10 eylül dergisi kapaklarndan oluşan kolaj

Sayı 9-10 Temmuz Ağustos 1990 Gözlem ve öneriler

Gözlem ve öneriler

İsmail Kaplan

Dünya ve Türkiye'deki gelişmeleri ve bu gelişmeler ışığında 10 Eylül'ün bugüne kadar yürüttüğü çalışmaları değerlendirdiğimde şu sonuçlara varıyorum:

1. Dünya kapitalizminin 1970'lerin ortalarında içine girdiği bunalım sürüyor. Üretken yatırımların yeterince kârlı olmaktan çıkması, ticari ve mali spekülasyonların dev boyutlara ulaşması, durgunluk, aşın kapasite, rekabetin yoğunlaşması, işsizlik ve borç düzeylerindeki büyük artış, kemer sıkma politikalarının genelleşmesi, refah devleti anlayışından vazgeçilmesi günümüz kapitalizminin tipik özellikleridir.

Üretken yatırımların yeterince kârlı olmaktan çıkması, ticari ve mali spekülasyonların dev boyutlara ulaşması, durgunluk, aşırı kapasite, rekabetin yoğunlaşması, işsizlik ve borç düzeylerindek büyük artış, kemer sıkma politikalarının genelleşmesi, refah devleti anlayışından vazgeçilmesi günümüz kapitalizminin tipik özellikleridir.

2. Sosyalist ülkelerde 1970'lerin ikinci yarısında başlayan bunalım 1980'lerde yoğunlaştı. Büyüme hızının düşmesi, teknoloji ve üretkenlik düzeyinin nispi geriliği, geleneksel merkezi planlama yöntemlerinin yetersiz kalarak kimi dallarda aşın üretime, kimi dallarda ciddi kıtlıklara yol açması, dünya kapitalist ekonomisinin genişleyeceği varsayımıyla yapılan yatırımların kapitalist dünyadaki bunalım nedeniyle fiyaskoyla sonuçlanması, sözü edilen yatırımın Finanse etmek üzere alınan büyük dış borçların bozucu etkilerinin artışı sosyalist ülkelerdeki bunalımın özellikleri arasındadır.

3. Sosyalist ülkelerde nüfusun göreceli olarak ayrıcalıklı kesimleri bunalımı çözmek için gelir dağılımım bozmak, ücret eşitsizliklerini arttırmak ve pekiştirmek, işsizliği uygulamaya sokmak; kısacası, işçi sınıfının temel kazanımlarını budamak ve kendi ayrıcalıklarını genişletmek ve kurumlaştırmak politikasını benimsediler.

4. Böylece, kapitalist dünyada bunalımı çözmek için uygulamaya konan monetarist, Keynesci ve sosyal demokrat bütün reçetelerin başarısızlığının ortaya çıktığı bir sırada, sosyalist ülke yönetimlerinin hemen hepsi piyasa ekonomisi hummasına kapıldılar ve dünya kapitalizmine eklemlenme yolunu seçtiler.

5. Yıllar önce kendisini IMF boyunduruğuna teslim eden Yugoslavya ekonomisi felç olmuş durumdadır. On yıldır IMF reçetelerini uygulayan Çin'de işsiz sayısı 100 milyona ulaştı. Polonya, Macaristan ve Çekoslovakya'da kapitalist restorasyon hükümetleri kuruldu. Demokratik Almanya Batı Alman tekellerinin eline bırakıldı. Romanya ve Bulgaristan adım adım sosyalizmden uzaklaşıyor. Sovyetler Birliği, üretim araçları üzerinde özel mülkiyet ilkesini kabul etti. 10 ila 25 milyon insanı işsiz bırakacak bir planı benimsedi. Gorbaçov ülkeyi dolaşarak "işsizliğin uzun vadeli yararları" üzerinde konuşmalar yapıyor.

6. Bununla birlikte, bütün bu ülkelerde işçi sınıfı kazanımlarını korumak için kıyasıya mücadele ediyor. Polonya'da hükümetin desteği azalıyor. Dayanışma hareketi, işçi sınıfının baskısıyla, hükümetle arasına mesafe koyuyor. Demokratik Almanya'da işçi sınıfı, çiftçiler ve eğitim emekçileri ülke tarihinin en geniş katılımlı genel grevini gerçekleştirdiler. İşçi sınıfının eşitlikçi sosyalist kazanımlarını koruma kararlılığı, Gorbaçov yönetimini, en son Mayıs 1990'da yürürlüğe gireceği ilan edilen özelleştirme programını yeniden ertelemek zorunda bıraktı.

