ABD
emperyalizminin başta İngiltere, Polonya, İtalya, İspanya, Avustralya ve Ukrayna olmak üzere peşine taktığı 31 kapitalist uydu devletle birlikte yürüttüğü Irak işgali beşinci yılını
doldurdu. Şimdi düpedüz yalan olduğu bizzat işgalciler
tarafından da itiraf edilen, Irak'ta kitle imha silahlarının var
olduğu ve Saddam Hüseyin yönetiminin El Kaide'yle işbirliği
yaptığı gerekçesiyle 20 Mart 2003'te başlatılan işgal, Irak halklarına karşı gerçekleştirilen büyük bir soykırım oldu.
Beş
yılın bilançosuna baktığımızda, Irak nüfusunun büyük bir bölümünün öldürüldüğünü, daha büyük bir bölümünün yerinden yurdundan sürüldüğünü, ülkenin altyapısının tahrip
edildiğini, nüfusun yarısının işini kaybettiğini, üniversitelerin ve okulların işlemez hale getirildiğini, insan uygarlığının beşiği olan bu ülkedeki paha biçilmez ören
yerlerinin vahşice yıkıldığını, müzelerin çökertildiğini görüyoruz. Batı Asya'nın en gelişmiş, en güçlü, en kültürlü ve refahlı ülkelerinden biri paramparça edildi. 1
Haziran 1972'de o dönem henüz bugünkü gibi karşı devrimci kapitalist restorasyonların pençesine düşmemiş olan dünya sosyalist sisteminin çok yönlü desteğini alan devrimci-demokratik bir atılımla millileştirilen petrol tekrar yabancı kapitalist
şirketlere peşkeş çekildi. Ekonomi özelleştirildi. İşçilerin
ve köylülerin sosyal kazanımları kökünden budandı. Ülke yabancı şirketlerin ve işbirlikçilerin yağma ve vurgun alanı oldu. Din, mezhep ve etnik kökenli çatışmalar körüklendi. Laikliğe ve kadın haklarına son verildi.
Direniş kaynaklarının verdiği bilgiye göre, beş yıl içinde Irak halklarının kaybı bir milyon üç yüz bin kişiyi buldu. Ülke içinde mülteci duruma düşürülenlerin sayısı iki milyona, ülkeyi terk etmek zorunda bırakılan ve büyük çoğunluğu Suriye ile Ürdün'e sığınan mültecilerin sayısı üç milyona
ulaştı. (http://www.al-moharer.net/qiwa_shabiya/baath20-3-08e.htm).
ABD, Irak
işgaliyle kendisine ve İsrail siyonizmine karşı koyan ve Filistin halkının kurtuluş savaşını destekleyen bu ülkeyi yakıp yıktığı gibi, ülkenin zengin petrol kaynaklarına el koydu ve
Batı Asya'nın stratejik bir bölgesini silahlı kuvvetlerinin emrine verdi. Hem emperyalizme, kapitalizme ve siyonizme karşı mücadele eden halklara karşı, hem de kendisiyle boy ölçüşmeye kalkışabilecek kapitalist rakiplerine karşı stratejik bir hamle
yaptı. Irak işgalinde peşine taktığı uydu kapitalist devletlerin yanı sıra, İran'ın ve işbirlikçi Arap rejimlerinin desteğiyle hareket etti. İşgalini beş yıl boyunca
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne onaylatabildi.
Ne var
ki, Irak halkları, yaşadıkları olağanüstü kayıplara ve
çektikleri inanılmaz acılara rağmen büyük bir kahramanlıkla
işgale karşı direndi ve ABD'nin stratejik hamlesini boşa
çıkardı. ABD'nin "Büyük Ortadoğu Projesi" adını verdiği
ve mutlak dünya hâkimiyeti planının kilit parçasını oluşturan
emperyalist projeyi suya düşürdü.
Başkent
Bağdat'ın sömürgeci sürülerin eline düştüğü günün
beşinci yıldönümü olan 9 Nisan 2008 tarihinde ABD'nin asker
kaybı, resmî Amerikan kaynaklarına göre, 4028 ölü (diğer
işgalcilerinkiyle birlikte 4337 ölü) ve 29.314 yaralı düzeyinde
bulunuyor. (http://www.icasualties.org/oif/default.aspx).
Irak
savaşının ABD'ye mali yükü, Nobel ekonomi ödülü sahibi,
Columbia Üniversitesi'nden profesör Joseph Stiglitz ile bütçe
işleri uzmanı, Harvard Üniversitesi'nden profesör Linda J.
