Amerikan dış politikasının son elli yılda
dünya halklarına yaptıklarını şöyle kısaca bir hatırlamak bile, karşımızda nasıl
bir terörist devlet olduğunu göstermeye yeter. Üstelik Türkiye'de yaşayan bizler
açısından bu dış politika ülkemizin hayatını, kendi kaderimizi ve yalnızca bir
dönemi değil birbiri ardı sıra Türkiye'de yetişen kuşakları etkileyen bir öneme
sahiptir. Çünkü, ABD, Ortadoğu politikaları çerçevesinde, ısrarla halktan,
emekten yana, sosyalist, demokratik iktidarları yok etmeyi, bunların yerine
ırkçı, şeriatçı, baskıcı, otoriter yönetimlerin kurulmasını tercih etmiştir.
50 yıldan beri Suudi
Arabistan şeriatçı rejiminin silahlandırılması, İran'da Şah dönemindeki gizli
polisin eğitilmesi, Türkiye'nin silahlandırılması ve sivil/askeri uzmanların
eğitilmesi gibi sayılabilecek onlarca SUÇ sayılabilir ABD açısından. Üstelik,
sadece kendisinin doğrudan müdahale ederek veya bizzat uygulayarak yaptıkları
dışında, örtülü şekilde, bazen İsrail gibi terörist devletleri her açıdan
destekleyerek de pek çok SUÇ'a ortak
olmuştur.
Elbette, halklar ve dünya işçi
sınıfı, bu nefreti kollektif hafızasında muhafaza etmektedir. Bu nefretin hangi
şekillerde açığa çıkabileceği de ne yazık ki yalnızca komünistlerin
belirleyebileceği bir olgu değildir. Bu nefret, bazen halklar, dinler veya etnik
yapılar arasındaki düşmanlıktan beslenen anti-komünist gruplar tarafından
kullanılmaktadır. Komünistlerin yapması gereken, sonuç olarak emperyalist
kapitalizmin ihtiyaçları doğrultusunda ve emperyalist kapitalizmin ömrünün
uzaması için uygulanan bu türden terör yöntemlerine verilecek cevabın, masum,
sıradan halka değil de, bataklığı kurutmak için doğrudan kapitalizmin kendisine
yöneltilmesini sağlamak olmalıdır.
Bu yolda
atılacak adımlar ise, kimilerine sıradan ve yaratıcılıktan yoksun gelse dahi
bilinmektedir: Örgütlülüğü güçlendirmek, sınıf ve kitle sendikacılığını
geliştirmek, toplumun tüm kesimleriyle kopmaz bağlar kurmak ve hepsinden
önemlisi hangi mücadele içinde olunursa olunsun, öncelikle inatçı ve istikrarlı
olunacak. Çözümün basit formülü budur
işte.
Şimdi, eğer, bugün bir marifetmişçesine
savaş çığırtkanlığı yapanlara karşı kullanmak gerekirse diye, AMERİKA BİRLEŞİK
DEVLETLERİ ile bu ülkeyi kayıtsız şartsız destekleyen EMPERYALİST DEVLETLERİN
İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, Arabıyla, Kürdüyle, Türküyle, Acemiyle,
Afganlısıyla, Hintlisiyle tüm DOĞU ve ORTADOĞU HALKLARINA çektirdikleri ACILARIN
ve işledikleri SUÇLARIN kısa bir listesi. [Aşağıdaki kronolojik bilgileri ZNet
editörlerinden Michael Albert'in Stephen R. Shalom ile hazırladığı bir
derlemeden aldık]
1949CİA,
Suriye'nin seçilmiş hükümetini deviren askeri darbeyi destekledi.
1953 CİA,
İran'da demokratik yollarla seçilmiş Musaddık yönetiminin devrilmesine yardımcı
oldu. Musaddık, İngiliz petrol şirketlerinin elindeki tesisleri kamulaştırmıştı.
Musaddık devrildikten sonra, İran'da 25 yıl süren ve İran halkının binlerce
insanının ölümüne neden olan Şah Muhammed Rıza Pehlevi diktatörlüğüne yol
açılmış oldu.
1956Mısır sosyalist ülkelerden de silah
almaya başlayınca, ABD, Asvan barajı için Mısır'a taahhüt ettiği mali yardımı
kesti.
