10 eylül dergisi kapaklarndan oluşan kolaj

Sayı 9-10 Temmuz Ağustos 1990 Gözlemler ... Deyinmeler... Deneyimler...

Nazım aramızda

"Ölümünün 27. yılında Nazım Hikmet'i saygıyla anıyoruz."

Türkiye komünist ve işçi hareketinin seçkin adı, büyük şair Nazım Hikmet 3 Haziran 1963'te Moskova'da öldü. Ölümünün 27. yılında Nazım Hikmet'i saygıyla anıyoruz.

Nazım 1902 yılında Selanik'te doğdu, iyi bir öğrenim gördü. Birinci Dünya Savaşından sonra emperyalistlerin işgaline uğrayan Türkiye'nin özgürlük ve direniş ruhunu yansıtan şiirleriyle ünlenmeye başladı.

1920 yılında Kurtuluş Savaşı'na katılmak üzere Anadolu'ya geçti. Almanya'dan dönen Sparta-kist gençlerin etkisiyle Ekim Devriminin fikirleriyle tanıştı. Sovyetler Birliği'ne gitti. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KUTV'a yazıldı. Türkiye Komünist Partisine üye oldu. KUTV özel tiyatrosunda Mustafa Suphi ve arkadaşları için yazdığı "15 Yara" ve "28 Ocak" adlı şiirlerini dramatize ederek sahneye koydu.

1924 yılında Parti kararıyla Türkiye'ye döndü. Aydınlık dergisinde şiir ve yazılarını yayımlamaya başladı. 1 Ocak 1925'te toplanan 2. TKP Kongresine delege olarak katıldı ve Merkez Komitesine seçildi.

Takrir-i Sükûn Kanununun çıkarılmasıyla TKP'ye yönelik tutuklama kampanyası başlatıldı. Yurtdışına çıkan Nazım gıyabında 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Cezası 1926 yılında çıkarılan af yasasıyla düştü. Yurda dönmek için yaptığı ısrarlı başvurular reddedildi.

Nazım 1926 yılında Viyana'da toplanan TKP Konferansına delege olarak katıldı.

1927 TKP tutuklamaları sonucunda yine gıyabında 3 ay hapis cezasına çarptırıldı. 1928'de gizlice ülkeye döndü ve yakalandı. Cezasını tamamlayınca Resimli Ay dergisinin yazı kadrosuna katıldı. "Putları Yıkıyoruz" kampanyasıyla Türkiye'ye yepyeni bir ses, devrimci bir hava getirdi.

CHP iktidarına karşı alınacak tutum konusunda TKP içerisinde çıkan anlaşmazlıkta burjuvaziyle uzlaşmayı savunanlara karşı çıktı. Şefik Hüsnü tarafından "troçkist" olmakla suçlandı. Hamdi Şamilof, Vanlı Kâzım ve Mustafa Börklüce'yle birlikte oluşturduğu yeni Merkez Komitesi Komintern tarafından onaylanmadı.

1932 yılında gizli örgüt kurarak anayasayı değiştirmeye kalkışmak suçlamasıyla yargılandı ve bir buçuk yıl hapis yattı.

17 Ocak 1938'de yeniden tutuklandı ve askerleri isyana teşvik suçundan 28 yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı.

1946 yılından sonra Nazım'ın serbest bırakılması için yurt içinde ve dışında kampanyalar açıldı. Kampanyalar sonuç vermedi. Bunun üzerine Nazım 8 Nisan 1950'de açlık grevine başladı. 15 Temmuz 1950'de çıkarılan af yasasıyla tahliye edildi.

12 yıl 7 ay süren bu hapsinden sonra da çeşitli baskılara uğrayan Nazım 17 Haziran 1951'de Sovyetler Birliğine gitti. Ölümüne kadar TKP içerisindeki siyasi faaliyetlerini sürdürdü.

Cumhuriyet dönemi şiirinde devrim yaratan Nazım'ın başlıca eserleri şunlardır: Güneşi İçenlerin Türküsü, 835 Satır, Jokond ile Sİ-YA-U, Varan 3, 1+1=1, Benerci Kendini Niçin Öldürdü, Gece Gelen Telgraf, Taranta Babu'ya Mektuplar, Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı ve Memleketimden İnsan Manzaraları.

Türkiye işçi sınıfının enternasyonalist evladı, özgürlük, devrim ve sosyalizm şairi Nazım Hikmet'in Otobiyografi adlı şiirini sunuyoruz



Otobiyografi
1902'de doğdum
doğduğum şehre dönmedim bir daha
geriye dönmeği sevmem
üç yaşında Halepte paşa torunluğu ettim
on dokuzumda Moskova komünist Üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskovada Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
kimi insan otların kimi insan balıkların çeşidini bilir
ben ayrılıkların
kimi insan ezbere sayar yıldızların adını ben hasretlerin
hapislerde de yattım büyük otellerde de
açlık çektim açlık grevi de içinde ve tatmadığım yemek yok gibidir
otuzumda asılmamı istediler
kırk sekizimde Barış madalyasının bana verilmesini
ve verdiler de
otuz altımda yarım yılda geçtim dört metre kare betonu
elli dokuzumda on sekiz saatta uçtum Pırağdan Havanaya
Lenini görmedim nöbet tuttum tabutunun başında 924 de
961 de ziyaret ettiğim anıt kabri kitaplarıdır
partimden koparmağa yeltendiler beni
sökmedi
yıkılan putların altında da ezilmedim
951 de bir denizde genç bir arkadaşla yürüdüm üstüne ölümün
52 de çatlak bir yürekle dört ay sırt üstü bekledim ölümü
sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarloya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın
içtim ama akşamcı olmadım
hep alnımın teriyle çıkardım ekmek paramı ne mutlu bana
başkasının hesabına utandım yalan söyledim
yalan söyledim başkasını üzmemek için
ama durup dururken de yalan söyledim
bindim tirene uçağa otomobile
çoğunluk binemiyor
operaya gittim
çoğunluk gidemiyor adını bile duymamış operanın
çoğunluğun gittiği kimi yerlere de ben gitmedim 21 den beri
camiye kiliseye tapınağa havraya büyücüye
ama kahve falına baktırdığım oldu
yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiyemde Türkçemle yasak
kansere yakalanmadım daha
yakalanmama da şart değil
başbakan filân olacağım yok
meraklısı da değilim bu işin
bir de harbe girmedim
sığınaklara da inmedim gece yarıları
yollara da düşmedim pike yapan uçaklann altında
ama sevdalandım altmışıma yakın
sözün kısası yoldaşlar
bugün Berlinde kederden gebermekte olsam da
insanca yaşadım diyebilirim
ve daha ne kadar yaşarım
başımdan neler geçer daha kim bilir.

Bu Otobiyografi 1961 yılı 11 Eylülünde Doğu Berlin'de yazıldı.