Güçsüz gördüğünde saldır. Kapitalizmin bugün bütün dünyada işçi sınıfına karşı uyguladığı politikanın özünde yatan mantık bu. Bir kere deniyor, saldırıyor, tepkiyi bekliyor ve gelen tepkiye
göre harekete geçiyor. Saldırılarını sistematik bir şekilde
örgütlüyor. Bu saldırıların son örneklerini Almanya, Fransa, komşumuz Yunanistan ve Mısır'da görüyoruz.
Almanya'da
grevler
Son
dönemde Almanya'da yapılan grevlerden biri de Şubat 2008'de ülkenin başkenti Berlin'de Toplu Taşımacılık İşletmesi (BVG) çalışanlarının ücret artışı talebiyle yaptıkları
uyarı greviydi. Grev ulaşımın kilitlenmesine neden olarak etkili
bir biçimde uygulandı. Grevde metro, tramvay ve otobüsler trafiğe
çıkmadı.
Yine
Almanya'nın en büyük işçi sendikalarından biri olan Ver.di
Sendikası BVG'nin 1.500 çalışanı için yüzde 8 ile yüzde 12
arasında değişen ücret zammı talep etti. İşverenin önerisi
ise çalışanlara bir kereye mahsus olarak 200 Avro verilmesiydi.
Öneriyi kabul etmeyen sendika greve gitti. Almanya'da işverenler
tarafından ücretlerin düşürülmesi çabaları ülkede işçi
sınıfının anında tepkisi ile karşılanıyor. Almanya diğer
Avrupa ülkeleri gibi ileride de özellikle ücretlerin düşürülmesi
ve işçilerin sosyal haklarının budanması ile ilgili grevlere
gebe.
Fransa'da
grev dalgası
Fransa'da
yakın dönemde yapılan en etkili grevlerden biri Kasım 2007'deydi.
Yapılan bu grevde devlet kurumları tıkanmış, eğitim durmuş,
uçaklar kalkmamış, gazeteler çıkmamıştı. Kısaca toplumsal
yaşam durmuştu. Protestonun temelinde ücretlilerin alım gücünün
düşmesi ve hükümetin çalışanlara özel emeklilik sistemini
dayatması yatıyordu. Grevler dalgası 2008'in Ocak sonuna doğru
öğretmenlerin ücret artışı ve iş koşullarının
iyileştirilmesi için sokağa çıkmaları ile devam etti. Her iki
öğretmenden birisi grevi destekledi. Şubat ayında ise ülkede
sendikaların çağrısı üzerine büyük market işçileri greve
gitti. 636.000 işçinin bulunduğu market sektöründeki grevin
nedeni ücret artışı konusunda sendikalar ile patronlar arasında
çıkan anlaşmazlıktı. Sendikalar grev sonrası yaptıkları
açıklamada grevin işçiler açısından olumlu sonuçları
olduğunu duyurdular. Yine ülkede Mart ayının başında
sendikaların çağrısı üzerine emekliler sokaklara döküldü.
Emekliler Ocak 2008'de maaşlarına yapılan yüzde 1.1'lik
artışı yetersiz bularak Başbakanlığa yürüdüler. Emekliler
haklarını alana kadar sokaklarda olacaklarını belirttiler.
Yunanistan
işçi sınıfı sokaklarda
Yunanistan
işçi sınıfı son dönemde Avrupa kapitalizminin reform adı
altındaki saldırılarından en çok etkilenenlerden ve bu
saldırılara karşı koymak için sokağa dökülenlerin başında
gelmektedir. Komşumuz işçi sınıfının eylem gerekçeleri
ülkemizde emekçilerin son dönemde sokağa dökülme gerekçeleri
ile çok yakın.
Yunanistan'daki
kamu ve özel sektör çalışanları ülkede mesleklere göre
oluşturulmuş 155 emeklilik fonunu yeni bir yasal düzenlemeyle 5
fonun çatısı altında düzenlemeyi hedefleyen sosyal güvenlik
reformu girişimi Şubat 2008'de ülkede geniş katılımlı bir
genel grevle protesto edilmişti. Yunanistan hükümetinin bu greve
rağmen bu konuda saldırılarına devam etmesi sonucu 12 Mart
2008'de ülkede kamu ve özel sektörde çalışan emekçiler
hükümetin uygulamaya çalıştığı bu sosyal güvenlik yasa
tasarısına karşı saat 12:00 ile 15:00 arasında iş bıraktı.
Tasarı ilgili meclis komisyonunda görüşülürken ülkenin en
büyük iki işçi konfederasyonu, Yunanistan İşçi Sendikaları
Konfederasyonu (GSEE) ve Yunanistan Kamu Çalışanları
Konfederasyonu'na (ADEDY) bağlı işçiler iş bırakma eylemi
yaptılar. 12 Mart'ta meclis önünde bir protesto yürüyüşü de
düzenleyen sendikalar 19 Mart'ta eğer talepleri yerine
getirilmezse ülke çapında 24 saatlik grev yapacaklarını
duyurdular. Yine 19 Mart'a kadar çeşitli sendikalar değişik
eylemler düzenlediler. Bu eylemlere avukatlar, doktorlar, eczacılar,
noterler, mühendisler, sivil havacılık ve ambulans hizmetleri
çalışanları da destek verdi. 19 Mart'ta ülke çapında 24
saatlik genel grev başarıyla gerçekleştirildi. Radyolar ve
televizyonlar sustu, gazeteler çıkmadı. Elektrikler kesildi. Kamu
ulaşımı durdu, otobüsler, trenler, uçaklar sefer yapmadı.
