SAPLA SAMAN
Umur Talu - Sabah, 1.09.2004
Başı kesilen, kafasına silah dayanıp katledilen insanlar. Kendi
ülkemizden de, kendi mesleğimizden de insanlar.
Bu vahşete her türlü öfkeyi duyabilir, her tepkiyi gösterebilir, ne
"direniş"le, ne
"din"le ilgisi olduğunu söyleyebilirsiniz. Gözü dönmüşlük, insanlığın
tükendiği yer diye niteleyebilirsiniz. Direnişin ötesine geçen
taleplerin, tehditlerin, şantajların kör terörizm olduğunu,
"insanlık dışı yaratıklar"ın, kutsal, insani olan her şeyi
katlettiğini bas bas bağırabilirsiniz. İçimden gelerek,
öfkelenerek, tiksinerek, sesimin çıktığı kadar öyle yapıyorum.
***
İstila ve işgal; milli, dini, insani gerekçelerle direnenlerin arasında,
sapla samanı böyle karıştırır. Meşru, haklı gerekçeler de
gölgelenir. Hepsi, hepsi kabul.
Ama bir tarz var ki, bize vahşi katilleri göstererek, medeniyetin zulmünü,
işgalin haksızlığını, üniformalı katliamların vahşetini
adeta aklıyor.
"Bak" diyor,
"Bunları mı direnişçi diye savunuyorsun?" Ve el ve dil
çabukluğuyla, "direniş" fikrinin ve eyleminin kendisini çamura
buluyor.
" Bak" diyor,
"Bunlar dinci fanatik katiller."
Ve el ve dil çabukluğuyla, millet, toprak, din, bağımsızlık gibi, paylaş
paylaşma, insanların su-hava gibi doğallıklarını, tarihi
kutsallıklarını çöpe atmayı teklif ediyor.
Bak" diyor, "Irak Başbakanı, bu teröristlere karşı tarafsız
kalınamayacağını" söyledi.
Ve el ve dil çabukluğuyla, o başbakanın bir "kukla"
olduğunu, onun kendi eliyle insanları kafalarından kurşunladığını
unutturuyor. "Bak"
diyor, "Direnişçi,
sivil-asker ayrımı gözetir... Uluslararası anlaşmalara uyar."
Ve el ve dil çabukluğuyla, işgalcinin sivil- asker ayrımı
gözetmeden binlerce insanı öldürdüğünü, arkasında
uluslararası hukuk olmadan bir ülkeyi istila ettiğini, Cenevre
sözleşmesi filan takmadan esirleri, mahkumları işkenceden
geçirdiğini örtüyor.
***
Aptallaştırma ameliyesinin hedefi şu: Sen, insanlığın hakikaten bittiği nokta
olan, kamera önünde kafaya kurşun sıkma, baş koparma sahnelerine
çivilenecek, insanlığından utanacak, işgale tepkinden, direnişin
meşruluğuna inancından sıkılacaksın.
Üç beş katilin maskesi; çocukları, evleri, toprakları, onurları,
inançları, aidiyetleri adına öfkelenen, isyan eden, başkaldıran
herkesin suratına geçecek. Her direnişçide terörist, her
isyancıda katil, her ayaklanmada barbarlık göreceksin. Ve süper
güçleriyle ülke ülke abanarak sözde medeniyet projesi
dayatanların ellerindeki kanı, dillerindeki yalanı, yaptıkları
talanı haklı bulacak, makul karşılayacak...
Onlar "Batılı" ya... Onlar "muasır medeni" ya... Onlar "güçlü"
ya... Tüm arsızlıklarının, tüm hırsızlıklarının, tüm
insafsızlıklarının ardında secde duracaksın. Hiç tereddüt
etmeden Irak Başbakanı gibi bir kukla, bir Allavi
olacaksın.
Maskeli vahşi katilleri lanetlemekten boğazın kuruyacak, sesin
kısılacak, dilin tutulacak... Fransız gazetecilerin, diğer
rehinelerin korkunç görüntüsünü, ismini ezberlerken...
Ne ismini, ne cismini, ne sayısını bildiğin onlarca insanın, "her
direnen teröristtir" hamhumşaralopuyla
katledilmesine omuz silkecek, vicdanından kopacak bir ses bile
bulamayacaksın.
Tabii
ki onlar katil. Ama, ötekiler de katil!
DİL BOZUMU
Umur
Talu - Sabah, 10.11.2004
Utanmalı mı, öfkelenmeli mi? Utanç hak edenin olsun, bize öfke düşsün.
