(geçen sayıdan devam)
Maastricht Antlaşmasıyla, emperyalist bir merkezden başka bir şey olmayan
Avrupa Birliği'nin Yunanistan'a müdahalesi daha üst bir seviyeye çıkarıldı. Bu
sayede Avrupa Birliği, statüsünde yer alan iktisadi düzeyde müdahalede
bulunabilme hakkının yanı sıra, siyasi ve askeri düzeyde, dış siyaset ve sözde
iç güvenlik konularında müdahale hakkını da elde etmiş oldu.
Uluslararası tekelci sermaye Yunan ekonomisini ve onun faal olduğu başlıca
sektörleri hakimiyet altında tutmaktadır. Ulusötesi şirketler ve tekeller yeni
mevziler elde etmiş kamunun siyasal tercihlerini, işçi sınıfının ve halkın
toplumsal bilincini şekillendiren sektörlerde dolaysız rol oynamaya
başlamışlardır. Yunan sermayesi uluslararası sermayenin çıkarlarına daha da sıkı
biçimde bağlanmıştır. Günümüzde hakim eğilim, yerel sermayeler arasında
karşılıklı bağımlılık ilişkileri tesis edilmesi ve bunların daha üst seviyede
bir planlamayla uyumlu hale getirilmesi yönündedir. Müdahale yönündeki bu genel
eğilim, yerli sermayelerin çeşitli seksiyonlarının ulus ötesi şirketler
tarafından ağır,zararlara uğratıldığı gerçeğini değiştirmemektedir.
Yunan oligarşisi mevcut her üç emperyalist odakla da sıkı, ilişkilerini
sürdürmektedir. Yunanistan'ın Avrupa Birliği'ne üye olması, ABD'nin başta siyasi
ve askeri alanlardaki egemen rolünü ortadan kaldırmamaktadır. Yerli oligarşi
mevcut koşullarda, Avrupa Birliği ve NATO ile Balkan ve Akdeniz ülkeleri
arasında arabuluculuk vazifesini üstlenmeyi hedeflemektedir. Bu sayede bölgedeki
ekonomik, siyasi ve askeri etkinliğini arttırmaya niyetlenmektedir. Söz konusu
hesaplar bir yandan yayılmacı emperyalist planlar içinde yer alma tutkusunu
kamçılarken bir yandan da onu Türk oligarşisinin benzer hırs ve yayılma
planlarıyla karşı karşıya getirmekte ve gerek iki oligarşi arasındaki rekabeti
gerekse ülkeler arasındaki sorunları arttırmaktadır. Bunun sonucunda belli başlı
emperyalist güçlerin bu farklılıkların yarattığı avantajlardan yararlanma ve
dıştan müdahale olanakları çoğalmaktadır.
Yunanistan, emperyalist sistemin bir parçası olmanın kendisini mecbur kıldığı
yeniden yapılanma zorunluluğunun ayırdına varmış ve hizmet sektörünün
geliştirilmesine öncelik vererek ekonomisini sistemin gerekliliklerine
uyarlamaya başlamıştır.
İflaslar, el değiştirmeler, şirket evlilikleri ,artarken Yunanistan'ın sınai
üretim altyapısı hızla daralmaktadır. Tarımsal ekonomi şimdiden ağır bir darbe
yemiş durumdadır. Değerli üretici güçler yok edilmektedir. Yunanistan ile
gelişmekte olan kapitalist ülkeler arasındaki mesafe hızla açılmaktadır. Halkın
sırtında ağır birer yük oluşturan bu olumsuz gelişmeler özelleştirme, "devleti
küçültme" ve piyasaları serbest bırakma politikalarıyla desteklenmektedir.
İzlenen bu siyaset, modern tekelci devletin büyük sermayenin çıkarları
doğrultusunda yapmakta olduğu düzenlemelerin bir ifadesini teşkil etmektedir.
Kapitalist devletin mülkiyetindeki üretken işletmeler daha üst seviyede bir
sömürü için artarda özel sektöre devrediliyor. Devlet ile tekeller arasındaki
işbirliği artıyor. İhtiyaç duyulan yapılanmanın oluşturulmasının yanında tekelci
faaliyetin serbest bırakılması, emekçi halkın daha da fazla sömürülmesi ve
ülkenin doğal kaynaklarının yağmalanması için gereken koşullar yaratılmaktadır.