1956İsrail, İngiltere ve Fransa Mısır'ı
işgal etti. ABD işgali desteklemedi, ama NATO üyesi ülkelerin işgale katılması,
bölgedeki Amerikan düşmanlığını körükledi.
1958Amerikan
birlikleri, 'istikrarı' korumak amacıyla Lübnan'a girdi.
1960'lar: ABD,
Iraklı lider Abdül Kerim Kasımlo'ya karşı başarısız bir suikast girişiminde
bulundu.
1963Amerika,
Irak Baas partisine öldürülecek komünistlerin listesini verdi. 70'li yıllarda
Saddam Hüseyin'in başkan olacağı Baas partisi, listede yer alan komünistlerin
tümünü katletti.
1967 ABD,
Birleşmiş Milletler 244 nolu Güvenlik Konseyi kararının uygulanmasına yönelik
bütün çabaları bloke etti. 244 nolu karar, 1967 Arap-İsrail savaşından sonra
İsrail'in işgal ettiği topraklardan geri çekilmesine yönelikti.
1970Ürdün ve
FKÖ arasında iç savaş. Suriye'nin FKÖ'yü desteklemesi durumunda, İsrail ve ABD
Ürdün'e destek olmak üzere müdahale etmeye hazırlanıyordu.
1972ABD, Enver
Sedat'ın İsrail ile Mısır arasında bir barış anlaşması imzalanması yönündeki
gayretlerini engelledi.
1973ABD'nin İsrail'e verdiği askeri yardım,
Suriye ve Mısır'la yapılan savaşın kaderini değiştirdi.
1973-75ABD, Irak'taki Kürt ayaklanmasını
önce destekledi. İran, 1975'te Irak'la anlaşmaya varıp sınırları kapatınca,
Irak, Kürtlere karşı katliama girişti. Amerika, katliamdan kaçan Kürtleri
mülteci olarak kabul etmedi. Kissinger'in çok sonraları yaptığı açıklamaya göre,
'örtülü eylemler misyonerlik faaliyeti ile karıştırılmamalıdır'.
1978-79İran
halkı Şah'a karşı kitlesel gösterilere başladı. ABD, Şah'ı 'kayıtsız, şartsız'
desteklediğini beyan etti ve Şah'a kuvvet kullanması tavsiyesinde bulundu. ABD,
son dakikaya kadar bir askeri darbe düzenleyip Şah'ın iktidarını kurtarmaya
çalıştı, ancak bir işe yaramadı.
1979-88ABD,
Afganistan'da kurulan sosyalist hükümete karşı tepki gösterdi ve daha Sovyetler
müdahale etmeden altı ay öncesinden başlayarak şeriatçı Afgan mücahitlerine
gizlice yardım göndermeye başladı. 10 yıl içinde, ABD'nin gerici Afgan
teröristlerine yaptığı silah ve eğitim yardımlarının parasal tutarı 3 milyar
doları aştı.
[Bu arada, yeri
gelmişken ülkemizde bile kimi 'sol' unsurlarca unutturulmaya çalışan gerçekleri
tekrar anımsamakta yarar var. Hem Türkiye'deki hem de dünyadaki tüm Troçkist ve
Maocu gruplar, Afganistan'daki sosyalist devrime karşı ABD'nin organize ettiği
bu karşı devrimci şeriatçıları 'özgürlük savaşçıları' olarak selamlıyorlardı.
Sebebi de tahmin edebiliceğiniz gibi çok açık. Birinciler, 'Stalinizmin bügünkü
temsilcisi bürokratik kapitalizme veya yozlaşmış işçi devletine karşı'
'demokratik güçlerin' verdiği mücadeleye destek olmaktaydılar. İkinciler ise
'ABD'den daha sinsi bir tehlike olan sosyal-emperyalistlere karşı demokratik
güçlerin verdiği halk savaşına' mutlaka arka çıkmalıydılar. Ne Troçkistler ne de
Maocular hâlâ herhangi bir düzeyde özeleştiri vermediler. Bilinsin.]
