Bugün şanlı Irak direnişinin liderliğinin kimlerde olduğuna ilişkin kamuoyunda genel bir belirsizlik bulunuyor. Aslında ülkeyi tanıyanlar, Irak'ın siyasi ve sosyal yapısını bilenler açısından bir bilinmezlik sözkonusu değil. Emperyalistlerin yönlendirmesindeki burjuva medyanın Irak direnişinde yer alanları "sadece kana susamış kelle kesenler" olarak tanımlaması anlaşılabilir bir durumdur. Ancak, aynı şeyin ilerici güçler arasında da kafaları karıştırıyor olması hazindir. Ürdün'de yayınlanan ve baştan beri Irak direnişine destek veren El Mecd gazetesi, Baas Partisinin anlaşılabilir sebeplerle adı açıklanmayan önde gelen bir yetkilisi ile ve daha sonra Cumhuriyet Muhafızları komutanlarından orgeneral Ebu el Mutasım ile iki ayrı röportaj yaptı. Röportajlardan biri 11 Ekim 2004'te, diğeri ise 31 Ekim 2004'te yayınlandı. Bu söyleşilerin, Irak direnişi konusunda birinci elden taze bilgi sağlayarak emperyalizmin hizmetkârı yatık medyanın sansürünü kırmaya yardımcı olacağına inanıyoruz.
El Mecd: Parti'nin şu anda Irak'daki gerçek durumu hakkında bir fikir verebilir misiniz?
Partili Yoldaş: Her şeyden önce itiraf etmeliyiz ki, istila sonuçları ve etkileri dolayısıyla sadece Baasçılar üzerinde değil bütün Iraklılar ve bütün Araplar üzerinde boğucu bir hava yarattı. Düşmanın maddi ve askeri imkanları göz önüne alındığında ne dediğimiz anlaşılabilir. Bu durumun bizim açımızdan bir sürpriz olduğunu söylemiyorum. Gerçeği söylemek gerekirse bizim zaten saldırıdan önce ve saldırı boyunca nasıl hareket edeceğimize dair bir çok planımız vardı. Bu planlardan en önemlisi savaş alanına yoğunlaşarak başarılı olduğunu kanıtlayan ve tarihteki en hızlı direnişi yaratan halk direnişidir.
Bugün, burada ve Irak'ın her kasabasında partimizin örgütsel komutasını yeniden yapılandırmakta belirli bir yol kat ettiğimizi söylerken her hangi bir sırrı ifşa etmiyorum. Şunu açıkça belirtmeliyim ki bugün bütün Irak şehirlerinde parti, kahraman Irak direnişinde öncülük ve liderlik rolünü oynamakta, düşmanı ve onun yardakçılarını ve onların projelerini alt etmek için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.
Düşmanlar çok iyi biliyorlar ki Bağdat'taki ve Irak'ın diğer şehirlerindeki bir çok alan şu anda tamamıyla Iraklı direnişçilerin ve Baas'ın kontrolü altındadır. Mücahit Samarra şehrinde olanlar size bir önceki cümlede ne söylemek istediğimin çarpıcı bir kanıtıdır.
Evet, hükümetteyken bizimle birlikte olan bir çok parti üyemizi kaybettik. Bu iki şekilde gerçekleşti. Bunun birinci sebebi bizim iyi tanınan bazı yoldaşlarımızdan kendi can güvenliklerini korumaları için ön saflardan uzak durmalarını istememizdi. İkinci neden ise bize yeni katılan ve az bir tecrübeye sahip olan üyelerimizin bir çeşit çıkar sağlamak veya korunma umuduyla veya bu her iki sebebi gözeterek diğer siyasi hareketlere katılmasıydı.
Fakat değerli Arap kardeşlerim bunlara rağmen şunu kesin olarak belirtiyorum ki; partimiz iyi bir durumdadır ve bugün partimiz bir çok üyesi ile güncel tarihinin en onurlu ve en asil mücadelelerinden birisini yönetmektedir.
İşgalciler ve işbirlikçileri tarafından dayatılan "Baassızlaştırma Kanunu" ile nasıl mücadele ettiniz?