Sosyalist ülkelerde nüfusun göreceli olarak ayrıcalıklı kesimleri bunalımı çözmek için gelir dağılımını bozmak, ücret eşitsizliklerini arttırmak ve pekiştirmek, işsizliği uygulamaya sokmak; kısacası, işçi sınıfının temel kazanımlarını budamak ve kendi ayrıcalıklarını genişletmek ve kurumlaştırmak politikasını benimsediler.

7. Sovyet işçi sınıfının pratikte alacağı tutum Sovyetler Birliği'nin geleceği açısından belirleyici olacaktır. İşçi sınıfının önünde üç seçenek bulunuyor: a) Doğu Avrupa ülkeleri gibi serbest piyasa ve kapitalist restorasyon yolunu benimsemek b) Gorbaçov ve perestroyka öncesi döneme geri dönmek c) Geçmişin ve bugünün politik ekonomik ve kültürel kazanımlarını koruyarak yeni bir atılıma geçmek ve sosyalist yenilenmeyi gerçekleştirmek. İlk iki seçenek olumsuzdur ve Sovyet işçi sınıfının sosyalist yenilenme yolunu izlemesi bütün devrimcilerin ortak dileğidir. Bu dileğin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini hep beraber yaşayarak göreceğiz. Sovyetler Birliği'nde işçi sınıfının yapacağı seçim dünya sosyalizminin geleceğini uzun vadede olmasa bile en azından kısa vadede belirleyecektir

8. Emperyalizme bağımlı az gelişmiş ülke ekonomilerinin borç yükü dayanılmaz boyutlara ulaştı. IMF programlan bu ülkelerin ekonomik, politik ve ekolojik sorunlarını daha da ağırlaştırdı, fiziki açlık yüz binlerce insanı kasıp kavurdu.

Sovyet işçi sınıfının pratikte alacağı tutum Sovyetler Birüği'nin geleceği açısından belirleyici olacaktır. İşçi sınıfının önünde üç seçenek bulunuyor. İlk iki seçenek olumsuzdur ve Sovyet işçi sınıfının sosyalist yenilenme yolunu izlemesi bütün devrimcilerin ortak dileğidir.

9. Emperyalizme karşı ulusal kurtuluş devrimleriyle bağımsızlığa kavuşan Angola, Zimbabve ve Mozambik gibi ilerici ülkeler, bağımsız gelişme yolunu terk ederek IMF reçetelerini benimsediler. Marksizm-leninizmi resmi ideoloji ilan eden Benin ve Etiyopya gibi ülkeler doğrultularını değiştirdiler. Bir zamanlar Lenin ödülü almakla övünen Mengistu Haile Mariam'ın ordusunu bugün İsrailli uzmanlar eğitiyor. Afganistan, emperyalizmin ve gericiliğin saldırılarıyla yıkılmadı; ama önüne koyduğu hedeflerin çoğundan vazgeçerek "ulusal uzlaşma" programım kabul etti. Nikaragua Amerikan emperyalizminin çok yönlü saldırılarına dayanamadı ve Sandinistler iktidarı kaybetti.

10. Kapitalizmin orta derecede geliştiği Güney Kore, Brezilya, Arjantin, El Salvador, Guatemala gibi ülkelerde işçi sınıfının, gençliğin ve orta tabakaların mücadelesi genişliyor ve militanlaşıyor. Güney Afrika'da ırkçılığa ve kapitalizme karşı mücadele yeni boyutlar kazandı. Filistin halkının İsrail işgaline karşı intifadası üçüncü yıla girdi.

