Öncelikle "birey"
sözcüğünün kavram olarak ne anlama geldiğini açıklayarak
konuya girmek istiyorum. Sosyolojide birey, toplumları oluşturan ve
düşünsel, duygusal iradeyle ilgili nitelikleri toplum içinde
belirlenen insanların her biridir. Mantıkta birey, bir türün
kapsamı içine giren somut varlıktır. Psikolojide ise birey, insan
topluluklarını oluşturan, insanların benzer yanlarını kendinde
taşımakla birlikte, kendine özgü ayırıcı özellikleri de
bulunan tek insandır. Bireyin genel bir tanımını yaptıktan sonra
toplumdaki özgür bireylerle kendini işçi sınıfının
mücadelesine adamış bireyler arasındaki diyalektik bağı ve
farklılığı iyi görmek zorundayız.
Günlük yaşamda kendi
sorunlarını aşamayan, tek başına kendini ifade edemeyen bir
insan, değil birey, olsa olsa kul ya da köledir. Bu tür bir insan,
işçi sınıfının politik örgütü komünist partisine girip
çalışsa da çok faydalı olamaz. Toplumda asgari birey olabilmenin
koşulu, tek başına kendine yetebilen, doğru bildiklerini
başkalarının etkisinde kalmadan açıklayabilen, kendine ulaşan
bilgileri akıl süzgecinden geçirerek karar verebilen insandır.
Bir kere işçi sınıfının politik örgütünde yer alabilmek
için, yaşadığı toplumsal çevrede birey olmanın koşullarını
yerine getirebilmek bence birinci şarttır. Çünkü, ülkemizde
kurulacak bir komünist partisinin de sağlıklı olabilmesi,
sağlıklı düşünen, tüketen değil, üretebilen özgür
bireylerin varlığına bağlıdır.
Bizler, 1978 kuşağı
olarak sosyalist yapılarda yer alırken ne kadar sağlıklı birey
olabildik? Sağlıklı bireylerin birliği olmadan sağlıklı bir
politik yapıyı kurmak mümkün müdür? Sağlıklı düşünen ve
üreten bireyler olduğumuzu iddia ediyorsak geçmişimizin
olumsuzluklarından arınmadan ve geçmişteki olumlu değerleri
geliştirmeden sağlıklı birey olabilir miyiz? Tüm bu sorulara hep
birlikte sağlıklı yanıtlar vermek zorundayız.
Geçmişe şöyle bir göz
atacak olursak, işçi sınıfının politik birliğini sağlama
adına bir TBKP deneyini görürüz. TBKP'de birey gibi davranma
adına bazı arkadaşlarımızın nasıl savrulduğunu, sosyalizm
davasından nasıl uzaklaştığını hepimiz hatırlarız. TKP'de
merkezin her kararını hiç araştırmadan doğrudur demek ne kadar
yanlışsa, TBKP'de de yenilenme adı altında birey gibi
davranıyoruz diyerek bireycileşmek ve toplumsal dayanışma
duygularından uzaklaşmak da bir o kadar yanlıştır. Komünist bir
birey, elbette dogmatik ve tutucu olmamalıdır. Ama, yeniden
yapılanma adına da geçmişte bizi biz eden komünist değerleri
bir yana bırakıp düzenle uyumlu "tatlı su" solculuğu yapmak
da bir o kadar yanlıştır.
Tüm bu bilgiler ışığında
şu saptamaları yapmakta yarar görüyorum: Partili birey gibi
davranmak, kimi döneklerin söylediği gibi bireycileşmek değildir.
Bireyle, bireyci davranmak çok farklı kavramlardır. Bu konuda K.
Marks'ın temel bir önermesini anımsatmak istiyorum: Marks şöyle
der: "Kapitalist toplumda nerede bir haksızlık varsa, iyi bir
komünist oradadır." Marks'ın bu sözünü biz de ülkemizde şu
şekilde söylüyorduk: "Nerede bir komünist varsa TKP oradadır."
Bence, birey gibi davranan kişi, her alanda inandığı idealleri
rahatlıkla dile getirebilen ve bunun mücadelesini sonuna kadar
veren insandır. Başkalarının mutluluğu için mücadele etmeyen
ve özveri göstermesini bilmeyen bir insan komünist birey olamaz.
İşçi sınıfının
politik örgütünü diğer partilerden ayıran en büyük
özelliklerden biri de, komünist partinin bir profesyoneller örgütü
olmasıdır. Türkiye'de demokrasi mücadelesi vermek için ortaya
çıkan ÖDP'nin tüzüğünde üyelikle ilgili şöyle bir ibare
var: "Partide kararların uygulanmasına katılmak gönüllülük
esasına dayanır." deniliyor. İşte size amatör bir anlayış
örneği! Hem kararları alacaksınız, hem de tutup ben bu
kararların uygulanmasına katılmıyorum diyeceksiniz. Bir partide
kararların uygulanmasına katılmak zorunlu olmazsa o partinin bir
amatörler örgütünden farkı kalmaz, o parti parti olmaz. İşte
bu noktada komünist birey, toplumdaki diğer bireylerden farklı bir
sorumluluk üstlenmek zorundadır.
Son söz olarak şunları
söylemek istiyorum: Profesyoneller örgütünde yer alacak her
birey, sosyalizm için her şeyi göze alıp mücadele edebilecekse
bu onurlu mücadelede birey olmanın gereğini yerine getirmiş olur.
Başlattığımız zorlu, bir o kadar da onurlu yürüyüşte birey
olarak her yaştan yoldaşın bireysel çabalarına, katkılarına
ihtiyacımız var. Başka türlü bu onurlu yürüyüşü sağlıklı
bir komünist partisiyle taçlandırma şansımız yok.
Kaynaklar:
1. Savaş Yolu, S.
Üstüngel
2. Karl Marks, Biyografi,
Çev. Ertuğrul Kürkçü
3. Tarihte Bireyin Rolü,
Plehanov