Kapitalizmin kavramsal düzeyde analiz
ettiğimiz bu köşenin, bu sayıdan itibaren irdelenecek olan konusu
"Bunalım Kuramları ve Kapitalizmin yeniden üretimi" dir. Hemen hemen
kapitalist iktisat ideolojisine ilişkin bütün temel analiz kavramlarının
ele alındığı bu çalışmanın, kapitalizmin işletiliş yasalarının
kavranmasında yararlı olacağına inanmaktayız.
I. KAPİTALİZM VE UZUN DALGALAR
İktisadi hayata
ilişkin yapılan tüm gözlemler, iktisadi faaliyet hacminin belli bir
düzeyi koruyup kesintisiz bir biçimde gelişmediğini, tam tersine sürekli
dalgalanmalar ve kapitalist gelişmenin bir göstergesi olarak
yatırımların etkisiyle ortaya çıkan konjonktürel dalgalanmalar (sanayi
çevrimler) olarak gösterir.
Mevsimlik
dalgalanmaların başlıca iki nedeni vardır. Bunlardan birincisi
mevsimlere bağlı olarak değişim gösteren hava koşulları; ikincisi ise
toplumsal gelenek ve göreneklerdir. Mevsimlere bağlı olarak değişim
gösteren hava koşullarının etkisiyle ortaya çıkan dalgalanmalar,
özellikle, tarım ve inşaat sektöründe yoğunlaşmaktadır. Tarım
sektöründeki iktisadi faaaliyetlerin canlanması, genel olarak ekim ve
hasat dönemlerine rastlamaktadır. Diğer mevsimlerde ise, iktisadi
faaliyetlerde bir azalma ve dolayısıyla bir işsizlik söz konusudur. Aynı
şekilde inşaat sektöründe de, bu sektörde yapılan işlerin olumsuz
etkilenmesi nedeniyle kış ayları, iktisadi faaliyetlerin azaldığı ve
işsizliğin görüldüğü aylardır. Dolayısıyla, mevsimlere bağlı olarak
değişim gösteren hava koşulları, bazı sektörlerin iktisadi
faaliyetlerinde dalgalanmalar ve buna bağlı olarak işsizlik
yaratmaktadır.
Öte yandan toplumsal gelenek ve göreneklere bağlı
olarak ulusal ve dini bayramlar öncesinde, iktisadi faaliyetlerde bir
canlanma dolayısıyla bir dalgalanma görülür.
Devletler arası
savaşlar, doğal afetler, ülke çapındaki bir genel grev vb. gibi nedenler
ile ortaya çıkan dalgalanmalar, arızi dalgalanmalardır. Örneğin büyük
bir kuraklık tarımsal üretimin azalmasına ve dolayısıyla ekonominin
dalgalanmasına neden olur.
Sanayi çevrimleri ise, kapitalimin, kendi
içsel çelişkilerinden kaynaklı olarak, yatırımların büyümeyi hızlandıran
etkisiyle, canlanmanın bunalımı, bunalımı da canlanmayı koşullayan
çevrimsel sürecidir. Kapitalizmde, işletmeler, yatırımlar aracılığı ile
karlarını maksimize etmeye çabalarlar. Karlılığın maksimize edilmesine
yönelik gerçekleştirilen yatırımlar, üretim hacminin genişlemesine neden
olur. Genel olarak bu olgu iktisadi büyüme olarak adlandırılmaktadır.
Bunalım evresi, bu büyümenin, üretilmiş metaların piyasada alıcı
bulamaması yanı aşırı üretim nedeniyle durgunlaşmasıdır. Bu durgunlaşma
ile birlikte şirketlerin iflas ettiği, işsizliğin arttığı ve tüketim
malları satışlarının daraldığı bir süreç başlar. Bu süreçte fiyatlar
yavaş yavaş bir artış gösterir, üretim hacmi ve gelirler azalır, sermaye
değer yitirir. Bunalım evresinde reel ücretlerin gerilemesi ve
sermayenin değer yitirmesi kar oranlarını arttırır. Bu nedenle
yatırımlar canlanır, istihdam düzeyi yükselir, üretim ve dolayısıyla
gelirler artış gösterir. Ekonomi yeni bir bunalımla noktalanacak bir
büyüme dönemine girer.
Her ne kadar sanayi çevrimleri, büyüme ve bunalım
evreleri şeklinde, yukarıdaki gibi şematize edilse de, Akyüz'ün de
belirttiği üzere, sanayi çevrimlerinin dört aşamasından bahsedilmelidir.
Bu aşamalar, depresyon, canlanma, doruk noktası (boom) ve
resesyondur.
