Küreselleşme
patenti altında sunulmaya çalışılan emperyalizm ve küresel
sömürü dünya çapında kendini savaşlar, kuralsızlaştırmalar
ve özelleştirmelerle ayakta tutmaya çalışıyor. Yeni Dünya
Düzeni ismi ile anılan ve İMF (International Monetary Fund:
Uluslararası Para Fonu), DB (World Bank: Dünya Bankası) ve DTÖ-WTO
(World Trade Organisation: Dünya Ticaret Örgütü) gibi ABD'nin
denetimi altındaki kurumlar; kamuya, halka ait malların tek bir
kapitaliste devrini öngören özelleştirme politikaları ve son
olarak Irak savaşı, bugünün gündemine oturan en yakıcı sorunlardandır.
Biz de ÜRÜN olarak bu konu çerçevesinde, özelleştirme üzerine
araştırmaları ile tanınan ve PETROL-İŞ sendikasının davetlisi
olarak çeşitli konferanslar dolayısıyla Türkiye'de bulunan
Amerikalı eski gazeteci, politika bilimcisi, aktif bir savaş
karşıtı eylemci Tony Avirgan ile görüştük. Sevgili Tony, bu özelliklerinin yanısıra,
merkezi Washington'da bulunan ve dünyanın yaklaşık 50
ülkesinden özelleştirme karşıtı kurumları, akademisyenleri ve
araştırmacıları bir ağ etrafında bir araya getiren Global
Policy Network (Küresel Politika Ağı) ve Economic Policy Institute
(Ekonomik Politikalar Enstitüsü) kurumlarının Koordinatörü olarak görev yapıyor.
Aşağıda, davetimiz üzerine büromuzu ziyaret eden sevgili Tony
Avirgan ile yaptığımız görüşmeyi sunuyoruz. Kalabalık bir söyleşi
havasında geçen ve iki kurumun birbirini tanımasını sağlayan bu
yararlı görüşmenin çevirilerini Rıza Köse arkadaşımız yaptı.
ÜRÜN: Merhabalar, hoş geldiniz! Nasılsınız?
TONY AVIRGAN: Merhaba. Teşekkür ederim. Türkiye'de bulunmaktan, burada sizinle
olmaktan çok memnunum. Türkiye benim tanımadığım bir ülke idi.
Aynı fikirleri paylaştığım insanların bu kadar çok olmasının
beni daha da çok sevindirdiğini bilmenizi isterim.
ÜRÜN: Biz de sana teşekkür ederiz.
TONY AVIRGAN: Derginizin kapağına takıldı gözüm. Anlamı nedir?
ÜRÜN: Emperyalist savaşa geçit yok. (Ürün'ün 12. sayısının
kapağı) Sevgili Tony, biz bu görüşmenin bir sohbet havası
içerisinde geçmesini istiyoruz. Burada çok uzun ve resmi sorularla
kuru bir röportaj yapmaktan yana değiliz.
TONY AVIRGAN: Ben de öylesini tercih etmem!
ÜRÜN: Dergimiz, Türkiye komünist partisi geleneğinden kadroların
platformu olarak yayınlanıyor. Ürün olarak bizim bugün
gündemimizi belirleyen en önemli olay ABD'nin Irak'a karşı
başlatmış olduğu emperyalist savaştır. Biz komünistler
olarak bu savaşa karşı yoğun bir çalışma içerisindeyiz.
Türkiye'deki diğer sol, sosyalist ve devrimci gruplarla da bu
haksız savaşa karşı meydanlarda bir araya geliyoruz. Biz diğer
sol gruplarla birlikte gerçekleştirdiğimiz ve gerçekleştireceğimiz
eylemlerle ve de dünyada bu emperyalist savaşa karşı yapılan
protesto hareketleri ile bu savaşın durdurulabileceğine inanıyoruz.
Türkiye'nin politik durumu hakkındaki bilgilerden sonra sana şöyle bir soru
yöneltmek istiyoruz. Bugün gündemdeki konuları; küreselleşme,
özelleştirme ve savaş olarak üç önemli başlık altında
toplayabiliriz. Amerika'da küreselleşme karşıtlarının
eylemleri var. Buna ek olarak özelleştirmeye karşı yürütülen
protesto hareketleri bulunuyor. Şimdilerde savaşın başlaması ile
tepkiler tüm dünyada Amerika'ya yöneldi. Sen küreselleşme ve
özelleştirme hareketleri ile Amerika'nın başlatmış olduğu
Irak Savaşı arasında nasıl bir bağlantı kuruyorsun?