11. Bir bütün olarak bakıldığında 1980'li yıllar karşı devrim yılları oldu. Kapitalizm ve emperyalizm, sosyalizm ve devrimci güçler karşısında önemli bir muharebeyi kazandı. Kapitalist ideoloji, serbest piyasa, liberalizm ve kâr güdüsü bütün dünyayı sardı. IMF reçeteleri her yerde tek seçenek ilan edildi. Ne var ki kapitalizmin bütün iç çelişmeleri yerli yerinde duruyor. Emekle sermaye arasındaki çelişme, emperyalizmle bağımlı ülkeler arasındaki çelişme, kapitalist merkezler arasındaki çelişme şiddetlenerek sürüyor. Kapitalizmin bütün dertleri -işsizlik, sefalet, baskı ve kişiliksizleştirme, savaş, çevresel bozulma, gelecek korkusu, manevi çöküntü- daha da yoğunlaşıyor. Kapitalizmin bir muharebeyi kazanmasıyla tarih sona ermedi. Devrim ve sosyalizm insanlığın gündeminden silinmedi. Sosyalist ülke pazarlarının emperyalizme açılmasıyla bu ülkelerde büyük bir yatırım ve tüketim patlamasının yaşanacağını ve dolayısıyla kapitalist sistemin bunalımının erteleneceğim sanmak ciddi bir yanılgıdır.

12. Kapitalizmin orta derecede geliştiği, emperyalizme bağımlı, ekonomik ve politik sorunların ağırlaştığı, sınıfsal ulusal ve dinsel çelişmelerin yumaklaştığı bir ülke olan Türkiye, emperyalizmin zayıf bir halkasıdır. Son otuz yılın fırtınalı toplumsal tarihi bu gerçeğin ifadesidir.

13. Türkiye'de sosyalist devrim uzak geleceğe ait teorik bir sorun değil, güçlü pratik bir olasılıktır. Belirli merkezlerde yoğunlaşmış çoğunluğu ikinci kuşak işçilerden oluşan bir proletarya, köklü ve radikal gençlik hareketi, o ülkenin ulusal kurtuluş savaşının kitlesel boyutlar kazanması, vatandaş inisiyatiflerinin çoğalması, 12 Eylül darbesinin ve Gorbaçov rüzgarlarının tüm çürütücü etkenlerine karşın teslimiyet yolunu reddeden devrimci kadroların varlığı, 1930'lu yıllarda yerleştirilen merkezi resmi ideolojik çerçevenin delik deşik olması, merkez eğilimlerin güçlenmesi, geniş emekçi yığınların hiçbir sorununa çözüm getiremeyen burjuvazinin ideolojik hegemonyasının zayıflığı, ideolojik zayıflığını sopanın gücüyle telafi etmeye çalışan çağ dışı sistematik baskı aygıtının boğucu etkisinin doğurduğu öfke, burjuva muhalefetin çapsızlığı ve çaresizliği, kendisini soğuk savaş ve ülkenin stratejik önemi dışında hiçbir seçeneğe hazırlamayan militarist burjuvazinin dış desteklerinin Doğu Bloğundaki değişimle birlikte azalması bu olasılığı hazırlayan etkenler arasındadır. Bu olasılığın gerçekleşmesi bölge ve dünya dengelerini sarsacak ve sosyalizmin yeni bir atılımım başlatacaktır.

Kapitalizmin bütün iç çelişmeleri yerli yerinde duruyor. Emekle sermaye arasındaki çelişme, emperyalizmle bağımlı ülkeler arasındaki çelişme, kapitalist merkezler arasındaki çelişme şiddetlenerek sürüyor. Kapitalizmin bütün dertleri -işsizlik,sefalet, baskı ve kişiliksizleştirme, savaş, çevresel bozulma, gelecek korkusu, manevi çöküntü- daha da yoğunlaşıyor

14. Günümüzün en acil görevi, dağınık durumda bulunan devrimci kadrolan marksist-leninist partide birleştirmek, işçi sınıfının birleşik öncü örgütünü örmektir. Bu amacı hangi gerekçeyle olursa olsun ikinci plana atan bütün öneriler reddedilmelidir. İşçi sınıfının leninist öncüsü oluşturmadan devrimci Marksist kadroların birliğini örmeden legal ve geniş bir emek ve sosyalizm partisi içinde erime girişimleri tasfiyeciliğin yeni bir görünümüdür. Ne TBKP, ne "geniş parti"! Devrim yolunda yürümeyeceğini daha başından ilan eden yapılarla oyalanmak, bu yapılar konusunda hayaller yaymak sorumsuzluktur.

