Sosyalist Dergi: 6 |  Bekir Karayel |
KENDİMİZİ BİLELİM

     Ülkemiz halkının da tüm insanlığın da sömürüden ve sefaletten kurtulmasını istiyoruz. Bu kurtuluşu sağlayacak ekonomik ve politik düzen sosyalizmdir. Sosyalizmi gerçekleştirmek için bir siyasi partiye ihtiyacımız var. Bu parti Komünist Partisi'dir. Şimdiye kadar öğrendiklerimiz ve gördüklerimiz bu partinin Komünist Partisi'nden başka bir parti olamayacağını yalnız bizlere değil, tüm insanlığa kanıtlamıştır.


     Türkiye'de sosyalist düzeni ancak ve ancak Türkiye Komünist Partisi'nin gerçekleştireceği ortadadır. Evet, Türkiye Komünist Partisi. Öğrendiğimiz ve bildiğimiz bu. Ama, "Sosyalist"in başına ve sonuna eklenen birleşik, demokratik vs. kelimelerle sayıları neredeyse yarım düzineye varan ve hepsi sosyalizmi hedefledikleri iddiası ile ortaya çıkan başka partileri kuranlar veya kurduranlar sosyalizmi amaç edinen partinin komünist partiler olduğunu bilmiyorlar mı? Bana göre, bu uygulamalar burjuva teorisyenlerinin bir icadıdır. Maksatları da zihinleri bulandırmak, gerçek sosyalistleri parçalamak ve sosyalizme giden yollara sözde sosyalist partilerle barikatlar kurarak sosyalizmin gerçekleşmesini geciktirmektir. Bunun böyle olduğunu anlamak için geçmişe bir göz gezdirmek gerekmektedir.
     İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra Fransa ve İtalya'da yapılan genel seçimlerde sosyalizmi gerçekten amaç edinen partiler iktidara gelemedilerse, bunun nedeni, komünistlerin dışında sosyalist olduklarını iddia eden partilerdir. Fransız ve İtalyan komünist partileri, bu partilere, defalarca seçimlere birleşik bir cephe kurarak katılmak için çağrıda bulunmuşlardır. Eğer bu çağrıya olumlu cevap verilip komünist-sosyalist ittifakı sağlanmış olsaydı, burjuva partilerini silip süpürecek büyük bir çoğunlukla iktidarı alacaklardı. Böylece, ikide bir milletleri birbirine düşman ederek, olur olmaz nedenlerle savaşlar başlatarak açlığa, sefalete, milyonlarca insanın ölümüne ve sakat kalmasına sebep olan kapitalizmin köküne kibrit suyu dökmüş olacaklardı. Bir daha da, bu acımasız düzen insanlığı felakete sürükleme imkânını bulamayacaktı. Ayrıca, tüm Avrupa'nın çehresi değişecek, diğer kıtalarda da durum bugünkünden çok farklı olacaktı. Ama Fransa'da Leon Blum sosyalistleri! İtalya'da Nenni sosyalistleri! komünistlerle işbirliği yapmamakla burjuva partilerine iktidar yolunu açtılar. Böylelikle de, kimden veya neden yana olduklarını göstermiş oldular. Dünyanın başka ülkelerinde de bu tür olaylar olmuştur ve bu olaylar gerçek sosyalistlere, yani komünistlere kendilerinden başka kimseye güvenemeyeceklerini göstermiştir.
     Geçmişte cereyan etmiş olan bu olayları anlatmamın nedeni, gelecekte komünistlerin çalışmalarında onlara ışık tutacağına inandığım içindir. Zira, memleketimizde de Komünist Partisi dışında sosyalizmi hedeflediklerini iddia eden kurulmuş başka partiler olduğu gibi, henüz parti haline gelmiş, ama gelme çabasında olan başka siyasi gruplar da vardır. Komünistlerin onlarla kuracakları çeşitli ilişkilerde yukarıda anlatılan olayların sonuçlarını dikkate almaları önem taşımaktadır.
