Çev.: Ali Vuslat
Against the Current dergisinin Ocak/Şubat 1996 tarihli sayısında yayımlanan "Günümüzde Emperyalizm" konulu sempozyum için Amerikalı
marksist iktisatçı Harry Magdoff'la yapılan bu söyleşi Monthly
Review dergisinin Ocak 1996 tarihli 8. sayısından çevrilmiştir.
Soru: Uluslararası Para
Fonu (İMF) ve Dünya Bankası gibi uluslarötesi mali kuruluşların
dünya çapında hakimiyet konumuna yükselmesinin önemi nedir?
Yanıt: İMF ile Dünya Bankasının rolünde önemli bir değişiklik olduğunu sanmıyorum.
İkinci Dünya Savaşı sona ermek üzereyken oluşturulan bu
kuruluşların temel işlevi o günden bu güne değişmemiştir. İMF ile Dünya Bankasının görevi emperyalist ticaret ve yatırım ağının güçlendirilip genişletilmesi olmuştur ve böyle olmaya
da devam etmektedir. Bu stratejinin üç önemli öğesi olmuştur. Sözünü ettiğim öğelerden birincisi büyük bunalım ve savaşın felce uğrattığı uluslararası mali sistemi yeniden kurmak ve
istikrara kavuşturmaktı. İkincisi sömürge -bir sonraki evrede sömürgelikten kurtulmuş- milletleri büyük devletlerin ekonomilerine sağlam bir şekilde bağlamak ve böylece çevre
ülkelerde yatırım olanaklarını çoğaltıp piyasaları genişletmekti. Stratejinin üçüncü öğesi ise, kendi gücüne dayanma ve/veya kapitalist olmayan ülkelerle yakın ilişki kurma
politikasını uygulayarak emperyalist ağın dışına çıkmak
isteyen milletlerin bu gayretlerini baltalamaktı.
İMF ile Dünya Bankasının etkinlik düzeyinde son yıllarda meydana gelen artış bu kuruluşların yeni bir rol üstlenmesinin değil, son çeyrek
yüzyılda genel bir bunalımın yayılmakta oluşunun sonucudur. Altın yıllar olarak anılan 1950'ler ve 1960'lar dönemi yerini uzatmalı bir durgunluğa bırakınca, bu iki kurum müdahalelerini sıklaştırdılar, çünkü çevre ülkelerdeki çöküntüler önde gelen kapitalist ülkelerin mali kurumlarının ve piyasalarının istikrarını tehlikeye düşürüyordu. Ayrıca, İMF ile Dünya Bankası borç vermek için çeşitli şartlar dayatırken çok daha
arsız ve uluorta hareket etmeye başladılar. 1972'den önce borç şartları mümkün olduğu kadar gizli tutulurdu. Uluslararası bankalara olan borçları ödemek için doğrudan veya dolaylı olarak kitlelerin cebine el atılınca bu şartlar açığa çıktı. İMF ile Dünya Bankasının dayattığı şartların son yıllarda açıkça ilan edilmesi kuşkusuz burjuva ideolojisinin güçlenen
hegemonyasını yansıtıyor. Bu ideolojiye göre, yoksullara az buçuk koruma sağlayan mali desteklerin kaldırılması, sözümona serbest piyasalar ve serbest uluslararası ticaret, özelleştirme ve hiçbir kısıtlamaya tabi tutulmayan yabancı yatırımlar, ekonomik
canlanma ve büyümeye kavuşmanın temel araçları sayılmaktadır.
İMF ile Dünya Bankası daha çok mu müdahale ediyor? Evet, ancak bu müdahale sermaye ile sermayenin mali piyasaları uğruna yapılıyor. Parmaklarımız niçin efendileri değil de hizmetkârları göstersin? Emperyalist
güçlerin çevre ülkeleri denetleme ve etki altına alma gayretinde
bir azalma olmamıştır. Yeni olan, sermayenin kalıcı bir durgunluğun bataklığından kurtulmayı becerememesi ve buna bağlı olarak mali kurumların artan zayıflığıdır. Böylesi dönemlerde,
daha güçsüz milletler üzerindeki baskı ister istemez artar.
Soru: Sol, münasebetsiz veya sekter duruma düşmeden emperyalizme karşı köklü, ilkeli
muhalefetini nasıl sürdürebilir? Solun hangi özgül eylem çizgisini veya stratejiyi uygulamasını tavsiye edersiniz?
Yanıt: Sekter olmak iyi bir şey değildir. Ne var ki, emperyalizm kötülüğün ta
kendisidir. Eğer kötülükten sözediyorsak kaçamak bir dil kullanmak doğru olmaz. Emperyalizme karşı sekter olmayan bir biçimde muhalefet etmek gibisinden bir soru nasıl olur da sorulabilir? Bunun tek nedeni kibar çevrelerin emperyalizmin
varlığını reddetme alışkanlığında olmasıdır. Profesörler, gazeteciler ve hükümet görevlileri neler olup bittiğini gizlemek için örtmeceler kullanıp fantazi teoriler üretirler. İşte tam da bu nedenle emperyalizme karşı mücadele dobra dobra konuşmakla başlamalıdır. Görevimiz tekelci sermaye tarihinin bir parçası olarak emperyalizm hakkında insanları eğitmek ve emperyalizmin günümüzdeki çeşitli yöntemlerini teşhir etmek olmalıdır. Küba'ya uygulanan ambargoyu kaldırmak ve ulusal kurtuluş hareketlerine karşı girişilen saldırıları durdurmak gibi,
emperyalizmin belirli dışavurumlarına karşı tabii ki yürütülmesi
gereken birçok kampanya vardır. Ancak emperyalist sistemi kandırabilecek veya tuzağa düşürebilecek politikalar savunarak
solun bir şekilde münasebetli veya sekterlikten uzak hale gelebileceğini hayal etmek delilik olur. Emperyalizm tekelci
sermayenin karnıdır. Emperyalizme karşı anlamlı bir muhalefet bu
gerçeği asla unutmamalıdır.
Soru: ABD güçleri tarafından gerçekleştirilen "insani müdahale" diye bir şey
var mıdır? Solun önemli kesimlerinin Somali, Bosna ve Haiti'ye
yapılan müdahaleleri hoşgörüyle karşılaması yeni gerçeklerin
zekice kavrandığını mı gösterir, yoksa ciddi bir hata mıdır?
Yanıt: Kanımca, ABD güçleri tarafından gerçekleştirilen "insani müdahale"
konulu tartışmalar boşunadır. Dışişleri alanında, Amerika Birleşik Devletleri'nin insanlık için yapabileceği en iyi şey, tasını tarağını toplayıp dünyanın öbür bölgelerinden tamamen çekilmesidir.