1980-88İran-Irak savaşı. Irak, İran'ı işgal
ettiğinde, ABD, işgali kınayan bütün Güvenlik Konseyi karar ve eylemlerine
muhalefet etti. Bu işgal süresince, ABD Irak'ı terörü destekleyen ülkeler
listesinden çıkardı ve Amerikan menşeli silahların Irak'a satışına izin verdi.
Yine, aynı savaş esnasında, ABD, bu kez İsrail'in İran'a silah satmasına izin
verdi. Dikkat edin, sözkonusu ülkelerin biri islamı, diğeri ise museviliği
referans olarak alıyor ve asla herhangi bir diyalog geliştirmez gibi görünüyor.
1985 yılına gelindiğinde, ABD İran'a bu kez doğrudan (tabii ki gizlice;
kamuoyuna açıklanmadan) silah satmaya başlıyor. Bu silah satışı, daha sonraları
siyasi tarihe 'İran-Kontra skandalı' olarak geçecekti. Amerika, İran'a sattığı
silahların ve ABD içinde sattırdığı uyuşturucuların parası ile Nikaragua'da
sosyalist Sandinista'lara karşı savaşan kontr-gerillaların silah ve eğitim
giderlerini finanse etti. Aynı dönemde, ABD Irak'a istihbarat yardımında
bulundu. Irak, 1984'te kimyasal silah kullandı. ABD, Irak'la diplomatik ilişki
kurdu. 1987 yılında, ABD deniz filosunu Irak'a destek olmak amacıyla Basra
Körfezi'ne gönderdi, gemilerden birinden açılan ateş sonucu sivil bir İran uçağı
düşürüldü ve 290 kişi öldürüldü.
1981 ve 86ABD,
Libya açıklarında, tek amacı Kaddafi'yi provoke etmek olan askeri manevralar
yaptı. 1981 yılında, bir Libya uçağının füzelerinden birini ateşlemesinin
ardından derhal misilleme olarak iki Libya uçağı düşürüldü. 1986 yılında,
Libya'nın herhangi bir hedefe yönelmeyen füze ateşinin ardından, ABD Libya sahil
güvenlik botlarına ve kıyıdaki tesislerine hava saldırısında bulundu ve 72
insanı öldürdü. Berlin'de bir gece kulübünde patlayan bomba iki kişinin ölümüne
neden oldu. ABD, bombalama emrini Kaddafi'nin verdiğini iddia etti ve Libya'ya
saldırdı. Yoğun hava saldırısı sonucunda yüzlerce sivil insan öldürüldü. Ölenler
arasında Kaddafi'nin evlat edindiği çocuklarından biri de vardı.
1982ABD,
İsrail'in Lübnan'ı işgaline yeşil ışık yaktı. İsrail, Lübnan'da 10.000'den fazla
insan öldürdü. ABD, İsrail'in Amerikan menşeli silahları savunma amacı dışında
kullanması nedeniyle silahların kullanımını engellemeyeceğini bildirdi.
1983Amerikan
müfrezeleri çokuluslu barış gücünün üyelerinden biri olarak Lübnan'a girdi. İç
savaşa müdahalelerde bulundu. Sahile yerleştirilen Amerikan barakalarına yapılan
bir intihar saldırısından sonra Amerikan birlikleri geri çekildi.
1984Afganistan'da, ABD'-nin desteklediği
şeriatçı teröristler sivil uçaklara ateş açtılar.
1988Saddam
Hüseyin, Halepçe'ye kimyasal bomba saldırısında bulundu ve yüzlerce Iraklı
Kürdün ölümüne sebep oldu. ABD, her ne kadar tezat gibi görünse de, bu olaydan
sonra Irak'la mevcut ekonomik ilişkilerini arttırıp geliştirmeye karar verdi.
