Sosyalist Dergi: 12 |  ÜRÜN |
SEÇİM SONUÇLARINA İLİŞKİN 5 KASIM 2002 TARİHLİ DEĞERLENDİRMEMİZ

3 Kasım 2002 seçimleri yapıldı. Seçimin en belirgin sonucu, emperyalizmin ve işbirlikçi kapitalist oligarşinin çıkarları doğrultusunda İMF'nin ekonomik soykırım programını harfiyen uygulayan, emekçi halkı işsizliğe ve açlığa mahkum eden, F tipi katliamını gerçekleştiren koalisyon partilerinin ağır bir yenilgiye uğraması oldu. Bir önceki seçimin galibi şovenist DSP ve faşist MHP ile TÜSİAD'ın gözdesi ANAP, parlamento dışında kaldılar. Savaş yanlısı sözüm ona ana muhalefet partisi DYP de, aynı şekilde, meclise giremedi. Millet Meclisi'ndeki bütün icraatları, işçi sınıfına, köylülere, bütün emekçilere karşı kanun çıkarmak, halkın feryatlarına kulak asmamak, bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik isteyen toplumsal güçleri baskı altnda tutmaktan ibaret olan bu partiler adeta silindiler. Aynı suçlara fütursuzca ortak olduktan sonra koalisyon hükümetinden ayrılan eski bakanların kurduğu Yeni Türkiye Partisi ile Yurt Partisi de seçimde hiçbir varlık gösteremediler.

Seçimlere DEHAP çatısı altında giren Emek, Barış ve Demokrasi Bloku, anti-demokratik bütün baskı ve engellemelere rağmen, 1 milyon 945 bin seçmenin oyunu toplamayı başardı. Savaşa ve faşizme, İMF politikalarına, halkları inkâr eden şovenist dayatmalara karşı önemli bir siyasal ve toplumsal kazanım elde etti. 13 ilde açık farkla birinci olduğu, birçok seçim bölgesinde seçim barajını aştığı halde, dünyanın hiçbir yerinde örneği olmayan despotik seçim sistemi nedeniyle milletvekili çıkaramadı. Ne var ki, seçim sistemi nedeniyle mecliste temsil edilmemek, Kürt-Türk, Alevi-Sünni ayrımı gözetmeksizin sosyalist, devrimci, demokrat, yurtsever güçlerin şehir şehir, köy köy, sokak sokak ortak çalışmasıyla elde edilen bu büyük kazanımın köklü etkisini asla silemeyecektir. DEHAP'ın bugünkü başarısı çok daha büyük zaferlerin habercisidir.

Buna karşılık, Emek, Barış ve Demokrasi Bloku'na katılmayan ÖDP oylarında büyük bir düşüş görüldü. TKP adını çalarak seçimlere giren ve medyanın akıl almaz desteğinden yararlanan SİP, TKP'nin simgelediği değerler adına kimi oyları aldığı halde hiçbir varlık gösteremedi. Sosyalist ve devrimci demokrat güçlerin birliği dışında kalanlar, emekçilerin birliğine zarar verdikleri gibi, kendilerine de bir fayda sağlayamadılar. Küçük Kemalist Parti İP de, yine ölçüsüz medya desteği elde ettiği halde ve bütün böbürlenmelerine rağmen daracık sınırlarını aşamadı.

İMF karşıtı demagojiyi ustalıkla kullanan bir reklam kampanyasıyla politika sahnesine çıkan Genç Parti, parlamentoya giremese de önemli oranda oy topladı. Medya patronu Cem Uzan'ın "light faşist" partisinin özellikle Ege ve Marmara'nın büyük şehirlerinde işsiz ve gelecekten umutsuz gençlerden topladığı oylar, kitlelerin çaresizliğinin ne boyutlara ulaştığını gösteriyor. Yoksulluğa karşı sınıf bilincine dayalı bir propaganda yürütmek, çaresiz insanlara kendilerinin eşit haklı özneleri oldukları bir toplumsal hareket olmadıkça kurtuluşa ulaşamayacakları duygusunu ve bilincini vermek, sınıf hareketi çevresinde bütün ezilenleri toplamak görevi her zamankinden daha acil olarak önümüzde duruyor.

