Kapitalizmin doğuşu ve burjuva sınıfının ortaya çıkışı, dünyada
kültürel değişimlerin de başlangıcı oldu. İnsanlık, aydınlanma döneminin ışıklı
parıltısını hümanist bir bakış açısıyla algılamaya çalışırken kendilerini
ileriki yüzyıllarda nelerin beklediğini göremedi. Çünkü aydınlanma dönemi
burjuva sınıfını doğurdu. Burjuvazi ise üretim araçlarını asillerin elinden
alırken çıkarları için neyin daha doğru olduğunu biliyordu. Üretim araçlarını
kendi sınıf çıkarları için kullanırken sanayinin hızla gelişimi ve buna bağlı
olarak yeni bir sınıfın ortaya çıkışı bu döneme rastlar.
İşçi sınıfının oluşması ile karşılarında düşman olarak
görecekleri bir sınıfın ortaya çıkması burjuvazinin hem işine geldi hem de
gelmedi. İşine çok geldi çünkü üretim araçlarını kullanacak ve kendilerine bol
kazanç getirerek çalışacak birileri gerekiyordu. Fakat işçilerin zamanla bir
sınıf olduklarının bilincine varmaları ile kendileri karşısında bir güç
oluşturmaya başlaması ve bu güçle birlikte haklarını elde etmek için de
hareketlenmeye başlamaları pek işlerine gelmedi.
Zaten 17. y.y.'dan bu yana kendi sınıflarının kültürünü bu
sınıfın dışındaki bütün insanlara onları medenileştirmek' ve
kültürlüleştirmek' adına dünya çapında bir pazar oluşturarak yaymaya
çalıştılar. Burjuvazi, kapitalizme dayalı ekonomik varlığını sürdürebilmek
amacıyla yozlaşmış bir kültür oluşturmuş, bu kültürün içerisinde sisteminin
devamını sağlayacak insanlar yetiştirmiş, geri kalanları da uyuşturarak etkisiz
kalmalarını sağlamıştır. Halkın üzerinde uyuşturucu etkiler yapan araçları
kullanmasını iyi bilmiştir. (Örn. medya, din, futbol vs.)
Bu kültür, halkın doğal tarihsel gelişimi içerisinde edindiği,
kendiliğinden oluşan kültür değildi. Çünkü bu kültürün içerisinde para ve maddi
çıkarlar için komşusunu gammazlamak, kardeşini sırtından vurmak ve vatan, din ve
hatta futbol için insan öldürmek var. Burjuvazi tarafından yaratılan ve insanlar
arasında ayrım yaratma amacını güden bu kavramlar yüzünden insanlar yüzyılımıza
birer katil olarak girmişlerdir. Bu kültürün içerisinde elektrikli sandalyede
insanların canını almak da vardı, silah satışını arttırmak için ırk ayrımını
körükleyerek, suni sorunlar yaratarak insanların savaşmasına neden olmak da
vardı, fabrikalarda çalışan işçilerin sırtından yüksek miktarlarda kâr sağlamak
da vardı.
Bu kültürün taşıyıcısı olmaları için ise her zaman gençlik
hedef olarak seçilmiştir.
Çünkü gençlik, toplumun en dinamik kesimidir ve bir şeylerin
farkına varmadan "dizginlenmesi" gerekir.
Çünkü gençlik, sorunları en çabuk algılayan ve çözüm
üretebilmek için en çabuk davranan kesimdir.
Çünkü gençlik, fabrikalarda çalışarak diğer işçi abi ve
ablalarıyla biraraya gelecek ve zaten özünde taşıdığı aydınlık bilincini
dillendirip bunu bilmeyenlere de aktaracaktı.
Çünkü gençlik, üniversitelerde okuyarak emekçi nedir, kim
çalışır, kim çalışmadan köşeyi döner, en kısa sürede nasıl zengin olunur... gibi
soruların cevabını verecek ve annesiyle babasının nasıl olur da yıllardır
çalıştıkları halde kendilerine oturacakları bir ev alamadıkları gibi kendisine
de neden para gönderemediklerinin de sebeplerini öğrenip harekete geçecekti.
Çünkü gençlik, artan işsizlik dolayısıyla -hele bir de
gecekonduda yaşıyorsa- kahveleri doldurup bir araya geldiğinde işsizliğe bir
çözüm bulmaya çalışacaktı.