1990-91ABD'nin
dolaylı olarak ses çıkarmayacağını ima etmesi üzerine, Irak, Kuveyt'i işgal
etti. Ancak, Kuveyt'in işgali üzerine derhal Irak'la ilişkileri kopardı ve
uluslararası bir koalisyon oluşturma çabasına girişti. İşgal devam ederken,
Irak'ın sorunun diplomatik yollardan çözümü için yaptığı bütün hamleler
reddedildi. Örneğin Irak, Kuveyt ile Filistin sorununu bir arada ele almak için
öneriler getirdi ama tümü de ABD tarafından geri püskürtüldü. Tabii ki bu yıllar
sosyalist sistemin henüz yeni yıkıldığı ve dünya komünistleri arasında bir kısım
kendini bilmez tarafından militarizmsiz emperyalizm olur mu olmaz mı
tartışmalarının da yapıldığı yıllardı. Ve, zaten iğreti yapışmış yaldızlar çok
çabuk sıyrıldı. Irak'a karşı aslolarak ABD'nin öncülüğünde uluslararası
koalisyonun katıldığı bir savaş başlatıldı. Bütün sivil altyapı hedefe kondu.
Irak bir yandan yok edilmeye çalışılırken, diğer yandan güneydeki Şiilerin ve
kuzeydeki Kürtlerin ayaklanmasına ABD tarafından 'istikrarı bozar' gerekçesiyle
karşı çıkıldı. Kürtlerin ele geçirilen Irak silahlarına el koymasına da karşı
çıktı; ama aynı zamanda Irak'ın Kürtlere ve Şiilere karşı helikopter uçuşları
yapması da engellenmedi.
1991Irak'a
karşı ekonomik yaptırımlar uygulanmaya başlandı. Yaptırımları delmeye yönelik
her hareket ABD ile İngiltere tarafından engellendi. İlaç ambargosunu da içeren
bu yaptırımlar sonucunda onbinlerce insan öldü. BM Güvenlik Konseyi, Saddam
Hüseyin'in kitle imha silahları geliştirme programlarına son vermesi şartıyla
yaptırımların kalkabileceğini söylemesine rağmen, ABD, yaptırımların Saddam
Hüseyin iktidarda kaldığı müddetçe devam edeceğinin herkes tarafından bilinmesi
gerektiğini emretti.
1993ABD,
Irak'a füze saldırısı başlattı. Gerekçesi meşru müdafaa. Niye mi meşru müdafaa?
Çünkü, CİA'nın iddiasına göre, Irak gizli servisi, füze saldırısından hem de iki
ay önce, şimdiki başkanın babası George Bush'a suikast girişiminde bulunmuş. Kim
bulunmuş, nerede, ne zaman, nasıl soruları her zamanki gibi havada kalmaya
mahkumdu elbette.
1998ABD ile
İngiltere, Irak'ın kimyasal silah ürettiğini iddia ettikleri tesislere saldırı
düzenlediler.
1998Tanzanya ve Kenya'daki Amerikan
büyükelçiliklerine saldırının arkasında olduğu gerekçesiyle, misillemede
bulunmak amacıyla Sudan'a saldırı düzenledi. Kimyasal ve biyolojik silah üretim
fabrikası olduğunu iddia ettikleri 2 tesis bombalandı ve yerle bir edildi. Daha
sonra, fabrikalardan birinin oyuncak fabrikası, diğerinin ise, Sudan'ın ilaç
ihtiyacının yarısını temin etme kapasitesinde bir ilaç fabrikası olduğu
anlaşıldı. Bu terörist saldırısında 300'e yakın insan öldürüldü. Amerika, daha
sonra tesislerin kimyasal silah ürettikleri konusunda herhangi bir kanıt
olmadığını açıkladı.
2001ZULÜM BİTMEDİ; EMPERYALİZMİN TERÖRİST
SALDIRILARI SÜRÜYOR...
Verdiğimiz
listenin kısa ve eksiklerle dolu olduğunun farkındayız. Üstelik de bu liste,
yalnızca Doğu ve Ortadoğu halklarına ilişkin bilgileri içeriyor. Amerika'nın
dünyanın her tarafında işlediği insanlık suçlarını saymaya kalksak herhalde
ansiklopediler dolusu yazmamız gerekir. Ama, gözü kapitalizmin ışıltısıyla
dönmemiş tüm namuslu siyasetçi ve bilim insanının belirttiği gibi, bu suçların
sadece biri bile ABD'nin insanlığa karşı suç işlediği gerekçesiyle sanık
sandalyesine oturtulmasına ve mahkum edilmesine yeter.
Büyük
insanlığımızın çok uzak olmayan bir gelecekte bu mahkumiyeti gerçekleştireceği
umudunu diri tutuyoruz.