Ülke ve dünya gündeminde yer alan önemli konulara ilişkin olarak
Ürün'ün çeşitli tarihlerde yaptığı değerlendirme ve açıklamaları
sunuyoruz.
Obama
Evine Dön
5 Nisan 2009
ABD'nin yeni başkanı
Barack Hüseyin Obama bugün Türkiye'ye geliyor.
Büyük kapitalist
şirketlerin egemenliğine iman etmiş George Walker Bush'un
saldırı savaşları, işgalleri, soykırımları, ırkçılığı,
küstahlığı, cehaleti, bağnazlığı ile insana "bundan daha
kötüsü olamaz" dedirten 8 yıllık yönetiminden sonra,
üniversite mezuniyetinin hemen ardından sendika avukatlığı
yapmış, karaderili ve alçakgönüllü bir aydının ABD'nin
başına geçmesi dünyada ve Türkiye'de olaylara sınıfsal
gerçekler açısından bakmayanlar arasında büyük bir coşku
yaratmıştı.
Oysa Obama'nın
dünyanın en güçlü kapitalist devletinin başına Amerikan büyük
şirketlerinin ve kontrollerindeki büyük medyanın yaygın onayı
ve desteğiyle geçtiğini, bu onay ve desteğin Bush döneminde
ipliği iyice pazara çıkmış emperyalist, sömürgeci, siyonist ve
militarist politikaları daha sevimli bir yüzle pazarlaması
karşılığında kendisine verildiğini bilenler, bütün dünyada
kitlelere pompalanan safça hayallere karşı sabırla uyarıda
bulunmuşlardı. Onun dünyanın gelmiş geçmiş en yaygın
emperyalist savaş makinesine kumanda edeceğini, içte ve dışta
Amerikan politikalarına yön veren kapitalist tekellerin çıkarlarına
hizmet sunacağını, Amerikan banka-sanayi-ordu sisteminin
temsilcisi olacağını açıklamışlardı.
Obama Beyaz Ev'e büyük
tekellerin, militaristlerin ve siyonistlerin gözdelerinden oluşan
bir kadroyla geldi. "Amerika'nın dünya liderliği rolünü
sağlamlaştırma"yı bütün politikalarının temel hedefi olarak
gördüğünü ve Amerika'nın bu rolünden gurur duyduğunu
açıkladı.
Ekonomide önceliği
iddia ettiği gibi sade halka değil, büyük bankalara ve sanayi
şirketlerine verdi. Trilyonlarca doları örgütlü soyguncuları
kurtarmaya ayırdı.
İnsan haklarına ve
uluslararası hukuka saygılı olacağı konusundaki sözlerini
çiğnedi. Yüzkarası Guantanamo esir kampını derhal kapatmaktan
bile vazgeçip bir yıllık bir geçiş dönemi koydu, yıllardır
işkence altında tutulan esirleri salıvermedi. "Terörle savaş"
gerekçesiyle Bush gibi "gizli hapishaneler" kurmayı
onaylamayacağını ama "terör elebaşları söz konusu olursa"
dünyanın herhangi bir yerinden insan kaçırma emrini vermekte
tereddüt etmeyeceğini açıkladı.
Irak'tan çekilme
sözünü, uzun vadeye yaydığı ve kritik noktaları belirsiz
bıraktığı bir çekilme planıyla geçiştirdi. Bush yönetiminin
Irak'ta ciddi hatalar yaptığını ama Amerika'nın sonuçta bu
ülkeye özgürlük götürdüğünü söyleme cüretinde bulundu.
Yani yakın tarihin en vahşi sömürgeci işgalindeki soykırımı
ve yıkımları yok sayabildi. İşgalin işbirlikçi kuklalarını
"özgürlük aşığı dostlarımız" olarak niteledi, birlikleri
vaktinden önce sorumsuzca çekerek "Iraklı dostlar"ını
yüzüstü bırakamayacağını söyledi. Üstelik Irak'tan
çekeceği muharip birlikleri Afganistan'a yollayacağını
açıkladı.
Tıpkı Bush gibi,
Afganistan ile Pakistan'ı tek bir savaş bölgesi sayma politikası
güdeceğini açıkladı. Fiilen de savaşı yaydı, Pakistan
içlerindeki sivil hedefleri vurmaya hız verdi. Amerikan ordu
belgelerinde Afganistan ve Pakistan artık AfPak kısaltmasıyla tek
bir cephe olarak geçiyor.
