İMF ve Dünya Bankası'nın direktifleri doğrultusunda 1980'lerde adımları atılan ve son dönemde AKP hükümetinin uygulamalarıyla hızlandırılan özelleştirme saldırısının son hamlesi SEKA'da gerçekleştirildi.
Kısa adı SEKA olan Türkiye Selülöz ve Kâğıt Fabrikaları AŞ'nin temeli 1934 yılında atılmış, üretime geçtiği 1936 yılından beri Türkiye'nin kâğıt ihtiyacını büyük oranda karşılamıştır. Ancak son dönemde, İzmit'teki SEKA fabrikası zarar ettiği ve çok kaynak tükettiği iddiasıyla kapatılma girişimiyle karşı karşıya kalmıştır.
Kâğıt Sektöründe Son Durum
Kurulduğu yıl 10.000 ton kâğıt üretme kapasitesine sahip fabrikanın üretimi 1980 yılında 140.000 ton'a ulaşmıştır. Özel sektörün kâğıt üretimine katkısının henüz çok az olduğu 70'li yıllarda SEKA'nın payı 133.600 ton iken özel sektörün payı henüz 17.500 ton civarlarındadır. Özelleştirme çalışmalarına hız verilmesi neticesinde 1991'den itibaren özel sektör payının bilinçli olarak arttırılması neticesinde, 2003 yılına gelindiğinde SEKA'nın üretimi 91.289 ton iken özel sektörde bu rakam 1.527.985 tona çıkmıştır. Yani özel sektörün payı %94'e çıkarken SEKA'nın payı %6'lara gerilemiştir. Nihai olarak özel sektörde kâğıt üretimi yapan firma sayısı 36'ya çıkarken, kamu sektörünü oluşturan SEKA'nın yalnızca 2 fabrikası (İzmit ve Akdeniz İşletmeleri) kalmıştır.
Özelleştirmelerle Başlayan Talan
Türkiye'de kâğıt dendiğinde akla sadece SEKA'nın geldiği dönemlerden günümüze büyük bir yağma yaşayan kâğıt sektörü, ilk yarayı 1997 yılında almıştır. SEKA, Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 6.12.1997 tarihli ve 1997/4 sayılı kararıyla özelleştirme kapsamına alınmıştır. 1998 yılında Kamu İktisadi Teşekkülü olarak anılan SEKA artık Anonim Şirket yapısına bürünmüş ve tesisleri de işletme olarak adlandırılmıştır. İlk özelleştirme kararından bu yana, SEKA'nın satılan işletmelerini gösteren tablodan da anlaşılacağı üzere, satış işlemlerinin çoğu 2003-2004 yıllarında gerçekleşmiştir.
İşletme Adı |
Satın Alan Şirket/Kişi |
Satış Tarihi ve Kararı |
Bolu işletmesi |
Bolu Gentaş Genel Metal San. Ve Tic. AŞ ve Yaşar Çelik Ortak Girişim Grubu |
ÖİB (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı) 24.05.2000 tarih ve ÖİB-K-8 sayılı kararı |
Dalaman işletmesi |
Mopak Kâğıt Karton San. Ve Tic. AŞ |
ÖYK (Özelleştirme Yüksek Kurulu) 18.01.2001 tarih ve 2001/4 sayılı kararı |
Afyon işletmesi |
GAP İnşaat Yatırım ve Dış Tic. AŞ |
ÖYK'nun 24.04.2003 tarih ve 2003/16 sayılı kararı |
Çaycuma işletmesi |
OYKA Kâğıt Ambalaj San. Ve Tic. AŞ |
ÖYK'nun 13.05.2003 tarih ve 2003/30 sayılı kararı |
Balıkesir işletmesi |
Albayrak Turizm Sey. İnş. Tic. AŞ |
