Eskimeyen büyüğümüz, abimiz Bekir Karayel yoldaşımızın, Ankara'da 11 Mart 2007'de açılan Mustafa Suphi Kültür Merkezi'nin kuruluş şenliğinde yaptığı konuşmayı sunuyoruz. Ankara yerelinde farklı isimler altında faaliyet yürüten yoldaşlarımızla ortaklaşa açılan bu kültür merkezinin ayrı yürüyen kişi ve grupların birbirine daha da yakınlaşması için bir araç olmasını umut ediyoruz.
Değerli yoldaşlar ve konuklar,
Birlik ve Dayanışma hareketini başlatan yoldaşların ortaklaşa açmayı başardıkları Mustafa Suphi Kültür Merkezinin "Açılış Şenliği"nde bir araya gelmiş bulunmaktayız.
Bilgilendirildiğimiz ve anladığımız kadarıyla bu hareketi başlatanların amacı, Türkiye komünistlerinin birliğini sağlamaktır. Bu birliği gerçekleştirebilmek için, açtıkları kültür merkezine Türkiye Komünist Partisi'nin kurulabilmesinde en önemli rolü olan Mustafa Suphi adının seçilmesi bir tesadüf değildir.
Amaç "Birlik" sağlamak olunca da, ortada birleştirilmesi gereken parçalar var demektir. Birleştirilmesi istenen Türkiye komünistleri olduğuna göre, parçaları memleketimiz komünistleri oluşturuyor demektir. Komünistlerin de politikacı olduğu düşünülürse, parçaların politik olduğu görülür ki, bu parçalara siyasi literatürde GRUP denir.
Söz konusu olan, işte bu grupların birliğini sağlamaktır. BİRLİK sağlanıncaya kadar da, aralarında dayanışmayı sürdürmelerini temin etmektir.
Gruplar, elbette, aynı partiye mensuplar arasından meydana gelir. Gruplar arasındaki çekişmeler artar ise, bu durum bir veya birkaç grubun partiden ayrılmasına kadar varabiliyor. Misal olarak, belki bir çağrışım yapabilir diye, elli yıllık politik hayatımda şahit olduğum gruplaşmalardan kısaca bahsetmek istiyorum.
Esat Adil grubu, Türkiye Sosyalist Partisini kurmuştur.
Hikmet Kıvılcımlı grubu, Vatan Partisini kurmuştu.
Mihri Belli grubu, Emek Partisini kurmuştur.
Bu üç parti, TKP'nin ürünü olan kişiler (gruplar) tarafından kurulmuştur.
Bunlardan başka, gene TKP üyesi olanlar ve başkaları ile işbirliği yaparak parti kuranlar da olmuştur.
Kurdukları partilere gelince:
SBP, BSP, ÖDP ve burjuvazi tarafından kurulan sahte TKP gibi partilerdir.
Bu partileri kuranlar, komünistiz deseler de başka parti kurduklarına göre, artık Mustafa Suphi ve yoldaşlarının kurmuş oldukları gerçek Türkiye Komünist Partisi ile ilişkileri kalmamıştır. Ama, yok saydıkları parti yok olmamış, kendilerinin kurdukları partiler hiçbir varlık gösteremeden yok olup gitmişlerdir.
Geçmişte meydana gelen bu gruplaşmalar hakkında onlarca formalık kitaplar yazmak mümkündür.
Mustafa Suphi'nin ve yoldaşlarının kurmuş oldukları Türkiye Komünist Partisini savunanlar, ona karşı olan her türlü engeli aşmasını bilmişler, doğru bildikleri yolda yürümeye devam etmişlerdir.
1996 yılında, geride kalmış bu olayları tartışmak ve geçmişimizi sorgulamak üzere, Ankara'da 8-10 TKP'li yoldaş bir araya geldik ve toplantılar düzenlemeye başladık. İlk birkaç toplantıda ilgi gerçekten de büyüktü. İkinci ve üçüncü toplantıya katılanları saymıştım. Tam 81 kişi vardı. Ama toplantıyı düzenleyenlerin aynı amacı gütmedikleri ortaya çıkınca, geçmişimizi sorgulamak unutuldu ve bizleri bir arada tutacak olanın ne olduğu gündeme geldi.
Ben herkesin düşündüklerini yazabilmesi için bir dergi çıkaralım, onun etrafında birleşelim dedim. Bana göre, sırf bana karşı olmak için olacak(!), dergi çıkartmak yerine, vakıf kuralım denildi.
Tartışmalar, "dergi mi", "vakıf mı" şekline dökülünce toplantılara katılım azaldı. İzmir'de Gümüldür'de bir toplantı yapılması kararı alındı ve 15 haziran 1996'da, İzmir de, Gümüldür Toplantısı olarak anılacak olan tarihi toplantı yapılmış oldu.
Vakıf diyenlerin amacı, işte bu toplantıda ortaya çıkmıştır. Vakıfçıların başını çektiği burada anlaşılan ve eskilerden diyebileceğimiz Sıtkı Çoşkun:
"ÖDP demek TKP demektir" deyince, amaçlarının Mustafa Suphi ve yoldaşlarının kurmuş oldukları Türkiye Komünist Partisi'ni yok sayarak, Türkiye komünistlerini ÖDP'de toplamak olduğu anlaşılmış oldu.
Bu tarihi Gümüldür toplantısında, Türkiye komünistlerinin asıl partisi olan Türkiye Komünist Partisi ve bir no'lu kurucularından olan Mustafa Suphi taraftarlarının ağır basması sonucu, dergi çıkarılması kararlaştırılmış ve 28-29 Ocak 1997'de ÜRÜN adıyla derginin ilk sayısı çıkmıştır.
Böylece, ÜRÜN çevresi denilen süreç başlamış, Türkiye komünistleri bu ÜRÜN çevresinde bir araya gelmiştir.
Ürün çevresindeki genç yoldaşlar, başka bağımsız ve sosyalizmi amaçlayan gençlerle birlikte 2002 tarihinde TÜM İLERİCİ GENÇLİK DERNEĞİ'ni de kurarak, bu derneğin yayın organı diyebileceğimiz İLERİCİ GENÇLİK dergisinin ilk sayısını da Haziran 2002'de çıkarmışlardır.
Gelelim günümüzdeki duruma:
Ben bir Ürüncü olarak TKP geleneğinden tüm yoldaşların bir araya gelmesinden büyük mutluluk duyarım.
Ben Bekir Karayel olarak, Birlik ve Dayanışma Hareketi'nin komünistlerin birleşmesi konusunda yapacakları çalışmalara başarılar diliyorum.
Tüm yoldaşlara ve konuklara içtenlikle saygılar sunuyorum.