BaşlarkenÜrün, Türkiye Komünist Partisi geleneğiyle yetişen kadroların sesini duyuracak bir platform olarak çıkıyor. 96 yaşındaki ulu çınar Mehmet Bozışık yoldaştan henüz 18-20'sindeki genç yoldaşlara kadar, Ürün'ü destekleyen komünistler, TKP taraftarları arasında canlı, kapsamlı ve sistemli bir fikir alışverişini sağlamayı birinci görev sayıyorlar.
Çünkü, dünya çapında Amerikan emperyalizminin başını çektiği kapitalist gericilik cephesinin sosyalizme karşı topyekün saldırısından, Türkiye özgülünde ise, 12 Eylül faşizminin çetin koşullarından yararlanan bozguncular marifetiyle yaratılan irade felci ortamında, kökü ta 10 Eylül 1920'ye uzanan örgütlü yapının dağıtılmasının yol açtığı ideolojik ve örgütsel kargaşanın giderilmesinin öncelikle buna bağlı olduğunu biliyorlar.
Ürün, uluslararası proletaryanın dünya görüşü olan bilimsel sosyalizme, yani marksizm-leninizme bağlı olduğunu açıkça duyurur. Bu bağlılığın gereği olarak, Ürün, Marks ve Engels'in Komünist Manifesto'yu yayımladıkları ve sosyalist proletaryanın mülk sahiplerinden bağımsız devrimci bir güç olarak tarih sahnesine çıktığı 1848 yılından, muzaffer Sovyet proletaryasının başkenti Moskova'nın resmen kapitalist barbarların eline düştüğü 1991 yılına kadar süren ve Paris Komünü, Büyük Ekim Devrimi, Faşizme Karşı Büyük Savaş, Çin Devrimi, sosyalist sistemin kurulması, sömürge sisteminin yıkılması gibi destansı mücadeleleri içeren birinci büyük dünya devrim dalgasının bilançosunu çıkaracaktır. Komünistlerin bütün tarihsel haklılıklarına ve büyük insanlığın olağanüstü kazanımlarına rağmen bu dönemin niçin hepimiz için kuşkusuz geçici yenilgiyle sonuçlandığını bir bilim insanının soğukkanlı titizliğiyle inceleyecektir.
Ürün, aynı şekilde, Büyük Ekim Devriminin doğrudan etkisi altında ve emperyalizme karşı Kurtuluş Savaşının ateşi içinde Türkiye proletaryasının siyasal örgütü olarak kurulan Türkiye Komünist Partisi'nin, 1980'lere kadar süren zorlu mücadelelerden ve görkemli 1970'lerde köklü ve kitlesel bir atılımın öncülüğünü yaptıktan sonra nasıl likide edilebildiğini, komünist idealler için her türlü özveriye katlanan saygın militanların ve liderlerin yanı sıra, ilk zorlukta kapitalist sınıfa kapılanan dönekleri saflarında nasıl barındırdığını ve hatta başına geçirdiğini ne kadar acı verici olursa olsun dürüstlükle irdeleyecektir.
Ürün, sosyalist sistemin dengeleyici gücü ortadan kalktıktan sonra her yerde emeğe ve ezilen halklara karşı daha da pervasızca saldırıya geçen ve faşizm, ırkçılık, dincilik, şovenizm, cinsiyetçilik, irrasyonalizm ve insan düşmanı her türlü uygulamayla yeni bir ortaçağ karanlığı başlatan dünya kapitalist sistemini bu kez çok daha köklü ve kalıcı biçimde altetmenin ilk adımının onu anlamak ve emekçi kitlelere bıkmadan usanmadan anlatmak olduğu bilinciyle, siyasal, ekonomik, mali, bilimsel-teknolojik, askeri, kültürel ve ideolojik alanlarda ortaya çıkan yeni eğilimleri kapitalizmin içkin özelliklerini, sömürücü ve baskıcı özünü hiç unutmadan dikkatle takip edecek, dünyanın dört bir köşesinde kapitalizme ve emperyalizme karşı mücadele pratiğini okurlarına aktaracaktır.
Ürün, sosyalist sistemin çözülmesinin komünist ve devrimci saflarda yarattığı kafa karışıklığını fırsat bilerek ortalığı kasıp kavuran "post-marksist", "post-komünist", "post-modernist" agnostik-relativist teorileri ayrıntılı biçimde ele alacaktır. Ayrıca, sınıflar, halklar, gruplar, bireyler arasındaki hükmetme ilişkilerini ve kapitalizmi insanlığın yazgısı sayan; sosyalizmi ve komünizmi; toplumsal eşitlik, kamu mülkiyeti, planlama, özgürlük, enternasyonalizm gibi ilke ve idealleri "gerçekçi" bulmayan liberal-piyasacı, reformist, milliyetçi, korporatist, bireyci ideolojilerle özel olarak hesaplaşacaktır.
Ürün, burjuva milliyetçiliğine karşı proletarya enternasyonalizmini ödünsüz biçimde savunacak, marksizm-leninizmin ulusal soruna ilişkin yaklaşımını, ulusal sorunun ülkemizdeki kapsam ve boyutlarını tarihsel-somut bütün yönleriyle irdeleyecektir. Kürtlerin meşru demokratik eşitlik taleplerini tanımamak için ısrarla sürdürülen ve ülkemizde bütün toplumsal yaşamı zehirleyen boyutlara ulaşan savaşın durdurulmasına ve sorunun ulusların tam eşitliği ve kardeşliği temelinde çözülmesine çalışacaktır.
Bilimsel dürüstlük, titizlik ve soğukkanlılığı, komünistlerin kendine güveni, sömürü ve zulme karşı öfkesi ve yeni bir dünyanın kurulabileceğine ve sürdürülebileceğine ilişkin sarsılmaz inancıyla birleştirmeyi ilke edinen Ürün, önüne koyduğu bu görevleri, okurlarının tam ve eşit haklı katılımı ve desteğiyle yerine getirebilirse, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar'ın ortasında, toplumsal yaşamın her alanındaki keskin çelişmeleriyle dünya kapitalist sisteminin en istikrarsız ülkelerinden biri olan Türkiye'nin sosyalist dönüşümünde gerek şart olan partinin teorik-ideolojik önhazırlığını tamamlamak gibi devrimci bir siyasal işlevi de yerine getirmiş olacaktır.
Ocak 1997
SİP Genel Başkanlığı'na Açık Mektup:
TARİH SİZİ AFFETMEYECEK!
Size 28‑29 Ocak 1997'de yeniden yayımlanmaya başlarken kendisini "Türkiye Komünist Partisi geleneğiyle yetişen kadroların sesini duyuracak bir platform" olarak tanımlayan ve bu güne kadar aynı doğrultuda yürüyen Ürün Sosyalist Dergi yayın kurulu olarak sesleniyoruz.
Partinizin 11 Kasım 2001 tarihinde yapılan 6. Olağanüstü Kongresi'nde dünya komünist hareketinin en temel etik ilkelerini çiğneyerek, felsefesi, sınıfsal kökeni, örgütsel geleneği, siyasal çizgisi, kadro birikimi açısından hiçbir ortak nokta taşımadığınız; aksine, siyasal hayata atıldığınızdan beri karşısında olduğunuz, her türlü yolla mücadele ettiğiniz, sürekli küfür ettiğiniz Türkiye Komünist Partisi'nin adını gasp etme girişiminde bulundunuz.
Dünya komünist hareketi, tarihin önemli dönemeçlerinde revizyonizm bölünmesini, troçkizm bölünmesini, maoizm bölünmesini yaşadı, ama bu bölünmelerin hiçbirinde hiçbir çevre sizin yaptığınız gibi bir siyasal kimlik hırsızlığında bulunmadı.
TKP Merkez Komitesi üyesi, komünist şair Nâzım Hikmet, "Ömrümde yalnız seninle/Ve senin safında olmakla övündüm" dediği Türkiye Komünist Partisi'nin, emperyalizmin ve kapitalizmin terörüne, döneklerin ihanetine karşı savaşta aldığı yaralara değinerek ona "Sen bana bugün/Mübarek alnındaki yara yerinle/Ve işçi bileklerinde zincir izlerinle göründün" dizeleriyle seslenmişti. Siz Türkiye proletaryasının övünç kaynağı bu varlığı yaralarını sarmaya uğraşırken arkadan hançerlediniz.
Sizin bu girişiminiz, son iki yıldır yoğunlaştırdığınız burjuvaziye teslimiyet çizgisinde artık hiçbir sınır tanımadığınızı gösteriyor. İşçi sınıfının kapitalizme karşı bilinçlenemeyeceğini, emek‑sermaye çelişmesinin sosyalist devrime yol açamayacağını iddia ettiniz. İşçi sınıfından, devrim ve sosyalizm idealinden kestiğiniz umudunuzu burjuvaziye ve burjuvazinin resmî ideolojisine bağladınız. Türkiye kapitalizmini bağımsızlıkçı, militarizmi anti‑emperyalist ilan ettiniz. Enternasyonalizmden vazgeçip milliyetçiliğin kuyruğuna takıldınız.
Ürün'ün Ocak‑Şubat 2000 tarihinde yaptığı "Türkiye Komünist Partisi üzerindeki yasağın kaldırılması için platform oluşturma çağrısı"nı reddettiniz. Önce göstermelik KP'yi sahneye çıkardınız; bununla istediğiniz sonucu elde edemeyince daha büyük bir aldatmacaya başvurdunuz. Mustafa Suphi, Ethem Nejat, Salih Hacıoğlu, Şefik Hüsnü, Reşat Fuat, Nâzım Hikmet, Zeki Baştımar ve İ. Bilen'in TKP'sinin adını çalmaya kalktınız. Emekleri, kanları ve canlarıyla Türkiye proletaryasının öncüsünü var eden binlerce militanın, Mehmet Bozışık'tan Mustafa Hayrullahoğlu (Deniz) yoldaşa kadar yaşlısıyla genciyle devrim ve sosyalizm için, yepyeni bir dünya ve Türkiye kurmak için kapitalist sömürüye, emperyalist ve faşist baskıya karşı mücadele edenlerin TKP'sinin adını gasp ettiniz.
Bu uğursuz saldırınız, nesnel anlamıyla, daha 1920'de işçi sınıfının ve emekçi halkın gözünü boyamak, kadroların ve kitlelerin kafasını karıştırmak, proletaryanın liderlerini pusuya düşürmek, işçi ve köylü devrimi ihtimaline karşı emperyalizmle işbirliğine yönelişini gizlemek için burjuvazinin gerçek TKP'ye karşı kurdurttuğu sahte TKP girişiminin bir tekrarından ibarettir. Burjuva liderlerinin kibirli bir ifadeyle, "idareyi bu baldırı çıplaklara mı bırakacağız" dedikleri gerçek partiye karşı kurdurttukları ve işi biter bitmez bir tarafa attıkları resmî TKP, 21.yüzyılın başında siz SİP yöneticilerinin eliyle tekrar hortlatılıyor. Burjuvazinin resmî TKP'sinin, proletaryanın öncüsü gerçek TKP'nin programı, tüzüğü, felsefesi ve kadrolarıyla nasıl hiçbir ilişkisi yok idiyse, sizin bu girişiminizin de gerçek TKP'nin programı, tüzüğü, felsefesi ve kadrolarıyla hiçbir ilişkisi yoktur.
Ama boşuna! Dosta düşmana ilan ediyoruz ki, bu oyun tutmayacaktır. Türkiye komünistlerini ve dünya komünist partilerini aldatamayacaksınız. Türkiye proletaryasının laneti şimdiden üzerinizdedir. Sınıfsal bir varlık olan TKP'nin adı size asla yar olmayacaktır. Sömürüye, açlığa, işsizliğe, pahalılığa, hastalığa, eğitimsizliğe, aşağılanmaya mahkûm edilen bebelerin, çocukların, gençlerin, yaşlıların; mülkiyetsizliği, yoksulluğu, dili, cinsiyeti, inancı nedeniyle horlananların, kısacası emekçi Türkiye halkının devrimci mücadelesini saptırma gayretiniz sonuçsuz kalacaktır. Türkiye işçi sınıfı, partisinin adının sizler tarafından istismar edilmesine izin vermeyecektir.
Şunu iyi bilin: Tarih sizi affetmeyecek!
14 KASIM 2001
ÜRÜN SOSYALİST DERGİ
Yayın Kurulu
Basın Açıklaması:
SİP'in Çirkin Saldırısını Püskürteceğiz
SİP'in 11 Kasım 2001 tarihli kongresinde adını değiştirerek TKP adını alması üzerine, Türkiye Komünist Partisi'nin üye ve taraftarlarının dünya ve ülkemiz komünistlerine ve tüm ilerici güçlere yaptığı açıklamadır.Sosyalist İktidar Partisi (SİP) 11 Kasım 2001 tarihli kongresinde bir oldubitti gerçekleştirerek, Türkiye Komünist Partisi (TKP) adını aldığını ilan etme cüretini göstermiştir.
Dünya ve ülke komünistlerinin bildiği gibi, Türkiye Komünist Partisi 10 Eylül 1920'de Bakü'de, ülkemiz komünistlerinin Mustafa Suphi önderliğinde birleşme iradesini göstermesiyle kurulmuş ve o günden bu güne, kan ve can pahasına; bedeli, ölüm, sürgün, zindan olan bir mücadele sürecinden geçerek ulaşmıştır.
Türkiye Komünist Partisi'nin 80 yılı aşan tarihi, emektar üyelerinden genç taraftarlarına kadar enternasyonalizme, dünya komünist ve işçi hareketine, komünist ilke ve ülkülere, işçi sınıfına sadakatin tarihidir.