Bütün bunlar burjuvazinin rahatını kaçıracak olaylardır. Bunun
için de önce medyayı tekeli altına aldı ve sonra da medya yoluyla ürettiği
naylon değerlerle bu kültürü empoze etmeye çalıştı. Bu kültür insanların parayla
herşeyi satın alabileceklerini öğretti. Mutluluğun ve aşkın boş şeyler olduğunu,
gerçekçilik adı altında insanların duyguları yerine çıplak mantıklarını
kullanmalarını öğretti.
Hamburgeri kültürlerinin göbeğine oturtarak marka merakını
körükledi; hedefleri yine gençlikti. Bu yolla hem iyi satış yapabilecekler hem
de sorunlara duyarsız hamburgerci, markacı bir gençlik yaratacaktı.
68 gençliğinin ve 70'li yıllarda da ilerici gençliğin yarattığı
hareketleri ve değerleri belleğimizden silmeye çalıştılar sürekli; nedeni de
onların "tehlikeli" gençler olmasıydı. Tehlikeliydiler, çünkü onlar bireysel
yaşamlarından uzak, bencil olmayan, toplumun sorunlarına duyarlı, toplumun
toptan kurtuluşu için çözümler üretmeye çalışan gençlerdi. Burjuvazi onları
engellemek için çalıştı hep ve yeni dünya düzeni, global değerler, birey olma
gibi kavramlar üreterek, gençliği toplumsal değerlerin out' ve kendi
yarattıkları değerlerin ise in' olduğuna inandırmaya çalıştı. Tarihin çöplüğüne
kendi ellerimizle göndermeliydik dinozorları, fosilleri. Fosilleşmiş değerler
olarak sundular insanlığın değerlerini. Kendi değerlerinin yok edicisi'
yaptılar gençleri.
12 Eylül darbesiyle birlikte daha büyük bir bellek yitimi oldu
insanlarda. İnsanlar senelerce kendine gelemedi, gençlik bu yüzden yıllarca
burjuva kültürünün bombardımanı altında kaldı. 80 darbesini yaşayan emekçi
kesimin anne ve babaları dahi bu kamburu sırtlarından atamadan, bu kültürle
yetişmesine göz yumdular oğullarının ve kızlarının.
Ailede herhangi bir bilinç verilmezken gençliğe, eğitim
kurumlarında daha da içler acısı bir tablo sergilenegeldi.
Halen bugün tüm geriliğiyle devam eden eğitim sistemi
burjuvazinin en gerici döneminde kendi demokrasilerinin bile gerisinde
kaldı.
İşçi gençliğin sendikalarda örgütlenerek haklarını aramalarına
ise hiç izin verilmiyor. Ya işten atmakla tehdit ediyorlar genç işçileri ya da
eğer sözleşmeleri yoksa doğrudan kapının önüne koyuyorlar. Gençliğin daha
yığınsal bir şekilde örgütlü olduğu dönemlerdeki toplu sözleşmelerle şimdikiler
arasında elde edilen haklar açısından dağlar kadar farklar var.
Sundukları değerlerin eskimesi karşısında yeni değerler
yaratamadıkları takdirde de, ya uyuşturucu yöntemlere başvuruyorlar veya
darbeler yaparak işlerini kolaylaştırıyorlar. Bazen kendi sınıfsal çıkarları
tehlikeye düşse de kâr hırsı yüzünden bunun farkına bile varamıyorlar. Nihayet
Refah Partisi ve şeriat tehlikesi kendilerinin yarattığı bir canavar' oldu.
Bugün gençliğin toplumsal gerçekliğin yeniden farkına varması
için çok büyük bir umut var.
Gençlik, toplumun ve toplumun içerisinde kendi sorunlarına
çözüm bulabilmek için bütün kesimlerini biraraya getirecek, işçi, işsiz ve
öğrencileri tekrar kavuşturacak bir yapılanmaya gitmeli ve Yolumuz işçi
sınıfının savaş yoludur" şiarıyla etkili politikalar üreterek tüm toplumu
harekete geçirmelidir.
Unutulmaması gereken bir şey vardır ki o da burjuvazinin
tarihin çöplüğüne atmaya çalıştığı değerlere sahip çıkan bir gençliğin
olduğudur.