Sosyalizmin,
bağımsızlığın ve demokrasinin düşmanı, dünya kapitalizminin
vurucu askerî gücü NATO'nun 60. yıl zirvesinde örgütü
güçlendirmek için elinden geleni yapacağını ilan etti.
İşgal altındaki
Filistin halkının meşru ulusal haklarını hiçe saydı, İsrail'e
sonsuza dek destek vereceğini belirtti.
İşte Obama henüz
kısacık yönetimine bütün bunları sığdırarak geliyor. Obama
açıklamaları ve eylemleriyle sade halkın kaderine ilgi duymayan,
büyük patronların hizmetkârı ilkesiz bir politikacı olduğunu
ortaya koydu. Bush'un çizmelerini giydiğini, Amerikan
kapitalizminin elebaşı, emperyalizmin başkomutanı, siyonizmin
koruyucusu, dünya halklarının düşmanı rolünü seve seve
üstlendiğini kanıtladı. Bu rolüyle Türkiye'ye de, işbirlikçi
kapitalistlerin, militaristlerin ve gericilerin dostu, emekçi
halkların düşmanı olarak, ülkeyi Amerikan savaş makinesine daha
sıkı bağlamak üzere geliyor.
Türkiye halkları
konukseverdir ama bütün dünya halkları gibi, sömürücülere
karşı öfke duyar, onlara ders vermenin insanlık görevi olduğunu
bilir. Bush'un rolünü üstlenenler tabii ki Bush gibi
karşılanmaya layıktır. Yanki'lerin yeni şefini de eski şefleri
gibi protesto ediyoruz. Hep birlikte haykırıyoruz: Go home Yankee!
Evine dön Obama, topraklarımızı derhal terk et!
Yaşasın
Newroz / Newroz Piroz Be
21 Mart 2009
Bugün 21 Mart, Kürt
halkının ulusal günü Newroz. Kürt halkı zalim hükümdar
Dehak'a karşı Demirci Kawa'nın yaktığı isyan ateşini
çağlar boyunca taşıyarak bugüne getirdi. Bugün ise eşitlik ve
özgürlük mücadelesinin şiddet ve hile yoluyla bastırılması
komplosuna karşı topyekûn direniyor.
Militarist klik ile ABD
emperyalizminin tezgâhladığı bu komplo AKP, Fethullah hareketi ve
Irak Kürdistan Bölge Yönetimi'nin işbirliği ile sahneye
konuluyor. Bu komployu mahkûm ediyor, Kürt ulusal hareketinin
eşitlik ve özgürlük, anayasal haklar ve genel af talebini
destekliyoruz.
21 Mart aynı zamanda
Batı ve Orta Asya halklarının Nevruz bayramı olduğu gibi,
Birleşmiş Milletler kararıyla Dünya Irkçılıkla Mücadele Günü
olarak da kutlanıyor. Bu niteliğiyle 21 Mart hem Kürt halkının
özgürlüğünü, hem bölge ve dünya halklarının kardeşliğini
simgeleyen enternasyonal bir dayanışma günüdür. Kürt halkının
ulusal gününü ve bölge halklarının bayramını bu anlayışla
kutluyoruz.
12
Mart Darbesinin 38. Yıldönümü
12 Mart 2009
Bundan 38 yıl önce
Amerikan emperyalizmi ve işbirlikçi tekelci burjuvazi askerî
cuntaya 12 Mart 1971 Muhtırasını verdirerek silahlı kuvvetleri
işçi sınıfının, emekçilerin, gençliğin, aydınların ve Kürt
uyanış hareketinin üzerine sürmüştü.