Şunu söylüyorum ki ve bu sözlerime tarih tanıklık edecektir; Irak toplumu şu anda işgalden hemen sonra "anti-Baas Kanununu" ortaya atanları toplumdan söküp atıyor ve Baas Partisi, şu anda düşmanın bütün saldırılarını kıracak kadar güçlü, disiplinli ve serttir.
Herkes şunu iyi bilmeli ki Baas'ın bugün Irak'taki durumu beklenmedik bir durum değildir. Aksine Baas Irak'ta kökleri derinlerde olan bir partidir. Gururla beyan ederiz ki Baas Irak halklarının bütün farklılıklarını birleştiren en köklü ve en temiz siyasi yapıdır.
Parti, felsefesi, duruşu, politikaları ve ilkeleriyle, her şeyden önce ve asıl olarak ulusunun ve ülkesinin çıkarları doğrultusunda hareket etmekte. Düşmanın yardakçılarının ilk olarak Irak'taki farklılıkları alevlendirmeye çalışmasının nedeni de budur.
Anti-Baas Kanununu hazırlayan ve çıkaranlar bugün bu kanunu geri almak zorunda kalıyor ve Baas'ın da işgalcilerin ve işbirlikçilerinin gözetimi altında yeni bir siyasi sürece çekilmesi için çağrı yapıyorlar. Biz burada şunu teyit ediyoruz ki Baasçılar ve kahraman direnişin kendisi işgali ve işbirlikçilerini kökünden söküp atacaktır. Ulusun ve halkın yardımıyla hayata geçirilecek olan tek gerçek çözüm de budur.
Bir kısım medya Irak'ın geleceği ile ilgili olarak Baas ile Amerikan Yönetimi arasındaki müzakerelerden dem vurdu. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Bu konuda medyanın ne dediği bizi çok da ilgilendirmiyor. Bu tür şeylerin, Amerikan yönetiminin seçim amaçları çerçevesinde yarattığı hüsnükuruntudan ibaret olduğunu düşünüyorum.
Bugün işgalciler ile bizim aramızda mevcut yegâne diyalog silahların ve direniş dilinin diyalogudur. Ülkemiz işgal altındayken Amerika ile müzakere yapılmayacaktır.
Şurası aşikâr ki; biz Parti Genel Sekreteri Yoldaş Saddam Hüseyin ve Parti liderliğinin tutsak düşmesinden önce onlardan bu yukarıdaki direktifleri aldık. Şimdiye kadar temelde bize bu stratejiyi değiştirtecek hiçbir itici güç olmadı.
Amerikan yönetimi tarafından Baas'ın duruşunu ve bu duruşun Araplar nezdinde algılanışını zayıflatmak için kullanılan ve CİA tarafından icat edilmiş sözde müzakerelerle ilgili söylentileri dikkate almamaları konusunda Arap kardeşlerimizi, Arap dünyası siyasi partilerini ve medyayı uyarmak istiyorum.
Bugün içlerinde Parti Genel Sekreteri Saddam Hüseyin'in de bulunduğu Irak Baas Partisi liderliğinin bir çok üyesi işgal zindanlarındadır. Bu, partinin görevini ve yapısını ne kadar etkiledi?
Parti liderliğini yürüten yoldaşımıza ve diğer yoldaşlarımıza olanlar bizim için sürpriz değildi. Biz zaten bu yolda hapse düşmeyi ya da şehit olmayı göze almıştık. Her şey planlıydı. Bu şartlar altında Irak'ın her bölgesindeki farklı yerel liderlikler bu savaşta kendilerine düşen rolü oynamaktadırlar ve şimdi önderliklerin her biri ta başından beridir planlanan şekilde aldıkları emirler doğrultusunda hareket etmektedirler.
Parti Irak'ın bir çok şehrinde olağanüstü toplantılar düzenledi. Günlük eylemleri sevk ve idare etmek üzere bu toplantılarda seçilen önderlikler görevlendirildi. Parti politikası ve stratejilerini belirleme yetkisi İzzet el Duri yoldaşın başkanlık ettiği parti önderliğine aittir.
Hiçbir şekilde birimizin bile savaşın niteliği ve sonuçları hakkında yanıltılmadığımızı özellikle belirtmek istiyorum. İşgalden bir buçuk yıl sonra bugün bütün dünya biliyor ki; asıl aldanan cani Amerikan yönetimi ve müttefikleri oldu.
