Sosyalist Dergi: 32 |  ÜRÜN |
Cengiz Çandar'ın Yeni Hedefi

Amerikan emperyalizminin ve İsrail siyonizminin sadık hizmetkârı Cengiz Çandar, Türkiye'yi Suriye'ye karşı savaşa kışkırtıyor. Suriye'de emperyalizmin ajanlığını yapan gerici faşist Müslüman Kardeşler örgütünün ayaklanmasını bahane eden Çandar, bu uğursuz amacına ulaşmak için iktidardaki AKP'nin Alevi düşmanı zihniyet dünyasını kaşıyor, Suriye'de ve Türkiye'de bir mezhep savaşını körüklemeye çalışıyor.

Cengiz Çandar, olayları tamamen çarpıtan bir yanıltmaca kampanyası yürütüyor. 18 Haziran 2011 günü Radikal'de ve Hürriyet'in internet sitesinde yayınlanan "Suriye ve Türkiye'nin Kürt ve Alevi sorunları" başlıklı yazısında şöyle yazıyor:


Harita üzerinde bir çizgi çektiğiniz vakit, Türkiye'nin Hatay sınırından Kuzey Lübnan'a doğru inen hattın denize kadar kalan bölgesi, dağlık ve Cebel Nusayriyye ya da Cebel Aleviyye diye anılan, rejimin kitle tabanını oluşturan Alevi Nusayri azınlığın yoğun olarak yaşadığı alan.

Ülkenin temel ticari aksını ifade eden Halep Şam karayolu, bu hatta paralel ve üzerinde Maaret Numan'dan sonra, Hama ve Hums'dan geçerek başkente ulaşıyor.

Bu hattın tüm batısı, Akdeniz'e kadar olan alanın, her iki sınır boyunun (Türkiye Hatay ve Lübnan) Sünni nüfustan arındırılması, Halep, Hama ve Hums gibi önemli ve büyük Sünni merkezlerin arasındaki bağlantının kesilmesi gibi bir "stratejik hesap" dikkati çekiyor, Suriye ordusunun Devlet Başkanı Başşar Esad'ın kardeşi Mahir Esad komutasındaki Dördüncü Tümeni'nin saldırılarında.

Bu uygulama, kimi gözlemcilerde, rejimin Suriye'nin dağılması ihtimaline karşı "Alevi Nusayri heartland"ını sağlama alma ve Alevi Nusayri azınlığı için hayati olan bölgede "Sünni nüfus temizliği" yapıldığı algılamasına yol açıyor.

Bu uygulamanın Türkiye'ye gönderdiği "sinyaller"e dikkat etmekte yarar var. Suriye'nin resmî olarak üzerinde hak iddia etmekten vazgeçmediği Hatay ilinin tüm çevresinin Alevi Nusayri azınlığı ile çevrelenmek istendiği göze çarpıyor. Sınırın Türkiye tarafında, Hatay ilimizde ise 300 400 bin olarak tahmin edilen Alevi Nusayri vatandaşlarımız yaşıyor.


Cengiz Çandar, üç çarpıtmaya birden başvuruyor. Birincisi, Suriye'nin laik yönetimini Alevi Nusayri olarak tanımlıyor. İkincisi, kanlı bir ayaklanma düzenleyen gerici faşist bir örgüte karşı güvenlik önlemleri alan Suriye yönetimini "Sünni nüfus temizliği" yapmakla suçluyor. Üçüncüsü, Suriye yönetiminin, Alevi Nusayri halkının yaşadığı Hatay ilinin bütün çevresini Alevi Nusayrilerle çevrelemek istediğini iddia ediyor. Böylece Türkiye egemenlerinin Sünni şovenist önyargılarını körüklüyor, Suriye ve Türkiye'de Alevi Araplara karşı bir mezhep savaşı başlatarak Türkiye'yi Amerika ve İsrail'in kör aleti durumuna düşürmek istiyor.

Cengiz Çandar hem Suriye halkına karşı bir istila savaşını, hem de Hatay bölgesinde yeni bir Maraş katliamını kışkırtıyor. Bütün devrimci, ilerici, barışçı çevrelerin bu savaş ve katliam kışkırtıcılığını acil olarak teşhir etmesi gerekiyor. Çünkü, bu kışkırtıcılık, iktidarını sürdürmek için Amerikan savaş arabasına sıkı sıkıya bağlanmaya karar veren AKP'nin fetihçi damarlarını şimdiden kabartmış bulunuyor.

Suriye'yi fethetme hayalleri, kapitalist medyanın artık her kanadında kendine yer buluyor. Fakat bu savaş goygoycularının bir kısmı, fetihçiliğin emperyalizmin vurucu gücü olarak hareket etmek anlamına geldiğini Osmanlıcı ve İslamcı demagojiyle gizlemeye çalışıyor. AKP sözcüsü Yeni Şafak'ta Hakan Albayrak, 27 Haziran 2011 tarihli "Suriye'ye askerî müdahale" başlıklı yazısında, Cengiz Çandar'ın Amerikancı İsrailci oyun planına sözüm ona "Batı karşıtı" bir kılığa bürünerek katılıyor: "Suriye bizim dışımız değil, biz de Suriye'nin dışı değiliz. Hükümetler ayrı olsa da biz iç içeyiz. Türkiye'nin Suriye'ye müdahalesi ABD yahut Fransa'nın müdahalesi gibi olmaz" dedikten sonra "Emperyalistler Suriye'ye müdahale kararı almadan evvel Türkiye bütün hazırlıklarını tamamlamalı ve onlar harekete geçmeden evvel Türkiye harekete geçmeli" çağrısını yapıyor.

