Sosyalist Dergi: 25 |  ÜRÜN |
Yeni Ergenekon Gözaltıları



Ergenekon soruşturmasının yeni dalgasında içlerinde eski Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri emekli orgeneral Tuncer Kılınç, emekli ordu komutanı orgeneral Kemal Yavuz, eski Genelkurmay Adli Müşaviri emekli tümgeneral Erdal Şenel, eski Emniyet Özel Harekât Daire Başkanı Susurlukçu İbrahim Şahin, eski YÖK Başkanı Prof. Kemal Gürüz, eski sosyalist yazar Prof. Yalçın Küçük, Bağımsız Cumhuriyet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Engin Aydın, halen görevde olan subaylar dahil 37 kişi 7 Ocak 2009 sabahı gözaltına alındı. Hakkında gözaltı kararı verilen Yeditepe Üniversitesi'nin ve İSTEK Vakfı okullarının sahibi, eski ANAP İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Bedrettin Dalan Amerika'da olduğu için gözaltına alınanamadı. Eski Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun da gözaltına alındığı devlet televizyonu TRT ile Erdoğan-Fethullah Gülen medyasının öteki organlarınca haberleştirildiyse de, gözaltına alınmayıp evlerinin arandığı anlaşıldı.
Genelkurmay Başkanlığı'nın askerî lojmanlarda oturan emekli generallerin ve görev başındaki subayların gözaltına alınmasına izin verdiği açıklandı. Ancak hukuka uygun uygar yöntemlerle değil, her zamanki gibi ev baskınlarıyla terör havası yaratarak gerçekleştirilen gözaltıların ülke çapında yarattığı heyecanın ardından, Genelkurmay Başkanı ile kuvvet komutanlarının sabaha kadar toplanıp "durum değerlendirmesi" yaptıkları; eşlerini ise gözaltına alınan Tuncer Kılınç'ın evine göndererek, Kılınç'ın eşine "üzüntülerini ve dayanışmalarını ilettikleri" haberi sızdırıldı. Toplantı sonrasında herhangi bir açıklama yapılmadı. Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun ise Sabih Kanadoğlu ve diğer ünlülere yönelik gözaltı işlemlerini görüşmek üzere toplanacağı açıklandı.
Ertesi gün Yargıtay Başkanlar Kurulu toplandı. Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek Yargıtay Başkanlar Kurulu'nu bildiri yayınlayıp "ileride kendi önlerine gelecek bir dosya konusunda ihsas-ı rey (görüş sezdirme, üstü kapalı olarak oyunu belirtme) yapmamalarını" istedi. Kurul açıklama yapmadı; Ergenekon savcılarını Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na şikâyet edileceği haberinin sızdırılmasıyla yetinildi. Genelkurmay Başkanı orgeneral İlker Başbuğ, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le görüşmeler yaptı. Genelkurmay'dan yapılan bir cümlelik açıklamada, "Genelkurmay Başkanı bugün öğleden sonra yapmış olduğu görüşmelerde; özellikle dün yaşanan gelişmelerle ilgili görüş ve değerlendirmelerini, sırasıyla Sayın Başbakan ve Sayın Cumhurbaşkanı'na sunmuşlardır" denildi.
Gözaltına alınanların İstanbul Emniyeti'ndeki sorgusu halen devam ediyor.
AKP ve Fethullah Gülen cemaatine yakın çevrelerin son gözaltıları sevinçle karşıladığı, gayriresmî liberal parti rolünü üstlenen liberal ve liberal sol aydınların ise bu gelişmeyi "özgürlük ve demokratikleşme yolunda yeni bir hamle", "darbecilerin etkisinin kırılması" olarak değerlendirdikleri görülüyor.
Doğan ve Karamehmet medyası olayı "saygın çevrelerin yıpratılması girişimi", "Türk Silahlı Kuvvetleri'nin ve yüksek yargı çevrelerinin etkisizleştirilmesine yönelik yeni bir adım", "AKP'nin yeni bir baskı eylemi" olarak değerlendiriyor. Cumhuriyet ve benzeri ulusalcı çevreler, gözaltıları "dinci darbenin yeni bir adımı", "şeriat yolunda sonun başlangıcı" olarak görüyor. Yöneticileri Ergenekon davasında tutuklu bulunan İşçi Partisi'nin açıklamasına göre, söz konusu olan "Amerikan emperyalizminin ve işbirlikçi AKP'nin Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı komplosu". TKP adını gasp eden SİP ise bugün (8 Ocak 2009) yayınladığı çağrıda, "Gözaltına alınanlar işledikleri suçlardan değil, AKP'ye muhalefet ettiklerinden Ergenekoncu olarak nitelenmektedir. Ergenekon operasyonu, ABD'nin Türkiye siyasetini AKP eliyle kendi hedefleri doğrultusunda yeniden şekillendirme girişimlerinin parçası olarak gündeme gelmiştir. Devlet bürokrasisinde bu hedeflere itirazı ya da çekincesi olanlar tasfiye edilmekte, onlara yakın ya da uzak teması olan herkes suçlu ilan edilmektedir" dedi.