TONY AVIRGAN: Bence en başından beri bir bağlantı var. Bu tespitin de
çok doğru olduğunu düşünüyorum. Bu savaş öncesinde ilk kez
Amerika'nın açacağı savaşa karşı çok yoğun tepki
hareketleri başladı. Küreselleşme hareketlerinde toplanan enerji
savaşa karşı yapılan protestolarda daha da açığa çıktı.
Vietnam Savaşı tecrübesi ekseninde şu söylenebilir ki, o dönemde
dünyada genel bir savaş karşıtı bilinç oluşturmak çok uzun
bir sürece yayıldı. Vietnam Savaşına karşı tepkilerin
yoğunlaşması için bizim Amerika'da uzun yıllar boyunca
mücadele etmemiz gerekmişti. Bu kez ise Amerikalılar olarak ancak
I. Dünya Savaşı öncesiyle mukayese edilebilecek bir tepki
yoğunlaşması yaşadık.
Bunun özelleştirme ayağına geçecek olursak, özelleştirme sağın çok
daha geniş çerçevede yapmış olduğu bir saldırının adıdır.
Küreselleşme hareketinin bir parçası olarak protestolar daha çok
gelişmiş ülkelerde görülmektedir. Özelleştirme hareketlerine
karşı yükselen hareketlerin her biri bir dereceye kadar da kendi
çaplarında başarıyı yakalamışlardır. Bu hareketler, katılan
bilinçli ve eğitimli insanların kavradığı gibi neo liberal
eksenli özelleştirme hareketlerinin daha geniş ve kapsamlı bir
politik stratejinin parçasıdır.
Her
şeyden önce kişisel olarak şunu belirtmek istiyorum ki; bu
küreselleşme karşıtı ve savaş karşıtı protestolarda ortaya
çıkan enerji eğer sol eksenli daha geniş bir yelpaze yaratılamaz
ise ve bu enerji bu protestolarda yeniden üretilemez ise
kaybedilebilir. Bu bağlamda sol farklı düşünceleri temsil eden
yapılar olarak çerçevesini daha da genişletmelidir.
İki
gün önce Ankara'da özelleştirme karşıtı büyük bir basın
toplantısına katıldım. Bu basın toplantısı PETROL-İŞ
sendikası tarafından düzenlenmişti. Petrol-iş sendikası
özelleştirme ile -özellikle özelleştirilecek petrol şirketleri
ile- savaş arasındaki bağlantıyı ortaya çıkarmaya çalışıyor.
Herhalde
şurasını açıkça belirtmek gerekir ki bunların hepsi
küreselleşmenin bir parçası. Sonuç olarak diyebiliriz ki,
insanların bu çerçevede bilinçlendirilmeleri, bu konu hakkında
eğitilmeleri gerekir. Eğer insanlara gerekli bilinç verilmez ise,
müdahale edilmeden kendiliğinden devam edecek süreç, insanları
olumsuz bir yöne kanalize edebilir. Küreselleşme karşıtı
hareketlere sarf edilen enerjinin özelleştirme karşıtı
hareketlere yansıması ancak insanlara verilecek olan eğitim ile
doğru bir yöne aktarılabilir
Kısacası küreselleşme karşıtı eylemlerle özelleştirme karşıtı
eylemler birbirine paralel yürütülürse bir sonuç alınabilir.
ÜRÜN: Bu noktadan hareketle şu sorunun cevabının aranması gerekir diye
düşünüyoruz. Küreselleşme ve özelleştirme karşıtı
hareketlerden bahsettiniz. Sonuçta bu eylemlere katılanlar belirli
oranda proleterleşen kesimlerdir. Oysa dünyanın bugünkü genel
trendine bakıldığında belirli bir kesimin artık işçi sınıfının
olmadığını, daha da açık bir şekilde söylersek, artık
sınıfların olmadığını, sınıfların öldüğünü, sınıflara
dayalı mücadelenin kalmadığını iddia etmesi söz konusu. Yani
tüm dünya halklarının kaderi, tüm dünya işçi sınıfının
geleceği serbest piyasa ekonomisine teslim edilmiş durum da.
Yukarıda konuşmanın bir bölümünde solun başarıya ulaşabilmesi için
daha geniş eksenli bir perspektif çizmesi gerektiği üzerinde
durdun. Bütün bu konuşulan küreselleşme, özelleştirme ve savaş
gibi konulara sol bir örgütlenme çerçevesinden bakıldığında,
medyanın işlevini de ele alır bir şekilde, sen küreselleşme ve
özelleştirme saldırılarına karşı solun nasıl başarıya
ulaşabileceğini düşünüyorsun?
