Kamuoyunun haklı bir şekilde Torba Yasa olarak adlandırdığı "Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması İle Sosyal Sigortalar Ve Genel
Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" artık tasarı olmaktan çıktı, kanunlaştı.
Hayatımızı pek çok yönden
etkileyecek böylesine bir yasaya karşı işçi örgütlerinin bütünsel, ısrarlı bir mücadele yürüttüğünü söylemek ne yazık ki pek mümkün değil.
Hatta, aksine, Türk İş ile Hak İş
konfederasyonları, bu süreçte sessiz kaldıkları gibi, yer yer iktidarı destekleyen beyanatlarda bile bulundular. Özellikle, yasanın kazanılmış haklara karşı yönlerini gizleyen, yasayı topyekün reddetmek yerine
birkaç kozmetik maddenin komisyon aşamasında geri çekilmiş olmasını iktidarın iyi niyetine yorarak müteşekkir bir tarz tutturulması gözlerden kaçmamıştır. Hak İş genel merkeziyle ve bağlı sendikalarıyla hiçbir eyleme katılmadı. Türk İş'te ise, genel
merkez destekli olmamak üzere, Türk İş'e bağlı kimi sendikaların
ilk günden tasarıya karşı mücadele içine girdiğini söylemek lazım.
Haksızlık etmemek ve tarihe eksikli olarak geçirmemek için, bu
süreçte, DİSK'in, KESK'in ve TTB'nin yasa tasarısına karşı güçleri
oranında etkinlikler gerçekleştirdiğini de belirtelim. Zaten, 1)
Çırakların asgari ücretlerinin düşürülmesi; 2) Evden çalışma, uzaktan
çalışma gibi esnek çalışma biçimlerini içeren 76. madde; 3) Deneme
süresini 4 aya çıkartan 77. madde ile özellikle turizm sektöründe
çalışan işçileri etkileyecek denkleştirme maddesi olan 78 nolu madde bu
örgütlerin tepkisi sonucunda daha fazla gündeme geldi ve muhtemelen
yaklaşan seçimleri de göz önüne alan iktidarın tercihiyle komisyon
aşamasında geriye çekildi ve şimdilik kaydıyla bir kenara kondu.
Yasa, Hükümetin işçi örgütleriyle herhangi bir mutabakat aranmaksızın
çıkarttığı bir yasa oldu. Patron örgütlerinin daha önceleri talepte
bulunduğu ve "iş piyasasını daraltıcı etkileri azaltma" gerekçesine
sığınılarak pek çok madde geçti.
Çeşitli kurumlar yasanın emekçiler için olumsuz yönlerini yazdılar ve bunları kamuoyu ile paylaştılar. Yasanın, özellikle çalışma yaşamına dair olan maddeleri bütünüyle emekçilerin aleyhine. O nedenle, yasanın bu maddelerine topluca itiraz etmek ve değiştirmek gerekiyor.
En önemli gördüğümüz birkaç maddesi ile yetinmek istiyoruz:
***
İşsizlik Sigortası Fonu'nun kullanımında
değişiklik yapıldı. Her ne kadar sendikalardan bu yönde çok güçlü bir
talep olmadı ise de, işçiler yıllardır fonun gerçek amacına hizmet
etmesini, yani, doğrudan işsizlere ait olmasını istiyorlardı. Bunun için
de en azından fonun yönetiminde işsizlerin (veya işçilerin) bulunduğu
bir değişiklik yapılmasını istiyorlardı. Yönetimin işçilere
devredilmediği bir durumda da, yararlanma süresinin arttırılmasını (şu
anda en az 600 gün çalışmış sigortalılar 180 gün, 900 gün çalışmış
sigortalılar 240 gün, 1080 gün çalışmış sigortalılar 300 gün süre,
alınan yardım miktarının çoğaltılmasını ve kolaylaştırılmasını ve
yardımın kesilmesini de iş bulunma şartına bağlanmasını
istiyorlardı.
