Sosyalist Dergi: 28 |  ÜRÜN |
Haydi unutmayalım bu dayanışmayı

3 Şubat 2010

İşbirlikçi kapitalist iktidar Tekel işçilerini oyaladı, 4C köleliğini yeniden dayattı. Tekel işçileri AKP hükümetinin 4C dayatmasını kabul etmedi. İşçi sınıfının sendikal örgütleri Tekel işçileriyle dayanışmak için 4 Şubat 2010 Perşembe günü genel grev çağrısında bulundu. Fabrikalarda şalterler inecek, işyerlerinde, bürolarda, tarlalarda, atölyelerde üretim ve hizmet duracak. Ürün okurları yarın da bütün yurtta Tekel işçilerinin yanında olacak.

Tekel işçilerinin mücadelesi şeker işçilerinin, demiryolu işçilerinin, sağlık işçilerinin, belediye işçilerinin, enerji işçilerinin, itfaiye işçilerinin, taşeron işçilerinin mücadelesidir.

Onların başarısı işçi sınıfının ortak başarısı olacaktır. İşçi sınıfının ortak başarısı, çiftçilik yapamaz hâle gelen yoksul köylülerin, siftah edemeyen küçük esnafın, ekmek teknesini kaybeden bakkalların, mesleği elinden alınmak istenen eczacıların, proleterleştirilen doktorların, tayini yapılmayan öğretmenlerin, dili ve kültürü tanınmayan Kürt kardeşlerimizin, ezilen halkların; kısacası, sömürülen ve ezilen herkesin önünü açacaktır. Yarınki başarımız bütün ülkede bir özgürlük rüzgârı yaratacaktır.

TKP'nin tarihi ta 1920'lerden beri tütün işçilerinin kapitalist sömürüye karşı mücadelesiyle iç içe yürümüştür. Ürüncüler, ilerici gençler tütün işçisi yoldaşımız Mehmet Bozışık'ın azim ve kararlılığıyla dayanışmada ön saflarda olacaklar. Haydi unutmayalım bu dayanışmayı. Kapitalist sömürüye, faşizme ve şovenizme karşı mücadele için haydi Tekel işçileriyle dayanışmaya.


Başarılı bir dayanışma günü, eksik bir genel grev

5 Şubat 2010


4C köleliğine boyun eğmemek ve kazanılmış haklarını korumak için özveriyle direnen Tekel işçileriyle dayanışmak için dün ülkenin her yerinde on binlerce kişi yürüyüş ve gösteri yaptı, binlerce işçi ve kamu emekçisi birçok fabrika ve işletmede iş bıraktı.

İşçi ve memur sendikalarının çağrısıyla 4 Şubat 2010 günü yapılan, Tekel işçileriyle bir günlük dayanışma eylemine İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana, Bursa, İzmit, Samsun, Antakya, Diyarbakır, Batman, Van, Hakkâri, Edirne, Tekirdağ başta olmak üzere bütün illerde işçiler ve emekçiler katıldı. Böylece kapitalist iktidarın dayatmasına karşı Tekel işçileriyle dayanışma çağrısı ülkenin bütününde anlamlı bir destek buldu.

Gösteri ve yürüyüşlerin yaygınlığına ve başarısına karşılık iş bırakmalar genel grev çapına ulaşamadı. Dayanışma günü olarak başarılı, genel grev olarak eksik ve yetersiz bir bilanço ortaya çıktı. Kapitalist patronların ve hükümetin somut baskı ve tehditlerine karşı sendikal örgütlerin somut bilinçsel, örgütsel ve teknik düzenlemeleri yapmadıkları, tek tek işyerlerinde greve çıkmak için üyelerini yeterince hazırlamadıkları görüldü. İşçi sınıfının siyasal parti ve örgütlerinin de sınıf kitlesiyle olan bağlarının, sendikal ve örgütsel gücünün henüz yeterli olmaması eylemin sınırlarını belirledi, dayanışma gününün genel greve dönüşmesini önledi. İş bırakmalar yerel yönetimlerin AKP dışındaki partilerin elinde bulunduğu ve dolayısıyla iş bırakmalardan dolayı iktidarın yaptırımıyla karşılaşmak riskinin az olduğu yerlerde daha başarılı oldu.