ÖYK'nun 13.05.2003 tarih ve 2003/25 sayılı kararı |
Aksu işletmesi |
MİLDA Mecmua Gazete Dağıtım Paz. San. Ve Tic. Ltd. Şti. |
ÖYK'nun 12.09.2003 tarih ve 2003/63 sayılı kararı |
Kastamonu işletmesi |
Mopak Kâğıt Karton San. Ve Tic. AŞ |
ÖYK'nun 02.10.2003 tarih ve 2003/70 sayılı kararı |
Karacasu işletmesi |
Burhan Çelik Ahşap Mamülleri San. Ve Tic. Şti. |
ÖYK'nun 15.03.2004 tarih ve 2004/20 sayılı kararı |
Ankara Alım-Satım Müdürlüğü Binası |
Ahmet Özdoğan |
ÖYK'nun 27.05.2004 tarih ve 2004/44 sayılı kararı |
Akkuş işletmesi |
Argon Orman Ürünleri Kerestecilik Sanayi İç ve Dış Tic. AŞ |
ÖİB'nın 09.11.2004 tarih ve Ö.İ.B.-K-41 sayılı kararı |
Ardanuç işletmesi |
Ardanuç Belediyesi |
ÖYK'nun 01.11.2004 tarih ve 2004/107 sayılı kararı |
Bu tabloda yer alan işletmeler, satışı tamamlananlardır. Bunun dışında, Akdeniz işletmesine ait Tersane Alanı İşletme hakkı Özelleştirme Yüksek Kurulu'nun 13 Ağustos 2003 tarihinde aldığı 2003/47 sayılı kararıyla Mersin Ortak Girişim Grubu'na verilmiş; işletmenin kendisi ise aynı yıl Mayıs ayında ihaleye açılmış, ihalede en yüksek teklifi veren Park Holding AŞ'ye satılmasına karar verildiği halde alıcının yükümlülüklerini verilen sürede yerine getirmemesi nedeniyle satıştan vazgeçilmiştir.
İzmit İşletmesi'nin Satışını Geciktiren Koşullar
600 bin metrekare arazi üzerinde kurulu SEKA İzmit fabrikası, yıllık kâğıt üretimi 123 bin ton'a ulaştığı bir dönemde "zarar ettiği" gerekçesiyle devletin sırtında bir kambur olarak görülüyor. 93 yılında oluklu mukavva fabrikası, 1995 yılında 4 ve 7 No'lu kâğıt makinaları satılan İzmit işletmesine ait fidanlık arazisi de 1998 yılında Ford Otomotiv San. AŞ'ne verilmiştir. İşletmenin kapatılması kararına gelinceye kadar, işletmeye ait ne varsa satılmış, geriye bir tek fabrika bırakılmıştır. Örneğin Gölcük ilçesinde bulunan yaklaşık 680 bin metrekarelik arazi serbest bölge kurulması için Maliye Hazinesi'ne devredilmiş, bunun dışında binlerce metrekarelik arazi teker teker elden çıkarılmıştır.
Kapatılma kararına gelince; Özelleştirme Yüksek Kurulu, aslında 1998 yılında 14.09.1998 tarih ve 1998/71 sayılı kararı ile işletmenin kapatılması ve arazilerinin yeşil alan ve spor alanı olarak İzmit Büyükşehir Belediyesi'ne; işçilerin bir kısmının kamu hukukuna aykırı olarak kurulan Ford İzmit Fabrikası'na, bir kısmının ise Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmesine karar vermiş, ancak halkın ve SEKA işçilerinin tepkisi nedeniyle 1 ay sonra karar iptal edilmiştir. Aynı yıl başka bir denemeyle (06.10.1998 tarih ve 98/72 sayılı kararı) İzmit işletmesinin kapatılması kararı alınmış, ancak işçilerin istihdam sorunu çözülünceye kadar karar durdurmuştur.
