Ezenler ve ezilenler arasındaki savaşların amansızca devam
ettiği ve tıpkı bizdeki gibi kanlı darbelerin yaşandığı bir coğrafyadır Latin
Amerika. 60'lı yıllarda, Latin Amerika'nın küçük bir adası olan Dominik
Cumhuriyeti'nde de ezilenlerle ezenler arasında kıyasıya bir mücadele yaşanır.
Ağır baskı ve yıkım politikaları izleyen Trujillo diktatörlüğüne karşı siyasal
istemlerini haykıran insanlar onurlu mücadelelerini yükseltirler ve Trujilo'ya
karşı mücadelede önemli kazanımlar elde ederler.
Bu mücadele ile özdeşleşen üç kız kardeştir "Mirabel"
kardeşler. Diktatörlüğün tüm tehditlerine rağmen mücadeleden geri durmazlar. 25
Kasım 1960 tarihinde Dominik Cumhuriyeti'nin kuzey bölgesinde, bir uçurumun
dibinde üç kadın cesedi bulunur. Cesetler Mirabel kardeşlere (Patria, Minerva ve
Maria'ya) aittir. Egemen diktatörlük bu ölümler için "trafik kazası"
açıklamasını yapar; ancak kısa süre içinde üç kızkardeşin tecavüz edilerek
katledildiği anlaşılır.
Mirabel kardeşler, Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele eden
Clandestina Hareketi'nin öncülerindendir, bu mücadele içinde sembolleşirler ve
"Kelebekler" diye anılırlar. 1981 yılında Kolombiya'da toplanan Latin Amerika
Kadın Kurultayı'nda 25 Kasım tarihi, Mirabel Kardeşlerin anısına "Kadına Yönelik
Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü" ilan edilir.
Kadına yönelik şiddet 25 Kasım'a rağmen devam ediyor
Her yıl olduğu gibi 2007'de de, dünyada kadına yönelik
uygulanan şiddeti 25 Kasım'da açıklanan istatistiksel bilgilerle net bir şekilde
görmekteyiz.
Bugün dünyada her üç kadından biri fiziksel şiddet görüyor.
Her yıl yaşları 5 ile 15 arasında değişen iki milyona yakın kız
çocuğu fuhuşa zorlanıyor.
Dünyada her 6 dakikada 1 kadına tecavüz ediliyor.
ABD'de her yıl 4 milyon kadın şiddete maruz kalıyor.
Hindistan'da her gün 5 kadın çeyiz kavgaları yüzünden
ölüyor.
Güney Afrika'da her 90 saniyede bir kadına tecavüz
ediliyor.
Çin'de 1 milyon kız çocuğu sadece kız oldukları için anne
karnında öldürülüyor.
Irak'ta savaşın ilk aylarında yirmi bin kadına tecavüz
edildi.
Her yıl 2 milyon kadın uluslararası kadın ticaretinde
kullanılıyor.
Ülkemize baktığımızda bu tablodan pek de farklı olmayan bir
tabloyla karşılaşıyoruz. Hergün burjuva medyasında sıklıkla rastlayabileceğimiz
töre ve namus cinayetleri en canlı örnekler.
"Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım
Projesi" tarafından hazırlanan rapora göre, 19972006 yıllarında gözaltındaki
kötü muamelelere karşı 236 başvuru yapılmış. Bunların 166'sını cincel taciz, 70'i ise tecavüz oluşturmuş.
Kadınlar fabrikada, tarlada, evde emekleriyle yaşamlarını
sürdürdükleri her alanda ekonomik yönden şiddete uğruyorlar. Tekstil, kimya,
tarım, hizmet iş kolu gibi bir çok alanda ucuz iş gücü olan kadın emeği sömürüsü
yoğun olarak yaşanıyor. Kadınlar sendikasız, sigortasız ve düşük ücretlerle
sağlıksız ortamlarda çalıştırılıyor. Bu durum, kadınların, en temel sorun
dediğimiz emek-sermaye çatışmasında emek cephesi tarafında durduğunun ve bu
zeminde değerlendirilmesi gerektiğinin göstergesidir. Kadınların hem cinsel hem
de sınıfsal yönden sömürüldüğünün en çarpıcı örneklerinden biri de, geçenlerde
sonuçlanan "Novamed" grevi.
Novamed grevi
Novamed, Antalya Serbest Bölgesi'nde faaliyet gösteren, merkezi Almanya'da bulunan çokuluslu Fresenius Medical Care firmasına bağlı diyaliz makinalarına parça üreten bir fabrika. Bu fabrikada yapılan işin hassasiyeti nedeniyle kadın işçi sayısı çok. Sömürü ise çok fazla. Onlar, yan yana
çalışırken konuşmalarının yasak olmasından, tehlikeli kimyasallarla çalıştıkları
halde maske altından konuşmasınlar diye maske takmaya izin verilmemesine,
nişanlanmak ve evlenmek için iş yerinden izin alınmasına, aynı üretim hattında
bulunan kadınların doğumlarının sıraya konulmasına, işçilerin günde kaç kere
tuvalete gittiği ve gittiğinde ne kadar süre kaldığının hesabının tutulmasına
kadar akıl almaz koşullardan şikayetçiydiler.