Üretilen servetin yeniden dağılımını oligarşinin çıkarları doğrultusunda
gerçekleştirecek bir aygıt, kitle hareketlerini bastıracak ve maniple edecek bir
mekanizma olarak kapitalist devletin sahip olduğu rol tahkim edilmektedir.
Modern. devlet ulus ötesi şirketlerin aldıkları kararların, Avrupa Birliği ve
diğer emperyalist odakların yaptığı düzenlemelerin uygulanmasını sağlayan bir
transmisyon kayışı işlevini görmektedir.
İşsizlik oranı başta gençler ve kadınlar arasında olmak üzere artıyor."Beyaz
Sayfa"da öngörülen çerçeve doğrultusunda yürürlüğe konan gerici düzenleneler ve
acımasız baskı politikası sonucunda emekçi halkın durumu gün geçtîkçe
kötüleşiyor. Sosyal güvenlik, milli eğitim, halk sağlığı ve kamu refahı
sistemleri saldırıya uğruyor ve düşük seviyelere çekiliyor. İşçi sınıfı başta
olmak üzere geniş halk kesimlerinin durumu durmaksızın kötüleşiyor, huzursuzluk
ve geleceğe güvensizlik artıyor.
YKP iktidar şartlarında kökenini korumalı ve faaliyetini sürdürmelidir. Parti
içinde kolektiviteye ve demokratik yaşama, parti dışı örgütlerin inisiyatifini
geliştirme ve bunlardan istifade etmeye, yukarıdan aşağıya ve daha önemlisi
aşağıdan yukarıya etkin denetim sağlamaya özen göstermelidir. Kadroların
faaliyetinin eleştirel ve özeleştirel denetimini yapmalı ve eğer bu faaliyet
yapıcı bir karakter taşımıyorsa bu kadroları değiştirmeye hazırlıklı olmalıdır.
Parti, parti prensiplerini, işleyiş kurallarını ve komünist ahlakı ihlâl eden
kadrolara karşı katı davranmalıdır. Bu özellikle sosyalizmi inşa etmekte olan
iktidardaki partiler için yaşamsal öneme sahip bir konudur.
Büyük zorlukların varlığına karşın biz komünistler iyimserliğimizi koruyoruz. İnsanlık ileriye doğru yürüyüşünü sürdürecektir. İşçi sınıfı halkın
diğer ezilen katmanlarıyla ortak eylem yoluyla kaderini kendi ellerine
alacaktır. YKP; bu kesin inançla programını kamuoyuna sunar ve düşüncelerinin
köklü bir toplumsal değişim için maddi bir güç halini alacağını ümit eder.
Sosyalizmin inşası Yunanistan'ın ve halkının tarihinde yepyeni bir çığır
açacaktır.
MAYIS 1996
Gayri safi milli hasılada (GSMH) da önemli değişiklikler gözlenmektedir. Son
on beş yıl içerisinde hizmet sektörünün GSMH'daki yüzdesi ve bu arada parazit
hizmetlerin yüzdesi yükselmiştir. Sanayinin, manifaktürün ve tarım ekonomisinin
payı ise düşmüştür.
Yunan toplumunun sınıfsal bileşiminde değişiklikler yaşanmaktadır. İktisaden
aktif nüfus artmıştır. Ücretle çalışanların sayısı ve buna bağlı olarak da
iktisaden aktif nüfus içerisindeki oranı yükselmiştir.
Başlıca üretici güç olan işçi sınıfı hem mutlak hem göreli rakamlarda artış
göstermiştir. İşçilerin ticaret ve hizmet sektörlerinde yoğunlaştığı
görülmektedir. Fabrika proletaryasının oranı azalmıştır. Yabancı işçilerin
sayısında belirgin bir artış olmuştur. Bazı bölgelerde, Avrupa ülkelerine göç
etme eğilimi yeniden baş gösteriştir. Çiftçiler arasında sınıfsal ayrışma
derinleşmiş çiftçilerin toplam nüfus içindeki yüzdesinin azalma eğilimi daha da
belirginlik kazanmıştır. Kırsal kesimde orta katmanlar hem sayısal anlamda hem
de iktisaden aktif nüfus içerisinde sahip olduğu yüzde anlamında artış
göstermiştir. Burjuva sınıfı daha düşük bir yüzdeye sahiptir.
