Sosyalist Dergi: 25 |  Basından |
Tan Matbaası Baskını / 4 Aralık, 1945-İstanbul



İkinci Dünya Savaşı'nın ertesinde TKP, tek parti rejimine son verilmesi, özgürlük ve bağımsızlık, köklü toprak reformu, ırk ve millet ayrımı gözetmeksizin bütün vatandaşlara eşitlik, barışseverlik ve dostluk ilkelerine dayanan yeni bir düzen kurulması çağrısında bulundu. Faşist Almanya-İtalya-Japonya blokunun yenilmesiyle belirlenen yeni uluslararası ortamın zorlamasıyla Türkiye'deki tek parti diktatörlüğü Temmuz 1945'te kısa sürede çok partili sisteme geçeceğini ilan etti. Siyasal parti ve dernek kurma yasağını kaldıracağını bildirdi. Bunun üzerine TKP legale çıkacağını açıkladı. Çağrısında belirttiği hedeflerini gerçekleştirmek için "ileri demokratlar cephesi" oluşturmaya çalıştı.
TKP'nin bu girişiminden ürken CHP iktidarı, antikomünizmi ve antisovyetizmi körükledi. TKP'nin cephe kurma girişiminde kilit bir rol oynayan, TKP üyesi Sabiha Sertel ile sol demokrat eşi Zekeriya Sertel'in yönetimindeki Tan gazetesi ile diğer ilerici yayınları basan Tan matbaasını, 4 Aralık 1945'te sivil polislerin ve faşist gençlerin başını çektiği kışkırtılmış çapulculara yıktırdı. Behice Boran'ın da içinde bulunduğu sol eğilimli öğretim elemanlarını üniversitelerden tasfiye etti. Her şeye rağmen 1946 yılının ilk yarısında TKP'nin legal kolu olarak kurulan Türkiye Sosyalist Emekçi ve Köylü Partisi TSEKP, Türkiye Sosyalist Partisi TSP ile ilerici sendika ve dernekleri, gazete ve dergileri 16 Aralık 1946'da sıkıyönetim komutanlığının emriyle kapattı. Her iki partiden komünistleri ağır cezalara çarptırdı.
Böylece Türkiye'de çok partili rejim, komünistlere ve sola hayat hakkı tanımayan anti-demokratik bir kapitalist oligarşi olarak doğdu. Türk burjuvazisinin çok partili sistemi, tıpkı tek partili sistemi gibi, komünistlere ve solculara sımsıkı kapalıydı. Başında tek parti döneminin eski bakan ve başbakanlarından Celal Bayar'ın bulunduğu sağcı, liberal-muhafazakâr Demokrat Parti'nin yolu böyle açıldı.
Türkiye'de demokrasiye geçilmesini önleme harekâtının önemli bir aşamasını oluşturan Tan matbaası baskınını Gündüz Vassaf'ın köşesinde Zekeriya Sertel'in kaleminden okuyoruz.

Dayım Zekeriya Sertel'in Hatırladıklarım adlı kitabından, yıllar önce bugünlerde Türkiye'de hükümete muhalefetin bedeli:
"4 Aralık, 1945 gününün sabahı üniversiteli faşist gençler ellerinde önceden hazırladıkları baltalar, balyozlar ve kırmızı mürekkep şişeleriyle matbaaya (Cağaloğlu'nda Tan Gazetesi) saldırdılar. Orada bekleyen polisler olup bitene seyirci kaldılar. Görevlerini yapmaya kalkmadılar. Göstericiler, baltalarla matbaa kapısını kırıp içeri girdiler. Makinaları balyozlarla kırdılar. Binanın camlarını indirdiler. İçindeki eşyayı kırıp döktüler. Sonra ellerinde kırmızı boya şişeleriyle "Serteller nerede?" naralarıyla bizleri aramaya koyuldular. Amaçları, bizi çırılçıplak soyup üzerimize kırmızı boya dökmek ve sonra önlerine katıp sokaklarda "İşte kızıllar," diye sergilemekti. Bütün bunlar polisin gözü önünde oluyordu. Göstericiler bizi bulamayınca vahşi naralarla yollara düştüler. Beyoğlu yakasına geçtiler, orada Sabahattin Ali ile Cami Baykurt'un çıkardığı La Turquie gazetesinin matbaasına gittiler. Orasını da kırıp döktükten sonra vapurla Kadıköy'e geçip bizi evimizde basmaya teşebbüs ettiler...
Hükümet olaydan önce olduğu gibi, olaydan sonra da bu cinayeti işleyenlere karşı hiç bir harekette bulunmadı. Güpegündüz bir matbaayı yıkan bu faşist gençlerden hiç kimse tutuklanıp mahkemeye verilmedi. Bu işin İnönü'nün bilgisi içinde Saraçoğlu'nun verdiği emir üzerine polis tarafından tertiplenip yürütüldüğüne hiç şüphe yoktu. Gösteri yapan ve matbaaya saldıran gençler arasında bir çok sivil polis vardı. Saldırıyı asıl bunlar yönlendiriyordu...
"Kanun adına, hükümet adına, memleket adına yüz kızartıcı bir rezalet sayılabilecek olan bu 4 Aralık olayından ötürü sonunda kim tutuklandı, bilir misiniz? Biz. Yani, ben, eşim Sabiha Sertel ve Cami Baykurt. Bu olayın sorumlusu ve suçlusu olarak biz hapse atıldık ve biz mahkemeye verildik. Yargıçlar bizim haklı olduğumuzu biliyor ve anlıyorlardı. Fakat Ankara'nın emrine uyarak bizi mahkûm ettiler. Bereket versin Yargıtay bu kararı bozdu ve üç ay hapisten sonra tekrar özgürlüğümüze kavuştuk.
"Kavuştuk mu? Hayır. Artık Tan gazetesini yeniden çıkarmak olanağı kalmamıştı.
Kırk yıllık çalışma hayatımın meyvesi enkaz altında yatıyordu. Evimiz polisle çevrilmişti. Arkamıza polis takılmıştı. Mahkemeden ve hapisten kurtulmuştuk ama bu kez daha geniş bir hapishaneye düşmüştük."

Radikal, 07/12/2008
Gündüz Vassaf

 
Yazarın Diğer Yazıları
 "İsmail Beşikçi ve Türkiye'de İfade Özgürlüğü" Sempozyumu ve CİA Kuruluşları* - Ahmet Kaplan
 Taraf ve Baransu'nun "Yoldaş General" Asparagası
 Suriye'de Savaşı Medya Yarattı / Daniel Abdülfettah
 Bir Devin Çöküşü / Adnan Bostancıoğlu
 Sapla Saman / Dil Bozumu - Umur Talu
 Tan Matbaası Baskını / 4 Aralık, 1945-İstanbul
 Ölü İşçiler Cumhuriyeti