Tarih: 26.10.2011 |  Haberler
AKP'nin ikiyüzlü "adaleti"

Türkiye'de emekçiler, sosyalistler her daim diri, uyanık ve her şeye hazır vaziyette olmak zorundalar. Ülke egemenlerinin bir yandan Suriye'ye karşı emperyalistlerle ortak hareket etme, diğer yandan kendi halkına karşı savaşı körükleme, öte yandan tüm ülkeyi yasa boğan Van depremi haberleri arasında kaybolan inanılmaz bir yolsuzluk öyküsü var. Bu öyküyü unutturmayalım; devamını getirmek şartıyla şimdilik kısa bir hatırlatmayla yetinelim.

Kamuoyunda "Deniz Feneri Davası" olarak bilinen Kanal 7 televizyonu başta olmak üzere bazı şirketlere yasadışı yollardan para transferi yapıldığı iddiasıyla açılan soruşturmada geçtiğimiz aylarda 9 kişi tutuklanmıştı. Yaşanan tutuklamalarla yeniden gündeme taşınan dava AKP üst yönetimini bir hayli rahatsız etmişe benziyor. Çünkü, bütün belirtiler, AKP yönetimi ile Deniz Feneri derneği arasında sıkı bağlar olduğu yönünde. Bu büyük yolsuzluk davasının ilerleyen safhalarında kendilerinin yapılan yolsuzlukla organik bağlarının daha da açığa çıkacağını anlayan AKP iktidarı Deniz Feneri davası ile ilgili soruşturmayı yürüten savcıları görevden almıştı. Bu karar ile AKP'nin yargıyı bir bütün olarak siyasi iktidarın emri altına aldığı görüldüğü gibi, evrensel hukuk ilkelerinden olan "tabii hakim" ilkesi de ayaklar altına alınmıştı.

İşte aylardır ülkenin gündeminde bulunan Deniz Feneri yolsuzluk davasında AKP iktidarı 21 Ekim 'de insana "bu kadarı da olmaz" dedirten bir adım daha attı. Eli kanlı Hizbullahçıların serbest bırakılmasının üzerinden çok az bir zaman geçmişti ki "bağımsız yargı" bu kez de Deniz Feneri davasında yargılanan ve suçları delillerle ispatlanmış dolandırıcıları serbest bıraktı. Bu büyük yolsuzluk davasında tutuklanan eski RTÜK başkanı Zahid Akman, Kanal 7 Yönetim Kurulu Başkanı Zekeriya Karaman, Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Çelik, Yönetim Kurulu üyesi İsmail Karahan, İzzet Kurum ve Ali Solak birkaç gün önce apar topar serbest bırakıldılar.

Bir tarafta sadece "parasız eğitim hakkı" istedikleri için 18 ay hapishanede tutulan gençler, diğer yanda meşru bir seçimde halk tarafından kendisini temsil etmesi için seçilen milletvekilleri, uyduruk belgelerle yıllardır mahkemeye çıkartılmayı bekleyen KCK tutukluları var. Diğer tarafta ise, hesaplarında on yıl içinde 1 milyar doların üzerinde nereden geldiği bilinmeyen paralar bulunan, insanların safiyane duygularını sömürerek onları yüz milyonlarca Avro dolandırıp halkı soyanları üç ayda "delilleri karartma şüphesi bulunmadığı" gerekçesiyle bıraktıran bir zihniyet. İşte AKP'nin adaleti.

Yolsuzluklara, haksızlıklara, adaletsizliğe karşı sesini yükselten işçileri, öğrencileri, kadınları, ilericileri, demokratları, aydınları, yurtseverleri her fırstta hapishanelere dolduran, yolsuzluk yapan, suç işleyen kendi yandaşlarını ise hemen serbest bırakan AKP adaletine karşı mücadeleyi daha da yükseltelim. Biz sesimizi çıkartmaz isek yapılanlar bunların yanına kâr kalacak.