Sanayi çevrimlerine ilişkin bu aşamaların temel
özelliklerini aşağıdaki gibi özetlememiz mümkündür. Sanayi
çevrimlerinin, depresyon ya da çöküntü adını verdiğimiz birinci
aşamasında, ekonomi, tam istihdam ve tam çalışma düzeyinin altında olup,
boş üretim kapasitesi yüksek bir düzeydedir. Üretilen mal ve hizmetlere
talep olmadığından dolayı, fiyatlar genel olarak düşmektedir. Fiyatların
düşmesi karların düşmesine neden olmuş; karların düşüklüğü de
yatırımların durmasına yol açmıştır.
Sanayi çevrimlerinin
ikinci aşaması olan canlanmaya geçiş, yenileme yatırımları sayesinde
gerçekleşir. Yatırım harcamalarındaki artış üretim, gelir ve istihdam
düzeyinin artmasına neden olur. Öte yandan bu dönemde fiyatlarda bir
yükseliş görülür. Fiyatlardaki artış karların yükselmesine neden
olurken, karların yükselmesi de, yatırım harcamalarının artışını teşvik
eden ikinci bir unsur olarak karşımıza çıkar.
Sanayi çevrimlerinin,
canlanmayı izleyen üçüncü aşaması doruk noktasında, tam çalışma ve tam
kapasite durumu ekonominin geneline yansır. Tam çalışma ve tam kapasite
durumuna ulaşıldığında, üretimdeki artışın sürekliliği yeni yatırımlar
ile, yani yeni kapasite yaratmakla sağlanabilir. Ancak bu durumda, yeni
yatırımlar yapıldığı anda gelir ve talep yaratmalarına rağmen,
üretimdeki artışı sağlamaları zamana bağlıdır. Bu nedenle, bu dönemde
fiyatlarda bir artış meydana gelir.
Sanayi çevrimlerinin
son aşaması resesyonda ise, ekonominin doruk noktasında ulaştığı durum
nedeni ile, gelir ve istihdam düzeyi düşmeye başlar. Ekonomi, sanayi
çevriminin üçüncü aşaması olan boom'da tam istihdam düzeyine yaklaştıkça
atıl iş gücü ve kapasitenin giderek azalması nedeni ile yatırım
harcamalarının yarattığı gelir artış hızında bir zayıflama meydana
gelir. Bu zayıflama nedeni ile de yatırımlarda bir düşme görülür ve
gelir düzeyinde bir gerileme söz konusu olur. Gelir düzeyindeki bu
gerileme yatırımların yeniden azalmasına ve gelirin düşmesine neden
olur. Ekonominin bütününe yansıyan kümülatif bir süreç sonucu olarak,
gelir, üretim ve isthdam düzeyindeki düşüş devam eder ve ekonomi,
yeniden çevrimlerin birinci aşaması olan depresyona girer.
Kapitalizmin
tarihinde görülen tüm sanayi çevrimlerini belirleyen iki temel
karakteristikten bahsetmemiz mümkündür. Bunlardan birincisi; iktisadi
birim olarak işletmelerin yatırımlar aracılığıyla karlarını maksimize
etme çabalarının, ekonominin bütününde daha düşük bir genel kar oranıyla
sonuçlanmasıdır. Bu olgunun temel nedeni, metayı oluşturan iki temel
faktörden değişken sermayenin, meta içerisindeki payının artması ve
dolayısıyla emeğin payının azalmasıdır. (Bu konu daha ilerki bölümlerde
yer alan "Kendini Sınırlayan Bir Birikim Olarak Kapitalizm" başlığı
altında daha ayrıntılı bir biçimde incelenecektir.)
Kapitalizmin
tarihinde görülen tüm sanayi çevrimlerini belirleyen diğer temel
karakteristik ise, sanayi çevrimlerinin, bunalımının canlanmayı,
canlanmanın da bunalımı koşullayan bir otomatikliği içermesidir.
Kapitalist
dünya ekonomisi, yukarıda ifade etmiş olduğumuz mevsimlik ve arızi
dalgalanmalar ile sanayi çevrimlerinden farklı salınımları da
barındırmaktadır. Aşağıda derlediğimiz istatistiki kanıtlarda da
görüleceği üzere, bu salınımları temel özelliği, salınımların yaklaşık
yirmi beş yıllık uzun büyüme ve yine yaklaşık yirmi beş yıllık uzun
bunalım dönemini kapsamasıdır.