4 Şubat dayanışma eylemi Tekel işçilerinin mücadelesini bütün sınıfın ve halkın desteğine kavuşturdu. Başarı buradadır. Ancak bu desteğin düzeyi henüz sınıfın diğer kesimlerinin Tekel işçilerinin davasını bizzat kendi davaları olarak içselleştirmeleri, bizzat Tekel işçilerinin özverisiyle mücadeleye katılmaları noktasında değil. Eksiklik ve yetersizlik buradadır. Mücadele devam ediyor. 4 Şubat desteğini genel grev boyutuna yükseltmek, hem siyasal, hem örgütsel olarak hepimizin çok daha büyük çabasını gerektiriyor. Dünya kapitalizminin ve yerli kapitalist sınıfın özelleştirmeci ve köleleştirici programını zalimce uygulamaya devam eden AKP'nin pervasızlığını durdurmak için her geçen gün daha bilinçli, daha örgütlü olmaya, sınıf mücadelesinde daha da ustalaşmaya mecburuz.


Tekel işçilerinin direnişinde yeni aşama

2 Mart 2010


Tek Gıda İş sendikası Tekel işçilerinin AKP iktidarının saldırısına, işsiz bırakma tehditlerine ve yalanlarına boyun eğmeden sürdürdüğü direnişin 78. gününde Ankara'daki eylem çadırlarını kaldırmaya karar verdi. Tekel işçileri dün (1 Mart 2010) Danıştay'ın 4C'ye geçiş için hükümetin dayattığı başvuru süresinin yürütmesini durdurmasıyla zaman kazandı. Tekel işçileri böylece iş kaybı tazminatını almaya devam edecek ve kazanılmış haklarıyla birlikte kamu işletmelerine geçme taleplerini sürdürebilecekler. İşçiler sendikanın bugün (2 Mart) aldığı mola kararıyla kendi bölgelerine dönüyor. Bu molayı yeniden güç toplamak için kullanmak, halkın vicdanında meşruiyetini sağlayan Tekel direnişini daha da yaygınlaştırıp derinleştirerek 4C köleliğine son vermek ve sırada bekleyen özelleştirme vurgunlarını durdurmak görevi ise hâlâ önümüzde duruyor.

Bilindiği gibi, 4 Şubat genel dayanışma eyleminden sonra 20 Şubat'ta ülkenin her yerinden 40 bin sendikalı işçi Ankara'da Tekel işçileriyle buluştu. 25 ve 27 Şubat'ta yurdun dört bir yöresinde meşaleli yürüyüşler ve oturma eylemleri yapıldı. Tekel işçilerinin mücadelesi bütün dünyada işçi sınıflarının kapitalist krizin yükünü taşımama mücadelesinin önemli bir parçası oldu. Almanya, Hollanda, Fransa, İngiltere, İsveç gibi çeşitli ülkelerde Türkiye kökenli işçi dostları harekete geçti. O ülkelerdeki kardeşleriyle birlikte dünya proletaryasının enternasyonalist karakterini ortaya koyan dayanışma eylemleri gerçekleştirdiler. Avrupa ve dünya sendikaları Tekel işçileriyle dayanışma günü düzenledi.

Tekel işçileri ülke içinde ve dışında komünist, sosyalist, devrimci parti ve çevrelerin, gençlik derneklerinin candan desteğini kazandı. Bütün ülkede işsizlikten, pahalılıktan, sömürü ve baskıdan bezmiş emekçilerin, emeklilerin, küçük esnafın, yoksul köylülerin, kadınların, aydınların, sanatçıların dayanışma ruhunu uyandırdı. AKP iktidarının kuyrukçusu Hak İş ve Memur Sen konfederasyonları Tekel işçilerini açıkça kaderlerine terk ettiler. Türk İş, KESK, DİSK ve Kamu Sen konfederasyonlarının desteği ise belli bir sınırın ötesine geçemedi; tek tek fabrikaları, işyerlerini örgütlü olarak harekete geçirecek, genel grevi gerçekleştirebilecek genel bir seferberliğe dönüşemedi. Bu koşullarda AKP iktidarının "2 Mart'ta çadırlarınızı başınıza yıkarız" tehdidi cepheden karşılanamadı, mola kararı alındı.