Biz komünistler, haklı bir davanın takipçisiyiz. Bunu hiçbir zaman unutmamalıyız. Bizler, kişisel çıkarlarımız için benimsemedik burjuvazi ile olan kavgamızı. Kişisel çıkarlarımız için yatmadık hapishanelerde. Yüzlerce yoldaşımız kişisel çıkarları için feda etmediler canlarını. Halkımızın yararına bir düzen kurulsun diye göğüs gerdik işkencelere. Yılmadık yıldırılamadık. Ve bugün komünist olduğumuz için insanların yanımızdan uzaklaşmadığı, hatta gıpta ile bakıldığımız bir ortama ulaştık. Artık halkımıza halk için, insanların mutluluğu için çalıştığımızı anlatmak daha da kolaylaşmıştır. Her komünist bulunduğu her yerde, her ortamda sosyalizmin ne olduğunu, ne olmadığını dile getirmeli ki, bize karşı kışkırtılan antipati sempatiye dönüşsün.
     Bize karşı kışkırtılan antipatide demokrasi kavramı konusunda yaratılan kargaşa büyük rol oynuyor. Burjuva yöneticilerinin son zamanlarda ağızlarının pelesengi haline getirdikleri şu demokrasi kavramının ne olduğunu iyice anlamak gerekmektedir. Eski Yunan sitelerinde yaşamış olan politikacıların icadı olan demokrasi kavramı, iki Grek kelimesinin bileşiminden meydana gelir. Demos=halk; kratos=iktidar. Buna göre, demoskratos halk iktidarı demek oluyor. Eski Yunan sitelerinde halkı oluşturan katmanlar kimlerdi, nelerdi, bilemiyorum, ama, zamanımızda halkı oluşturanların işçiler, köyüler ve küçük esnaf olduğu ortadadır. Bu anlamda, demokrat olmak demek, halkın iktidarından yana olmak anlamına geldiğine göre; kimlerin halk iktidarından yana olabileceği, kimlerin olamayacağı sorusu ortaya çıkmaktadır. Bir ülkede, kapitalistler ülke nüfusunun binde biri bile olmadığına göre, kapitalizmin temsilcisi ve savunucusu olan burjuva partilerinin halk iktidarından yana olabileceği elbette ki düşünülemez. Nitekim asırlardır demokrat olduklarını iddia eden burjuva partileri günümüze kadar halk iktidarını gerçekleştirememişlerdir. Bundan sonra da gerçekleştirmeleri mümkün değildir. İşçiler, köylüler ve küçük esnaf bugün halkı oluşturduğuna göre de, bu halkı iktidar yapmak gerekiyorsa, bunu ancak ve ancak bu katmanların temsilcisi olan komünist partileri yapacağına göre, bu anlamda, gerçek demokratların komünistler olduğu ortaya çıkmaktadır.
     Çoğunluk meselesine gelince, komünist partileri hiçbir zaman azınlıktan yana olmamışlardır. Biz her zaman çalışan insanların, büyük çoğunluğun çıkarlarını savunduk. Burjuva partilerinin çeşitli oyunlarla aldıkları halkın oylarıyla kurdukları parlamentoların çoğunluğu ne derece temsil ettiği uzun uzadıya tartışılacak ayrı bir konudur.
     Ama bu konularda bizim eksiklerimiz de ortadadır. Yani, kimlerin gerçekten demokrasiden yana olduğunu, kimlerin gerçekten çoğunluktan yana olduğunu kitlelere anlatmakta başarılı bir çalışma yapamıyoruz. Kendimizi işte bu konularda sorgulamamız gerekmektedir. Ve bence asıl önemli olan ne yaptığımızı sorgulamaktan ziyade, ne yapmamız gerektiğini sorgulamaktır.
 
Yazarın Diğer Yazıları
 BİRLİK YOLUNDA
 NEDEN TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ (TKP)?
 KENDİMİZİ BİLELİM