Sosyalist Dergi: 24 |  Ahmet Erhanlı |
İşgalin Beş Yılı

ABD emperyalizminin başta İngiltere, Polonya, İtalya, İspanya, Avustralya ve Ukrayna olmak üzere peşine taktığı 31 kapitalist uydu devletle birlikte yürüttüğü Irak işgali beşinci yılını doldurdu. Şimdi düpedüz yalan olduğu bizzat işgalciler tarafından da itiraf edilen, Irak'ta kitle imha silahlarının var olduğu ve Saddam Hüseyin yönetiminin El Kaide'yle işbirliği yaptığı gerekçesiyle 20 Mart 2003'te başlatılan işgal, Irak halklarına karşı gerçekleştirilen büyük bir soykırım oldu.

Beş yılın bilançosuna baktığımızda, Irak nüfusunun büyük bir bölümünün öldürüldüğünü, daha büyük bir bölümünün yerinden yurdundan sürüldüğünü, ülkenin altyapısının tahrip edildiğini, nüfusun yarısının işini kaybettiğini, üniversitelerin ve okulların işlemez hale getirildiğini, insan uygarlığının beşiği olan bu ülkedeki paha biçilmez ören yerlerinin vahşice yıkıldığını, müzelerin çökertildiğini görüyoruz. Batı Asya'nın en gelişmiş, en güçlü, en kültürlü ve refahlı ülkelerinden biri paramparça edildi. 1 Haziran 1972'de o dönem henüz bugünkü gibi karşı devrimci kapitalist restorasyonların pençesine düşmemiş olan dünya sosyalist sisteminin çok yönlü desteğini alan devrimci-demokratik bir atılımla millileştirilen petrol tekrar yabancı kapitalist şirketlere peşkeş çekildi. Ekonomi özelleştirildi. İşçilerin ve köylülerin sosyal kazanımları kökünden budandı. Ülke yabancı şirketlerin ve işbirlikçilerin yağma ve vurgun alanı oldu. Din, mezhep ve etnik kökenli çatışmalar körüklendi. Laikliğe ve kadın haklarına son verildi.

Direniş kaynaklarının verdiği bilgiye göre, beş yıl içinde Irak halklarının kaybı bir milyon üç yüz bin kişiyi buldu. Ülke içinde mülteci duruma düşürülenlerin sayısı iki milyona, ülkeyi terk etmek zorunda bırakılan ve büyük çoğunluğu Suriye ile Ürdün'e sığınan mültecilerin sayısı üç milyona ulaştı. (http://www.al-moharer.net/qiwa_shabiya/baath20-3-08e.htm).

ABD, Irak işgaliyle kendisine ve İsrail siyonizmine karşı koyan ve Filistin halkının kurtuluş savaşını destekleyen bu ülkeyi yakıp yıktığı gibi, ülkenin zengin petrol kaynaklarına el koydu ve Batı Asya'nın stratejik bir bölgesini silahlı kuvvetlerinin emrine verdi. Hem emperyalizme, kapitalizme ve siyonizme karşı mücadele eden halklara karşı, hem de kendisiyle boy ölçüşmeye kalkışabilecek kapitalist rakiplerine karşı stratejik bir hamle yaptı. Irak işgalinde peşine taktığı uydu kapitalist devletlerin yanı sıra, İran'ın ve işbirlikçi Arap rejimlerinin desteğiyle hareket etti. İşgalini beş yıl boyunca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ne onaylatabildi.

Ne var ki, Irak halkları, yaşadıkları olağanüstü kayıplara ve çektikleri inanılmaz acılara rağmen büyük bir kahramanlıkla işgale karşı direndi ve ABD'nin stratejik hamlesini boşa çıkardı. ABD'nin "Büyük Ortadoğu Projesi" adını verdiği ve mutlak dünya hâkimiyeti planının kilit parçasını oluşturan emperyalist projeyi suya düşürdü.

Başkent Bağdat'ın sömürgeci sürülerin eline düştüğü günün beşinci yıldönümü olan 9 Nisan 2008 tarihinde ABD'nin asker kaybı, resmî Amerikan kaynaklarına göre, 4028 ölü (diğer işgalcilerinkiyle birlikte 4337 ölü) ve 29.314 yaralı düzeyinde bulunuyor. (http://www.icasualties.org/oif/default.aspx).