Diktatörlük sonrası dönemde geçirdiğiniz 22 yıl boyunca, Yunan toplumunun
gelişmesi için iki farklı yolun bulunduğu netlik kazanmıştır.
* Halkın feda edilmesi pahasına ulus ötesi şirketlerin ve kapitalistlerin
çıkarlarına hizmet etmek Avrupa Birliği ve NATO'nun sunduğu emek ve halk düşmanı
alternatiflere uyum sağlayarak boyun eğmek
* İşçi sınıfına, şehir ve kırlarda yaşayan halkın alt ve orta katmanlarına ve
gençlere umut vaat eden anti-emperyalist anti-tekelci demokratik mücadele
cephesini yaratmak
Bir süper sınıf ya da üçüncü bir yol yoktur. İnsan ya tekellere, emperyalizme
ve kapitalist sisteme, ya da halka hizmet eder ve sosyalizm için umut besler.
DEVRİMİN NİTELİĞİ, ANTİ-EMPERYALİST ANTİ-TEKELCİ DEMOKRATİK MÜCADELE
CEPHESİ VE SOSYALİZME GEÇİŞ
Yunan halkı kapitalist sömürünün, emperyalist baskı ve bağımlılığın
zincirlerinden ve tesirlerinden işçi sınıfı ile müttefiklerinin sosyalist
devrimi gerçekleştirerek sosyalizmi ve komünizmi inşa etmeye başlaması sayesinde
kurtulacaktır. 1980'lerde ve 1990'lı yılların ilk yarısında Yunanistan'da
meydana gelen iç gelişmeler ve ülkenin emperyalist sistem içindeki konumunun
değişmesi, ülkemizde sosyalizm için gereken maddi koşulların daha erken
olgunlaşmasına yol açtı. İçinde bulunduğumuz kapitalizmden sosyalizme geçiş
çağında, sınıflar arasındaki mücadele esas olarak sermaye ile emek arasındaki
ana çelişkinin ortadan kaldırılmasına yöneliktir. Yunanistan'daki devrimci
değişim sosyalist karakterde olacaktır.
Sosyalist devrimin sürükleyici gücü, işçi sınıfının öncülüğünde yarı
proleterler, yoksul köylüler ve kır küçük burjuvazisinin en çok sömürülen
kesimlerinin oluşturduğu halk tabakaları olacaktır. Gençlik sosyalizmi kurma
mücadelesinde aktif bir rol oynayacaktır. YKP orta katmanların diğer kesimlerini
de uzun vadeli çıkarlarının kapitalist sistemin bekasını sürdürmesinde
yatmadığına ve sosyalist dönüşüm için mücadele eden güçlerin yanında yer
almaları gerektiğine ikna etme çabası içerisindedir. Bu katmanın
tarafsızlaştırılması dahi sosyalizme geçiş sürecine katkıda bulunacaktır.
Sosyalist kuruluş süreci içerisinde kapitalizme ilişkin illüzyonlar ve
sosyalizme ilişkin önyargılar ortadan kalkacaktır.
Yunanistan'ın emperyalist örgüt ve planlara daha da fazla eklemlenmesi gibi
aksi yöndeki uluslararası gelişmeler, uluslararası etkenlerin tek ülkede
sosyalist mücadelenin gelişimi ve sonuçları üzerindeki etkisini arttırmıştır.
Ulusal ve uluslararası düzlemler arasındaki karşılıklı etkileşim devrimci
mücadele sürecinde iç çelişkilerin ve koşulların büyük rol oynadığı gerçeğini
değiştirmemiştir. Her ülkenin devrimci halk hareketi, mücadelesini sosyalizmi
güçlendirme hedefine yöneltmelidir, uluslararası güçler dengesini olumlu yönde
değiştirmek için kendi katkısını koyması bu sayede mümkün olacaktır.
Yunanistan emekçi halk hareketi; Yunanistan'da sosyalizme geçiş için ortaya
çıkabilecek tüm olanakları ileri görüşlülükle değerlendirme, hesabetme ve
bunlardan yararlanma yeteneğine sahip olmalı, uluslararası düzeyde elverişli
koşullar yaratacak olumlu gelişmelerden istifade etmeli ancak aynı zamanda
faaliyetini uzun soluklu bir mücadelenin koşullarına uygun hale getirmelidir.
