Kimi okurlarmız, Ürün Kitap Dizisi'nin birinci kitabına ek olarak verdiğimiz 1 Mayıs 97'ye ilişkin açıklamamızı bulamadıklarını belirterek ikinci kitapta yayınlanmasını talep ettiler. Okurlarımızın bu isteğini yerine getiriyoruz.
İŞÇİLER, EMEKÇİLER
Bugün 1 Mayıs: dünya işçi sınıfının yüzyılı aşkın bir süredir her türlü baskı ve engellemeye rağmen gelenekselleştirdiği birlik, mücadele ve dayanışma günü. İşçiler tüm dünyada alanları dolduracak, "proletarya öldü" teranelerine cevap
verecek. Varlığını, bunları söyleyenlerin gözlerine sokarcasına gösterecek; taleplerini ve onların takipçisi olduğunu haykıracak. Sosyalist sistemin çözülüşünün ardından kendini
rakipsiz görüp "tarih bitti artık; olup olabilecek en iyi düzen kapitalizm" söylemini bayrak edinen burjuvazinin sömürü düzeninin karşısında set oluşturabilecek temel sınıfın yine kendisi olduğunu kanıtlayacak.
Bunlar yeterli mi? Hayır. Bunu yine en iyi işçi sınıfı görüyordur. Yeni Dünya Düzeni denen olgunun foyası çok kısa sürede ortaya çıktı. Güya artık savaşlar bitmişti. Güya artık bolluk ve
mutluluk çağı gelmişti. Peki, öyle mi oldu? Tam tersine kanlı savaşlar arttı. Emperyalizm, gerektiğinde zor kullanarak tüm dünyada eskisinden daha da sıkı bir tahakküm kurdu. Öte yandan, bizim gibi ülkelerde varlığı zaten çok tartışmalı olan
"sosyal devlet" olgusu, kapitalizmin merkezlerinde bile yoğun bir saldırıya uğradı. İşçi sınıfı ve emekçilerin mücadelesi, sosyalist sistemin varlığı sonucu kazanılan haklar,
bir bir geri alınmak isteniyor. Eski sosyalist ülke halkları, kapitalizm gerçeğiyle kucak kucağa yaşamaya başlayınca, eski günlerini arar oldular. Rakipsiz burjuvazinin azgın sömürü
dalgasının etkileri, bizim gibi ülkelere katlanarak yansıyor.
Bütün bunlar iki temel gerçeği gözler önüne serdi:
1- Kapitalizm hiçbir koşulda, işçi sınıfı ve emekçilerin kendilerini güven içinde hissedebileceği bir sistem olmayacaktır ve sınıfın, bu sistemi aşma dışında bir kurtuluşu yoktur.
2- İşçi sınıfı ve emekçilerin, gerek sistem içi haklarını
kazanabilmesi ve koruyabilmesi, gerekse kapitalizmi aşmasının tek
yolu politik mücadeleden, sosyalizmden geçmektedir. Birinci
sosyalizm dalgasının yenilmiş olması, bu gerçeği değiştirmez.
İşçiler, sosyalizmin etkin olmadığı koşullarda, ekonomik alan
da dahil, haklarını bırakın geliştirmeyi, koruyamıyorlar bile.
Politik açıdan daha deneyimli sınıf olan burjuvazi, bu gerçeği görüyor;
işçi sınıfını ve emekçileri, salt ekonomik talepler alanına
hapsedip orada boğmaya çalışıyor. Çünkü biliyor ki, eğer
işçi sınıfı bu hapsolmayı kabullenirse, hiçbir alandaki
hakları garanti altında olmayacaktır.
Kendi özgünlükleri olmakla birlikte, ülkemiz de dünyada yaşanan
sürecin bir parçası. İşçi sınıfının apolitize edilmesi
çabası ülkemizde de var gücüyle sürüyor. Sınıf, sadece
sendikal alanda kendini ifade edebileceğine inandırılmak isteniyor. Burjuva demokratik anlamdaki hakların bile olmadığı ülkemizde, bunu yapmak kolay oluyor. Sosyalizmin birinci dalgasının geçici yenilgisiyle doruğa ulaşan kapitalizmin ideolojik saldırısı
hâlâ çok etkili; bilinçleri ve tarih algılayışlarını bozuyor. İşçi sınıfı, kendisine çoktandır unutturulmaya çalışılan tarihine yeniden göz atmalıdır. O zaman görecektir
ki, tarihte etkin olduğu dönemler, kendi politik örgütlerinin etkin olduğu dönemlerdir. O zaman görecektir ki, 1 Mayıs da, sadece ekonomik taleplerle ilgili değil, aynı zamanda ve asıl
politik bir mevzidir. Tarihsel gerçek budur.
1 Mayıs'ın uluslararası düzeye taşınması, II. Enternasyonal'in
Birinci Kongresi (14-21 Temmuz 1889) kararıyla gerçekleşmiştir.
