İşçi sınıfının durmaksızın kanayan yarası iş kazaları ile ilgili olarak guvenlicalisma.org sitesinin yayınlamış olduğu makaleyi okurlarımızla paylaşıyoruz.
Ekim ayında 53 işçi hayatını kaybetti, 142 işçi
yaralandı
AKP iktidarı hazırladığı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasa Taslağı'nı 28 Ekim'de tartışmaya açtı. Amaç iş kazaları
ve meslek hastalıkları sonucu yaşanan kayıpları azaltmak, Başbakan Erdoğan'ın söylemiyle "insanı temel almak". Bu girişimin eksikliği bir yana samimiyetini değerlendirmek gerekir. Çünkü AKP iktidarı, büyümede Çin'i yakalama hedefini de dillendiriyor. Bu da ancak güvencesizleştirme ve kamusal hakların tırpanlanmasıyla gerçekleştiriliyor. Bir yandan asgari ücrete yüzde 3 zam yapılması kararlaştırılırken diğer yandan sağlıkta katkı payı artırılıyor, çalışma sürelerinin uzatılması gündeme
getiriliyor
Yine işçilerin ölüm üstüne ölüm haberlerini alıyoruz.
Özellikle iktidarın kentsel dönüşüm planlarını açıkladığı bugünlerde
inşaat işçileri artan bir hızla hayatlarını kaybediyor ve yaralanıyor.
Maden işçileri göçük altında kalıyor, tekstil işçileri servis kazası
geçiriyor, baştan aşağı yeniden yapılandırılarak, dağıtım şirketlerinin
nüfuz alanlarına bölünen enerji işçilerini elektrik çarpıyor
İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi olarak, basından
derlediğimiz bilgilere göre Ekim ayında
en az 53 işçinin hayatını
kaybettiğini ve yine
en az 142 işçinin yaralandığını kayıt altına
aldık (Kaza haberleri için
www.guvenlicalisma.org adlı
internet sitemizin İşkolları' başlığına bakınız)
Meslek
hastalıkları sonucu yaşanan ölümler de hız kesmiyor. 12 Ekim günü kot
kumlama işçisi Ali Rıza Eldemir, slikozis hastalığı nedeniyle hayatını
kaybetti. Eldemir'in ölümü ile birlikte kot kumlama sonucu ölümler 48'e
ulaştı. Diğer yandan Ekim ayında diş teknisyenleri de slikozis
hastalığına maruz kaldıklarını kamuoyunu duyurdu ve çözüm için mücadele
etmeye başladı
Ağzınızdaki kanı çalkalar mısınız lütfen..!
Bir diş hekimine gittiğimizde, hekimin bize sıkça
tekrarladığı bu sözün gereğini keşke bir ağız dolusu su ile yapabilsek.
Maalesef bu artık mümkün değil. Zira ağzımızı ne ile ne kadar
çalkalarsak çalkalayalım, silikozis hastalığından kaybettiğimiz diş
teknisyenlerinin kanları -biz istemesek de, farkında olmasak da- her
birimizin ağzında dolaşıyor.
Genelde madenci hastalığı
olarak bilinen, cam ve seramik sanayi ile dökümcülük gibi sektörlerde de
görülen, fakat bizlerin daha çok kot kumlama işçileri ve onların
mücadeleleri üzerinden farkına vardığımız silikozis hastalığı, 10'a
yakın diş teknisyeninin de ölüm nedeni olarak kayıtlara geçmiş durumda.
Ağzımızda kullandığımız
protezlerin hazırlanma sürecinde ortaya çıkan kristal silikaya uzun
süreli maruz kalma sonucu oluşan silikozis hastalığı, kâr güdüsü ile
güvencesiz, denetimsiz ve sağlıksız kılınan çalışma süreçlerinin
çalışanların hayatlarına nasıl kast ettiğini gösteren en bariz örnek
olarak karşımızda duruyor.
