Merhaba,
ÜRÜN Sosyalist Dergi çalışanları ve okurları, öncelikle sizlere
Şereflikoçhisar'dan en sıcak sevgilerimi yolluyorum. Sizlere bahsetmek istediğim
olay, ülkemizde son yıllarda giderek artan özelleştirmelerin belki de son
noktası olan Tuz Gölü'nün özelleştirilmesidir. İktidara geldiği günden beri
emekçilerin ve yoksul halkın hiçbir talebine yanıt vermemesine karşın (aslında
böyle bir beklentide olmamak lazımdır), aç gözlü bir kaç sermayedarı doyuran AKP
iktidarı en nihayetinde Türkiye'nin en büyük tuz kaynağını da birkaç kuruşa
zenginlere peşkeş çekmektedir. Tuz Gölü'nün hem ülkemiz açısından, hem de biz
Şereflikoçhisarlılar açısından önemi anlatmak için göl ile ilgili bazı bilgilere
değinmek istiyorum.
Tuz Gölü, belirli mevsimde ham tuz alınan bir göl.
Şereflikoçhisar ekonomisine en büyük para girdisi, Kaldırım ve Kayacık
Tuzlaları'nda, ilçede bulunan tuz işletmelerinde, tuzun nakliyesinde çalışanlar
ve tuz ticareti yapanlar tarafından sağlanmaktadır. Tuz Gölü'nden tuz üç
tuzladan alınmaktadır. Bunlardan Kaldırım ve Kayacık Tuzlaları Şereflikoçhisar,
Yavşan Tuzlası ise Cihanbeyli sınırları içerisindedir. Üç tuzladan hantal
çalışma düzenine rağmen, yılda ortalama 1.800.000 ton tuz elde edilmektedir.
2003 yılı rakamlarına göre,"birçok tuzlanın demirbaş masraflarının çoğunun bu
tuzlalardan karşılanmasına karşı" üç tuzlanın net kazancı 43 trilyon liradır. Bu
tuzlalardan 43 trilyon lira kazanç elde eden Tekel'in çalışanlarının tümüne
ödediği ücret 5.8 trilyon lira kadardır.
Böyle gelir getiren bir kuruluşu devletin elinden çıkartması ve
işletmeyi 27 yıllığına birilerine devretmesi, "Devletin ticaretten elini
çekmesi"nin gerekli olduğu doğrultusundaki yanlış bir mantıkla değerlendirilmek
istenmektedir. Her özelleştirmede olduğu gibi burada da yapılan devlet
olanaklarının birilerine sunulması olmaktadır. Ama asıl amaçlarının başka
olduğunu görmemek için saf olmak gerekir. Kamu kuruluşlarının başına
getirilenler, bu kuruluşların başarılı olamayacağı şekilde çalışmışlardır,
özellikle de 85'li yıllardan bu yana, devlet kuruluşları iyi işlemiyor
gerekçesiyle bilinçli beyin yıkama işlemi başlatmışlardır. Her türlü
çözümsüzlüğün nedeni olarak KİT'ler hedef gösterilmiştir. Sarı sendikaların
özellikle KİT'lerde örgütlenmesi; dönemine göre, iktidarlarca diğer işçi
kesiminden fazla ücret almalarının sağlanması, buralardaki işçilerin gelir
düzeylerinin halkın diğer katmanlarının üzerinde olması, işçilerin aldıklarının
kendilerine dönüşümünü kavrayamayan, iş yapamamasını ve ülke ekonomisinin kötü
gidişini işçiye bağlayan esnafla işçiler arasında soğukluk meydana
gelmiştir.
12 Eylül sonrası uzun bir dönem toplu sözleşme haklarını
kullanamayan KİT işçilerinin, aldıkları ücretlerin insanca yaşamalarına
yetmediğini görmeleri ile birlikte, verileni değil hak edileni isteme bilincine
varması, hakim sınıfların daha önce arpalık(!) olarak kullandıkları, ucuz
hammadde elde ettikleri KİT'lerin, ivedilikle satılmasına karar vermelerini
getirmiştir. Özelleştirmede asıl amaç, devletin zararının durdurulması değil,
KİT'lerde çalışan ve hızla sınıf bilincine ulaşan işçi sınıfının örgütlü
mücadelesinin önünü kesmektir.
Nasıl ki, sınıf bilincine varmış işçi kesiminin bulunduğu
yerlerin dışında, özelleştirmelere tepki yoksa, ne yazık ki; ilerici yapısından
dolayı 12 Mart'tan bu yana özel gayretlerle gözetim altında tutulan, ilerici
yapının örgütlenmesini engellemek için her yol denenen ve ilericileri sessiz
hale getirilen Şereflikoçhisar'da da şu anda özelleştirmeye karşı herhangi bir
tepki yoktur.
Özelleştirme sonucunda geleceklere halk yabancıdır. Eğer
özelleştirme sonucunda, Kayacık ve Kaldırım Tuzlalarında çalışan ve ilçeye yılda
4 trilyon bırakan işçilerin buradan gitmek zorunda olduğunu kavrasalar,
özelleştirmeyi kazanan firmanın daha çok kazanç için makine kullanacağını ve
asgari ücretten aylık ödeyeceğini bilseler, gelenin kendi nakliye filosunu
kendinin kurma ihtimalinin çok yüksek olduğunu, bu yüzden 800'e yakın nakliyeci
ve sürücüsünün işsiz kalacağını, ilçede faaliyet gösteren 30'un üstünde küçüklü
büyüklü tuz işyerinin çalışanları ile birlikte devre dışı kalacağını anlasalar,
baskılar vız gelirdi ama ne yazık ki sorunu geç kavrayacağız.
Son olarak yukarıda bahsettiğim tüm sorunların çözümü işçi
sınıfı partisinin insanlar arasında daha etkin olması ile bir nebze, işçi sınıfı
iktidarı ile ise tamamen çözülecektir. Bu uğurda çalışan ve emek veren herkese
kolay gelsin diyor, başarılar diliyorum.
Şereflikoçhisar'dan
Ahmet Yiğit