TONY
AVIRGAN: Söze, özelleştirme ve küreselleşme karşıtı yapının
Türkiye bileşenlerini çok iyi bilmediğimi söyleyerek
başlayabilirim. İki ülke arasında fark olabilir. Ama Türkiye'deki
medyanın ABD'deki medyadan çok da farklı olduğunu düşünmüyorum.
Günümüzde görülen şudur ki bütün dünyada medya tekelleşerek
büyük şirketlerin denetimi altına girmektedir. Dünya üzerinde
kitle iletişim araçları olarak adlandırabileceğimiz gazeteler,
dergiler, televizyonlar, radyolar bu büyük şirketlere bağlı
olarak çalıştıklarından, bu şirketlere karşıt fikirler ,
başka düşünce tarzları topluma yansıtılmıyor. Bu yüzden
varolan medya sizin de biraz önce belirttiğiniz gibi neo
liberalizmi dünyanın önüne tek geçerli yolmuş gibi koyuyor.
Türkiye'de de bunun Amerika'daki bu anlattıklarıma paralel bir
şekilde gerçekleştiğini düşünüyorum. Fakat aynı zamanda bir
çok ülkede Amerika'dan korunmak için yükselen bir halk hareketini görüyoruz.
Bunun somutlanmasını Brezilya'da İşçi Partisi'nin başarısında
görebiliriz. Yine aynı şekilde bu örnekler Venezüela, Arjantin
ve Latin Amerika'da pek çok ülkedeki sola olan yönelişlerle
çoğaltılabilir. Amerika son dönemde bu alanda bir serbest ticaret
bölgesi kurmayı tasarlıyordu; fakat gerçekleştirilen protesto
gösterileri ve bu türden yürüyüş hareketleri Amerikanın bu
planlarını ortadan kaldıracak boyuta ulaştı. Aynı zamanda
Bolivya'da, Kosta Rika'da ve dünyanın diğer bölgelerinde
planlanan özelleştirmelere karşı yapılan kitlesel halk
gösterileri özelleştirmelerin önünü kesti. Bütün bunlar, eğer
yarattıkları avantaj iyi kullanılabilirse önümüzdeki günlerde
bizlerin iyimser olması için önemli sebep-lerdir.
Fakat eğer medya ile bağlantılı olarak konuya devam edersek, şu öyle
büyük bir problem ki, ABD'de Irak'a karşı başlatılan
savaştan bu yana kamuoyu şiddetli bir şekilde savaş gündemine
kaydırıldı ve ABD'de savaşı destekleyenlerin sayısında büyük
bir artış oldu. Bunun da arkasında şu var: ABD halkı ülke
dışında bulunan Amerikan askerlerinin desteklenmesi gibi bir güdü
ile hareket eder.
Fakat burada Bush'un medya aracılığı ile yaydığı yalanlardan
birisi ikiz kuleler saldırısı hakkında oldu. ABD halkının %70'i
11 Eylül'de ikiz kulelere yapılan saldırının Irak ile
bağlantılı olduğuna inandırıldı. Ki biliyorsunuz, saldırının
failleri arasında tek bir Iraklı yok. Aksine, Suudiler, Mısırlılar
ve Afganlar suçlandı. Burada medyanın kime hizmet ettiği ve
insanları nasıl yanlış bilgilendirdiğini görebiliriz.
ÜRÜN:
Biz Ürün okurları olarak, gençlerimizle birlikte, Irak'taki
savaşa karşı düzenlenen eylemlerin çoğunun içinde yer aldık,
mitinglerin düzenleyicisi olarak katıldık; kimisine ise destek
verdik. Bu dönemde tüm Türkiye, tüm dünya çeşitli protesto
hareketlerine sahne oldu.
Bu kısa bilgiden sonra tekrar Latin Amerika'ya dönecek olursak,
oradaki hareketlilikle ilgili olarak şunu söyleyebiliriz: Latin
Amerika'da genişleyen bir sol yelpaze var, ama bu sol yelpaze,
içinde çok farklı gruplardan, çok farklı düşünce yapılarını
barındırıyor. Bu çeşitlilik gelecekte farklı yerlere ve
pozisyonlara evrilebilir. Sen bir aktivist ve politika bilimcisi
olarak sol cenahtaki bu farklılık ve parçalılık hakkında ne düşünüyorsun?
TONY AVIRGAN: Bence Latin Amerika'da bugün meydana gelen bu olaylar
bölgede 20 yıllık geçmişi olan emperyalizme karşı güçlü bir
tepkidir.Bu aynı zamanda Latin Amerikan solunu da birleştirmiştir.
