Sosyalist Dergi: 32 |  Ahmet Uyanmış |
AKP Futbol Dünyasında

Sıra spor dünyasında

Büyük medyayla, reklamcılık şirketleriyle, piyangoculukla, inşaat holdingleriyle, spor malzemesi üreten tekellerle, tıp şirketleriyle, mafyayla ve devletle iç içe geçmiş olan profesyonel spor sektörü, kapitalizmin yeniden üretiminde stratejik bir role sahiptir. Profesyonel spor, kârlı bir iş kolu olmakla kalmaz; halk kitlelerinin temel eğlencesini oluşturduğu için, onları kapitalizmin ideolojik hegemonyasına bağlamakta can alıcı bir işlev görür. Kapitalist şirketler ve devlet; kıyasıya rekabet, bireycilik, hiyerarşi, şovenizm, maçoluk, militarizm gibi kapitalizmin işleyişi açısından vazgeçilmez değerleri kitlelere benimsetmekte profesyonel sporu tepe tepe kullanırlar. Ona, emekçi kitleleri sömürü, yoksulluk, işsizlik gibi sosyal sorunlarından uzak tutacak bir oyalama aracı ve takım aşkıyla birbirlerine düşürecek bir bölme yöntemi işlevini de yüklerler. Aynı zamanda, profesyonel sporculuğu, emekçi kitlelere, kısa yoldan yoksulluktan kurtulmanın, sınıf atlamanın, hızla zenginleşmenin geçerli yolu olarak sunarlar.


Kapitalizm açısından böylesine işlevsel bir rol üstlenen profesyonel spor, kapitalizmin bütün çürümüşlüğünü, yolsuzluklarını ve kötülüklerini içinde barındırır. Kapitalizm bütün renkleri aynı hızla kirletir. Dolayısıyla, profesyonel spor dünyasında şike, rüşvet, baskı, hile, oyuncu ve hakem satın alma oyunun asli kuralıdır; sistemli olarak uygulanır; herkesin bildiği bir sır olarak varlığını örtülü biçimde sürdürür. Artık üzeri örtülemez hâle geldiğinde, hamamın namusunu kurtarmak üzere, seçilen kurbanlar feda edilir. Sonra, kapitalizmin işleyişi gereği, yeniden asli kurala dönülür. Şikeden söz edildiğinde şaşırma numarası yapan profesyonellerin ikiyüzlülüğüne karnımız tok.

Futbolda şike soruşturması adı verilen operasyon herkesin bildiği bu sırrı açığa çıkardı. Fenerbahçe kulübünün başkanı Aziz Yıldırım'ın ve kulüp yetkililerinin tutuklanması, Trabzonspor başkanı Sadri Şener'in ve eski Futbol Federasyonu başkanı Mahmut Özgener'in gözaltına alınması futbolda temizliği başlatacak büyük bir atılım olarak sunuluyor. Oysa, en iyi koşullarda bile, göstermelik ve geçici bir girişimden öteye geçemeyecek olan bu adım, günümüz bağlamında bambaşka bir niteliğe bürünüyor. Uzun süredir telefonları dinlenen ve takip edilen sanıkların özel yetkili mahkemelere sevk edilmesi, peşin olarak suçlu ilan edilmesi, medyada yargısız infaza uğratılması, avukatlara verilmeyen sözüm ona gizli belgelerin medyada sayfa sayfa yayınlanması, sorgulamaların işkenceye dönüştürülmesi, tutuklu yargılamanın kural hâline getirilmesi gibi sanık haklarını sistemli biçimde çiğneyen bildik yöntemler, operasyonun zamanlamasıyla birleşince, futbolda şike operasyonu başka bir anlam kazanıyor. Amaç temizlik değil, geniş kitlelere hitap eden kârlı bir stratejik sektörün AKP hegemonyası altına alınması.

Hegemonik tek parti diktatörlüğünü kurma yolunda sistemli hamleler yapan AKP, medyayı, üniversiteleri, yargıyı, orduyu hallettikten sonra profesyonel spor dünyasını, özellikle de profesyonel futbol dünyasını tamamen kendi kontrolü altına alıyor. AKP ve Fethullah Gülen hareketiyle uzun süredir işbirliği yapan spor dünyasının egemenlerine, artık işbirliğinin yeterli olmadığı, AKP'ye mutlak itaat etmeleri gerektiği mesajı veriliyor.