Bazıları Irak Direnişine, direnişin stratejik ve taktik hedefleri belirleyen siyasi bir gündemden yoksun olduğu gerekçesiyle dudak bükmektedir. Bu konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Dünyadaki bütün dürüst insanlar; direnişi en iyi bildiğini varsaydığımız yakın çevrenin dahi, Irak Direnişini yanlış anladığını artık fark ediyorlar. Maalesef olaylara iyi niyetle yaklaşan insanlar direnişi Irak halkından bir grubun veya birbirinden bağımsız ve tutarsız bir grup haydutun işi gibi yansıtmaya çalışan düşman kampın propagandasını papağan gibi tekrarlamaya başladılar.
Bu sorunun cevabı için biz, Arap Sosyalist Baas Partisi'nin sık sık yayınladığı ve Irak'taki iç ve dış siyasi değişiklikleri değerlendiren bildirilerine başvurmalarını öneriyoruz. Eylül 2003'te basılan Baas ve Direniş Politika ve Stratejileri Programı, bu hiç de masum olmayan ve işgalcilerle işbirlikçilerine bahaneler sağlayarak Baas'a ve Direnişe zarar vermeyi amaç edinen bu türden soruların cevaplanması için iyi bir kaynak olabilir.
Allah'a şükürler olsun ki, Baas ve Direniş, işgalcilerle nasıl savaşılacağına ve Allah'ın izniyle Irak topraklarından nasıl kovulacağına dair açık bir taktik ve stratejik bakış açısına sahiptir. Bu bakış açısı, kaynağını, Baas'ın bakış açısından ve özgür bir Irak'ta siyasal yaşama ve ulusal çoğulculuğa ilişkin yaklaşımından almaktadır.
Irak direnişinden bir buçuk yıl sonra direnişe kimliğini veren bazı hareketler Irak dışındaki gözlemciler açısından hâlâ belirsizliklerini koruyorlar. Irak direnişinin bileşenleri hakkında bir fikir verebilir misiniz?
Irak Direnişi, Arap Baas Sosyalist Partisi'nin meşru çocuğudur ve bu kahraman direnişi oluşturan temel bileşenler: Baas militanları, Irak Ordusu'ndan Gruplar, Cumhuriyet Muhafızları, Güvenlik Örgütleri, Saddam Fedaileri ve Kudüs Ordusu'dur demek ne boş bir böbürlenmedir, ne de iddiadan ibarettir. Bu, gerçeğin ta kendisidir. Herkesin bildiği gibi bütün bu bileşenler tek bir önderliğe işaret etmektedir; o da Arap Baas Sosyalist Partisidir. Bunu halkımız da bilmektedir, halkımızın düşmanları da. Sahnenin bütününe el koymak gibi bir amacımız olmadığından Baas'tan yardım alarak direnişe dahil olanlar hakkında bir şeyler söylememize izin verin. Evet, bu büyük özgürlük kavgasında bizimle omuz omuza savaşan ulusal, islamcı ve ilerici güçler var. Biz bu gruplara bilgi, güvenlik, finansman, eğitim ve silah temin ediyoruz. Biz saldırının ilk gününden itibaren direniş alanına kitlesel ve cephesel katılım ağını genişletme amacıyla hareket ettik ve bu yönde hareket etmeye de hâlâ devam ediyoruz. Bugün Irak'ın bağımsızlığı ve özgürlüğü için kutsal bir kavga yürüten geniş bir ulusal ve birleşik cephe vardır.
İşgalci güçlere karşı yürütülen askeri eylemlerin sorumluluğunu niçin kamuoyu önünde üstlenmiyorsunuz?
Baştan beri, vereceğimiz bu tür politik bilgilerin düşmanın içimize sızma çabasına alet olacağını ve direnişe zarar vereceğini biliyorduk. Bundan dolayı bizim kesin kararımız bu tür medya oyunları ile zaman kaybetmemekti. Amacımız düşmanın pisliğini topraklarımızdan temizlemek saikiyle ona zarar vermek ve düşmana mümkün olan en büyük kayıpları yaşatmaktı. Geçen bu bir buçuk yıl kararımızın doğru olduğunu dosta düşmana göstermektedir. Bu, düşman kademelerinde daha fazla karışıklığa neden oldu ve bu yüzden düşman sahip olduğu güçlü istihbarat ağına rağmen gerekli bilgilere ulaşamadı.