Irak savaşının ABD'ye mali yükü, Nobel ekonomi ödülü sahibi, Columbia Üniversitesi'nden profesör Joseph Stiglitz ile bütçe işleri uzmanı, Harvard Üniversitesi'nden profesör Linda J. Bilmes'e göre, şu ana kadar üç trilyon doları buldu. İki araştırmacının bulgularına göre, diğer bütün işgalci ülkelerin toplam gideri de ayrıca üç trilyon dolar. (The Three Trillion Dollar War: The True Cost of the Iraq Conflict, WW Norton, Mart 2008). Araştırmacılar, bu muazzam parasal tutar konusunda yaklaşık bir fikir verebilmek için örneğin 1 trilyon dolarla 8 milyon yeni konut yapılabileceğini, 15 milyon öğretmen yetiştirilebileceğini, bir yıl boyunca 530 milyon çocuğa sağlık hizmeti sunulabileceğini, 43 milyon öğrenciye üniversite bursu verilebileceğini hesaplamışlar. Bu kadar büyük bir kaynak, kapitalizmin içkin mantığı gereği dev kapitalist şirketlerin kârına kâr katmak ve küçük bir sömürücüler oligarşisinin dünyaya hâkimiyetini sağlamak amacıyla öldürmek, sakatlamak, işkence etmek, bombalamak, yakıp yıkmak için heba edilmiş.

Irak halklarının bütün bölge ve dünya halkları adına da vekâleten yürüttüğü kurtuluş savaşı ABD'nin siyasi, askerî ve ekonomik gerilemesinin çok önemli bir etkeni oldu. ABD'nin tek merkezli dünya imparatorluğu projesi artık savaş alanında geçersizliği kanıtlanmış boş bir hayalden ibaret.

İşgalini Irak içindeki kukla yönetiminde ağırlıklı olarak yer alan İran yanlısı Şii mezhepçi partiler ile işbirlikçi Kürt partilerine dayanarak sürdüren ABD, İran'ın Şii mezhepçi partiler aracılığıyla güçlenen etkisinin Sünni Araplar ve ABD'nin bölgedeki işbirlikçi Sünni müttefikleri arasında, Kürt partilerinin güçlenmesinin Araplar arasında ve Türkiye yönetiminde yol açtığı tedirginliği dengelemek üzere, son dönem politikalarında Sünni işbirlikçilerini bir ölçüde güçlendirmek, Şii ve Kürt işbirlikçilerini bir ölçüde zayıflatmak amacını taşıyan düzenlemeler yaptı. Buna rağmen, dengeleri bir türlü tutturamıyor. Attığı adımlar ters tepiyor. Daha önce Irak direnişine karşı çeşitli siyasi, mali ve askerî rüşvetlerle kendi yanına çektiği Şii Muktada El Sadr hareketinin yönetimindeki Mehdi Ordusu'yla şu sıralarda çatışmak zorunda kaldı. Bu adımıyla direnişin toplumsal desteğini ister istemez büyütüyor. Türkiye'ye sınır ötesi harekât iznini vererek Kürtler arasındaki saygınlığını zayıflattı. Hem Irak işgalini sürdürmenin, hem de Irak işgalini sürdürmek için işbirliği yaptığı İran'ın ABD çıkarları aleyhine "gerektiğinden fazla" güçlenmesini önlemenin yolunu bulamıyor. Irak içindeki ve bölgedeki bütün işbirlikçilerini aynı anda memnun edemiyor. Yaygın deyimle, boşa koyuyor, dolmuyor; doluya koyuyor, almıyor.

Irak'taki yurtsever direnişin daha da yayılması ve güçlenmesi, ABD içinde ve dünyada işgale desteğin gitgide azalması, işgale asker veren devletlerin çoğunun askerlerini geri çekmesi, askerî ve mali kayıpların tırmanması, kapitalist dünya içindeki rakiplerinin daha başına buyruk davranması, bölgesel müttefikleri arasında artan hoşnutsuzluk, ABD'yi artık işgali sürdüremeyeceği bir noktaya sürüklüyor. İşgale son verdiği anda ise, Irak toplumu içinde körüklediği bütün din, mezhep ve etnik kökenli düşmanlıklara, yarattığı feci kargaşaya rağmen kukla yönetimin yıkılması ve Irak direnişçilerinin iktidarı alması gündeme gelecek, Irak'taki işbirlikçileri ayakta kalamayacak.

İşgalin altıncı yılının, Irak komünistlerinin de içinde yer aldığı Irak Ulusal, Yurtsever ve İslamî Cephesi'nin önderliğinde Irak halklarının sömürgecileri son askerine ve son şirketine kadar kovacağı zafer yılı olmasını diliyoruz. Irak direnişinin zaferi Türkiye halklarının, bütün bölge ve dünya halklarının da zaferi olacaktır.



 
Yazarın Diğer Yazıları
 ENİS BATUR: ÖLÜ ORDUNUN GENERALİ
 TÜRKİYEDE DİN-DEVLET İLİŞKİLERİ