12 Mart faşizmi,
İstanbul ve çevresinde 15-16 Haziran 1970 Büyük İşçi
Direnişi'ni gerçekleştiren işçi sınıfının öncülerini,
dönemin devrimci sendikal örgütü DİSK yöneticilerini,
sosyalizme yönelen devrimci gençlik önderlerini, genç devrimci
subayları, Kürt uyanışının öncülerini, ülkenin her yanında
bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm isteyen öğretmenleri ve
aydınları sıkıyönetim ilan ederek tutukladı ve işkenceden
geçirdi. Komünizm düşmanlığını resmî felsefe hâline
getirdi. Legal sosyalist parti Türkiye İşçi Partisi TİP'i
kapattı. Devrimci öğrencilerin kitle örgütü Türkiye Devrimci
Gençlik Örgütü DEV-GENÇ ile öğretmenlerin kitle örgütü
Türkiye Öğretmenler Sendikası TÖS'ü yasakladı. Sinan Cemgil
ve yoldaşları ile Mahir Çayan ve yoldaşlarını vurarak, Deniz
Gezmiş ve iki yoldaşını asarak, İbrahim Kaypakkaya'yı işkence
ederek öldürdü. 1961 Anayasası'nı kökünden budayarak
özgürlükleri kuşa çevirdi. Başlangıçta sadece meslek okulu
statüsünde olan İmam Hatip okullarına lise statüsü vererek
dinci gericiliğin yaygınlaştırılması yolunda önemli bir adım
attı.
1960'ların görkemli
devrimci yükselişini boğmak üzere tezgâhlanan 12 Mart rejimi
1974'ten itibaren toplumun ve devletin en ince noktalarına kadar
nüfuz eden çok daha güçlü ve kapsamlı yeni devrimci yükselişin
başlamasıyla kalıcı olamadı.
Amerikan emperyalizmi ve
işbirlikçi tekelci burjuvazi görkemli 1970'leri, dünya
gericiliğinin neoliberal saldırısının eşliğinde ancak 12 Eylül
1980 faşist darbesiyle durduracaktı.
1960'ların devrimci
yükselişinin işçi sınıfı ve dostları için 1970'lerin
devrimci atılımının provası olması gibi, kapitalist egemenler
açısından 12 Mart rejimi çok daha köklü 12 Eylül rejiminin bir
provası oldu.
Kapitalist krizin dünyada
ve Türkiye'de ağırlaşarak büyük bir depresyona dönüştüğü
günümüzde, işçi sınıfının öncüleri ve dostları 12 Mart ve
12 Eylül faşist darbelerinden dersler çıkarıyor. Ülkeyi ve
dünyayı derin bir felakete sürükleyerek meşruiyetini yitiren
kapitalizmin ve emperyalizmin kökünü kazıyacak devrim bilincini
halk kitlelerine sabırla taşımaya çalışıyor.
Yeni
Bir Dünya İçin 8 Mart
8 Mart 2009
8 Mart, kapitalizme ve
erkek egemenliğine karşı kadın erkek eşitliği, eşit işe eşit
ücret, sömürüsüz ve savaşsız bir dünya isteyen sosyalist
kadın hareketinin ve Sovyetler Birliği'nde gerçekleştirilen
Ekim Devrimi'nin insanlığa mirasıdır. Bu günü mitinglerde,
grev çadırlarında, bilinçlenme ve örgütlenme çalışmalarında,
fabrikalarda, tarlalarda, okullarda, bürolarda, evlerde, ovalarda ve
dağlarda yaşatan bütün kadınlara selam olsun.
Sömürü ve baskı
altında tutulan kadınların dayanışması, insanlığın yarısının
harekete geçmesi demektir. Kadınların kurtuluşu hareketi işçi
sınıfı hareketiyle birleştiğinde yıkılmaz bir güce dönüşür
ve herkese özgür, eşit, insanca ve kardeşçe yaşamanın yolunu
açacak devrimin önemli bir bileşeni olur.
8 Mart eşitliktir,
özgürlüktür, dayanışmadır, kardeşliktir, adalettir, barıştır.
8 Mart, bağımsızlıktır, haksızlığa boyun eğmemektir,
köleliğe başkaldırıdır. Ev içinde de, ev dışında da;
işyerinde de, siyasette de, yaşamın her alanında ikinci sınıf
olmayı reddetmek demektir.
8 Mart büyük insanlığın
yarısının kurtuluşunu simgeler ve kadın erkek, yerli yabancı, o
halk bu halk demeden, bütün dillerin, kültürlerin, kıtaların
özgür ve eşit bir dünyada emeğin kardeşliğinde bir araya
gelmesini müjdeler.
8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü kutlu olsun.