27 Nisan muhtırasıyla yeni bir aşamaya giren puslu ortamda egemenlerin kendi aralarındaki didişmeleri izin verir ve bir aksilik çıkmazsa, 22 Temmuz 2007 tarihinde erken genel seçimler yapılacak. Dünyanın hiçbir ülkesinde bulunmayan yüzde 10 barajı (mutlaka baraj koyan sistemlerde en yüksek baraj yüzde 5, en yaygını ise yüzde 1 ila yüzde 3 arasındadır) yüzünden bu seçimlerde de komünistler, devrimciler, işçi ve emekçiler parlamento çatısı altında siyasi partileriyle temsil edilemeyecekler.
Türkiye'deki seçimlerde burjuvazinin çeşitli kanatlarını temsil eden partilerin bir tahterevalliye binmiş gibi gidip geldiği biliniyor. Ülkemizdeki tüm demokrasi söylemlerine, bütün o sözde laik/anti-laik ayrımlarına rağmen birbirinin tıpkı basımı partilerden oluşan bir siyasi yapı var. Bu seçimlerde de aynen diğer seçimlerde olduğu gibi komünizm yasak; işçi sınıfının ve emekçi halkın temel çıkarlarını, halkların eşitliğini ve özgürlüğünü marksist-leninist bir programla savunmak yasak.
Buna karşın, seçimlerde hepsi NATO'cu, hepsi ABD işbirlikçisi, hepsi AB kapısında kul, hepsi İMF'ci, hepsi komşu halklarımızın ülkelerinin işgaline ortak olmaya teşne, hepsi halkların kardeşliği vurgusuna karşı şovenizmi körükleyen MÜSİAD ve TÜSİAD yanlısı burjuva partiler emekçi halkımızdan oy isteyecekler.
Bilindiği gibi, 1980 sonrası yapılan hiçbir seçimde parti olarak barajı aşamayan sosyalistler ile Kürt hareketi, bir süredir bu seçimlere "bağımsız" olarak girmeyi tartışmaya başlamıştı. Ne var ki, Mecliste temsil edilen ve edilmeyen bütün burjuva partilerinin, militarist kliğin ve cumhurbaşkanının, "bölücülerin" ve "yıkıcıların" hiçbir şekilde parlamentoya girememesi için yapılan acil ve hukuksuz düzenlemelere en hızlısından onay verdiği bir garabet ile karşı karşıya kaldık. Bağımsız adayların ayrı bir pusula bastırarak seçimlere girmesi engellendi. Partilerin ve bağımsız adayların tümünün birden ortak oy pusulasında yer alması kararlaştırıldı.
Bu şekilde, bir kez daha komünistleri, devrimcileri, işçi ve emekçileri, işçi sınıfının dostlarını, özgürlük savunucularını, Kürt halkının siyasi temsilcilerini engelleyen ancak, Susurluk'ta, Şemdinli'de suçları açığa çıkanlara, kontrgerillacılara, mafya ile sarmaş dolaş yolsuzluk şampiyonu politikacı ve bürokratlara izin veren bir sistemi hayata geçirebileceklerini düşünüyorlar. Bu durum, kimi ilerici, demokratik çevrelerde bir kafa karışıklığına yol açtı. Umutsuzluğa kapılan bir kesim, komünistleri seçim ve parlamento çalışmalarından bütünüyle uzak durmaya çağırıyor, diğer bir kesim ise ne pahasına olursa olsun parlamentoya girmek gerekir düşüncesiyle seçim ve parlamento çalışmasını mutlaklaştırıyor.
Bizler ise, emekçilerin kafalarının bulanmasına yol açan bu türden sol ve sağ sapmacı anlayışlara karşı, TKP'nin onlarca yıllık politik tecrübesine dayanan ve uluslararası işçi sınıfı hareketinin sınıf mücadelesinin zengin birikimlerinden yola çıkan gerçekten devrimci, komünist bir tutumun mümkün olduğunu biliyoruz. Haftalardır çeşitli platformlarda görüşlerimizi saygıdeğer işçi sınıfımıza, emekçi halkımıza ve kamuoyuna duyuruyoruz. Bu ortamda, komünistlerin seçimlere dair tutumlarını bir kez daha hatırlatmayı gerekli görüyoruz.
Komünist tutum:
Parlamento ve seçim çalışmaları, devrim ve sosyalizm yürüyüşünde ancak bir ara duraktır. Asıl olan işçi sınıfının öncülüğünde bağlaşıklarıyla birlikte yürütülecek, hiçbir yöntemi mutlaklaştırmayan ancak hiçbir mücadele biçimini de kategorik olarak dışlamayan devrimci mücadeledir.
