İsrail'in yeni katliamı
Siyonist sömürgeci İsrail, 63 yıl önce terör
yöntemleriyle yurtlarından sürdüğü yüz binlerce Filistinli'ye yaşattığı
büyük felaketi (El Nekbe) protesto eden binlerce Filistinli'ye 15 Mayıs
2011 günü Suriye, Lübnan ve Gazze sınırında ateş açarak 14 kişiyi
öldürdü, aralarında çocukların da olduğu yüzlerce kişiyi yaraladı.
İsrail bu katliamla, yurdundan sürüp topraklarını gasbettiği Filistin
halkına karşı sürekli işlediği insanlık suçlarına bir yenisini
ekledi.
İsrail'in, sınıra doğru yürüyerek
bütünüyle silahsız ve barışçı bir gösteri yapan sivil halka kurşunlarla
yanıt verip planlı bir katliam yapması, El Fetih ile Hamas'ın 28 Nisan
2011 günü Mısır'ın aracılığıyla Kahire'de imzaladığı anlaşmazlıklara son
verme ve Filistin'i birleştirme anlaşmasının hemen ardından geldi.
Filistin özerk yönetimini Batı Şeria'yı yöneten El Fetih ve Gazze'yi
yöneten Hamas olarak 2007'de ikiye bölen çatışmaya son verme kararı,
Filistin halkının ve ilerici devrimci örgütlerinin uzun süredir
yürüttüğü kararlı birlik kampanyasının ürün verdiğini gösteriyordu.
Birleşme anlaşması, geçici bir ortak hükümet kurulmasını, Hamas ve El
Fetih tutuklularının salıverilmesini, sekiz ay içinde cumhurbaşkanlığı
ve parlamento seçimlerinin yapılmasını öngörüyordu.
Aşırı sağcı faşist İsrail hükümeti, El
Fetih Hamas anlaşmasını İsrail'e karşı düşmanca bir hareket olarak
gördüğünü açıklayıp protesto etmiş ve Filistin yönetimine aktarmakla
yükümlü olduğu yıllık 1.4 milyar dolar tutarındaki gümrük gelirlerini
vermeyi durdurmuştu. El Fetih Hamas anlaşması, İsrail'in koruyucusu
ve kollayıcısı ABD'yi de rahatsız etmişti. Emperyalistler ve
siyonistler, Filistin halkının bölünüp paramparça olmasını ve bu süre
içinde İsrail'in yeni yerleşmeler kurarak Filistin yurdunu bütünüyle yok
edip yutmasını amaçlıyorlar.
Bilindiği gibi,
Filistin yönetimi, bu yılın Eylül ayında yapılacak Birleşmiş Milletler
Genel Kurulu'nda, başkenti Doğu Kudüs olan ve 1967 savaşı öncesi
sınırlar içerisinde bağımsız bir Filistin devletinin kurulması kararını
kabul ettirmek için oylama yaptırma çabasını sürdürüyor. İsrail,
Filistin'de ulusal birliğin kurulmasını, böyle bir kararın kabul
edilmesini kolaylaştıracak bir gelişme olarak değerlendiriyor ve
önlemeye çalışıyor.
Arap dünyasındaki devrimci
kalkışmalar ve bu kalkışmaları boğma amacını güden emperyalizmin kanlı
ve sinsi saldırıları, bölgede yeni bir saflaşma ve güç dizilişi
yaratıyor. İsrail ve ağababası ABD, bölgede yeni bir savaşın tohumlarını
serpiyor. İsrail'in dünkü katliamını bu çerçevede görmek gerekiyor.
16 Mayıs 2011
Filistin halkıyla dayanışma güçleniyor
2005 Temmuz'unda Filistin toplumunu temsil eden siyasi
parti, sendika, kitle ve taban örgütleri tarafından yayınlanan Filistin
BDS (Boykot Et, Yatırımları Geri Çek, Yaptırım Uygula) Çağrısı'ndan bu
yana giderek büyüyen BDS hareketi, İsrail işgal, sömürgecilik ve
apartheid rejimi ile suç ortaklığı yapan şirketlere bir bir geri adım
attırıyor.
Filistin İçin İsrail'e Karşı Boykot
Girişimi'nin verdiği bilgiye göre, Türkiye'de faaliyet gösteren
Denizbank'ın da sahibi olan Fransız Belçika bankası Dexia, artan
baskılar sonucu İsrail'deki bankasını satışa çıkardı.