Ve burada biz geniş ailemiz olan Arap dünyasını, işgalcilerin içinde bulundukları hasta anlayışın ve yanlış tahayyülün bir ürünü olan, düşmanın özellikle yeni adlandırmalar yaparak ve yeni terimleri kullanarak söylediği yalanlara ve yaydığı propagandaya hiç itibar etmemeleri gerektiği konusunda uyarıyoruz.
Bu, bütün Irak'ı saran kahraman direnişin vatansever, ulusal ve hümanist bir karaktere sahip bir Irak Direnişi olduğunu yüksek sesle söylememiz için bir fırsattır. Direnişi bir tarafa ya da diğer tarafa mal etmeye çalışmak Irak'a, Irak halkına ve Irak halkının kristal gibi berrak militan tarihine zarar vermek için yapılan bir plandır.
Mehdi Ordusu ile ilişkilerinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Onlar ile herhangi bir işbirliğiniz var mı?
Biz işgale ortak olanlarla işgale karşı savaşanlar arasında bir ayrım yapıyoruz. Herkes Mehdi Ordusunun büyük bir bölümünün vatansever oldukları için işgale karşı mücadele ettiklerini bilmektedir.
Düşmanın oluşturduğumuz geniş cephe hakkında istihbarat faaliyetlerini önlemek için Irak'taki ulusal ve İslami hareketlerin bütün bileşenleri ile olan ilişkilerimizin niteliğini açıklamıyoruz.
Direnişin neden "Sünni Üçgeni" ile ilişkilendirildiği hakkında neler düşünüyorsunuz?
Sünni Üçgeni, işgale karşı birbirine sıkı bir şekilde kenetlenmiş Irak halkının çocukları arasına nifak tohumları ekmek için işgalciler ve işbirlikçileri tarafından icat edilmiş bir terimdir. Bu şehirlerde neler olduğu medya tarafından yansıtıldığı için Felluce, Ramadi, Samara ve adı geçen diğer şehirler öne çıktı. Gerçekte, doğudan batıya, en kuzeyde bulunan Zaho'dan en güneyde bulunan Fao'ya kadar, direniş Irak'ın her yerindedir.
Direniş Basra'dadır, Nasıriye'dedir, Amara'da, Divaniye'dedir, Hille'de, Necef'te, Bakuba'dadır, Musul'dadır, Kerkük'tedir, Tikrit'te, Kerbela'da, Samavadadır, Erbil'de, Süleymaniye'dedir. Tıpkı Bağdat'ta ve El Anbar'da olduğu gibi.
Parti Necef'deki Şii örgütlerine karşı olumsuz bir tavır takındı. Bu yaklaşımınızın gerekçesi nedir?
Partinin bu tür örgütlere karşı sergilediği tavır onların Şii olup olmamaları ile ilgili değil, onların mezhepçiliği vatanın kurtuluşunun önüne çıkarmalarından kaynaklanmaktadır. Onlar, düşman direnişçiler tarafından her tuzağa düşürüldüğünde düşmanın bu tuzaktan kaçmasını kolaylaştırdılar.
Tamamı değil ama bu örgütlerin birkaçı düşmanın halkımıza karşı işlediği suçların üstünü örtmüştür. Baas bulundukları konum ve statüleri ne olursa olsun, düşmanla işbirliği yapanları teşhir etmekte tereddüt etmeyecektir.
Vatansever bir bakış açısı ile teyit ettiğimiz bilgiler doğrultusunda diyebiliriz ki bu bilinmeyen, karanlık örgütler Irak'ı bölmeyi ve Irak halkı arasında iç çekişmeyi körüklemeyi amaçlayan, dış çevrelerin dayattığı gündemleri uygulamaya çalışmaktadırlar.
Ülkemizin ve topraklarımızın mücadele saflarına geri dönmek için vaktin geldiği düşüncesinde olanlara yönelik bizim tavrımız gayet açıktır. Bunu herkes böyle bilsin.
11 Ekim 2004