Sonuç olarak, AKP iktidarı (ve arkasındaki kapitalist egemen sınıf) Tekel direnişine son veremedi, ne yaptıysa 4C köleliğini Tekel işçilerine kabul ettiremedi. Tekel işçileri (ve arkalarındaki işçi sınıfı) ise 4C köleliğini henüz ortadan kaldıramadı. Mücadele sürüyor. AKP elindeki bütün baskı ve yalan aygıtlarına rağmen kazanamadı; demek ki, yenilgisinin yolu açıktır. İşçi sınıfı nesnel ve öznel bütün zorluk ve olanaksızlıklarına rağmen yenilmedi; demek ki, zafere ulaşmasının yolu açıktır. Yarın bugünden daha iyi mücadele edeceğiz. Daha bilinçli, daha örgütlü, daha becerikli, daha kaynaşmış, daha güçlü olarak yolumuza devam edeceğiz. Sendikalarımızın, derneklerimizin, partilerimizin kitlemizle daha bütünleşmiş olmasını sağlayacağız. Teorimizle pratiğimizi daha iyi birleştireceğiz. Bugün kabul etmek zorunda kaldığımız molayı yarın daha kapsamlı mücadele etmek için bugünden başlayarak elbirliğiyle değerlendireceğiz. Bu molayı Tekel direnişinde yeni bir aşamanın hazırlık dönemi sayıyoruz.


Tekel direnişinde ikinci perde

1 Nisan 2009


Hatırlanacağı gibi, Tek Gıda İş sendikası 2 Mart 2010'da Tekel işçilerinin direnişine mola verme kararını açıklarken, işçilerin 1 Nisan'da Ankara'ya gelerek Türk İş önünde bir günlük oturma eylemi yapacaklarını ve yeni eylem takvimini belirleyeceklerini ilan etmişti. O gün geldi çattı.

Ne var ki, demokratikleşme edebiyatı yapan AKP iktidarı 1 Nisan'da bütün gün Ankara'da terör estirdi. Daha sabahın köründe, Ankara'ya gelen bütün yolları tutarak işçilerin topluca Ankara'ya girmesini engellemeye çalıştı; Türk İş binasını ablukaya aldı; medyanın canlı yayın araçlarını çevreye sokmadı; işçilerin toplanmasını ve yürümesini önlemek için herkese saldırdı. Helikopterleri, panzerleri, gaz bombası atan ve gaz sıkan birimleri, coplarıyla yedi bin polisi halkın üzerine sürdü. Sadece Tekel işçilerine değil, işe dönme mücadelelerini Tekel işçilerinin mücadelesiyle birleştiren Tariş işçilerine, İSKİ sayaç okuma işçilerine, Marmaray işçilerine, işçi kardeşlerini karşılamaya gelen sendika üyelerine, komünist, sosyalist, devrimci parti ve dernek mensuplarına, öğrenci gruplarına şiddet uyguladı.

Daha üç gün önce, 30 Mart'ta Meclis'e sunduğu Anayasa teklifinde siyasi grev, dayanışma grevi ve genel grev yasağını kaldıracağını ilan eden AKP iktidarı, bu faşist saldırısıyla, verdiği sözün arkasında durmayacağını kanıtladı. Güzel vaatleri, gerçekleştirmek için değil, sadece kitlelerin gözünü boyamak için ortaya attığını gösterdi. İşçilerin oturma eylemine, basın açıklamasına, yürüyüşüne bile tahammül etmeyip teröre başvuran bir iktidarın demokrasi vaadine kiralık kalemlerden başka kim inanır? En sade işçi eylemini bile yasadışı ilan eden, Kızılay'ı, Taksim'i, şehirlerin ana meydanlarını işçi miting ve gösterilerine inatla kapatan AKP'nin demokratlığının düzmece olduğunu anlamazlıktan gelenler, kapitalist gericiliğin zulmüne ortaklık ediyorlar.