Dexia'nın, işgal altındaki Batı Şeria'daki uluslararası
hukuka aykırı İsrail yerleşimlerine kredi verdiğinin ortaya çıkmasıyla
Belçika'daki anti emperyalist enternasyonal dayanışma örgütü İntal
(Dayanışmayı Küreselleştirin), bankaya karşı uzun bir teşhir ve protesto
kampanyası yürüttü. Kampanyadan bunalan Dexia, 11 Mayıs 2011 tarihinde
Brüksel'de yapılan genel kurulunda bankanın İsrail'deki kolunun
satılacağını açıkladı.
Genel Kurula 45 kadar
hissedar "İsrail sömürgeleştiriyor, Dexia finanse ediyor"
kampanyası çerçevesinde katılım sağladı. Bir saati aşan süre boyunca
platform üyeleri Dexia İsrail bankasının Filistin topraklarında inşa
edilen yasadışı yerleşim yerlerinin finanse edilmesi hakkında sorular
sordular.
Filistin'deki faaliyetleri nedeniyle
Dexia Yönetim Kurulu Başkanı Jean Luc Dehaene ve CEO Pierre
Mariani, STK'ların yanı sıra sendikalar, siyasi partiler ve diğer
aktivistler tarafından yoğun soru yağmuruna tutuldu. Daha önce Dexia
İsrail bankasının satılacağı bilgisi basına yansımıştı. Bu bilgi Yönetim
Kurulu Başkanı Dehaene tarafından açılış konuşmasında teyit
edildi.
Flaman ve Brüksel bölge temsilcileri
dahil olmak üzere platform üyeleri tarafından, uluslararası hukuk, kara
para aklama, Doğu Kudüs'te verilen krediler, sağlığa erişim, seyahat
özgürlüğü, güvenlik, tarım, Dexia'nın etik ilkeleri, Dexia tarafından
tazminat ödenmesi, savaş suçu işlenmesi... gibi birçok konuda sorular
soruldu.
Soruları yanıtlayan Dehaene, yerleşim
yeri inşa etmek için açılan kredilere ilişkin kararın 2008'de daha
önceki yönetim tarafından verildiğini belirtti. Dikkat çekici gelişme
ise Dexia yönetiminin İsrail bankasını en kısa zamanda, gerekirse
zararına satacağı kararıydı. Ayrıca Dehaene, Dexia'nın Filistin'deki
yardım projelerine destek vermeye hazır olduğunu da açıkladı.
Jean Luc Dehaene'nin yaptığı açıklamanın ardından
tekrar söz alan platform sözcüsü, Dexia İsrail bankasının satış
sürecinin ve Dehaene'nin Filistin'deki projeleri destekleyeceği sözünün
takipçisi olacaklarının altını çizdi.
25
Mayıs 2011
Mısır
Gazze ablukasını kırıyor
Mısır'da yönetimi
elinde tutan Yüksek Askerî Konsey, Filistin'in Gazze bölgesi ile Mısır
arasındaki Refah sınır kapısını sürekli açmaya karar verdi. Karar 28
Mayıs 2011 Cumartesi günü uygulamaya girecek.
Yüksek Askerî Konsey, sınır kapısını sürekli açık tutma kararını, El
Fetih ile Hamas'ın, Filistinlilerin bölünmüşlüğüne son vermeyi ve ulusal
birliği sağlamayı amaçlayan 28 Nisan 2011 tarihli anlaşmasını destekleme
amacıyla aldığını duyurdu. El Fetih ile Hamas arasındaki söz konusu
anlaşma da zaten Mısır'ın aracılığıyla Kahire'de imzalanmıştı.
Bilindiği gibi, siyonist işgalci İsrail, Gazze
ablukasını Hüsnü Mübarek rejiminin Refah sınır kapısını sık sık
kapatması ve açık tuttuğu sürelerde de geçişlere sistemli kısıtlamalar
getirmesiyle sürdürebiliyordu. Sınır kapısının açılmasıyla Gazze'ye
uygulanan vahşi abluka önemli ölçüde kırılmış olacak.
Mısır'da sokakları ve alanları fetheden ama diktatörü
devirdiği hâlde diktatörlüğü deviremeyen 25 Ocak devriminin itici gücü
olan işçi sınıfı, şehir ve köy emekçileri ile gençlik kitleleri;
işbirlikçi kapitalist oligarşiye karşı ayaklanırken, işsizliğe,
yoksulluğa ve yolsuzluğa son verilmesinin yanı sıra Filistin halkına
düşman onursuz bağımlılık politikasının değiştirilmesini ve Mısır'ın
Filistin halkının yanında yer almasını talep ediyorlardı.