Kamuda son 10 yıldır hastanelerden ayrıştırılarak Ağız ve Diş Sağlığı
Merkezlerinde toplanan çalışma ortamları, dış görünüşleri itibariyle her
ne kadar zevahiri kurtarsalar da, laboratuar düzeyinde aynı şeyi
söylemek zordur. Uygun şekilde bölümlere ayrıştırılmamış odalarda ve
yetersiz havalandırma koşullarında çalışan diş teknisyenleri, yoğun bir
biçimde, yüksek gürültüye bağlı kulak rahatsızlıkları ve çoğunlukla
astım ve bronşite dönüşen göğüs hastalıkları gibi meslek
hastalıklarından mustaripler. Yetkili kuruluş durumundaki Meslek
Hastalıkları Hastanesi tarafından Ankara'da muayene edilen 365 diş
teknisyeninden 70'inde, İstanbul'da muayene edilen 451 diş
teknisyeninden 197'sinde çeşitli meslek hastalıklarına rastlanmış
durumdadır.
Fakat esas cehennemi çalışma koşulları, bir
nevi "merdiven altı" olarak niteleyebileceğimiz diş
laboratuarlarındadır. Kamu kurumlarından ve özel işletmelerden taşeron
sıfatı ile iş alan bu laboratuarlarda bugün için yirmi bin civarında diş
teknisyeninin çalıştığı tahmin edilmektedir. Birçoğu ruhsatsız ve
denetimsiz olarak işleyen bu laboratuarların 15-20 metre karelik
odalarının birçoğunda havalandırma sistemi olmadığı gibi, bazılarının
cam-çerçevesi bile yoktur. Bu tür havasız ve havalandırmasız yerlerde,
kalabalık gruplar halinde çalışmak durumunda bırakılan diş
teknisyenleri, yoğun tozumaya maruz kalmakta ve silikozise kadar varan
hastalıklara yakalanmaktadırlar. Bugün için her 100 diş teknisyeninden
10'unun silikozis hastalığına yakalandığı tahmin edilmektedir. Diş
teknisyenlerinin bu hastalığa, normalden çok daha hızlı yakalanmalarının
sebebi ise, hiç şüphesiz ki günde 16 saate varan çalışma süreleri
boyunca aynı tozumaya maruz kalmalarıdır.
Kot
kumlama işçilerinin uzun mücadeleleri sonucu, bu alanda kumlamayı
yasaklamak durumunda kalan devlet ise, kamu hizmetinde taşeron
kullanımını hızlandırarak ve denetim sistemlerini etkinleştirmeyerek
ölümlerin adeta zeminini hazırlamaktadır.
Silikozis tedavi edilemez, fakat yüzde yüz
önlenebilir bir hastalıktır. Önlenmesi çalışma
koşullarının standartlara uygun hale getirilmesi ve insanileştirilmesi
ile mümkündür. Kâr ve bütçe hesapları ile taşeronlaştırılan her iş
süreci, bu alanda çalışan işçilerin, emekçilerin sağlıksız, denetimsiz
ve güvencesiz işlere terk edilmesi anlamına gelmektedir. Bu şekilde ele
alındığında Tuzla'da kaybettiğimiz tersane işçileri ile merdiven altı
diş laboratuarlarında silikozise yakalanan diş teknisyenleri aynı iş
cinayetleri sürecinin mağduru durumundadırlar.
Silikozis
önlenebilir. Gerek kamuda gerek özel muayenehanelerde bu yönde bir
duyarlılığın oluşturulması, hiç şüphesiz ki başta Diş Hekimleri Odası
olmak üzere tüm toplumsal muhalefet kesimlerinin başlıca sorumluluğu
altındadır. Bu alanın ve toplumsal muhalefetin bileşenlerinin, konu ile
ilgili mesleki ve toplumsal bir duyarlılık oluşturmadan, topu taşeron
sistemini kendi elleri ile ören devlete atması, kamusal sorumluluktan
kaçmak olacaktır. Bazılarımızın korkarak oturduğu diş hekimi
koltuğundan, bu sefer vicdani bir korku ile kaçmak istemiyoruz. Ve bunun
için de başta bu alanın aktörleri olmak üzere herkesi toplumsal
duyarlılık oluşturma ve devleti gerekli önlemleri alması doğrultusunda
zorlamak için üzerine düşeni yapmaya davet ediyoruz.
Çalışırken hastalanmak istemiyoruz! İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi