Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu CMUK'ta yapılacak değişiklikler Millet Meclisi komisyonlarında görüşülürken, AKP'lilerden gelen bir önergeyle, polis ve jandarma tarafından hakkında işlem yapılan kadın sanıkların ve kadın mağdurların muayene için kadın doktorlara sevk edilmesi istendi. CHP milletvekilleri bu düzenlemenin kadın-erkek ayrımcılığı anlamına geleceğini belirterek önergeye karşı çıktılar. CHP'lilere göre, bu önerge art niyetle verilmişti; bu adımın arkasından bütün kadınların kadın doktorlar tarafından muayene edilmesi isteği gelecekti. Daha sonra, kadınlar için ayrı sınıflar, kadınlar için ayrı otobüsler istenecek ve toplum dinsel temellere göre harem-selamlık olarak bölünecekti.
Konunun medyaya yansımasıyla tartışmalar alevlendi. Tabipler Birliği, laik aydınlar, çeşitli kadın örgütleri AKP'lilerin önergesine karşı çıktılar. Tabipler Birliği, hiçbir doktorun hastalarını kadın-erkek olarak ayırmayacağını, kadın sanıkları ve kadın mağdurları kadın doktora sevketmenin erkek doktorlara hakaret anlamına geleceğini duyurdu. Radikal feministler dahil kadın çevrelerinden aksi bir görüş gelmedi. Şeriatçılık suçlamalarından ürken AKP önergesini değiştirmeye hazır olduğunu açıkladı.
Konu gerçekten çok önemli. Ben kadın sanıkların ve kadın mağdurların kadın doktora sevk edilmesinin haklı ve yerinde bir uygulama olacağını düşünüyorum ve bu önergeyi destekliyorum.
Felsefi açıdan bakıldığında, konu, haklar alanında evrensellik ile farklılığı nasıl birleştireceğimize dair bir konudur, genelin ve özelin, soyutun ve somutun dengesini kurmakla ilgilidir. Bütün insanlara özgü haklarla özel durumu olan kesimlerin grup haklarını bağdaştırmak zorundayız. Hepimiz için aynı olan genel haklar vardır ve bu evrensellik/genellik olmadan toplumun ve insanlığın birliğini ve bütünlüğünü sağlayamayız, toplumu ve insanlığı birbirinden kopuk adalara bölmüş oluruz. Aynı şekilde, her kesimin kendi özel durumundan kaynaklanan grup hakları vardır ve bu grup haklarını tanımazsak, baskıcı bir tutumu benimsemiş oluruz, bütün adına parçayı gözardı etmiş oluruz. Hiçbir kesimin diğerini ezmediği, sömürmediği bir dayanışma ruhu ancak bu iki yönün dengesini kurduğumuzda serpilip gelişebilir.
Pratik açıdan bakıldığında, konu, ortak sorunlarla karşılaştığımızda ortak çözümlerin, özel sorunlarla karşılaştığımızda özel çözümlerin gerekli olduğunu kavramakla ilgilidir. Emekçi halk bunu kolaylıkla anlar. Kadın veya erkek, bütün işçilerin işçi olmaktan kaynaklanan sorunları vardır. Bu sorunlara ortak çözüm, ortak haklarla sağlanır. Kadın işçilerin kadın olmaktan kaynaklanan özel sorunları vardır. Kadın sağlığına zararlı alanlarda kadınların çalışmasının yasaklanması, kadınların çalıştığı işletmelerde emzirme odalarının kurulması, onlara emzirme izninin verilmesi, iş saatlerinin azaltılması, emzirme tazminatı verilmesi, kadınların daha kısa sürede emeklilik hakkına kavuşması, kadın çalıştıran işletmelere kadın iş müfettişlerinin gönderilmesi gibi talepler, uluslararası işçi sınıfı örgütlerinin temel belgelerinde gönül rahatlığıyla yer almıştır. Etnik kökeni veya dili farklı işçi kesimlerinin kendi dillerini kullanma, kültürlerini geliştirme hakları da aynı mantıkla, rahatlıkla savunulur. Sağlam işçilerin, sakat kardeşlerine özel haklar ve muafiyetler sağlanıyor diye sızlandıkları görülmemiştir. Çocuklara, gençlere, yaşlılara göre özel düzenlemelerin gerekli olduğunu da emekçiler rahatlıkla kavrar.
Kadın mağdurların ve kadın sanıkların özel durumu vardır. Baskıya uğramış/uğrayabilecek, taciz edilmiş/edilebilecek, tecavüz edilmiş/edilebilecek, kimliğini oluşturan öteki niteliklerinin yanı sıra, özel olarak kadın kimliği nedeniyle eziyet ve işkence görmüş/görme ihtimali bulunan bu insan kardeşlerimizin muayenesinin kadın doktorlar tarafından yapılması gereklidir. Bunu anlamak için ille de gözaltına alınmış, işkence odalarından geçmiş olmak gerekmez, kendimizi onların yerine koymak yeterlidir. Uluslararası kadın hareketinin temel belgelerinde, şiddet gören, tacize ve tecavüze maruz kalan kadınların durumuna soruşturmanın ve davanın her aşamasında kadın resmi görevlilerin bakması talebi yer alır. Bu talep kadın-erkek eşitliğiyle, kadınların ve erkeklerin iç içe yaşamasıyla çelişmez, aksine, onu tamamlar.
Siyaseti zenginlerin yoksulları, güçlülerin güçsüzleri, ayrıcalıklı olanların mahrumiyet içindekileri ezmesi olarak yorumlamıyorsak, kendimizi yoksulların, güçsüzlerin ve mahrumiyet içindekilerin yerine koyacak duyarlılığa sahip olmalıyız. Duyarlılık, bilinç ve merhamet demektir. Siyaset, demek ki, bilinçle ve merhametle yapılmalıdır. Bilinç ve merhamet, ele aldığımız somut örnekte, kendimizi kadın sanıkların ve kadın mağdurların yerine koymamızı gerekli kılıyor.
Bu duyarlılığı göstermeyenlerin kötü niyetli olduğunu sanmıyorum. Ama düşünce tembeli olduklarını kuvvetle tahmin ediyorum. Ne var ki, düşünce tembelliğiyle doğru dürüst siyaset yapılmaz. Klişeler ve önyargılarla, eşitliği ve adaleti yerleştirmeyi amaçlayan devrimci ve halkçı siyaset yapılmaz. Salt AKP'liler önerdi diye, kırk yılda bir doğru bir öneriyle gelenlerin haklı ve yerinde önerisini tartmadan, değerlendirmeden geri çevirmek yanlış olur. Kızlarının, kızkardeşlerinin, nişanlılarının, eşlerinin, annelerinin, kız arkadaşlarının asla mağdur veya sanık olmayacağından emin tuzu kuruların ruhsuz yaklaşımıyla yola çıkmak ayıptır hanımlar, beyler.
CEMİLE VUSLAT