İşçi ve emekçi kitlelerinin siyasal yaşama uyanması ve
ataerkil uyuşukluktan kurtulması, Mısır'da taşları yerinden oynattı ve
güç dengesini değiştirdi. Aslında Yüksek Askerî Konsey, Hüsnü Mübarek
döneminin Amerikancı ve İsrail işbirlikçisi üst düzey kadrolarından
oluştuğu hâlde, işbirlikçi oligarşinin devrimi zorla ezme arzusunu
derhâl uygulama imkânına sahip olamadığı için, çeşitli manevralarla
halkın rızasını alarak, kitleleri yatıştırarak, onların gönlünü hiç
olmazsa belli konularda hoş ederek, iktidarda kalmaya çalışıyor.
Filistin davasına açık düşmanlıktan vazgeçmek ve
Filistin dostu görünmek, ordu üst yönetimi açısından, bu manevraların
bir parçası olarak gündeme geliyor. Oysa, Refah sınır kapısını sürekli
açık tutma eylemi, bölgede İsrail siyonizminin ve onun efendisi Amerikan
emperyalizminin işini zorlaştıracak ve Filistin'i yok etme planlarını
bozacaktır. Yani, bu eylem, nesnel olarak antiemperyalist ve
antisiyonist bir gelişmedir.
Her devrim bizatihi
varlığıyla enternasyonalisttir. Mısır halk devrimi, sadece Mısır
halkının değil, Filistin halkının da, bütün bölge ve dünya halklarının
da kazanımıdır. Filistin halkına yönelik ablukayı kırma kararı, Yüksek
Askerî Konsey'in lütfu değil, Mısır halkının başkaldırısıyla, 25 Ocak
devriminin atılımıyla sağlanan önemli bir dayanışma eylemidir.
Mısır'ın Gazze ablukasını kırma kararını
sevinçle karşılıyoruz.
25 Mayıs 2011
Yevm El Nekse
katliamı
Siyonist İsrail yönetimi gözünü
kırpmadan yine Filistinlileri katletti. İsrail'in 5 Haziran 1967
savaşında Arap ordularını yenilgiye uğratarak Batı Şeria, Doğu Kudüs,
Gazze ve Golan'ı işgal etmesini protesto eden binlerce Filistinli'ye
sınır bölgesinde ateş açan resmî katiller sürüsü, hepsi sivil 23 kişiyi
öldürdü, 225 kişiyi de yaraladı.
Filistin halkı
5 Haziran 1967 tarihini Yevm El Nekse (Yenilgi Günü) olarak
adlandırıyor. El Nekse, Filistinliler açısından 1948'te İsrail'in
kurulmasına yol açan büyük felaketin (El Nekbe'nin) devamı sayılıyor. El
Nekbe ve El Nekse, Filistin halkının vatansızlığa, köleliğe ve onursuz
yaşamaya mahkûm edilmesi anlamına geliyor.
Filistin halkı El Nekbe'yi ve El Nekse'yi asla kabul etmedi.
Filistinliler her 5 Haziran'da, siyonist işgalin genişletilmesini ve
kendi topraklarında yaşayan Filistin halkının bir kesiminin daha sürgün
edilmesini düzenledikleri eylemlerle protesto ediyor. Hatırlanacağı
gibi, 15 Mayıs 2011'de düzenlenen bu yılki El Nekbe gününde İsrail 15
Filistinli'yi öldürmüştü.
Filistin vatanını
işgal eden siyonist sömürgeciler, zorla sürgün ettikleri Filistin
halkının düzenlediği sivil gösteriyi vahşice dağıtarak, faşist özlerini
bir kez daha ortaya koydular. Ama bu zorbalık artık ters tepiyor. Dünya
kapitalist medyası İsrail'in katliamlarını ne kadar gizlemeye çalışırsa
çalışsın, İsrail eskisi gibi göz boyayamıyor, bütün halkların gözünde
gerçek kimliğiyle teşhir oluyor.
Başta ABD
olmak üzere emperyalist efendilerin kayıtsız şartsız desteğinden
yararlanan siyonistler, ne yaparlarsa yapsınlar, Filistin halkının kendi
vatanında bağımsız ve özgür yaşama iradesinin önünde duramayacaklar.
Bütün halklar, kendi kapitalist hükümetlerinin sömürgeci İsrail'e
verdiği desteği sorgulamalı, reddetmeli ve Filistin halkıyla daha somut
biçimde dayanışma içine girmelidir
6 Haziran 2011