Sendika konfederasyonları başta olmak üzere bütün sendikalar ve demokratik kitle örgütleri Tekel işçileriyle dayanışmayı yükseltme göreviyle karşı karşıyadır. Sınıf içinde örgütlenmeyi güçlendirmek, yalpalayan sendika yönetimlerini örgütlü kesimlerin gücüyle daha mücadeleci bir çizgiye çekmek için elden gelen her şeyi yapmalıyız. Konfederasyonlar daha önce verdikleri sözü tutmalı, 26 Mayıs'ta genel direnişi örgütlemek için gün gün gelişen bir bilinçlendirme, örgütlenme ve eylem çizgisi ortaya koymalı, 1 Mayıs'ı genel direnişin provası olarak hakkıyla örgütlemelidir. Danıştay'ın 4C köleliğinin iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurmuş olması işçi sınıfının kitlesel mücadelesini şüphesiz kolaylaştırır ama onun yerini asla tutamaz. Asıl olan kitlesel eylemdir; güç dengesini alanlarda, sokaklarda fiilen değiştirmektir.

Tekel direnişinin ikinci perdesini başarıya ulaştırmak güncel görevdir. Kamuoyunu AKP'nin düzmece demokrasi gündemi değil, işçi sınıfının, emekçi kitlelerin, işsizlerin ve yoksulların, ezilen halkların gerçek gündemi belirlemelidir. Alanlara ve sokaklara çıkmadan, fabrikalarda ve işyerlerinde gücümüzü göstermeden kamuoyunu belirleyemeyiz.


AKP'nin zulmüne boyun eğmeyeceğiz

3 Nisan 2010


AKP iktidarı iki gün boyunca (1 ve 2 Nisan 2010) polisi Tekel işçilerinin ve işçi dostlarının üzerine sürdü. Ankara'yı işgal etti. Sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan etmiş faşist darbe yönetimleri gibi bütün temel hakları ayaklar altına aldı. Sokakta yürümeyi, oturmayı, toplanmayı, basın açıklaması yapmayı, Türk İş önüne gelmeyi, insanları gazlayarak, coplayarak, kıstırıp kafa göz yararak, tekme tokat döverek engelledi. Ama boşuna. Zulüm payidar olmaz. Belki faşist yöntemlerinizle kimi sendika yöneticilerini korkutabilir ve sindirebilirsiniz fakat "Artık yeter" diyerek kapitalizmin kölelik zincirlerine isyan edenleri susturamaz, yıldıramazsınız. İşçi sınıfına ve emekçilere terör uygulayanlar halk düşmanıdır. Toplumu yönetme meşruiyetini yitirmişlerdir.

Halkın vicdanındaki bu yargının gereğini yerine getirmek için yapacak çok şey var. İşçi sınıfının, emekçi kitlelerin içinde adım adım çalışmaya, bıkmadan usanmadan örgütlenmeye devam etmeliyiz. Sendikaları, kitle örgütlerini işçi sınıfının ve emekçi halkın düşüncesini, duygu ve özlemlerini yansıtan yapılara dönüştürmeliyiz. İşçi sınıfı örgütlerinin kendi sınıfına yabancılaşmasını, sermaye sınıfının ve kapitalist iktidarların şantajına boyun eğmesini işçilerin, emekçilerin rızasını kazanarak engellemeliyiz.

Tek Gıda İş sendikası 3 Haziran'dan itibaren 3 gün, 4 Temmuz'dan itibaren 4 gün, Ağustos başından itibaren süresiz eylem kararı aldığını ilan etti. Kararın çok yetersiz olduğu ve AKP iktidarının saldırısını karşılamaktan uzak kaldığı açıktır. İşçileri dağıtmak, mücadeleyi ayda bir nöbete indirgemek sonuç vermez. Yine de, ne kadar yetersiz olursa olsun, bu kararın takipçisi olmalıyız. Sendika konfederasyonlarının daha önce aldığı 26 Mayıs genel direniş kararını ve onun öncesinde 1 Mayıs'ı hakkıyla hayata geçirmeliyiz.



 
Yazarın Diğer Yazıları
 MERHABA
 Onbeşleri Andık
 Gündemden
 Oğuzhan Müftüoğlu ve Arkadaslarına Açık Mektup
 Kıbrıslı Türkler Kardeşimizdir, Eşitimizdir, Dostumuzdur
 Libya Gündeminden
 Bıçak Kemiğe Dayandı
 Merhaba
 Atılım Üzerine
 Engin Ardıç'ın İftiracılığı Tescil Edildi
 AKP 12 Eylül Rejiminin Yeni Efendisi
 Şiir: Gerileyen Türkiye Yahut Adnan Menderes'e Öğütler
 Merhaba
 Hrant Dink'i anıyoruz
 Barış bölmez, birleştirir