Belki ideolojik bir birliktelik tam olarak gerçekleşmemiştir, ama
en azından bugün genel çerçevede bir birliktelikten söz
edilebilir. Bu genel çerçeve ile bahsetmek istediğim bu insanların
özelleştirme eksenli politikalarda, serbest piyasa kaynaklı
problemlerde, esnek çalışma saatleri söz konusu olduğunda ve neo
liberal politikaların yarattığı sorunlarda birlikteliği söz
konusudur.
Bunların hepsi işçi sınıfını ve bu bölgedeki partileri bir araya
getiren faktörlerdir. Bu yapıların geniş bir perspektif
oluşturması çok önemli; çünkü bu ülkelerdeki burjuvazi çok
güçlü bir yapıya sahip. Chavez'e karşı düzenlenen darbede de
bu görüldü. Bütün bunlar dikkate alınmalıdır. Bu büyük bir tehlikedir.
Diğer taraftan tabii ki burada yaşananlar çok önemli fakat bu yaşananlar
bizi rahata erdirtmemeli. Ya da bizim bu olaylara iyimser
yaklaşmamıza yol açmamalı veya hedeflerimizi daraltmamıza neden olmamalıdır.
Brezilya'da yaşananlar çok önemli, fakat asla bir devrim değildir. Solcular
olayları değerlendirirken bunu göz önünde bulundurmalıdırlar.
Burada bir işçi hükümeti kuruldu ve elbette çok olumlu işler
yapacaktır. Ama yakın bir zamanda işçilerin bu mevcut işçi
hükümetine karşı da yeniden eylemlere başlayacaklarını düşünüyorum.
ÜRÜN: Dünyada sermayenin küreselleşmesine karşı hareketlerin
yükselmesi iyi bir durumu ifade ediyor fakat bilindiği gibi bu
yeterli değildir. Kalıcılaşabilmek için ve hareketi daha ileriye
taşıyabilmek için nasıl bir örgütlenme gerekli sence?
TONY AVIRGAN: Bu, cevaplandırılması gereken en temel sorunlardan bir
tanesi. Bu konuda savaşa karşı bütün dünyada açığa çıkan
enerjiyi iyi kullanmamız gerekir diye düşünüyorum. Her zaman
karşımıza çıkmayacak olan bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
Bu fırsatı, herkesin aralarındaki bilinç düze-yini ve iletişimi
derinleştirmek, insanların kafasındaki sorunları aşmak,
kapitalizm, küreselleşme ve savaş bağlantısını insanların
kafasında daha iyi kurmasını sağlamak için değerlendirilmeliyiz.
Bunların sonucunda eğer biz üzerimize düşeni yaparsak,
görevimizi yerine getirirsek ve şansımız da yaver giderse,
bu sürecin olumlu anlamda üstesinden gelebiliriz.
ÜRÜN: Geçenlerde Vietnam Savaşına katılmış bir subay, Cumhuriyet
gazetesine verdiği bir demeçte Vietnam'da Amerika'yı dize
getirenin ABD'nin içinde oluşan muhalefettir; bunun başında da
Amerikan işçi sınıfı vardır' diye belirtmiş. Amerikan işçi
sınıfı Vietnam savaşı sırasında gerçekten zor bir şeyi
başardı. Bu bağlamda Amerikan işçi sınıfının bugünkü
durumunu nasıl değerlendiriyorsun?
TONY AVIRGAN: Şunları söyleyebilirim; ben hem Vietnam savaşı
sürecinde aktivisttim, hem de içinde bulunduğumuz şu süreçte
bir aktivistim ve yaşananların farkındayım. Bu iki dönem
arasında (Vietnam savaşı ve içinde bulunduğumuz süreç) köklü,
fakat bugünün lehine önemli farklılıklar var. Vietnam savaşının
başlangıcında, Amerika'nın tam olarak savaşa dahil olduğu
süreçte, eğer örgütlü emek olarak Amerikan işçi sendikalarını
kastediyorsak, onlar bu savaşa karşı gerçekleştirilen eylemlere
ve mücadeleye katılmadılar.
