12 Haziran 2011 seçim kampanyasını ülkenin bütün sağcı, gerici ve faşist güçlerini kendi çatısı altında birleştirme stratejisiyle yürüten AKP, bu stratejisinde önemli bir başarı sağladı ve oylamaya katılan seçmenlerin yarısının oyunu topladı. Bu oyla, seçmen oylarının eşit biçimde temsil edilmesini gerektiren demokratik bir seçim sisteminde 550
kişilik parlamentoda ancak 275 sandalye kazanabilecekken, yüzde 10 seçim
barajı sayesinde 326 sandalyeye sahip oldu; tek başına hükümet
kurabilecek sayıya zar zor erişebilecekken, parlamentoyu tekeline alabilecek bir sayıya kavuştu.
Bu sonuçla, AKP, üçüncü dönem iktidarda kalmış oluyor. AKP, bir dönem daha TUSKON, MÜSİAD ve TÜSİAD oligarşisinin yürütme komitesi olarak işçi sınıfına, şehir ve köy emekçilerine, ezilen halklara, gençlere, kadınlara, aydınlara saldırmaya devam edecek. Bölge halklarına karşı Amerikan ve Avrupa emperyalizminin
maşalığını, NATO'nun kiralık askerliğini yapmayı sürdürecek.
AKP'nin fazladan 51 sandalye gasbetmesini sağlayan yüzde 10 barajını
bile yok sayarak büyük zafer çığlıkları atan kapitalist yatık medya,
halkın gözüne kül serpmeye devam ediyor. AKP, yüzde 49,91 oranına, daha
önce Saadet Partisi'ne, Demokrat Parti'ye, Büyük Birlik Partisi'ne giden
oyların neredeyse hepsini, Milliyetçi Hareket Partisi'ne giden oyların
ise küçük bir kısmını, komünizm düşmanlığı, Alevi düşmanlığı, şovenizm,
dinsel bağnazlık ve militarizm temelinde alarak ulaştı. AKP, MHP'yi
barajın altına itme hedefine erişemediyse de, sermaye, devlet ve din
üçlüsüne bağlı bütün sağcı güçlerin tek temsilcisi olma, tek başına
Milliyetçi Cephe olma hedefinde yeni bir aşamaya yükseldi.
Seçimde CHP, yüzde 25,92 oy oranıyla 135 sandalye, MHP yüzde 12,98 oy
oranıyla 53 sandalye, çekirdeğini BDP'nin oluşturduğu Emek, Demokrasi ve
Özgürlük Bloku ise yaklaşık yüzde 6 oy oranıyla 36 sandalye kazandı.
Listesine sosyalist kanattan Levent Tüzel ve Ertuğrul Kürkçü'yü,
sağcı ve muhafazakâr Kürt kanadından Şerafettin Elçi ve Altan Tan'ı alan
Kürt ulusal hareketi, 2007'deki 22 sandalyesini 36'ya çıkararak büyük
bir seçim başarısı gösterdi.
Seçime Cumhuriyet Güçbirliği
çerçevesinde bağımsız adaylarla giren İP ile, TKP adını kullanarak
sosyalist güçleri yeni Kemalist bir platforma çekmeye çalışan SİP
seçimlerde varlık gösteremedi.
Komünist, sosyalist ve devrimci
demokrat güçler 12 Haziran seçimlerinde, sermayeden, devletten ve dinden
bağımsız birleşik bir platformla seçmen karşısına çıkamadı.
AKP,
bu seçim sonuçlarıyla hegemonik tek parti diktatörlüğü yolunda yeni
hamleler için ciddi bir zemin kazanmış oldu. AKP yeni anayasa ve
başkanlık sistemine geçiş gibi hedefleri için parlamento içinde hem MHP,
hem CHP, hem de BDP grupları içinde karışıklık çıkarma, çeşitli vaat ve
hilelerle bu partilerin belirli kesimlerini etki alanına alma taktiğini
ısrarla güdecek. AKP'nin parlamentodaki güçleri kendi yörüngesine sokma
gayretine karşı uyanık olmak gerekiyor.
AKP'nin temsil ettiği
İslam Türk NATO Sentezcisi işbirlikçi kapitalist politikalara
karşı siyasal, sosyal ve ideolojik mücadele eden güçler, bu seçim
sonuçlarıyla tabii ki buharlaşmadı. Bu güçlerin tabanını oluşturan
seçmenlerin önemli oranda CHP ve BDP'nin başını çektiği bloka oy verdiği
anlaşılıyor. Emperyalizme ve kapitalizme karşı ilkeli bir tutum almayan
partilerin; sermaye, devlet ve din üçlüsüne çeşitli ödünler vermeyi
gerçekçi politika sayanların, emekçi halklara hayal kırıklığından başka
verebileceği bir şey yok.
Gün serinkanlılığımızı koruma,
mücadelemizi sürdürme, örgütlülüğümüzü arttırma günüdür. Egemen güçlerin
yörüngesinden çıkamayan, kasaplığımızı yapmaya hazırlanan sermaye
uşaklarına baskı ve propaganda yöntemleriyle teslim olanlar da içinde
olmak üzere, emekçi kitlelere sabırla gideceğiz, aydınlanma ve
örgütlenme çalışmamızı sürdüreceğiz.
Emperyalizmin ve kapitalizmin bizi içine hapsetmeye çalıştığı dar kalıplara sığamayız. Karamsarlığa, bezginliğe yer yok. Hayat öğretir. Henüz siyasal bilince kavuşamayan kitleler de hak mücadelesi temelinde önyargılarından arınır.
Emperyalizmin ve kapitalizmin icra makamı olan AKP'nin heveslerini kursağında bırakacak tutarlı bir muhalefet cephesini örebilme imkânını sınıf mücadelesi yoluyla yaratabiliriz. Türkiye'nin kangrenleşmiş büyük sorunları var. Bu sorunların kaynağı ve sürdürücüsü olan egemenleri, büyük toplumsal patlamalar bekliyor.