Teknolojik Ömrünü Tamamladığı İddiası
Halkın ve işçilerin tepkisi nedeniyle 1998 yılında kapatılamayan SEKA İzmit İşletmesi, 2004 yılına gelindiğinde yine Özelleştirme Yüksek Kurulu (8.11.2004 tarih ve 2004/110 sayılı) kararıyla yeniden kapatılma eşiğine gelmiş, işçilerin kıdem ve tazminatlarının 18 Şubat 2005 tarihinde ödenmesi şartıyla iş akitleri feshedilmiştir. Fabrikada kalan 5 makinadan sadece biri çalıştırıldığı halde bu kadar üretim yapan bir fabrikanın aslında zarar etmediği, 1980'den beri yatırım yapılmadığı, işler durumdaki makinaların çalıştırılmadığı, buna ek olarak son 23 aydır hammadde alınmadığı, dolayısıyla sipariş de alınmadığı için bilinçli olarak "zarar ettirildiği" açık şekilde görülüyor.
Özellikle AKP hükümeti döneminde, kamuya ait malların satışında izlenen politikaları dikkate alırsak, SEKA'nın satılmasını haklı gösterecek koşulların kasıtlı olarak yaratıldığını söylemek zor değil.
SEKA Halkındır, Kapatılamaz!
SEKA'ya ait tüm tesisleri ve işletmeleri büyük rahatlıkla ve herhangi bir direnişle karşılaşmadan satan hükümet, 2004 yılının Kasım ayında kapatmaya karar verdiği İzmit işletmesini satarken aynı rahatlığı yaşamadı, işçilerin ve halkın ortak direnişiyle karşılaştı.
Bu karara karşı çıkan işçiler, 14 Aralık 2004 tarihinde direnme kararı aldılar. Selüloz-İş sendikasının örgütlü olduğu fabrikada çalışan işçiler, bu kararı aldıklarında halkın ve birçok sendikanın desteğini de yanlarına aldılar. 14 Aralık'ta başlayan direnişle birlikte işçiler fabrikalarını terk etmeme ve hükümeti satma kararından vazgeçirinceye kadar direnmeye devam etme kararı aldılar. "SEKA'dan ölümüz çıkar" sloganı bu kararlılığın en büyük göstergesiydi. Bu direniş, üretmelerine engel olanlara karşıydı; işsiz kalmalarını ve çocuklarının aç kalmasını isteyenlere karşıydı.
Dayanışmanın Gücü
SEKA direnişinin en olumlu taraflarından biri, yaygın bir dayanışma ağının hızla örülmesi oldu. Birçok sendika, parti, dernek, sivil toplum örgütü ve dergi çevresinin yer aldığı SEKA'yla Dayanışma Platformu'nun düzenlediği destek eylemleri, gösteriler ve basın açıklamalarıyla SEKA'nın kapatılmaması için işçilerle sonuna kadar dayanışma içinde olunacağı belirtildi. En güzel dayanışma örneklerinden biri de Türk-İş'e bağlı işyerlerinde işçilerin bir gün boyunca işyerini terk etmeme kararı almasıydı.
Direnişi güçlü kılan bir başka etken de kararlılıktı. İşsizliği ve parasızlığı en büyük silah olarak gören hükümet, işçileri direnişten vazgeçirmek için birçok teklifte bulundu. İlk olarak Silifke SEKA fabrikasında aynı koşullarda çalışmayı önerdi. Ancak orasının da özelleştirme kapsamında olduğunu ve birkaç ay içerisinde kapatılma tehditiyle karşı karşıya bulunduğunu bilen işçiler bu teklifi reddettiler. Daha sonraki tazminat ve 8 ay maaş teklifine de aynı kararlılıkla reddedildi.
Güzellikle Yapamadılar, Zor Kullandılar
Baltayı taşa vurduğunu anlayan hükümet, SEKA'nın özelleştirilen diğer kurumlar gibi kolayca teslim olmayacağını anladığında her zamanki klasik yöntemini uygulamaya koydu.