Seçimlerde, İMF programının yırtılıp atılması, ABD ve AB başta olmak üzere tüm emperyalist odaklarla yapılan kölelik anlaşmalarının iptal edilmesi, gümrük birliğinden çıkılması, yoksulluğa ve işsizliğe son vermeyi amaçlayan bir sosyal program uygulanması, emperyalist savaş politikalarına son verilmesi, komşularımızı istila eden emperyalist işgalcilere verilen desteklerin derhal son bulması, başta İncirlik olmak üzere tüm üslerin kapatılması, NATO'dan çıkılması, halklar arasında dostluğun ve kardeşliğin sağlanması, Kürt ve Ermeni halklarına yönelik şovenist kampanyaların durdurulması, genel af ilan edilmesi, sendikal yasakların son bulması, emekçi çocuklarına parasız eğitim hakkı verilmesi, kadınların siyasal ve toplumsal yaşama tam katılımının sağlanması taleplerini içeren demokratik bir programı savunuyoruz.
Bu amaçla, işçi sınıfımıza ve emekçi halkımıza, hepsi de militarizmi, halklara karşı düşmanlığı körükleyen partiler cephesine karşı demokratik bir alternatifin olduğunu gösterecek emekçi birliğini savunuyoruz.
Emekçilerin birliği, öncelikle komünist ve sosyalist parti, örgüt, çevre ve grupların birliğini içermeli; genişleyerek ezilen halkların temsilcilerini ve ilericileri, demokratları, yurtseverleri de kucaklamayı başarmalıdır. Komünist ve sosyalist hareket ile Kürt yurtsever hareketinin birliği, emperyalizmin, siyonizmin ve işbirlikçi kapitalist egemen sınıfların böl-yönet politikasına karşı işçi sınıfının ve ezilen halkların ortak bir cevabı olacak ve Ortadoğu'da Türk, Kürt, Arap ve Fars halklarının birliği yolunda önemli bir katkı sağlayacaktır. Enternasyonalizmin somutlaştırılması yoluyla şovenizm zehirini etkisizleştirecek ve halklar arasında eşit ve özgür ilişkilerin yolunu açacaktır.
Seçimlere bağımsız adaylarla girilmeli ve komünistlerle ezilen halkların önünü tıkamayı amaçlayan yüzde 10 barajının iflas etmesi sağlanmalıdır.
Bağımsız adayların "örgütlü" proleter aydınlardan oluşması, olmazsa olmaz talebimizdir. Bağımsız adaylık, örgütlü mücadeleden bağımsızlık olarak görülmemeli, hiçbir "örgütsüz", "bağımsız" aydın, kendini işçi sınıfının, emekçilerin ve ezilen halkların temsilcisi örgütlerden üstün ve/veya ayrıcalıklı görmemelidir. Bağımsız aydınlarımız, emekçilerin ve ezilen halkların örgütlerine destek vermelidir.
Tüm adaylar, "emredici vekalet" ilkesi uyarınca, yukarıda özetlediğimiz programa uygun davranmakla yükümlü olduklarını beyan etmeli ve bu programa uymadıkları takdirde derhal istifa edeceklerini imzayla taahhüt altına almalıdır.
Seçilecek örgütlü ancak bağımsız adaylarımız, her ay faaliyetlerini emekçilere aktarmakla, Mecliste emekçiler lehine ve aleyhine yapılacak her oylamada bulunmakla yükümlü olduklarını kabul ve beyan etmelidirler.
Sömürüye, işsizliğe, açlığa, sefalete ve emperyalist savaşlara karşı emekçilerin birliği yoluyla mücadele etmek üzere harekete geçiyoruz. Emekçilerin birliği temelinde halkların enternasyonalist birliğini sağlayacağız.
Emekçilerin ve ezilen halkların en geniş birliğini amaçlayan "örgütlü", "bağımsız" aday çalışmalarını destekliyoruz. Mümkün olan bütün bölgelerde, önceliğin emekçilerin adaylarına verilmesi çağrısında bulunuyoruz.
Ürün Sosyalist Dergi ve tüm komünistler 2007 seçimlerinde tüm güçlerini "örgütlü", "bağımsız" adaylar için seferber ediyor!
Haydi, unutmayalım bu dayanışmayı!
Ürün Sosyalist Dergi
30.5.2007