Türkiye'de de, Türkiye Cumhuriyeti'nin en eski partisi TKP
öncülüğünde "1 Mayıs", 1920'den 1925'e kadar serbestçe
kutlanmış, bu tarihten itibaren 51 yıl yasaklanmıştır. Yasaklı
dönemde her 1 Mayıs, komünistlere yönelik bir tutuklama furyasına
dönüştürüldüğü halde, işçi sınıfının yiğit evlatları
1 Mayısları her koşulda kutlamaya devam etmişlerdir. 1976'dan
itibaren 1 Mayıs, TKP'nin öncülüğünde kitlesel olarak yeniden
alanlarda kutlanmıştır. Bu yolu tıkamak için 1 Mayıs 1977'de
Taksim kana bulanmıştır. Bütün engellerin, yasaklamaların
yanısıra, Türkiye işçi sınıfının uluslararası hareketle
bağını kopartmak için 24 Temmuz da işçi bayramı olarak ilan edilmiştir.
Türkiye işçi sınıfının, emekçi halklarının her anlamda büyük bir
saldırıyla karşı karşıya olduğu bugün, politikaya müdahale
sorunu kendini daha yakıcı olarak gösteriyor. Yalnızca sendikal
alana sıkıştırılmaya çalışılan işçi sınıfı -ki bu
alandaki hali de içler acısıdır- hızlı ve önemli politik
gelişmelerin yaşandığı, ülkenin bir ayrımına geldiği bugünkü
tarihsel dönemi, bir özne değil, edilgen bir nesne olarak yaşamaya
itiliyor. Ülkemizde yaşanan karanlığın failleri, ülke tarihinde ilk kez bu kadar açık bir şekilde suçüstü yakalanırken, işçi sınıfı ve emekçiler, sonuç alınabilecek, ülkeyi karanlıktan
kurtaracak kanallar açma yönünde belirgin bir politik hat çizemiyor. İnisiyatif koyabilse, bütün faili meçhul cinayetler gibi, 1977 1 Mayısının faillerini ortaya çıkarmaya ve
yargılamaya bir adım kalmışken, bunu yapamıyor. Darbe mi, şeriat mı türünden, kendisi dışında belirlenen "kırk katır-kırk satır" alternatiflerinden birini seçmeye zorlanıyor.
Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri bu duruma razı olacak mıdır? Ülke tarihinin yazılışında bir figüran rolünü benimseyecek midir? Daha sonra "ah-vah" çekmenin bir anlamı olmayacaktır. İşçi sınıfı, ekonomik talepler alanına hapsolmaktan çıkmalı,
ülkenin geleceğinin belirlenmesindeki asli rolünü, Türkiye halklarının gerçek çıkarlarını dayatma misyonunu omuzlamalıdır. Baskısız, sömürüsüz, halkların kardeşçe
yaşadığı bir Türkiye'ye giden yolun temel maddi gücünün kendisi olduğunu görmelidir. Sendikal anlamdaki mücadelesinde sonuç alması ve haklarını koruması da buna bağlıdır. İşçi
sınıfı, bu kahrolası sömürü ve karanlık düzeninin bir parçası olmamalıdır.
Doğaldır ki, böylesi bir konumlanmanın vazgeçilmez bir koşulu var: İŞÇİ
SINIFININ KOMÜNİST PARTİSİ. Türkiye işçi sınıfı ve komünistleri bu yapıyı yaratmak zorundadırlar. Yaşanan geçici yenilgiler büyük aşınmalar yarattı. Uzun bir süreç arayışlarla
geçti. Fakat bugün, gerçekten sınıfı kucaklayabilecek bir KOMÜNİST PARTİ'nin koşulları olgunlaşmıştır. İşçi sınıfı ve bu topraklarda yaklaşık 90 yıllık bir geleneğe
sahip komünistler ve sosyalistler buna hazırdır. 1997 1 Mayısı bunu gösterecektir. Sosyalizmle kucaklaşmayan bir işçi sınıfının da, işçi sınıfıyla kucaklaşmayan bir sosyalizmin de hiçbir şansı yoktur.
-Tarihin yazılışına katılalım!
-Sömürüyü, baskıyı, yargısız infazları, kirli savaşı, karanlığı yok edelim!
-Halkların kardeşliğini gerçekleştirelim!
-Karanlığın faillerini ortaya çıkaralım ve yargılayalım!
-1977 1 Mayıs katliamının hesabını soralım!
-Darbeye, şeriata, bizim dışımızda kararlaştırılan her yola karşı kendi alternatifimizi koyalım!
-Yaşasın 1 Mayıs!
-Bütün ülkelerin işçileri birleşin!
-Yaşasın Marksizm-Leninizm!
-Yaşasın proletarya enternasyonalizmi!
-Yaşasın devrim, yaşasın sosyalizm!