Bizim tutumumuz nettir. Daha önce tekrar tekrar açıkladığımız gibi, Ergenekon davası, egemen kapitalist sınıfın ve uzantılarının iki kanadı arasındaki çekişmenin bir ifadesi olarak gündeme gelmiştir. Temel tercih ve hedefleri (işbirlikçi kapitalizmi benimsemek, NATO'cu olmak, Türk-İslam-NATO Sentezi'ni yerleştirmek, sosyalizme, sola, ezilen halklara düşmanlık, despotizm vb.) paylaşan, ancak ikincil konularda ve kendi dar iktidar çıkarlarını çoğaltmakta didişen kanatların hiçbirini savunamayız.
Her iki kanadın, doğaları gereği, sadece emekçi halklara karşı mücadele ederken değil, birbirleriyle kapışırken de komplolara, oyunlara, hukuk dışı yöntemlere başvurdukları hiç kimse için sır değildir.
AKP'nin bu davayı özgürlük ve demokrasi aşkıyla yürüttüğü yalanlarını kararlılıkla reddettiğimiz gibi, AKP-Nurcu-Nakşibendi koalisyonuna ilericilik biçmek gibi liberal fantezileri sistemli olarak çürüttüğümüz gibi; uzun yıllar 12 Eylülcü despotik rejimin kilit görevlerinde bulunmuş, sola, devrimcilere, işçi sınıfına ve emekçilere, Kürt halkına karşı işlenmiş sayısız suçun sorumlusu olmuş ve kaçınılmaz olarak ABD emperyalizmine hizmet etmiş Kılınç, Dalan, Gürüz, Şahin gibi isimlerin ABD'ye karşı oldukları yolundaki gülünç iddiayı da kesinlikle kabul etmiyoruz. Kaldı ki bu isimlerin çoğu şu anda bile, tıpkı AKP yönetimi gibi, ABD dostu olmakla iftihar eden kişilerdir. Ergenekon'la içli dışlı olan çevrelerin ortak paydasının despotizm, militarizm ve şovenizm olduğu ise açıktır; bu payda eskiden sosyalist veya sol saflarda yer almış yeni Kemalist şovenist yazarlar ve çevreler için de geçerlidir. Bu gözaltıları ve sonrasında yaşananları değerlendirdiğimizde, bu hamlenin Çankaya savaşlarının çeşitli aşamalarından sonra rejimin temellerinde şimdilik büyük uzlaşmaya varmış olan AKP-Genelkurmay ilişkilerinde, rejimin yapısında, işleyişinde, temel kurumsal düzenlemelerinde bir değişikliğe yol açmayacak küçük bir piyon yeme oyunu olduğu söylenebilir. AKP seçim propagandalarında da işine yarayacak bir gösteri yaparken Genelkurmay'ı ve Çankaya savaşlarının sonunda varılan temel uzlaşmayı bozmuyor; Genelkurmay ise taraftarlarını rahatlatacak "tepki koyma" adımını atarken AKP'yi koruyor ve sözünü ettiğimiz temel uzlaşmayı sürdürüyor.
Saf kitleleri etkilemeyi amaçlayan "halkla ilişkiler" jestlerini gerçek siyasal hamleler sayamayız. Olayların akışına ve tarafların davranışına bakılırsa, şu anda güç dengelerini değiştirecek bir gelişmeyle karşı karşıya değiliz. Gözaltına alınanların bu denge durumuna uygun bir muamele görecekleri tahmin edilebilir.
Son olarak, egemenlerin kendi iç mücadelelerinde de hukuka ve temel haklara saygılı olmalarını talep ediyoruz. Komplolara, baskınlara, oyunlara, hilelere hayır!
Biz ise, işçi sınıfı ve emekçi halklar adına kendi sosyalist, devrimci yolumuzda çalışmaya devam edeceğiz. Egemen burjuvazinin hiçbir kanadının peşine takılmayacak, egemenleri bütünüyle teşhir edecek, her iki kanadın sınıfımıza ve halklarımıza karşı ortaklaşa tezgâhladıkları büyük kapitalist komployu boşa çıkarmak için elimizden gelen her şeyi yapacağız.  

 
Yazarın Diğer Yazıları
 Açıklama
 TKP Tüzük Taslağı
 TKP Program Taslağı
 TKP Yasal Kuruluş Hazırlık Konferansı Sonuç Bildirisi
 Tarihimizden
 Suphi'den Bilen'e Gelenek Yaşıyor
 Emperyalist Savaş Blokunun Pirus Zaferi
 Merhaba
 Dünya Komünist ve İşçi Hareketinden: Yunanistan Komünist Partisi Programı - II
 Gündemden
 Norveç'te Faşist Katliam
 15‑16 Haziran 1970'in Derslerini Tartıştık
 15-16 Haziran
 Ortadoğu'dan
 Selamlaşma