Kapitalist dünya ekonomisinin göstermiş
olduğu bu uzun salınımların varlığı birçok ekonomist tarafından öne
sürülmüştür. "Bu iktisatçılar özellikle Marks'ın öğrencisi Rus iktisatçı
Parvus (1896), İsveçli iktisatçı Kunt Wicksell (1898), Fransız
iktisatçıları Jean Lescure (1912-1914) (20), Albert Aftalıon (1913),
François Simiand (1932) ve nihayet Hollandalı iktisatçı J. Van Gelderen
(1913)'dir".
Uzun salınımların varlığına ilişkin ilk çalışmalar
ise Rus iktisatçısı N.D. Kondratieff tarafından gerçekleştirilmiştir.
Kondratieff bu salınımları, sanayi çevrimleriyle benzeştirerek, "Uzun
vadeli çevrim"ler olarak adlandırmıştır. Ancak, Belçikalı iktisatçı
Mandel, Trotskiy'in görüşlerine dayanarak bu uzun salınımlara,
salınımların belirli bir otomatikliği içermemesi ve normal sanayi
çevrimleri ile karıştırılmaması amacıyla, "çevrim" yerine dalgalar;
birçok sanayi çevrimini kapsadıklarından dolayı "uzun dalgalar" olarak
ifade etmiştir. (Bu konuda bkz. Mandel-1991, s.29)
Yukarıda
belirttiğimiz üzere, kapitalist gelişmedeki uzun dalgaların varlığı
konusundaki ampirik verilerin dayanak yapıldığı ilk sistemli çalışma,
Rus akademik iktisat tarihçisi Kondratieff tarafından yapılmıştır.
"Kondratieff'in bu uzun çevrimleri saptarken kullandığı ölçütler, esas
olarak fiyat, dolaylı olarak da üretim ve gelir hareketleriydi"
(Satlıgan-1997, s.52).
Ancak, kapitalist dünya ekonomisinin, İkinci Dünya
savaşından sonra 1970'li yılların başlarına kadar sürecek olan uzun bir
büyüme dönemine girmesi, uzun dalgalar kuramının gözden düşmesine neden
olmuştur. Dünya ekonomisinin 1970'li yılların başlarından itibaren yeni
bir bunalım dönemine doğru evrilmesiyle, uzun dalgalar kuramı, yeniden
gündem gelmiştir. Bu dönemde, kapitalist gelişmedeki uzun dalgaların
varlığı konusunda daha kapsamlı çalışmalar yapılmıştır.
Kapitalist
gelişmedeki uzun dalgaların, gerek varlığına ilişkin ve gerekse bu
kuramın geliştirilmesine yönelik en önemli çalışmalar, Belçikalı
iktisatçı Mandel tarafından gerçekleştirilmiştir. Mandel, 1975 yılında
yazdığı "Geç Kapitalizm" adlı eserinde hem uzun dalgaların varlığına
ilişkin ampirik verileri sergilemiş, hem de bu kuramın gelişimine
katkıda bulunmuştur. 1980 yılında yazdığı "Kapitalist Gelişmenin Uzun
Dalgaları" adlı eserinde ise, kuramı daha kapsamlı olarak ele almış ve
uzun dalgaların varlığına ilişkin ciddi istatistiki kanıtlar
derlemiştir.
Mandel'in "Kapitalist Gelişmenin Uzun Dalgaları"
eserinde, uzun dalgaların varlığına ilişkin derlediği istatistiki
kanıtlardan ilki, sabit fiyatlarla dünya ticaretinin yıllık büyüme hızı
ile, İngiltere, Almanya ve Amerika Birleşik Devletlerinin sınai
üretimlerinin yıllık bileşik büyüme hızlarına dayanmaktadır. Ayrıca,
tablo II. Düya Savaşı'ndan sonraki, ABD ile ilk altı AET ülkesine ait
sınai üretimin yıllık bileşik büyümesini de kapsamaktadır. (Bkz. Tablo
1)
|
Yıllar
|
%
|
Dünya
Ticaretinin yıllık bileşik büyüme hızı (sabit fiyatlarla)
|
1820-1840
|
2.7
|
1840-1870
|
5.5
|
1870-1890
|
2.2
|
1891-1913
|
3.7
|
1914-1937
|
0.4
|
1938-1967
|
4.8
|
|
|
|
İngiltere
Sınai Üretiminin Yıllık bileşik büyüme hızı
|
1827-1847
|
3.2
|
1848-1875
|
4.55
|
1876-1893
|
1.2
|
1894-1913
|
2.2
|
1914-1938
|
2.0
|
1939-1967
|
3.0
|
|
|
|
Almanya'nın
(1945'ten sonra Federal Almanya'nın) sınai üretiminin yıllık
bileşik büyüme hızı
|
1850-1874
|
4.5
|
1875-1892
|
2.5
|
1893-1913
|
4.3
|
1914-1938
|
2.2
|
1939-1967
|
3.9
|
|
|
|
ABD'nin sınai
üretiminin yıllık bileşik büyüme hızı
|
1849-1873
|
5.4
|
1874-1893
|
4.9
|
1894-1913
|
5.9
|
1914-1938
|
2.0
|
1939-1967
|
2.2
|
|
|
|
II. Dünya
Savaşından sonra Sınai Üretimin Yıllık Bileşik Büyümesi
|
1947-1967
için %
|
1967-1975
için %
|
A.B.D.
