Sosyalist Dergi: 13 |  Taha Parla |
İNSANLARI BARIŞLA KORKUTMAYIN

Basından / Radikal İki, 16 Mart 2003

Türkiye'de uzun zamandır ilk kez iyi bir şey oldu: Meclis, hükümete başka bir ülkeye asker gönderme ve kendi ülkesinde yabancı asker bulundurma izni vermedi. Kısaca, savaşa girme izni vermedi. Türkiye'nin itibarı dünya kamuoyları ve halkları, hatta barışçı Avrupa ve Asya hükümetleri nezdinde arttı. Meclis'in saygınlığı da Türkiye halkının gözünde yükseldi.

Meclis'in bu davranışı herkesçe övüleceğine, birtakım özel çıkar grupları onu dört bir yönden kuşatıp baskı altında iradesini değiştirtmeye koyulmuş durumdalar. Hepsini gerekçeleri şu çıplak, daha doğrusu müstehcen sava indirgenebilir: Barış zararlıdır, savaş kârlıdır.

Bir yandan TÜSİAD Başkanı korkutuyor: Savaşa girilmezse faizler yükselir, kur düşer, İMF para vermez diye. TÜSİAD kendi tasasını, halkın zararı gibi sunuyor.

Öte yandan Genelkurmay Başkanı korkutuyor: Savaşa girilmezse Kuzey Irak'ta çeşitli sorunlar olur, girmemenin maliyeti girmekten yüksektir diye. TSK kendi mesleki-bürokratik çıkarını (ve ABD'nin çıka-rını) halkın zararı gibi sunuyor.

Bir başka yandan medya korkutuyor: Yukarıdakileri benimseyerek aktarma ve tekrarlamanın yanı sıra, kendi sansasyonel haber tükettirme alışkanlıklarına her zamankinden daha hızıl yol vererek.

Ve tabii, Gül'lü hükümet ve Erdoğan'lı iktidar partisi grubu, kendi Meclis gruplarını, parti disiplini ve devlet sorumluluğu gibi içi bazen normatif olarak yanlış doldurulabilecek gerekçelerle, barışa karşı çıkmaya ve savaşa taraf olmaya zorluyor.

Kuşatma dört yönden tamamlanmış gibi görünüyor: Büyük sermaye, ordu, medya, ABD yanlısı bir başka Ortadoğulu Müslüman siyasi liderlik.

Barış yanlısıyız, ancak…

Sorarsanız, birinci cümlede herkes barış yanlısı: ABD, askerler, işadamları, medya muharrirleri ve editörleri… Ancak ikinci cümleden itibarendir ki barış yanlılarıyla savaş yanlıları ayrışıyor. "Barış taraftarıyız" dedikten sonra "Ama/ancak savaş kaçınılmazdır, dışında kalamayız, kalırsak savaştan sonra parsa toplayamayız…" dediğiniz anda, birinci cümlenizin hükmü kalmıyor ve kendinizi savaş taraftarı olarak ele veriyorsunuz.

Böylelikle, savaş istemenin gerekliliği dolambaçlı yoldan ifade edilerek, "savaş kârlıdır"dan "barış zararlıdır"a sıçranıyor. Barışın kendi içinde bir değer ve savaşın kendi içinde bir kötülük olduğu, önce dilden sonra da düşünceden ihraç ediliyor. Çeşitli sapkın, hatta sapık, muhakemeler yürütülerek ve bildik şeylere terslerinin adı verilerek, kamuoyları sözde manipüle ediliyor. Örnek çok, yer dar.

Şu an için ulusal, stratejik, parasal, vb. "çıkar" iddialarına laf yetiştirecek vakit yok. Meclis'in sıkı durması, parlamenter meşruiyet (yasamanın üstünlüğü) ilkesine sahip çıkması, hükümete ve askeri bürokrasiye, hele ABD'ye, yeni tezkere dayatma imkanını vermemesi; bir kez sahip olduğunu gösterdiği vicdanı yitirmemesi gerekiyor. Kuşatma güçlerine Nasreddin Hoca'nın fıkrasındaki kaybettiğini bulma şansını tanımaması gerekiyor.

Prof. Dr. Taha Parla / Boğaziçi Üniversitesi



 
Yazarın Diğer Yazıları
 İNSANLARI BARIŞLA KORKUTMAYIN
 SAVAŞIN AZI DA CİNAYETTİR
 Özgürlük, Eşitlik, Demokrasi