3 Kasım 2002 seçimleri yapıldı. Seçimin en belirgin sonucu, emperyalizmin ve işbirlikçi kapitalist oligarşinin çıkarları doğrultusunda İMF'nin ekonomik
soykırım programını harfiyen uygulayan, emekçi halkı işsizliğe ve açlığa mahkum
eden, F tipi katliamını gerçekleştiren koalisyon partilerinin ağır bir yenilgiye
uğraması oldu. Bir önceki seçimin galibi şovenist DSP ve faşist MHP ile
TÜSİAD'ın gözdesi ANAP, parlamento dışında kaldılar. Savaş yanlısı sözüm ona ana
muhalefet partisi DYP de, aynı şekilde, meclise giremedi. Millet Meclisi'ndeki
bütün icraatları, işçi sınıfına, köylülere, bütün emekçilere karşı kanun
çıkarmak, halkın feryatlarına kulak asmamak, bağımsızlık, özgürlük ve eşitlik
isteyen toplumsal güçleri baskı altnda tutmaktan ibaret olan bu partiler adeta
silindiler. Aynı suçlara fütursuzca ortak olduktan sonra koalisyon hükümetinden
ayrılan eski bakanların kurduğu Yeni Türkiye Partisi ile Yurt Partisi de seçimde
hiçbir varlık gösteremediler.
Seçimlere DEHAP çatısı altında giren Emek, Barış ve Demokrasi Bloku,
anti-demokratik bütün baskı ve engellemelere rağmen, 1 milyon 945 bin seçmenin
oyunu toplamayı başardı. Savaşa ve faşizme, İMF politikalarına, halkları inkâr
eden şovenist dayatmalara karşı önemli bir siyasal ve toplumsal kazanım elde
etti. 13 ilde açık farkla birinci olduğu, birçok seçim bölgesinde seçim barajını
aştığı halde, dünyanın hiçbir yerinde örneği olmayan despotik seçim sistemi
nedeniyle milletvekili çıkaramadı. Ne var ki, seçim sistemi nedeniyle mecliste
temsil edilmemek, Kürt-Türk, Alevi-Sünni ayrımı gözetmeksizin sosyalist,
devrimci, demokrat, yurtsever güçlerin şehir şehir, köy köy, sokak sokak ortak
çalışmasıyla elde edilen bu büyük kazanımın köklü etkisini asla silemeyecektir.
DEHAP'ın bugünkü başarısı çok daha büyük zaferlerin habercisidir.
Buna karşılık, Emek, Barış ve Demokrasi Bloku'na katılmayan ÖDP oylarında büyük bir düşüş görüldü. TKP adını çalarak seçimlere giren ve medyanın akıl almaz desteğinden yararlanan SİP, TKP'nin simgelediği değerler adına kimi oyları aldığı halde hiçbir varlık gösteremedi. Sosyalist ve devrimci demokrat güçlerin
birliği dışında kalanlar, emekçilerin birliğine zarar verdikleri gibi, kendilerine de bir fayda sağlayamadılar. Küçük Kemalist Parti İP de, yine ölçüsüz medya desteği elde ettiği halde ve bütün böbürlenmelerine rağmen daracık sınırlarını aşamadı.
İMF karşıtı demagojiyi ustalıkla kullanan bir reklam kampanyasıyla politika sahnesine çıkan Genç Parti, parlamentoya giremese de önemli oranda oy topladı. Medya patronu Cem Uzan'ın "light faşist" partisinin özellikle Ege ve Marmara'nın
büyük şehirlerinde işsiz ve gelecekten umutsuz gençlerden topladığı oylar,
kitlelerin çaresizliğinin ne boyutlara ulaştığını gösteriyor. Yoksulluğa karşı
sınıf bilincine dayalı bir propaganda yürütmek, çaresiz insanlara kendilerinin
eşit haklı özneleri oldukları bir toplumsal hareket olmadıkça kurtuluşa
ulaşamayacakları duygusunu ve bilincini vermek, sınıf hareketi çevresinde bütün
ezilenleri toplamak görevi her zamankinden daha acil olarak önümüzde duruyor.
Seçimi, koalisyon partilerinin, DYP'nin ve SP'nin oylarını toplayan eski-İslamcı AKP kazandı. MÜSİAD çevresinde birleşmiş orta burjuva kesimlerinin
çıkarlarını temsil eden AKP, özellikle Orta Anadolu, Karadeniz ve Marmara
bölgelerinde yıkıma uğrayan küçük üreticilerin ve büyük şehirlerde işini
kaybeden bir kısım emekçinin kitlesel desteğini kazandı. Henüz sınıf bilincine
kavuşmamış emekçilerin oyları esas olarak AKP'ye gidince, ülkeyi keyiflerince
yönetmek için yıllardır seçim barajını kullanan işbirlikçi büyük burjuvazi, bu
kez barajın kendi ayaklarına da dolandığını gördü. TÜSİAD'ın gözdesi partiler,
güçlerini kaybettiler; parlamento MÜSİADçıların denetimine geçti. Bu durum
önümüzdeki dönemde burjuvazinin iç çatışmalarının yoğunlaşacağını
gösteriyor.
AKP'nin başarısında, İMF mutemeti Kemal Derviş'i partisine alarak kendini vahşi kapitalizmle özdeşleştiren sosyal-demokrat CHP'nin büyük günahı bulunuyor. Vahşi kapitalizme karşı emekçilerin çıkarlarını savunmak yerine, kendini yerli ve yabancı sermaye çevrelerine beğendirmek yolunu seçen CHP, esas olarak Ege,
Akdeniz ve Trakya'da orta tabakaların desteğini toplayarak yüzde 19,2 oyla
parlamentoya giren ikinci parti oldu.
28 Şubat 1997 müdahalesinin "terbiye ettiği", "uslanmış" İslamcıların siyasal hareketi olan, kendini yerli ve yabancı egemenlere beğendirmek için "biz değiştik" söylemine sarılan, kitlelere başka, egemenlere başka konuşan AKP'nin ekonomik ve sosyal krizin üstesinden gelmesi olanaksızdır. Emekçilerin talepleri ile emperyalizmin ve büyük kapitalistlerin dayatmaları arasında sıkışacak olan
AKP, kısa sürede yıpranacak ve güç kaybedecektir.
Biz, Emek, Barış ve Demokrasi Bloku'nun programında dile getirilen öncelikleri kararlı biçimde savunmaya devam edeceğiz. İMF programının yırtılıp
atılması, Irak'ta savaş politikasına karşı durulması, Türk-Kürt kardeşliğinin
sağlanması, sendikal yasaklara son verilmesi, düşünce ve örgütlenme özgürlüğünün
tanınması, F tipi baskıların kalkması, genel af ilan edilmesi, parasız sağlık ve
parasız eğitim hizmeti, YÖK'ün kaldırılması, özelleştirmeye son verilmesi,
tarımın ve sanayinin desteklenmesi, herkese iş sağlanması, kadın erkek eşitliği
için mücadeleyi yoğunlaştıracağız.
Gelecek, mücadele eden emekçilerin ve halkların olacaktır.