15. Reformcu sosyalistler ve sosyal demokratlar birbiri ardından parti kuruyorlar TBKP'nin yasallaşmasının ardından Halkın Emek Partisi (HEP) kuruldu. Önüne "çağdaş sosyalist parti" oluşturma amacını koyan Sosyalistlerin Birlik Partisi girişimi hazırlık kongresini topladı. TBKP'nin kimliği biliniyor. SHP'den kopan milletvekillerinin bir bölümü tarafından oluşturulan HEP içinde ağırlık DİSK'in son dönem yöneticileri ile Kürt milletvekillerinin elinde.

Türkiye, emperyalizmin zayıf bir halkasıdır. Son otuz yılın fırtınalı toplumsal tarihi bu devrim gerçeğin ifadesidir Türkiye'de sosyalist uzak geleceğe ait teorik bir sorun zor değil, güçlü pratik bir olasılıktır.

SHP'den kopan üç milletvekilinin de katıldığı SBP girişimi içerisinde TBKP'ye ek olarak TSİP'liler, Sosyalist Partiden ayrılanlar ve kimi "bağımsız" aydınlar bulunuyor. SBP girişimi ideolojik, politik Ve örgütsel olarak TBKP'den bağımsız bir odak niteliğini taşımıyor. Devrimci değil reformist olmak bu üç parti girişiminin ortak paydasını oluşturuyor. Her üç girişim de işçi sınıfının bütün mülk sahibi sınıflardan bağımsız ideoloji ve politikasını değil, kapitalist düzenle uzlaşmayı temsil ediyor. Her üç girişim de işçi sınıfı ile onu kuşatan küçük mülk sahibi tabakalar arasındaki ideolojik ve politik ayırımları silikleştiriyor, bulanıklaştırıyor. Ne var ki bu doğru gözlemleri yapmakla yetinemeyiz. Sözü edilen yapıların hepsi işçi sınıfının ve emekçi halkın önüne "politik seçenek biziz" diye çıkıyor. Açık legal parti alanını hakim sınıfların ve reformistlerin kapalı av sahası olarak bırakıp bir yana itemeyiz. Yasal politika alanında da devrimci bir seçenek oluşturabilme becerisini gösterebilmeliyiz İkinci Takrir'i Sükun. Türkiyesi'nin koşullarını ve yasal yapıların çap, yetenek ve olanaklarının kısıtlılığı ve geçiciliğini hiç unutmadan, sınıf uzlaşmacılığını değil toplumsal devrim hedefini benimseyen devrimci kadrolarca oluşturulacak yasal bir işçi partisi sınıfla bağların geliştirilmesi kendilerini daha öte örgütlü yapılar içinde yer almaya henüz hazır hissetmeyen sınıf öğelerinin devrimci politikaya kazanılması devrimci çevreler arasındaki iş ve eylem birliğinin sistemleştirilmesi, özgürlük ve sosyalizm kampanyalarının kalıcılaştırılması birleşik marksist-leninist partinin öğeleri olmaya aday çevreler arasındaki yakınlaşmanın hızlandırılması işlevini görebilir.

16. 10 Eylül bugüne kadar sınıf uzlaşmacılığına, reformizme karşı kararlı mücadele etmiş, marksist-leninist dünya görüşünün hala geçerli olduğunu savunmuş, leninistlerin birliğinin taşıdığı acil önemi vurgulamıştır. İdeolojik -teorik alandaki mücadelenin politik-örgütsel düzeye sıçratılması, ideolojik odak olarak sürdürülen işlevin politik ve örgütsel çalışmalarla taçlandırılması, leninist partinin yaratılması yolunda kararlı adımlar atılması zorunludur. Bu görevin gerçekleştirilmesi için

a) Omurgayı pekiştirmek, iç işleyişi klasik ilkelere oturtmak
b) diğer leninist çevrelerle birlik girişimlerini sonuçlandırmak
c) Türkiye ve dünya devrimine ilişkin perspektifleri ortak program düzeyine yükseltmek
d) İşçi sınıfı-sendika, gençlik, öğretmen-memur, kadın, teknik eleman, köylü-kooperatif, esnaf, tüketici hareketi içerisinde fiili bir akıma dönüşmek gerekiyor.
Bütün bu karmaşık görevlerin üstesinden gelmenin ilk adımı olarak, taraftar ve okuyucuların görüşlerine en kısa sürede baş vurulmalı, bundan sonra atılacak her adım taraftar ve okuyucuların doğrudan iradesini yansıtmalıdır.