Sayı 7-8 Nisan 1990 Ankara'dan bir olay ve birlik konusu
Ankara'dan bir olay ve birlik konusu
Akın Güneş, Z. Savaş, Fidan Atak
Kış aylarının görece sessizliğinden sonra, sol görüşlü-duyarlı öğrenciler için anlam ifade eden günlerin gelmesi, akademik sorunlarla olan duyarlılığın artması, yıllardan beri verilen mücadelenin, özellikle içinde bulunduğumuz aylarda meyvelerini vermesi sonucu, Ankara 87 sonrası hiç görülmeyen biçimlerde eylemlere sahne oldu. Eylemlerin olumlu yani ortak hareket edildiğinde ve dar grupçu, sekter tavırlardan uzaklaşıldığında, kitlenin nabzının nasıl yakalanabildiğini ve kitleselleşme yönünde nasil hareket edilebileceğinin görülmesi oldu. Olumsuz yanı ise; her zaman olduğu gibi grup ve/veya grupçukların, duyarlılığın yakalanabildiği, mücadelenin yükseltilebileceği ve gerçekten sorunlara eğilinilmesi gereken bu ortak eylemlerde bile "parsa" kaygısıyla hareket etmeleri olmuştur. Bu olumsuz yanı en belirgin biçimde A.Ü. Fukuk Fakültesi önünde düzenlenen forum/yürüyüş sırasında gözlemledik.
ODTÜ'de ulaşım paralarını yatırmayanların kayıtlarının yenilenmemesini protesto etmek amacıyla, mitingler sonrası başlatılan açlık grevi; Hacettepe Üniversitesinde yemek, ulaşım ve yurt sorunlarım tüm öğrencilere anlatmayı amaçlayan yürüyüş, forum ve mitinglerle birlikte; İstanbul Üniversitesi BYYO'nda meydana gelen haksız gözaltıları kınamak ve 71 ilin Emniyet Müdürlerinin "öğrenci dernekleri terör odaklarıdır". şeklindeki açıklamalarını protesto etmek için A.Ü. Hukuk Fakültesi önünde bir eylem planlandı. Bu forum/yürüyüş gelinen süreci bir üst aşamaya yükseltmek ve eylemsizliğin önünü aşmakta iyi bir araç olabilecekken, yukarıda belirttiğimiz gibi, bir görüşün eylemi kendilerine mal etmek için "eylemde birlik, ajitasyon-propaganda da serbestlik" ilkesinin çok sakat bir yorumlayışla kuşlama yapması, aynı adı kullanan iki grubun birbirlerinin sloganlarını bastırmaya çalışması, en basit tanımla başıbozukluğa yol açtı. Böylesi bur durum; bu tür eylemlere ilk defa katılan ve henüz ideolojik netliğe ulaşamamış insanlar üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Bundan sonra yapilacak ortak eylemlerde alınan kararların dışına çıkılmaması ve sekter tavırlara son verilmesi yönünde muhatap grupların verdikleri özeleştiri ise gelecek için atılan olumlu bir adım olmuştur.
Böylesi bir uzun girişi sadece haber iletmek için yapmadık. Bu girişi tespit ettiğimiz bir durumu bildirmek ve birlik tartışmalarının yoğunlaştığı, 10 Eylül'ün birlik konusuna bakışını mart ayında netleştireceği sözü üzerine kaleme aldık. Yukarıda eylemlerin olumlu yanlarını verirken "ortak biçimde hareket etmek"ten söz etmiştik. "Ortak" sözcüğü çok genel bir anlamı ifade eder. Ortak hareket edildiğinde "herkesin" bir arada olduğu izlenimi doğar. Gerçekte durum böyle değildi. Bazı görüşlerin temsilcileri, bu türden bir yanılgıya (!) düşmediler. Doğru tavır (!) gösteren bu temsilciler pasifizmi ve uzlaşmayı hedef olarak seçen siyasetlerin uzantı ve yansımasıdır. Bu kişiler ve bunlarıın ideolojileri Doğu Avrupa'daki kitlelerin (!) gücünü alkışlarken, kendi ülkelerinde, bırakın ülkenin yazgisini belirleyecek halk hareketlerini, bizim konumuzda olduğu gibi akademik sorunlar için bile tavır almayı "modası geçmiş" "dogmatikçe" ve "meşruluğu yok edici" olarak görüp katılmayı reddediyor ve utanmazca bir davramşla uzaktan izlemekle yetiniyorlar. Diğer üniversitelerden gelen haberler bu durumun yalnızca Ankara'ya özgü olmadığını genel bir durumu yansıttığını gösteriyor.
Peki ama, tabanda görünüm bu iken, yukarısı çok mu farklı? Özde hiçbir farklılık yok. Bu reformist-oportünist görüşlerin tabanı kitlesi okullarda anti-faşist ve anti-otoriter mücadeleye sırt çevirmişken, tavanları ise uzunca bir süreden beri anti-kapitalist mücadeleden kaçmanın binbir türlü gerekçesini buldular, buluyorlar. Görevimiz yılgınlığın, dönekliğin ve emekçilerimize ihanetin batağında debelenenlere can simidi atmak mı olmalıdır? Sosyalist ülkelerde yaşanan geri dönüşleri, karşı devrimci akımları, "zevkten dört köşe olarak" izleyenlere arka çikanları birlik tartışmalarına dahil etmek niye? Bunların akademik mücadelede olduğu biçimiyle sosyalist mücadeleden de soyutlanılması için pratiğin gelip dayatması mı bekleniyor? Eğer beklenen buysa, bunun uzak bir tarihte gerçekleşeceği sanılmasın. Yakın bir gelecekte kadrolar düzeyinde de ayrı tutulma, mücadeleden uzaklaştırma görülecektir. Görevimiz sürecin gerisine düşmek değil, gerektiğinde süreci hızlandıracak müdahalelerde bulunmaktır.
HAYIR, biz birlik tartışmalarında reformizm saflarında yer almak istemiyoruz. Biz elmalarla, armutların birliğini istemiyoruz. Biz, "birlik" diye bağırırken, dayatan güncele uzak düşmek istemiyoruz. Biz kitle arttırma/kaybetme kaygısıyla birlik olsun diye oluşturulan ilkesiz birliktelikler içerisinde yer almak istemiyoruz. BİZ, temsil ettiğimiz sınıfın yanında, Marksizm-Leninizm saflarında ve gerekirse sadece "EYLEM BİRLİĞİ" içerisinde olmak istiyoruz.
Bir Grup 10 Eylül'cü adına Akın GÜNEŞ- Z. SAVAŞ Fidan ATAK