26 Eylül 2006'da sendikanın tanınması ve insanca koşullarda
çalışmak için greve çıktılar. Dışarda mücadele verenler sayesinde içerde çalışan
kadın işçilerin çalışma koşulları iyileştirmek zorunda kalındı. Bu insanlık dışı
çalışma koşulları, dışarıda mücadele eden kadın işçilerin mücadelesiyle düzeltildi.
Novamed'li kadınların grevi, bu onurlu mücadeleleri ülkemizde
ve uluslararası düzeyde ses getirdi. Ülkemizde başta İstanbul'da, 3 Eylül 2007
tarihinde Novamed Greviyle Dayanışma Kadın Platformu' oluşturuldu. Bu platform
Novamed'li kadınların direnişine destek olmak ve sesine ses katmak amacıyla yola
çıktı. Platform, 15-25 Eylül arasında geniş bir kampanya örgütledi. Amaç grevin
birinci yılında işçilerin mücadelesini daha görünür kılmaktı. İstanbul'da bu
amaçla oluşan platformun ardından bu platformu İzmir'de, Adana'da, Ankara'da
kurulan kadın platformları izledi. Eskişehir, Bursa, Malatya, İzmit'te de
Novamed greviyle dayanışmak için kadınlar bir araya geldiler. 26 Eylül 2007
tarihinde grevin birinci yıldönümünde, Petrol-İş Sendikası'nın faaliyet
gösterdiği sektörlerdeki dünya örgütü International Federation of Chemical,
Energy, Mine and General Workers' Unions (ICEM) kadın komitesi ve Türkiye'de
oluşan Novamed Greviyle Dayanışma Kadın Platformu üyeleri dayanışma amaçlı
Antalya Serbest Bölgesi'ndeydiler. Kadınların dayanışması, ulusal ve
uluslararası kamuoyuna taşındı. İngiltere, Almanya, Kanada, Yunanistan, Fransa,
Letonya, İspanya, Moritanya'ya kadar pek çok ülke sendikalarının kadın
yapılarından Novamed grevine destek mesajı geldi.
Novamed grevi 448. gününde toplu iş sözleşmesi imzalanarak
sonuçlandı. 3 yıllık imzalanan TİS'e göre anlaşma sağlanan temel maddeler
şöyle:
Toplu iş sözleşmesiyle grevden önce aylık, ortalama 350 Avro
olan ücretler yüzde 9.20 oranında artırılarak ortalama 383 Avro'ya
çıkarıldı.
1 Ocak 2008 tarihinden itibaren ise ücretler yıllık olarak Avro
üzerinden yüzde 5 oranında artırılacak. Artış oranları 2009 yılında yüzde 4,
2010 yılında da yüzde 4 oranında olacak, yıllık 300 Avro da sosyal paket ödemesi
yapılacak.
Petrol-İş Sendikası üyesi işçiler 2 Ocak 2008'de işbaşı
yapacaklar.
Ayrıca, Novamed işyerinde toplam 316 işçi çalışmasına karşın,
greve 83'ü kadın 85 işçi çıktı. Novamed grevi Serbest Bölgelerde uygulanan ilk
grev olmasının yanı sıra Türkiye'de bir grevde azınlık sayıda olunmasına karşın
başarıya ulaşılan ve TİS imzalanan ilk grev olma özelliğini de taşıyor.
Birileri şiddete dur diyor!
Dünyada olduğu gibi Türkiye'de de kadınlar şiddete dur demek
için 25 Kasım'da birtakım etkinlikler yaptılar. Başta İstanbul, Ankara, İzmir
olmak üzere Türkiye'nin birçok ilinde kadınlar şiddete hayır demek için
sokaklardaydılar.
25 Kasım'da TÜM-İGD'li kadınlar savundukları ve geliştirmeye
çalıştıkları gelenekleri gereği, 30 yıla yakın bir süre sonra kendi başlarına
ilk dışa dönük eylemlerini gerçekleştirdiler. İstanbul TÜM-İGD'li kadınlar
"Şiddete, ırkçılığa, sömürüye karşı kadınlar mücadeleye" yazılı pankartlarıyla
Taksim Meydanı'ndan İstiklal caddesi boyunca Galatasaray Lisesi önüne kadar
yürüdüler. Yürüyüş boyunca "Kadınlara özgürlük sosyalizmle gelecek!", "Kadınlar
savaş istemiyor!", "Eşit işe eşit ücret!", "Jin jiyan azadi!", "Novamed'de
direnen kadınlara bin selam!", "Kadınlar örgütlü daha güçlü!", "Yaşasın kadın
dayanışması!", "Yaşasın örgütlü mücadelemiz!", "Emekçi kadın, TÜM-İGD'ye katıl!"
