövüşe" devam etmiş olacak. (NV)

* Muvazaa: Tarafların, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla, gerçek iradelerine uymayan bir işlem yapmaları.