Türkiye Komünist Partisi'nin 80 yılı aşan mücadele tarihine, bu tarihi yaratan üye ve taraftarlarına ve komünist mücadelenin etiğine yapılan bu haksız, çirkin, kabul edilemez saldırıyı kınıyoruz.
Biz bu açıklamayı yapan ve açıklamaya katılan her yaştan kadın, erkek, tüm Türkiye Komünist Partisi üye ve taraftarları alenen ilan ederiz ki;
Türkiye Komünist Partisi'nin adı ve onurlu mirası bugüne kadar olduğu gibi, bu günden sonra da her türlü saldırıya rağmen korunacak, yapılan saldırı Türkiye Komünist Partililerin bilinci ve emeği ile püskürtülecektir. Ekim devrimi ve ulusal kurtuluş savaşının ateşleri içerisinde doğan TKP'nin üye ve taraftarları bu iradeye sahiptir.
23 Kasım 2001
Milliyetçi Reformist Sapma: Legal Leninizm
Legal Leninizm, 11 Kasım 2001'de Türkiye Komünist Partisinin adını gasbeden SİP tarafından temsil edilen ve Leninizmin burjuvazinin yararına çarpıtılmasına dayanan reformist bir akımdır.
Legal Leninistler, idealist tarih görüşünü benimseyerek Türkiye'de burjuva devriminin ardında sermaye birikimi sürecinin ve egemenliği ele geçirmek isteyen sermaye sınıfı ve hareketinin bulunmadığını; devrimin "bağımsız ve iktidar sahibi devlet" ilkesini savunan seçkinler tarafından yaratıldığını iddia ederler.
Siyasal sistemin ekonomik temelleri bulunduğunu, devlet kurumlarının bu ekonomik temele hizmet ettiğini inkâr ederler ve devleti yöneten seçkinler ile kapitalizm arasındaki binbir ilişkiyi gizlerler.
Aynı şekilde, Türkiye kapitalizminin emperyalizme bağımlı karakterini gözardı ederek, Türkiye kapitalizmini bağımsızlıkçı ilan ederler. Onlara göre, "Türkiye kapitalizmi bağımsızlık olmadan edemez ve yitirmekten ölesiye korkar."
Elitizm hastalığıyla malul olan legal Leninistler, işçi ve köylü kitlelerinin kapitalizme karşı bilinçlenemeyeceğini öne sürerler. İşçi ve köylü kitlelerinin kapitalizme karşı bilinçli bir devrimci atılım gerçekleştirme yeteneğinden yoksun olduğunu ve zaten sosyalist devrimin emek‑sermaye çelişmesi üzerinde yükselemeyeceğini iddia ederler.
İşçi sınıfının kurtuluşunun işçi sınıfının kendi eseri olacağına inanmayan; işçi ve köylü yığınlarını devrimin pasif nesneleri sayan; proletarya hareketinin sosyalist içeriğini, köylü hareketinin devrimci demokratik potansiyelini inkâr eden ve işçi‑köylü ittifakının devrimci anlamını kabul etmeyen legal Leninistler, "bağımsız ve iktidar sahibi devlet" seçkinlerini devrimin aktif öznesi sayarlar. Devleti yöneten seçkinlerin, "bağımsız ve iktidar sahibi devlet"in tehlikeye düştüğünü gördükleri anda bağımsızlıkçılık ve yurtseverlik temelinde sosyalist bir devrimin destekçisi olacaklarını savunurlar.
Devrimci yöntemleri reddeden legal Leninistler, proletarya partisinin örgütsel ilkesi olan demokratik merkeziyetçiliğe de karşı çıkarlar; parti üyelerinin kollektif aklını küçümserler ve kadroları, sorumsuz liderlerin keyfi merkeziyetçiliğine kayıtsız şartsız boyun eğen nesnelere dönüştürürler.
Rusya'daki legal Marksistler ve Türkiye'de TKP'yi likide etmeye kalkıştıktan sonra kemalizm bayraktarlığı yapan Kadrocular gibi, legal Leninistler de, Marksizm‑Leninizmin özünü; devrim teorisini; sınıf mücadelesi öğretisini; proletarya devrimi ve iktidarı sürecini; devlet, demokrasi ve parti öğretisini reddederler.
Legal Leninizm, kapitalizmi ve kapitalist devletin temel kurumlarını güzel göstererek emekçi kitlelerin bilincini kararttığı gibi, devlet seçkinlerinin sınıf mücadelesinin ihtiyaçlarına göre işçi sınıfına ve partisine karşı tezgâhladıkları çeşitli oyunlarda "majestelerinin partisi" rolünü de üstlenir.
Eylül 2002