sloganları aralıksız atıldı. Galatasaray Lisesi önünde yaptıkları basın
açıklamasında şunları dile getirdiler:
"Yüzlerce kadın babalarından, kocalarından dayak yiyor, namus
gerekçe gösterilerek katlediliyor. Sendikasız, sigortasız, iş güvencesiz bir
biçimde çok düşük ücretlerle sağlıksız ortamlarda çalıştırılıyor. Hergün
defalarca kadın olduğu için aşağılanıyor, sömürülüyor. Emeği erkek emeğine rakip
ve ucuz iş gücü olarak görülüyor. Erkek egemenliğine dayalı kapitalist burjuvazi
kadının ev içi emeğini hiçe sayıyor ve kadınlar toplumun en yoksul kesimini
oluşturuyor."
"TÜM-İGD'li kadınlar olarak mücadele bayrağını her geçen
gün daha da yükselterek yola devam ediyor ve kurtuluşumuz için şiddetle,
sömürüyle savaşmak için tek ve en güçlü silahımızın örgütlülüğümüz olduğunu
biliyoruz."
Basın açıklamasının ardından dernek binasında "Ekonomik
Şiddetin Kıskacında Kadın ve Novamed Deneyimlerimiz" başlıklı panel yapıldı ve
TÜM-İGD kadın topluluğunun hazırladığı, şiddete maruz kalmış birçok kadının
hayatlarından kesitler sunan "Kadınız Biz" adlı belgesel filmin ilk gösterimi
gerçekleştirildi.
Panelin konuşmacılarından Merve, şiddetin tanımını, kadınlara
yönelik şiddet çeşitlerini ve bugün neden kadına yönelik şiddeti konuştuğumuzu
anlattı. Yaşamın her alanında fiziksel, psikolojik, ekonomik yönden şiddete
uğrayan kadınlardan bahsetti.
Fethiye ve Ayşe, Novamed'de ne olduğuna ve Novamed'li
kadınların greve çıkma nedenlerine değindiler. Bu konuyla bağlantılı olarak,
Novamed'de direnen emekçi kadınlar için TÜM-İGD'li kadınların neler yaptığını
anlattılar. Konuşmanın öncesinde TÜM-İGD'li kadınların da içinde yer aldığı
Novamed Greviyle Dayanışma Kadın Platformu'nun 25 Eylül'deki Antalya'ya uğurlama
etkinliği ve Novamed Grevinin birinci yılında (26 Eylül) yapılan Antalya'daki
eylem görüntüleri gösterildi. Eylem görüntülerinin ardından, dayanışma
platformunda aylardır süren çalışmalar anlatıldı.
Yetgül arkadaşımız, TÜM-İGD'li kadınların niçin özellikle
emekçi kadınlar vurgusu üzerinde durduğunu anlattı. Tekstilde, tarımda, ev
eksenli ve ev içi çalışan kadınların yaşadıkları sömürüyü irdeledi. Kadınlara
yönelik ekonomik şiddete dikkat çekti. Öğrenci kadın mücadelesinin emekçi kadın
mücadelesiyle bütünleşmesi gerektiğini vurguladı. Sözünü, "biz emekçi kadınlar
diyoruz ki, toplumsal bir uyanıştan ve devrimden bahsediyorsak, ki bizim böyle
bir iddiamız var, bizlerin, biz ilerici kadınların sömürülen, ezilen diğer
kadınlara da ulaşmamız gerekiyor. Örgütlenmenin önemini, örgütlenince hayatı
değiştirebileceğimizi, bizlere yaşatılanların kaderimiz olmadığını anlatmamız
gerekiyor" diyerek tamamladı.
Sonuç
Türkiye'de çok geniş bir yelpazeye yayılan kadın hareketinin
çeşitliliği, söylem ve taleplerin birbirinden mesafeli bir duruma gelişini de
kaçınılmaz hale getirmiştir. Kimilerinin kadın mücadelesini erkek karşıtlığına
indirgemesi, kimilerinin kadınların haklı mücadelesine olduğundan fazla görev
atfetmesi ve kimilerinin de bu mücadeleyi hafife alışı, bizce sınıf eksenli ve
sınıf karakterli olması gereken kadın hareketini derli toplu bir toplumsal güç
olmaktan uzaklaştırmaktadır. Türkiye'de kadın hareketinin politik yöneliminin ve
öz niteliğinin sınırlarını belirleyebilmek, kadınların sosyal kalkışmalarını ve
onların taleplerini kazanıma çevirebilecek bir güç haline getirebilmenin zorunlu
ön koşulu haline gelmiştir. Buradan hareketle, sokakta iktidarca şiddete maruz
kalma ihtimaline rağmen şiddete dur diyebilmek için "kadınlara özgürlük sosyalizmle gelecek" şiarını haykırmak bir zorunluluğun da yerine getirildiğinin göstergesidir.