Amerikan ve NATO üslerinin müteahhidi tipik bir kapitalist egemen olan Aziz Yıldırım'a ve benzerlerine hiçbir sempati duymuyoruz. Onların kapitalist ilişkilerin sarmalında nasıl bir çürümüşlüğün temsilcisi olduğunu gayet iyi biliyoruz. Yine de, söylemeliyiz ki, 12 Eylül rejiminin yeni efendisi olarak siyasal iktidarı tekeline alan AKP, profesyonel spor dünyasını da tekeline almak için hamle yapıyor. Çürümüşlüğe son vermek söz konusu bile değil; hedef, çürümüşlüğün tek patronu olmak.

11 Temmuz 2011


Şike fiyaskosu

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Mehmet Ali Aydınlar, 15 Ağustos 2011 günü yaptığı açıklamada şike konusunda aldıkları kararı duyurdu. Bu aşamada, hiçbir takıma ligden düşürme, puan silme, kupasını geri alma, Avrupa kupalarına katılmama gibi bir ceza vermeyeceklerini, şikeye adı karışan tutuklu ve tutuksuz 52 futbolcu, antrenör ve yöneticiden 17'sini tedbirli, diğerlerini tedbirsiz olarak disiplin kuruluna sevketmekle yetineceklerini, liglerin hiçbir şey olmamış gibi devam edeceğini bildirdi.

Mehmet Ali Aydınlar, gelen sorular üzerine, bu kararı, İstanbul Özel Yetkili Mahkeme Savcılığı'nın gönderdiği bilgi ve belgeleri inceleyen Etik Kurulu'nun, ilgili dosyada şike konusunda suç işlendiğini gösteren yeterli delil bulunmadığına ilişkin raporuna dayanarak verdiklerini ekledi.

Mehmet Ali Aydınlar, aldıkları kararla, tedbirli olarak disiplin kuruluna sevkedilen yöneticilerin temsil haklarını kaybettiklerini, artık bu kişilerin hiçbir yetkilerinin kalmadığını da söyledi. Böylece, örneğin, Fenerbahçe kulübünün başkanı Aziz Yıldırım'ın başkanlığı da sona ermiş oluyor.

Türkiye Futbol Federasyonu'nun aldığı karar, "Futbolda büyük temizlik", "Spor düzeni kökten değişiyor", "Sporda yolsuzluk yapanlara ağır ceza" manşetleriyle yaratılan beklentilerin hiçbirini karşılamıyor. Bu fiyasko, iki noktayı açıklığa kavuşturuyor:

Birincisi, şike soruşturmasının hedefi, futbolda çürümüşlüğe son vermek değil, AKP'yi tepeden tırnağa çürümüş futbol düzenin tek patronu yapmaktı. Kapitalizmin stratejik sektörlerinden biri olan ve sömürü düzeninin yeniden üretilmesinde büyük rol oynayan futbolda işler aynen eskisi gibi devam edecek. Spora yön veren kapitalist şirketlerin büyük medya ve devletle iç içe oluşturdukları bu kârlı iş kolu, seçilen kurbanların feda edilmesiyle, yeni bir skandala kadar, kapitalizmin dayattığı kurallarla işlemeyi sürdürecek. Bütün renkler yine aynı hızla kirlenecek.

İkincisi, Etik Kurulu ve Türkiye Futbol Federasyonu, özel yetkili mahkemelerde insanları tutuklamaya ve yargısız infaza uğratmaya yeterli bulunan delilleri, delil olarak görmediklerini açıklayarak, özel yetkili mahkemelerin siyasal iktidarın emrinde evrensel hukuka aykırı baskı kararları üreten organlar olduğunu istemeden de olsa itiraf etmiş oldular.

Üstelik, kâğıt üstünde yazılı kurallara bakacak olursak, özel yetkili mahkemeler, mahkeme sıfatıyla, şüpheye değil, delile göre karar verir; buna karşılık, Etik Kurul ve Türkiye Futbol Federasyonu, şike konusunda, salt şüpheye dayanarak karar verme yetkisine sahiptir.

Yani, Etik Kurul ve Federasyon, özel yetkili mahkemenin delil saydığı belge, görüntü ve telefon dinleme kayıtlarını, şüphe için bile yeterli bulmamıştır. Özel yetkili mahkemelerin, evrensel hukuk kurallarına bütünüyle aykırı güdümlü kuruluşlar olduğu gerçeğini artık resmî kurumlar bile kabul etmek zorunda kalıyor.

Futbolu kapitalizmin çürümüşlüğünden arındırıp halkın masum eğlencesi durumuna getirmek için mücadele sürecek. Özel yetkili mahkemeleri hukuk sisteminden çıkarma mücadelesini hızlandırma gereği ise apaçık ortada.

16 Ağustos 2011



 
Yazarın Diğer Yazıları
 AKP Futbol Dünyasında
 Yırtılan Rapor