Cengiz Çandar'ın Suriye'ye karşı savaş kışkırtıcılığı, Amerikan emperyalizminin kiralık askeri olarak Arap ve İslam halklarına karşı ilk eylemi değil. Kısa bir süre önce, Türkiye'nin Libya'ya karşı sömürgeci savaşa tam boy katılması için canla başla uğraşıyor ve Başbakan Erdoğan'ın "NATO'nun Libya'da ne işi var?" sözünü şiddetle eleştiriyordu.

Erdoğan bu sözünden çark ettikten ve Libya'ya karşı NATO saflarında savaşa katıldıktan sonra, derin bir nefes alarak Suriye'ye karşı savaş propagandasına başlayan Cengiz Çandar'ın eli, Irak savaşında ABD ve ortaklarının öldürdüğü, sakatladığı ve yaraladığı milyonlarca Iraklı'nın kanına da bulaşmıştır.

2002 ve 2003 yılı boyunca Türkiye'nin Amerikan saflarında Irak işgaline katılması için her yola başvuran Cengiz Çandar, savaş suçlusu Amerikan Savaş Bakanı Yardımcısı neocon Paul Wolfowitz'in gayriresmî Türkiye sözcüsü olarak hareket ediyordu. Hatta 1 Mart 2003'te savaş tezkeresinin reddedilmesi üzerine Amerika adına Türkiye devlet yöneticilerini tehdit etmekten bile çekinmemişti.

Cengiz Çandar, Irak'ın başkenti Bağdat'ın Amerikan sömürgecilerinin pençesine düştüğü 9 Nisan gününü, Dünden Bugüne Tercüman gazetesindeki "Canım Bağdat'ta Olmak İstiyor" başlıklı ertesi günkü (10 Nisan 2003) yazısında şöyle kutluyordu:


Bugün canım yazı yazmak istemiyor. Bu yazıyı dün kaleme almaktayken içimden geçen duygu buydu. Canım yazı yazmak istemediğine göre canım ne istiyordu? Canım Bağdat'ta olmak istiyordu. Ahh, dün Bağdat'ta olabilseydim. ...

Bizim bu kirli savaşta yerimiz yokmuş! Bu kirli savaş dedikleri, Irak'ta polis rejiminin yıkılması ve Irak halkının zalim diktatörden kurtarılması savaşı idi oysa. Bu savaş, onların savaşı olmadığı için, Irak halkının, başta Bağdat, dünkü zulümden kurtuluş kutlamalarını da yüreklerinde hissedemediler.

Türkiye'nin yanıbaşındaki bir gaddar polis devletinin, yani faşist Arap milliyetçisi Saddam rejiminin yıkılmasının, Türkiye ve geleceği ile ilgisini göremeyenler ise, iş bittikten sonra ayakta kalacak, yani masaya oturamayacaklar. ...

Solculukla anti Amerikan olmayı eş anlamlı zanneden, solculukla Stalincilik'i birbirine karıştıran ve dolayısıyla Saddam Hüseyin'e ve polis rejimine karşı hiçbir tepki duymamış olanlar da, dün, Irak halkıyla aynı duyguları paylaşamazdı. Bense, 1991 Ağustosunda Moskova'da darbenin çöküşünü ve heykellerin yıkılışını izlediğim gibi, 1989 Kasımında Berlin'de bir diktatörlüğün çöküşünü yaşadığım gibi, 1989 Aralık ayında Prag'da bir baskı rejimini deviren halkla birlikte bulunduğum gibi, dün Bağdat'ta olmayı çok isterdim.

Canım bugün de Bağdat'ta olmak istiyor!


Tarihin en büyük soykırımlarından birini Irak'ta gerçekleştiren Amerikan emperyalizmini böylesine savunabilen Cengiz Çandar, dünyanın her yerinde, sosyalizmin, bağımsızlığın, halk egemenliğinin ve insan onurunun düşmanı olduğunu bütün siciliyle ortaya koymuştur. O bir savaş suçlusudur.

Savaş suçlusu Cengiz Çandar'ın yeni hedefi, Türkiye'yi Suriye halkına karşı savaşa sokmaktır. Cengiz Çandar'ın Amerika İsrail adına yürüttüğü militarist kampanyayı teşhir etmek, her dürüst insanın kaçınılmaz görevidir.



 
Yazarın Diğer Yazıları
 MERHABA
 Onbeşleri Andık
 Gündemden
 Oğuzhan Müftüoğlu ve Arkadaslarına Açık Mektup
 Kıbrıslı Türkler Kardeşimizdir, Eşitimizdir, Dostumuzdur
 Libya Gündeminden
 Bıçak Kemiğe Dayandı
 Merhaba
 Atılım Üzerine
 Engin Ardıç'ın İftiracılığı Tescil Edildi
 AKP 12 Eylül Rejiminin Yeni Efendisi
 Şiir: Gerileyen Türkiye Yahut Adnan Menderes'e Öğütler
 Merhaba
 Hrant Dink'i anıyoruz
 Barış bölmez, birleştirir