Bilmes'e göre, şu ana kadar üç trilyon doları buldu. İki
araştırmacının bulgularına göre, diğer bütün işgalci
ülkelerin toplam gideri de ayrıca üç trilyon dolar. (The
Three Trillion Dollar War: The True Cost of the Iraq Conflict,
WW Norton, Mart 2008). Araştırmacılar, bu muazzam
parasal tutar konusunda yaklaşık bir fikir verebilmek için örneğin
1 trilyon dolarla 8 milyon yeni konut yapılabileceğini, 15 milyon
öğretmen yetiştirilebileceğini, bir yıl boyunca 530 milyon
çocuğa sağlık hizmeti sunulabileceğini, 43 milyon öğrenciye
üniversite bursu verilebileceğini hesaplamışlar. Bu kadar büyük
bir kaynak, kapitalizmin içkin mantığı gereği dev kapitalist
şirketlerin kârına kâr katmak ve küçük bir sömürücüler
oligarşisinin dünyaya hâkimiyetini sağlamak amacıyla öldürmek,
sakatlamak, işkence etmek, bombalamak, yakıp yıkmak için heba
edilmiş.
Irak
halklarının bütün bölge ve dünya halkları adına da vekâleten
yürüttüğü kurtuluş savaşı ABD'nin siyasi, askerî ve
ekonomik gerilemesinin çok önemli bir etkeni oldu. ABD'nin tek
merkezli dünya imparatorluğu projesi artık savaş alanında
geçersizliği kanıtlanmış boş bir hayalden ibaret.
İşgalini
Irak içindeki kukla yönetiminde ağırlıklı olarak yer alan İran
yanlısı Şii mezhepçi partiler ile işbirlikçi Kürt partilerine
dayanarak sürdüren ABD, İran'ın Şii mezhepçi partiler
aracılığıyla güçlenen etkisinin Sünni Araplar ve ABD'nin
bölgedeki işbirlikçi Sünni müttefikleri arasında, Kürt
partilerinin güçlenmesinin Araplar arasında ve Türkiye
yönetiminde yol açtığı tedirginliği dengelemek üzere, son
dönem politikalarında Sünni işbirlikçilerini bir ölçüde
güçlendirmek, Şii ve Kürt işbirlikçilerini bir ölçüde
zayıflatmak amacını taşıyan düzenlemeler yaptı. Buna rağmen,
dengeleri bir türlü tutturamıyor. Attığı adımlar ters tepiyor.
Daha önce Irak direnişine karşı çeşitli siyasi, mali ve askerî
rüşvetlerle kendi yanına çektiği Şii Muktada El Sadr
hareketinin yönetimindeki Mehdi Ordusu'yla şu sıralarda çatışmak
zorunda kaldı. Bu adımıyla direnişin toplumsal desteğini ister
istemez büyütüyor. Türkiye'ye sınır ötesi harekât iznini
vererek Kürtler arasındaki saygınlığını zayıflattı. Hem Irak
işgalini sürdürmenin, hem de Irak işgalini sürdürmek için
işbirliği yaptığı İran'ın ABD çıkarları aleyhine
"gerektiğinden fazla" güçlenmesini önlemenin yolunu
bulamıyor. Irak içindeki ve bölgedeki bütün işbirlikçilerini
aynı anda memnun edemiyor. Yaygın deyimle, boşa koyuyor, dolmuyor;
doluya koyuyor, almıyor.
Irak'taki
yurtsever direnişin daha da yayılması ve güçlenmesi, ABD içinde
ve dünyada işgale desteğin gitgide azalması, işgale asker veren
devletlerin çoğunun askerlerini geri çekmesi, askerî ve mali
kayıpların tırmanması, kapitalist dünya içindeki rakiplerinin
daha başına buyruk davranması, bölgesel müttefikleri arasında
artan hoşnutsuzluk, ABD'yi artık işgali sürdüremeyeceği bir
noktaya sürüklüyor. İşgale son verdiği anda ise, Irak toplumu
içinde körüklediği bütün din, mezhep ve etnik kökenli
düşmanlıklara, yarattığı feci kargaşaya rağmen kukla
yönetimin yıkılması ve Irak direnişçilerinin iktidarı alması
gündeme gelecek, Irak'taki işbirlikçileri ayakta kalamayacak.
İşgalin
altıncı yılının, Irak komünistlerinin de içinde yer aldığı
Irak Ulusal, Yurtsever ve İslamî Cephesi'nin önderliğinde Irak
halklarının sömürgecileri son askerine ve son şirketine kadar
kovacağı zafer yılı olmasını diliyoruz. Irak direnişinin
zaferi Türkiye halklarının, bütün bölge ve dünya halklarının
da zaferi olacaktır.