Seçimi, koalisyon partilerinin, DYP'nin ve SP'nin oylarını toplayan eski-İslamcı AKP kazandı. MÜSİAD çevresinde birleşmiş orta burjuva kesimlerinin çıkarlarını temsil eden AKP, özellikle Orta Anadolu, Karadeniz ve Marmara bölgelerinde yıkıma uğrayan küçük üreticilerin ve büyük şehirlerde işini kaybeden bir kısım emekçinin kitlesel desteğini kazandı. Henüz sınıf bilincine kavuşmamış emekçilerin oyları esas olarak AKP'ye gidince, ülkeyi keyiflerince yönetmek için yıllardır seçim barajını kullanan işbirlikçi büyük burjuvazi, bu kez barajın kendi ayaklarına da dolandığını gördü. TÜSİAD'ın gözdesi partiler, güçlerini kaybettiler; parlamento MÜSİADçıların denetimine geçti. Bu durum önümüzdeki dönemde burjuvazinin iç çatışmalarının yoğunlaşacağını gösteriyor.

AKP'nin başarısında, İMF mutemeti Kemal Derviş'i partisine alarak kendini vahşi kapitalizmle özdeşleştiren sosyal-demokrat CHP'nin büyük günahı bulunuyor. Vahşi kapitalizme karşı emekçilerin çıkarlarını savunmak yerine, kendini yerli ve yabancı sermaye çevrelerine beğendirmek yolunu seçen CHP, esas olarak Ege, Akdeniz ve Trakya'da orta tabakaların desteğini toplayarak yüzde 19,2 oyla parlamentoya giren ikinci parti oldu.

28 Şubat 1997 müdahalesinin "terbiye ettiği", "uslanmış" İslamcıların siyasal hareketi olan, kendini yerli ve yabancı egemenlere beğendirmek için "biz değiştik" söylemine sarılan, kitlelere başka, egemenlere başka konuşan AKP'nin ekonomik ve sosyal krizin üstesinden gelmesi olanaksızdır. Emekçilerin talepleri ile emperyalizmin ve büyük kapitalistlerin dayatmaları arasında sıkışacak olan AKP, kısa sürede yıpranacak ve güç kaybedecektir.

Biz, Emek, Barış ve Demokrasi Bloku'nun programında dile getirilen öncelikleri kararlı biçimde savunmaya devam edeceğiz. İMF programının yırtılıp atılması, Irak'ta savaş politikasına karşı durulması, Türk-Kürt kardeşliğinin sağlanması, sendikal yasaklara son verilmesi, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün tanınması, F tipi baskıların kalkması, genel af ilan edilmesi, parasız sağlık ve parasız eğitim hizmeti, YÖK'ün kaldırılması, özelleştirmeye son verilmesi, tarımın ve sanayinin desteklenmesi, herkese iş sağlanması, kadın erkek eşitliği için mücadeleyi yoğunlaştıracağız.

Gelecek, mücadele eden emekçilerin ve halkların olacaktır.



 
Yazarın Diğer Yazıları
 MERHABA
 Onbeşleri Andık
 Gündemden
 Oğuzhan Müftüoğlu ve Arkadaslarına Açık Mektup
 Kıbrıslı Türkler Kardeşimizdir, Eşitimizdir, Dostumuzdur
 Libya Gündeminden
 Bıçak Kemiğe Dayandı
 Merhaba
 Atılım Üzerine
 Engin Ardıç'ın İftiracılığı Tescil Edildi
 AKP 12 Eylül Rejiminin Yeni Efendisi
 Şiir: Gerileyen Türkiye Yahut Adnan Menderes'e Öğütler
 Merhaba
 Hrant Dink'i anıyoruz
 Barış bölmez, birleştirir