Her aşamada işçi sınıfının, halk güçlerinin militanlığını arttıracak ve iktidar
sorununun çözülmesini sağlayacak bir siyaset izlenmelidir.
Sosyalist devrimin öznel faktörünün ortaya çıkması ve olgunlaşması için
YKP'nin siyasi katkısına her zamankinden çok daha acil ihtiyaç vardır.
Anti-emperyalist anti-tekelci demokratik mücadele çizgisi, halkın büyük
çoğunluğunun büyük sermayenin saldırganlığına karşı direnmek ve çıkarlarını
savunmak üzere bir araya getirilmesini mümkün kılacaktır. Kuvvet dengesini
değiştirmeye katkıda bulunacak, sosyalizme geçişi yakınlaştıracak ve belirli
koşullar altında onu başlatacak olan yol budur. Bu mücadele, kapitalizmi alt
etme mücadelesine organik olarak önceki yıllarda olduğundan çok daha fazla
bağlıdır. Bu sayede kapitalist egemenliğin temellerini yerle bir edecek
çatlaklar birleştirilecek, işçi sınıfının ve müttefiklerinin siyasi iktidarı ele geçirmesi için
gereken koşullar yaratılacaktır.
Sosyalist devrimci dönüşüm için gerekli şartların olgunlaşması tek bir
eylemin sonucunda gerçekleşmeyecek somut güçler dengesi, işçi sınıfının ve diğer
halk kesimlerinin büyük çoğunluğunun azim ve kararlılığı, ideolojik-politik ve
örgütsel hazırlık düzeyi, YKP'nin gücü, hazırlığı ve sosyalizm-komünizm
ülkülerinin zihinlerde ne ölçüde canlı tutulduğu ile belirlenen, inişli çıkışlı;
atılımlar ve geriye dönüşlerle dolu bir sürecin ürünü olacaktır.
Anti-emperyalist anti-tekelci demokratik cephenin içinde yer alan, onun
birliği ve savaşkanlığı için çalışan YKP, aynı zamanda kendi ideolojik politik
ve örgütsel bağımsızlığını muhafaza eder. YKP'nin pratikteki acil görevi,
programının halkın içinde açıkça yayılmasını sağlamak, sosyalist dönüşümün
gerekliliğini, sosyalizmin saatinin çalmış olduğunu ön plana çıkartmak ve bu
konuların anlaşılması için etkin biçimde faaliyet yürütmektir.
Anti-emperyalist anti-tekelci mücadele cephesi nesnel olarak daha geniş bir
toplumsal tabanı yani ulusötesi şirketlerin faaliyeti ve Yunanistan'ın
emperyalist örgütlere üyeliği sebebiyle ezilen halkın büyük çoğunluğunun
çıkarlarını, işçi sınıfının, emekçi köylülerin, şehir orta katmanlarının ve
demokratik hakları savunmak, halk ve barış düşmanı emperyalist tasarılara karşı
çıkmak için mücadele eden toplamsal hareketlerin çıkarlarını yansıtmaktadır.
Cephe aynı zamanda, alt-kültüre, ticarileşmeye ve maniplasyona karşı direnen
kültür ve bilim emekçilerini bir araya getirir.
Cephenin yaratılması süreci halkı ve ülkeyi ,yakından ilgilendiren yaşamsal
sorunlar üzerinde, ülkenin oligarşisi, onun devletinin çeşitli mekanizmaları ve
onun çıkarlarını temsil eden veya bunlara hizmet etmeyi görev edinen
hükümetlerle ve siyasi güçlerle karşı karşıya gelinerek sürdürülen mücadelenin
çeşitli alanlarında yürütülmektedir. Cephenin gücü, işçi. sınıfının ve
partisinin oynadığı öncülük rolünde, yarattığı eylem birliğinde,
anti-emperyalist anti-tekelci çizgide mücadele eden toplumsal tabakalarla
kurduğu ittifakta yatmaktadır.
