Son günlerde ülkemizde her sabah yeni bir zam ile uyanıyoruz. 9 yıldır iktidarda bulunan AKP egemenleri emperyalizme uşaklığın ve kapitalizmin krizinin faturasını emekçi halkımıza kesmeye devam ediyor. Bunun bir
sonucu olarak ülkemizde hayat pahalılığı her geçen gün artıyor. Emekçi halkımız her geçen gün daha da yoksullaşıyor.
Hayat pahalılığının katlanılmaz boyutlara geldiği bir başka ülke ise İsrail. İsrail'in siyonist egemenleri de, tıpkı AKP egemenleri gibi, kendi halklarına yoksulluğu, açlığı ve hayat pahalılığını reva görüyorlar. Komşularıyla dostluk politikası izleyecek olsa refah içinde yaşayabilecekken, ülke gelirini yayılmacı, işgalci Siyonizmin hedefleri için silahlanmaya ayırdığı için giderek yoksullaşan bir ülke İsrail. Tabii ki kapitalist sömürü sisteminin yarattığı kriz sınır tanımıyor. Dünyanın her
yerinde yoksul emekçi halkları vuruyor. Buna karşılık egemenlerin kapitalizmin bekâsını emekçi halkın sırtından sürdürme planlarına karşı işçiler, öğrenciler, gençler,
kadınlar ülkemizde olduğu gibi İsrail'de de sokaklara dökülüyorlar. Kapitalizmin bekçiliğini yapan aymaz egemenlere karşı protestolar, yürüyüşler, gösteriler düzenliyorlar.
Yaz aylarında günlerce süren protestolardan sonra kitlelerdeki yorgunluk ve sürecin bir üst aşamaya sıçratılamaması, eylemlerin tavsamasına yol açmıştı. Şimdi, İsrail'de 29 Ekim 2011 tarihinde emekçiler ve
gençler yüksek kiralara, hayat pahalılığına ve sosyal adaletsizliğe karşı yeniden sokaklara döküldüler. Bu eylemlere sendikalar da destek veriyor. Temmuz 2011'den bu yana
gerçekleştirilen eylemlerin en kitlesellerinden biri olan protesto gösterisinde İsrail emekçileri sosyal yardımları sürekli budayan İsrail elitlerine ciddi bir uyarıda bulundular. İsrail'de yayınlanan Kudüs Postası gazetesine göre on binlerce işçi, öğrenci, genç, kadın, emekli, Tel Aviv'de bulunan Rabin Meydanı'nda toplanarak "refah devleti, sosyal devletin korunması ve sosyal programlara bütçeden daha fazla kaynak aktarılmasını"
talep ettiler.
İsrailli emekçiler, aynı gün sağcı hükümetin emekçi düşmanı politikalarını protesto etmek için Tel Aviv'in yanısıra, Hayfa, Kiryat Şimona, Hod Haşaron ve Modi'de de sokaklara çıktılar. "Kırıntıları
istemiyoruz", "Hükümet halka karşıysa halk da hükümete karşı" "Refah devleti istiyoruz", "Sosyal haklarımız için buradayız" diye sloganlar atarak hayat pahalılığına karşı
sosyal adalet talep eden İsrailli emekçiler Amerika'da günlerdir kahramanca mücadele eden sınıf kardeşlerine de gönderme yaparak Wall Street'i işgal edenlerle dayanışma için "We are the 99%" (Halkın yüzde doksan dokuzu biziz) diye Amerikan emekçileriyle
ortak sloganlar attılar.
Sağcı İsrail iktidarlarının yıllardır uyguladığı özelleştirme ve işgal politikaları, konut, gıda, yakıt fiyatlarını durmadan
yükseltiyor, hayatı emekçi halk için daha çekilmez bir hale
getiriyor. Halkın sırtındaki vergiler dayanılmaz oluyor, sosyal haklar devamlı budanıyor. Bu politikaların sonucu olarak zenginler daha da zenginleşiyor, yoksullar daha da yoksullaşıyor. Bu süreçte Filistin halkına karşı durmadan körüklenen şovenizm de artık
İsrail emekçilerinin bu vahşi sömürüyü sineye çekmesine yetmiyor.
İsrail emekçilerinin kapitalist sömürüye, gerici-faşist baskılara, sömürgeci işgal ve savaş politikasına karşı Temmuz 2011'den bu yana aralıklarla devam eden geniş çaplı protestoları aynı zamanda bir toplumsal patlama anlamına da
geliyor. İsrail'de eskiden beri güçlü bir barış hareketi vardı. Yıllar içinde, şovenizmin adım adım ülkede kök salmasıyla birlikte, solun, barış güçlerinin sesi giderek kısılmıştı. Şimdilik ekonomik taleplerle yola çıkan İsrailli yoksul kitlelerin çözümü Filistin halkıyla dayanışmada ve yeniden sol hükümetleri iktidara getirmekte görme umudu doğdu. Bu geniş çaplı protestoların Filistin ve İsrail halkları arasında kapitalizme ve siyonizme karşı birlikte örgütlü mücadeleye evrilmesini diliyoruz.