23
işçinin öldüğü Davutpaşa katliamı da bir süre sonra
unutulacak. Havai fişek atölyelerinde ölenler öldükleriyle
kalacak. Sevenleri tarifsiz acılarla yaşayacak. Ölenler "iş
kazası" istatistiklerinde birer rakam olarak yer alacak. Katliamın
siyasi sorumluları yine cezasız kalacak. Hep böyle oldu. Böyle
olmasaydı iş cinayetlerinde, iş katliamlarında ölenlerin, ömür
boyu sakat kalanların sayısı 200 bini aşmazdı. Üstelik bunlar
sadece kayda geçenler. Örtbas edilen meçhul işçi kurbanlar
hariç.
Ülkemiz
tarihini bir de iş cinayetleri sonucu ölen ve sakat kalan işçiler
açısından okuyalım. Her yıl yaklaşık 1000 yurttaşını
tersanelerde, kömür ocaklarında, inşaatlarda, tezgâh başlarında
piyasaya kurban veren, her yıl 2500 yurttaşını ömür boyu sakat
bırakan ölü işçiler cumhuriyetinin tarihi. İşçi sigortaları
(sosyal sigortalar) uygulamasının başladığı 1946'dan bu yana,
60 yıl içinde 54.800 işçi iş cinayetlerine (mevzuat "iş
kazası" diyor) kurban giderken, 145 bin işçi bir daha
çalışamayacak derecede sakat kaldı (mevzuat "daimi iş
göremezlik" diyor).
Ne
kaza, ne kader; cinayet!
Cinayetleri
önlemekle yükümlü olanlar "herkes suçlu", "vatandaş ihbar
etmezse nereden bilelim" diye saçmaladıkça ölü işçiler
cumhuriyeti daha da büyüyecek. Adını doğru koyalım; iş
cinayetleri teknik değil, siyasi ve iktisadi bir sorundur. Devlet
yıllar yılı piyasayı denetlemediği için, başı boş bıraktığı
için on binlerce işçi cinayete kurban gitti. "Sermayeyi
ürkütmeyelim, maliyetleri fazla artırmayalım" zihniyeti
yüzünden bunca işçi ölüsü. "Esnekleşelim, rekabet gücümüz
artsın" zihniyeti, kuralsız ve güvencesiz çalışma düzeni
yüzünden bunca işçi ölüsü.
Ne kader,
ne kaza düpedüz cinayetle yüz yüzeyiz, geliyorum diyen cinayetle!
Kâr güdüsünün, kapitalist piyasanın yarattığı cinayetle yüz
yüzeyiz. Kapitalist piyasanın insan yaşamını hiçleştiren, onu
alınır satılır ve gözden çıkarılabilir hale getiren
işleyişine iki yolla karşı konabilir.
Birincisi
devletin denetim ve yaptırımı, ikincisi işçilerin kendi örgütlü
güçlerinin, sendikaların denetim ve yaptırımı. Bu iki yolun
etkin biçimde kullanımıyla iş cinayetleri önemli ölçüde
azaltabilir. Uluslararası Çalışma Örgütü verilerine göre
ölümle sonuçlanan iş kazası oranları bazı ülkelerde önemli
ölçüde geriletildi. Türkiye'de "ölümle sonuçlanan iş
kazası" oranları "100 binde 20" iken bu oran Norveç, İsveç,
İsviçre ve Danimarka gibi ülkelerde "100 binde 2" oranının
altına geriledi.
"Açın
piyasanın önünü"
Ülkemizde
işçiyi koruyucu sağlık ve güvenlik mevzuatı kağıt üzerinde
oldukça gelişkin ancak denetim ve yaptırım yok mertebesinde. İş
Yasasına göre işyerlerinde sağlık ve güvenlik kurallarına
uyulmasını denetleme görevi Çalışma Bakanlığı'na ait.
Ancak denetlenecek 750.000 işyeri varken bakanlığının teftiş
örgütünde çalışanların sayısı (büro çalışanları) dahil
610 civarında. Piyasayı denetlemeye yönelik bir siyasi irade yok.
Oysa
"ihbar edin, kaçak işyerlerini biz nereden bilelim"
diyebilenler sıra sendikal faaliyetleri, siyasal faaliyetleri
izlemeye gelince her şeyi biliyor. Vatandaşı kolayca fişleyenler
sıra piyasayı denetlemeye gelince sırra kadem basıyor. Kayıtsız
işyerlerini ihbar eden, Tuzla tersanelerindeki cinayetleri gündeme
taşıyan sendikacıları izleyip, aylarca hapseden devlet, sıra
işyerlerini birer işçi mezbahasına çeviren hür teşebbüse
gelince "nereden bilelim" diyebiliyor. İşte Davutpaşa
katliamının sorumlusu bu siyasi zihniyettir.
İş
cinayetlerinin giderek artmasının nedeni denetim yanında yaptırım
yetersizliğidir. İş Yasasına göre sağlık ve güvenlik
kurallarını ihlal eden işverenlere, yani cinayete davetiye
çıkaranlara sadece para cezası verilir. İşyerini bildirmeyen, iş
sağlığı ve güvenliği yönetmeliklerine aykırı davranan
patrona 88 lira, kurallara uymadığı için kapatılan bir işyerini
yeniden açan yani cinayet işlemeye hazırlanan patrona ise 904 lira
"ağır" para cezası verilir. "Çağdaş" ve esnek İş
Yasası bu cinayet teşebbüsleri için asla hapis cezası öngörmez.
Zira teşebbüs hürriyetini hapisle cezalandırmak hür ve serbest
piyasa nizamıyla bağdaşmaz!
İş
Yasası, iş cinayeti teşebbüslerini para cezası ile
geçiştirirken, hele işçiler sağlıksız ve güvenliksiz
koşulları protesto için topluca işi bıraksın, hele işçiler iş
cinayetlerini protesto için greve çıksın. Vay o işçilerin ve
sendikacıların haline! İki yıla kadar hapsi boylayabilirler...
Açılırken
piyasanın önü, büyürken ölü işçiler cumhuriyeti gökyüzünde
işçi ölülerinden havai fişekleri görüyor musunuz?
Aziz Çelik
izcelik@birgün.net
7 Şubat
2008