Hastaneler çalışmadı. Dersler yapılmadı. Tasarının
Parlamento'da oylanacağı gün olan 20 Mart'ta sendikalar iki
büyük miting düzenledi. Ne var ki, yapılan oylamada tasarı kabul
edilerek yasalaştı. Bu durumda Yunanistan'da çalışanların
özel sağlık sigortalarına yönlendirilmelerinin önü açılıyor.
Kısacası sağlık sisteminin özelleştirilmesi yolunda sermaye ve
devlet önemli bir adım atıyor. Buna karşılık, Yunanistan işçi
sınıfı ve emekçileri "savaşı değil, sadece bir muharebeyi
kaybettiklerini" belirterek mücadelelerini sürdüreceklerini ve
kaybedilen hakları mutlaka geri alacaklarını açıkladılar.
Mısır'da
grev ve protesto
Mısır'da
1981 yılında Hüsnü Mübarek'in devlet başkanı olmasıyla
birlikte sular hiç durulmadı. Mısır ekonomisi enflasyon, işsizlik
ve aşırı yoksulluk gibi kapitalist sistemden kaynaklanan çeşitli
problemlerle karşı karşıya bulunuyor. Mısır halkının
neredeyse yarısı günde 2 doların altında, yani yoksulluk
sınırının altında yaşamaya çalışıyor.
2008'in
Ocak ayında Mahalla Tekstil Fabrikası'ndaki işçiler makul bir
ücret verilmesini, daha iyi çalışma koşullarının sağlanmasını
ve yaşam standartlarının yükseltilmesini istediler. Talepleri
yerine getirilmezse 6 Nisan'da greve gideceklerini ilan ettiler.
Bunun
ardından Hükümetle bir dizi görüşme yapıldı. Aylar süren bu
görüşmelerin tek getirisi günlük gıda ücretlerinin 43.50 Mısır
lirasından 90 liraya çıkması oldu. Birkaç hafta sonra politik
aktivistler ve muhalefet partisi liderleri 6 Nisan'da ülke çapında
bir dizi protesto ve gösteri yapacaklarını ve genel bir grev
düzenleyeceklerini duyurdular.
Polisin
yaptığı baskılara rağmen Mahalla Tekstil Fabrikası'ndaki
işçiler, artık sabırları kalmayan çoğunluğu yoksul işçilerden
oluşan 27.000 kişiyle birlikte artan yiyecek fiyatlarındaki artışı
protesto etmek için alanlara çıktı. Grev ülke çapında yapılan
bir protestoya dönüştü. El-Ezher Üniversitesi öğrencileri 6
Nisan'da okula gitmeme kararı aldı. Helvan Üniversitesi'nin
2000'e yakın öğrencisi yaşam pahalılığı ve eğitim
masraflarının giderek artması gerekçesiyle gösterilere katıldı.
Kahire'de ve Ayn Şems'te binlerce öğrenci benzer protesto ve
gösteriler içinde yer aldı. Ülkenin kuzeyinde 50 kadar profesör
Kafr El-Şeyh Üniversitesi'nde greve gitti. İskenderiye
Üniversitesi'nin yüzlerce öğrencisi siyah giyinip derslere
girmeyi reddederek protestolara destek verdi.
Yayılan
isyan dalgası Hükümetin gözünü korkuttu. Grevi ve protestoları
engellemeye çalışan polis 500'den fazla insana, kadın ya da
çocuk demeden saldırdı. 150'den fazla insan işyerlerinde,
sokaklarda ve evlerde tutuklandı.
Başaracağız
Türkiye'de
de Sosyal Güvenlik Sistemi reform adı altında özelleştirilmeye,
halkın sağlık hakkı, emeklilik hakkı ve çalışanların sosyal
hakları ellerinden alınmaya çalışılıyor. Bu girişim,
kapitalizmin işçi sınıfına dünya genelinde yönelttiği
topyekûn saldırının parçasıdır. Bu saldırı ancak işçi
sınıfının bulunduğu her alanda yürüyüşler, protesto
gösterileri, grevler, direnişler düzenlemesi ile durdurulabilir.
Almanya'da, Fransa'da, Yunanistan'da, Mısır'da ve ülkemizde
işçi sınıfı sokaklarda. Yaptığı eylemlerle gücünün farkına
varıyor. Kendine güveni artıyor. Yaralarını adım adım
sardığını, birliğini yeniden örmeye başladığını, dünyayı
yerinden oynatacak gücünü toplamaya başladığını sermaye
sınıfına ve devlete gösteriyor. Haydi bu mücadeleyi yükseltelim.
Sağlığımız için, sosyal güvenliğimiz için, geleceğimiz için
sokaklara daha kararlı, daha kitlesel inelim.