Cephe ilk aşamada, başlıca toplumsal güçlerin anti-emperyalist anti-tekelci
talep ve hedefler etrafında, emekçi halkın çeşitli kesimlerinin birleşik ve
güçlü bir halkçı akıma katılımını sağlayan tekil mücadele başlıkları etrafında
gerçekleştirecekleri bir koalisyon olarak yola çıkacaktır. İşçi sınıfı ve diğer
halk kesimlerinin örgütlülüğü, politik deneyimi ve sınıf mücadelesinin çapı ne
kadar çok artarsa, anti-emperyalist anti-tekelci cephenin, politik güç
dengesinde söz konusu değişimleri gerçekleştirmesini sağlayacak olanaklar o
ölçüde çoğalacaktır.
YKP, emperyalizm ve ulusötesi tekellerle mücadelenin gerekliliğini kabul
eden, emekçi halkın çıkarlarını, ülkenin bağımsızlığını ve halkın egemenliğini
savunan politik güçlerle birlikte hareket etme arzusundadır. İşbirliği üzerinde
anlaşma sağlanan belirli sorunlar etrafında birlikte çalışma, ikili
birliktelikler ve ortak eylem biçimlerinde hayata geçirilebilir. Ortaya çıkacak
deneyim, ortak eylemin çapının ne ölçüde genişletilebileceğini, diğer
anti-emperyalist anti-tekelci hedefler doğrultusunda ne ölçüde işbirliği
yapılabileceğini ve bu eylem birliğinin ileride bir politik anlaşmaya
dönüşmesinin ne ölçüde mümkün olacağını gösterecektir.
YKP diğer partileri sadece söylem, program ve hedefleri bağlamında değil,
emekçi halkın çıkârlarını savunup savunmadıklarına mücadelesini destekleyip
desteklemediklerine bakarak değerlendirir. Politik işbirliklerinin istikrarlı
olması, anti-emperyalist anti-tekelci mücadele cephesine güven ve politik
dinamizm aşılaması, mevcut toplumsal süreç ve bileşimlere dayanmasına ve
toplumsal güçler arasında ittifak yaratmasına bağlıdır. İşbirliği, pratikte halk
hareketinin iradesini tanıyan ve ona biat eden mücadeleler üzerine bina
edilmelidir. Egemen sınıfın ve müttefiklerinin bölücü/parçalayıcı planlarına
karşı birlikte savaşılmalıdır.
Cephe çalışma ve yaşam alanlarını kuşatacak, kazanımlar elde etmek, sınıf
düşmanlarının ve politik muhaliflerinin saldırılarını ve gericiliğini göğüslemek
üzere kilit sektörlerde etkinlik kuracak, halkın iradesini boğmaya ve ezmeye
yönelik teşebbüsleri boşa çıkartmak amacıyla silahlı kuvvetler ve emniyet
birimlerinde etkinlik sağlama gayretinde olacaktır. Mücadele ilerledikçe,
antikapitalist doğasının derinleşme oranına bağlı olarak; geniş halk
kitlelerinin tümünü eyleme katma yeteneğine sahip, aşağıdan ve yukarıdan örgütlü
bir devrimci halk cephesinin vasıflarını yüklenmiş olacaktır. Yığın
hareketlerinden ve örgütlerinden çok daha üstün niteliklere sahip olacaktır.
Cephenin organları her düzeyde mücadelenin karargahları sert sınıf
mücadelelerinin öncüleri ve örgütçüleri haline gelecek, kendilerini burjuva
devletinin ve diğer burjuva kurumlarının üzerinde baskı kurmak ve denetim
sağlamakla sınırlamayacaklardır. Halk düşmanı dayatmaları reddetmek için halkı
eyleme geçirecek, sayılan unsurlara boyun eğmeyeceklerdir. Mücadele içerisinde,
şehirlerde tekellerin diktatörlüğünü meşru kılan kurumlara alternatif yeni
halkçı kurumlar yaratılacaktır. Bu organlar halkı tüm mücadele biçimlerini
kullanmak ve gelişmelere bağlı olarak bir mücadele biçiminden diğerine hızla
geçmek üzere eğitecek ve hazırlayacaktır. Anti-emperyalist anti-tekelci halk
cephesinin sürükleyici yapıları, direniş ve sınıf mücadeleleri içerisinde halkın
vücuda getirdiği kurumlar, işçi sınıfının ve müttefiklerinin yeni siyasi
iktidarının tohumlarını oluşturacaktır.
(devam edecek)