14 Aralık 2004'te alınan direniş kararı, fabrikanın kapatılacağı 27 Ocak'a yaklaşan bir tarihte, 19 Ocak 2005 günü işçilerin kendilerini fabrikaya kapatmasına kadar vardı. Ailelerin ve halkın da katılmasıyla direnişin meşruluğu giderek arttı. Her yerden destek yağıyor, yaygın bir direnişin sinyalleri yayılıyordu. Bu arada, Selülöz-İş Sendikası'nın Ankara Dokuzuncu İdare Mahkemesi'ne yürütmenin durdurulması için yaptığı başvuru nedeniyle tahliye işlemi 19 Şubat'a ertelendi. Ancak tahliye gününden bir gün önce, Ankara'da görüşmelerin sürdüğü 18 Şubat 2005 tarihinde hükümet sopasını göstermeye karar verdi. Girişi kontrol altına alan polisler, uzlaşmanın sağlanmaması durumunda fabrikayı boşaltmak üzere harekete geçmek için beklemeye başladılar.
Direnişin kendisinden çok yarattığı etkiye karşı bir cezalandırma ve bir nabız yoklaması olarak değerlendirilebilecek bu müdahalede coplar, panzerler kullanıldı, kadınlara ve çocuklara sakınılmadan saldırıldı.
Ve Nihayet "Uzlaşma" sağlandı
İşçilere 17 Mart'a kadar süre tanıyan hükümet, 51 günlük direnişten sonra geri adım atarak işçilere işletmenin İzmit Büyükşehir Belediyesi'ne devredilmesini önerir. İşçiler, hükümetin, bu önerisini oy çoğunluğuyla kabul eder. (706 işçiden 585'inin katıldığı oylamada 510 işçi "evet", 61 işçi "hayır" dedi. 13 işçi oy kullanmadı, 1 oy geçersiz sayıldı). Bu anlaşmaya göre, SEKA İzmit işletmesi, işçiler ve işletmenin tüm malvarlığıyla birlikte belediyeye aktarıldı. İşçiler kadrolu olarak Belediye'de çalışmaya başlayacaklar; devir sonrası işçiler sosyal haklar hariç günlük 30 milyon yevmiye alacaklar. Belediye başkan danışmanı Ömer Polat, fabrikayı işletmek gibi bir niyetlerinin olmadığını; ayrıca protokolde de işletmenin üretime geçeceğine dair bir ifadenin bulunmadığını belirtiyor. Öte yandan Türk-İş Başkanı Salih Kılıç, fabrikanın kapatılmasını onaylamadıklarını, bu yönde bir karar çıkması halinde yeniden eylem yapacaklarını belirtti.
Sonuç
51 gün süren ve "fabrikanın üretimini durdurmayacağız" talepleriyle başlayan direniş, işletmenin belediyeye devredilmesiyle sonuçlandı. Fabrikada çalışan işçiler açısından ele aldığımızda bir başarı olarak sayabileceğimiz bu sonuç, sınıfsal olarak bakıldığında bir kazanım olarak değerlendirilebilir mi? Hükümetin Tüpraş'ı, Petkim'i, Tekel'i özelleştirmeye çalışarak sürdürdüğü kamu kuruluşlarını yok etme girişiminin bir devamı olan SEKA'da durum diğerlerinden farklı mıdır? İşletmenin yine bir kamu kuruluşu olan Belediye'ye devredilmiş olması bir kazanımdır elbette. Ancak önemli olan bundan sonra üretime devam edip etmeyeceği noktasında nasıl bir tavır sergilenmesi gerektiğidir. Tüm bu soruların cevabını, ideolojik olarak etkin, ancak fiili olarak hala sendikalar üzerinde bir etki oluşturamayan sosyalist kesimin örgütlü davranamamasında arayabiliriz. Daha güçlü bir direniş, daha güçlü bir birlik ve dayanışma ruhuyla daha güçlü direnişler, daha güçlü birliktelikler kurulabilir.
SEKA ve yaşanan direniş, yapılanlar ve yapılamayanlarla, öğrettikleri ve dersleriyle Türkiye işçi sınıfının şanlı tarihinde bir kilometre taşı olmayı hak etmiştir. Bundan sonra, yola koyulurken "Seka'da olduğu gibi" değerlendirmesi hep bilincimizin bir köşesinde bulunacak. Daha da ileriye, bu kez nihai sonuç alınmış Seka'ları yaratmak üzere!