Halen sadece 170 bin kişinin (resmen işsiz sayısı
3 milyon) yararlandığı bir İşsizlik Sigortası Fonumuz var. Yeni yasa
ile, Hükümet, yukarıda belirtilen taleplerin hiçbirini yerine
getirmediği gibi, bugün itibariyle işsizlere ait olması gereken 46
milyar Türk Lirasını bulan (bugünkü kurla yaklaşık 29 milyar ABD doları)
bu paranın gelirlerinin yüzde 50'sine el koyabilecek ve 31 Aralık 2015'e
kadar yeni işçiler için işveren primi de fondan karşılanacak. Ayrıca,
fonda biriken bu paramızdan sendikaların karşı çıktığı Özel İstihdam
Bürolarının da yararlanmasının yolu açılmış oldu.
***
İkinci en önemli konu, belediye işçilerine
sürgün tehdidi içeren "ihtiyaç fazlası" olarak adlandırılan madde.
Gerekçesinde bile insanlık dışı bir anlam taşıyan "ihtiyaç fazlası"
kavramıyla tanımlanan bu madde, Belediye İş verilerine göre
yaklaşık olarak 55 bin kişiyi ilgilendiriyor. Bu maddeye göre, eğer bu
işçiler ihtiyaç fazlası olarak ilan edilirlerse, Milli Eğitim ve Emniyet
teşkilatlarının taşra örgütlerine yollanacaklar. Yeni atandıkları yerde
5 gün içinde işe başlamadıkları takdirde ise işten çıkartılacaklar. Buna
karşın, belediye de ihtiyaç fazlası ilan edip yolladığı işçinin yerine
yeni kadrolu işçi istihdam edemeyecek. Ama, hizmet alımı yolu serbest
olacak. Yani, bu maddenin günlük dile çevirdiğimizde gördüğümüz, mevcut
kadrolu işçilere sürgün, belediyelerde işe girme umudu olanlara da
sadece yarı kölelik koşulları içeren taşeron işçiliğinden ibaret.
***
Kabul edilen yasa ile kamuda da esnek istihdam getiriliyor. Kamu çalışanlarına kademe ilerlemesi için disiplin cezası almama şartı getiriliyor. Performans
uygulaması gündeme getiriliyor. 6 aya kadar başka yerlere gönderebilme durumu söz konusu oluyor. Bu maddede sayılan hükümlerin her biri, siyasi etkilerin alabildiğine pervasızca kullanıldığı bir iklimde yaşadığımızı düşünürsek, işçilerin güvencelerini ortadan kaldıran ve keyfiliğe kapıları sonuna kadar açan bir niteliktedir.
***
Son olarak, 3 Şubat 2011 tarihinde Ankara Ostim Organize Sanayi Bölgesinde meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 20 işçiden dolayı gündeme gelen ve denetimsiz işyerlerini
istisna olmaktan çıkartıp kural hâline dönüştürecek madde. Şimdiye kadar
işyeri denetimleri oturmuş, düzgün işleyen ancak yetersiz sayılarından
dolayı her yere yetişemeyen uzmanlardan oluşmuş iş müfettişleri
tarafından yapılıyordu. Bunun yerine, denetimlerin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanlığı'nın memurları tarafından yapılması öngörülüyor.
Mevcut denetim birimlerinin tasfiye edilmesi, işyerlerinin kontrol ve
denetimlerinin kadere bırakılmasına yol açacağı gibi, doğrudan
siyasilerin talepleri üzerine harekete geçmesi amaçlanan memurlar
yoluyla, bu denetimlerin siyasi bir baskı unsuru olarak kullanılmasına
da kapı açılmış olacaktır.
Diğer maddeler daha önemsiz olduğu
için değil, en çok bu maddelerin işçilerin hayatını etkileyeceğini
düşündüğümüz için bunlarla yetindik.
Yasanın geçmesinin işçi mücadelesini çok etkilemeyeceğini umut ediyoruz. İşçi sınıfı mücadelesi bir yasanın aleyhimize olması ile hayatı kararmayacak kadar güçlü geleneklere sahiptir. Geçici olarak sessizliğin sağlanması iktidarlara kalıcı bir rahatlık sağlamayacaktır. Sendikalar ve emek örgütleri, bu yasaya ve emek düşmanı AKP iktidarının uygulamalarına karşı en kısa zamanda kendilerine gelip gereken cevabı vereceklerdir umudunu taşımaya devam ediyoruz.