Onlar da bugün "Atatürk'ü anacak". Lakin, savaş kaybedip
işgal edilmiş bu topraklarda Mustafa Kemal'in ilk kimliğinin
"direnişçi" olduğunu düşünmeden, Irak'taki "direniş"e
işgalci diliyle "operasyon düzenlemek" demekten utanmayacaklar.
Adı "özgürlük" olan "büyük gazete"nin diline bakınız.
***
Başlık: "Felluce Savaşı". Sayıca, silahça üstün işgalci ordu da
buna "savaş" diyor. Oysa karşısında ordu yok; sadece
direnişçi var. Fotoğraf: Minare hizasında mevzide ABD askerleri.
Fotoğraf başlığı: "Ev ev, oda oda direnişçi avı". Minare
gölgesinde, başka bir dinin sloganları ile minareli kentin
insanlarına bomba, kurşun yağdıran, evlerini, odalarını işgal
edenlerin tek sıfatı "avcı". İşbirlikçi olmaktansa,
topraklarını, evlerini, odalarını, minarelerini savunmak
isteyenler ise "av".
Hiçbir tiksinme yok. Kusmuk bir dil! Spotlar: "Savaş başladığından
beri en büyük operasyon"... "Hedef, Cellat Zerkavi"... "İlk
gün 42 direnişçi öldürüldü, 10 bin sivil kaçtı"... "6000'e
yakın direnişçinin 2 hafta içinde temizlenmesi bekleniyor"...
"ABD Savunma Bakanı Rumsfeld sonuna kadar gideceğiz' dedi".
İstila ve işgalin adı "savaş". İşgalcinin, işbirlikçi kuvvetlerle,
direniş sembolü kente saldırması ise "operasyon." İzmir'e
taşıyın bu dili, Antep'e, Maraş'a, İstanbul'a, Aydın'a,
Manisa'ya, Adana'ya. Tarihinizi, işgalcilerin ülkenizdeki
ilerleyişini bu gazete diliyle, "operasyon" diye okumayı
deneyin! Yapabilir misiniz? "Hedef, Cellat" olacak ki,
"operasyon" meşru olsun. "Terörizmle mücadele" olsun.
Meçhul bir katilin kimliğinde, işgale direniş için silaha
sarılan, canını hiçe sayanlar da aşağılansın.
Nitekim iç sayfada "direnişçiler" şöyle tanımlanıyor: "Amaç,
koalisyon güçlerine saldıran, canlı bombalar yerleştiren, adam
kaçıran, Türkler de dahil olmak üzere rehinelerin kellelerini
kesen direnişçilerin yuvalarını yok etmek".
Bu dili direnişçi arılar soksun, e mi! "Siviller kaçacak". Ama neden
kaçtıkları, evlerini, odalarını kimin bombaları yüzünden terk
ettikleri önemsiz. Direnişçilerin de "sivil"olduğu, kaçanıyla
kaçmayanıyla o halkın parçası olduğu silinecek. "2 hafta
içinde temizlenmesi". Demek öyle. Demek bu ancak "temizlik"
olabilir. Silahının kanıyla işgalci ve dilinizin kiriyle siz
"temizlik"ten söz edeceksiniz. 100 binden fazla ölünün üstüne
yenileri, "temizlik" sayılacak. ABD öyle diyecek ve siz bu
ülkede, bir Evanjelist komutan, kendisini Tanrı sanan bir Bush, bir
işgalci diliyle kusacaksınız.
"Sonuna kadar gideceğiz". Demiştir. Onun "son"u ne? Bir fikriniz var
mı? Belki bir İngiliz, İtalyan, Fransız, Yunanlı komutan da bir
zamanlar öyle demişti. Nedir son? Kaç bin ölü, işgal altında
kaç ülke? "Komutanlar Tarih yazacağız' diye moral
veriyor." Demek tarih böyle yazılır. Kimin tarihi? Nasıl bir
tarih? Siz bir işgal tarihinin işbirlikçi katibi misiniz?
Bozuk, ayıplı, yamuk gazete dili zaten haberin içinde tam sürçüyor:
"Allavi basın toplantısı yaraka...". Aynen öyle. Gazetenin
haberinde, işbirlikçi kuklanın "yaparak"ı işte bu hale
gelmiş. Artık "yalaka" mıdır, başka şey mi, bilmiyorum. O dile münasip!
***
Türkiye gibi bir ülkede, bir gazetenin, işgalin kanlı, iğrenç sayfasını
bu dille anlatması ayıptır. Aynen, tam da işgalcinin direnişe saldırdığı gün, Başbakan'ın
Bush'u arayıp seçim için tebrik etmesi gibi!