1960'lara kadar Amerikan işçi sınıfı Vietnam savaşına karşı örgütlenen
eylemlerde meydanlara çıkmadı. Ancak, Amerikan işçilerinin kendi
çocuklarının cesetleri Vietnam'dan geri dönmeye başlayınca
Amerikan işçi sınıfı da eylemlere katılmaya başladı. Bu
konuların Kuzey Vietnam'da da tartışılması için 1970 yılında
Kuzey Vietnam'a gittim. Vietnam savaşında Vietnamlıların
göstermiş oldukları kahramanlık elbette ki önemli. Fakat şunu
da belirtmeliyiz ki Amerika'da gerçekleştirilen savaş karşıtı
eylemler Vietnam savaşının uzamamasını sağladı.
Şimdiki savaşın Vietnam savaşından farkı ise ilk defa bu savaşta birçok
Amerikan işçi örgütü oybirliği ile bu savaşa karşı
olduklarını açıkladılar. İşçi sınıfı bu kez savaş karşıtı
eylemlerin omurgasını oluşturan ana parçalardan birisi olmuştur.
Bu elbette ki çok güzel ve sevindirici bir şeydir.
Eğer ABD'deki muhalefetin demografik özelliklerine bakacak olursak;
Vietnam savaşını hatırlayan insanlar savaşa karşılar -ki bu
insanlar bugün 40 veya 45 yaşın üzerindeler. Yine savaşa karşı
olan bir diğer grup 20 yaş civarındaki gençler. Diğer taraftan
30'lu yaşlarda olanlar savaşı destekliyorlar; çünkü onlar ne
Vietnam savaşını gördüler ne de herhangi başka bir sorunla
karşılaştılar. Bu insanlar tam sağcı Reagan döneminde
büyüyenler.
ÜRÜN: Gençlik bağlamında bir soru sormak istiyoruz. Şunu belirtmekte
yarar var ki Türkiye'deki sosyalist, ilerici, devrimci, demokrat
gençlik savaşa karşı yapılan eylemlerde alanlarda yerini aldı
ve gelecekte yapılacak eylemlerde de yerini almaya devam edecek.
Biraz önce Vitenam savaşı dönemi ile bugünü karşılaştırdın
ve demografik kategoriler ekseninde bazı bilgiler verdin. Bu
bilgiler arasında 20 yaş civarındaki gençliğin içinde
bulunduğumuz süreçte savaş karşıtı eylemlere katıldığını
belirttin. Kısaca bugün genel olarak Amerikan sosyalist, devrimci,
demokrat, ilerici gençliğini nasıl değerlendiriyorsun?
TONY AVIRGAN: Bugünkü Amerikan gençliğinden çok umutluyum. Gençlik
kendini eylemsel olarak DB'ye, İMF'ye ve bugün içinde
bulunduğumuz dönemde de Irak'taki savaşa karşı düzenlediği
protesto gösterileri ile zenginleştirdi.
Benim evime İMF'ye ve DB'ye karşı olan gençler sürekli geliyor;
onlarla sohbet ediyorum. Bu gençler kimilerinin iddia ettiği gibi
cahil değil. Gerçekten gençliğin bugün sahip olduğu derin
politik bilinçten çok etkilendim. Çünkü bugünkü Amerikan
gençliği politik okumalar yapıyor, araştırıyor, gösteriler
düzenliyor; bu da beni çok umutlandırıyor.
Geçmişle bağlantı kuracak olursak Vietnam savaşı döneminde başka bir şey
söz konusuydu. O dönemde insanlar olaya çoğunlukla kültürel
açıdan yaklaştılar. Farklı giyinmeyi, farklı müzikler
dinlemeyi, kısacası farklı olmayı devrimci olmakla
özdeşleştiriyorlardı. Biz onlara bunun doğru olmadığını
anlatmaya çalışıyorduk, fakat etkili olamıyorduk. Şimdi ise
durum çok farklı; bugün bu böyle değil. Gençlik bugün kendini
doğrudan politik olarak ifade ediyor.
ÜRÜN:
Sevgili Tony, zamanını ayırıp bizleri ziyaret ettiğin için sana
çok teşekkür ediyoruz ve Amerika'nın o dinamik gençliğine,
mücadele yürüten halkına, tüm solcularına ve komünistlerine
selamlarımızı gönderiyoruz.
TONY AVIRGAN: Ben de sizlere teşekkür ediyorum. ve mücadelenizin
başarısını diliyorum. Ayrıca bir şey daha eklemek istiyorum.
Buraya gelmeden önce tanıdığım dostlarım, bütün Amerikalılar,
ABD tanklarının Türkiye üzerinden Irak'a geçmesine müsaade
etmeyen bu güzel ülkenin halkına, savaş karşıtlarına teşekkür
etmemi istediler. Buradan bunu başaran bütün insanlara teşekkür ediyorum. Hoşçakalın.