|
5.0
|
1.9
|
İlk (6) AET
ülkesi
|
8.9
|
4.6
|
Japonya
|
9.6
|
7.9
|
İngiltere
|
2.9
|
2.0
|
Tablo
1: Uzun Dalgalar Kuramının İstatistiki Kanıtları
Kaynak:
Mandel-1980, s.11
|
Tabloda yer alan, II. Dünya savaşından sonra sınai üretimin yıllık
bileşik büyüme hızı oranlarına baktığımızda, II. Dünya savaşından sonra bir uzun büyüme ve bir uzun bunalım dönemini kapsayan bir uzun dalgadan
bahsetmeniz mümkündür. 1947-1967 yıllarına ilişkin ortalama büyüme hızlarının, bu dalganın uzun büyüme dönemini ifade ettiğini, 1967'lerden
itibaren de, kapitalist dünya ekonomisinin, uzun bir bunalım dönemine
evrildiğini söyleyebilir. Her iki döneme ilişkin büyüme hızları arasında, %100'lere varan bir sapma görülmektedir.
Mandel'in değerlendirmeye almış olduğu istatistiki kanıtlardan diğer ikisi de,
Imbert'in hazırlamış olduğu, kişi başına dünya üretim endeksi ile dünya
enerji üretimindeki uzun vadeli trendlere ilişkin verilerdir. (Bakınız; Tablo 2 ve Tablo 3)
YILLAR
|
%
|
1850-1873
|
2.20
|
1874-1896
|
1.40
|
1897-1913
|
1.70
|
1921-1933
|
0.49
|
Tablo 2: Kişi Başına Dünya Üretim Endeksleri (Üstel Eğilimleri)
YILLAR
|
%
|
1850-1873
|
6.56
|
1874-1896
|
4.13
|
1896-1913
|
4.80
|
1921-1933
|
0.55
|
1934-1950
|
2.80
|
Tablo
3: Dünya Enerji Üretimi (Üstel Eğilimleri)
Kaynak: Mandel-1980, S.11
Imbert'in kronolojik dönemleştirmesi, her ne kadar Mandel'in Tablo 1'deki
dönemleştirmesine uymuyorsa da, ortaya konan rakamlar uzun dalgaların
varlığına ilişkin bir ispat niteliğini taşımaktadır. Tablo 2'ye baktığımızda, kişi başına dünya üretim endekslerinde ortaya çıkan,
ortalama yirmi yılda bir artış ve ortalama yirmi yılda bir azalma
biçiminde dönemleştirilebilecek dalgalar açıkça görülmektedir. Tablo
3'te görülmekte olan dünya enerji üretimindeki dalgalanmalar, enerjinin,
mal ve hizmet üretiminde girdi olarak kullanıldığı düşünülürse, kapitalizmin sınai mal ve hizmet üretimlerinin dalgalanmalarını ifade
edecektir. Imbert'in hazırladığı iki tablo arasında bir bağıntı kurulduğunda, belirli bir dönem (Örneğin 1850-1873 yılları arasında)
üretimin şiştiği (yani üretimin tüketilmediği), bu nedenle bir bunalımın
patlak verdiği söylenebilir.
Ortaya konulan bu istatistiki kanıtlara göre
Mandel'in de belirttiği üzere, uzun dalgaların varlığını yadsımamız
mümkün değildir. "Eldeki bütün istatistiki veriler açıkça göstermektedeir ki, sınai üretimin artışını ve dünya ihracatının (dünya
pazarının) büyümesini kilit göstergeler olarak alırsak, 1826-1847, 1848-1873, 1873-1893, 1894-1913, 1940(1948)-1967 ve 1968-? dönemleri bu
ortalama büyüme oranlarından bariz sapmalarla karakterize olmaktadır ve
ardarda gelen uzun dalgalar arasındaki alt ve üst sınırlar %50 ile %100 arasında değişmektedir. (Mandel-1980, S.9-10)