GÜNÜMÜZDE DEVRİMCİ VE ANTİ-EMPERYALİST HAREKET
Dünya işçi sınıfının safları genişliyor. Ulusötesi şirketlere bağımlılığı,bunlar tarafından tatbik edilen acımasız sömürüyü tecrübe eden yeni ülkeler ve halklar;sosyalizme açılan geniş anti-emperyalist mücadele cephesinin nesnel güçleri arasına katılıyor,bunların çapını büyütüyor. Her halkın kendi
kalkınma yolunu tayin ve uluslararası iş bölümünde eşitlik temelinde yer alma hakkı emperyalist odaklara, kapitalist kuruluşlara ve bunların her türlü uluslararası mekanizmalarına karşı mücadele yürütmekle eş anlamlı hale gelmiştir. Sosyalist
dönüşümlere duyulan ihtiyaç ile bütünlük oluşturan bu durum, acilen ele alınması zorunlu bir tartışma başlığıdır.
Birleşmek ve emperyalist yeni dünya düzeni ve sözcülerine karşı mücadele etmek günümüzde devrimci ilerlemenin ana halkalarıdır. Sahip oldukları kazanım ve hakları korumak, uluslararası güçler
dengesinde kendi lehlerine bir değişimi gerçekleştirmek, devrimci hareketin yükselişe geçmesini ve muzaffer olmasını sağlayacak yeni bir yönelime uygun koşulları yaratmak için uluslararası işçi sınıfının ve dünya halklarının izlemeleri gereken yol budur.
Bu hedefler çerçevesinde aşağıdaki güçler nesnel olarak bir araya gelecektir:
Kapitalist
ülkelerdeki devrimci işçi sınıfı hareketi
Uluslararası
sermayenin dünya çapındaki hakimiyeti nedeniyle son derece güç
koşullar altında sosyalist inşayı sürdüren ülkeler
Emperyalist
odaklar tarafından sömürülen ülkelerdeki anti emperyalist
hareketler
Bu
güçlerin ortak eylemi emperyalist yayılmacılığa ve pervasızlığa
karşı mücadele etme yeteneğine sahiptir. Tayin edici rol
uluslarası komünist hareket tarafından oynanabilir ve oynanmak
zorundadır. Komünist hareketin örgütsel ve ideolojik olarak
parçalanmış olduğu koşullar altında,emperyalizm karşıtı ve
sosyalizmi hedefleyen mücadelenin önemli ve kalıcı başarılar
elde etmesi imkan dışıdır.
Uluslarası
komünist hareketin yeniden inşa edilmesi,mevcut kriz ve gerileme
halinden çıkılması,birliğin bir kez daha
Marksizm-Leninizm, proletarya enternasyonalizmi ve ortak strateji
temelinde oluşturularak somutlanması, uluslarası sermaye cephesine
karşı içinde bulunduğumuz mücadele koşullarının dayattığı
en acil görevlerdir.
Koordinasyon,ortak
eylem,diyalog,komünist hareketin ideolojik kimliği ve günümüzde
anti-emperyalist devrimci mücadelenin stratejisi konularında
tartışma bu doğrultuda ilerleyebilir ve ilerlemelidir.
Bu
süreç reformist ve oportünist görüşlerin, işçi sınıfını
asimile ve maniple etmeyi amaçlayan çeşitli teorilerin
çürütülmesine ve bunlara karşı azimle mücadele edilmesine
mutlak biçimde bağlıdır.
YKP
öncülük görevini yerine getirecek ve bu yönelimleri
destekleyen,savunan bütün girişimleri tüm gücüyle
destekleyecektir. Parti başta Balkanlar,Avrupa ve Akdeniz'de yeni
dünya düzenine karşı koordinasyon sağlamak ve ortak eylem
örgütlemek olmak üzere kendi girişimlerini sürdürecek ve
yoğunlaştıracaktır.
YUNANİSTAN'IN EMPERYALİST
SİSTEM İÇİNDEKİ YERİ
Yunan
kapitalizmi gelişmesinin son aşamasına bir diğer deyişle tekelci
devlet kapitalizmi aşamasına ulaşmış bulunmaktadır. Ülkemizde
sosyalist dönüşümler için gerekli altyapı mevcuttur. Bu durum
Yunan kapitalizminin ulaşmış olduğu gelişkinlik düzeyinden ve
bağrında taşıdığı çelişkilerden de açıkça
anlaşılmaktadır.
Yunanistan
dünya emperyalist sistemi içinde yer alan orta düzeyde
gelişmiş,bağımlı bir ülke konumundadır. Bu durumun tarihsel
nedenleri bulunmaktadır. Yunanistan'da kapitalizmin yavaş ve zor
koşullar altında gelişmesi güçlü kapitalist devletlerin
doğrudan ekonomik, siyasi ve askeri müdahaleleri altında,yabancı
sermayeye bağımlılık koşullarında gerçekleşmiştir. Yunanistan'da tekelci kapitalizm,gelişmiş kapitalist ülkelerde olduğundan daha geç ve uluslar arası emperyalist sistemin çoktan kurulmuş olduğu bir dönemde ortaya çıkmış ve bu nedenle nispeten kıt maddi ve teknik altyapı üzerine bina edilmiştir. Tekelci devlet kapitalizmi,diktatörlük sonrası dönemde daha da gelişti, ülkenin yabancı tekelci sermayeye ve uluslararası emperyalizme bağımlılığı arttı. Yunanistan geçtiğimiz onyıllarda,özellikle de 1980'lerde imza koyduğu uluslararası antlaşmalar neticesinde,Avrupa Topluluğu (şimdiki AB) ve NATO çatısı altında emperyalist sistemle organik olarak daha da fazla bütünleşmiş oldu.