12
Eylül 1980 darbecilerinin hazırladığı ve 1982 yılında
yürürlüğe giren Anayasa, temel özgürlükleri reddeden; asıl
niteliğini yasakların oluşturduğu; yurttaşı devlete karşı
değil, devleti yurttaşlarına karşı nasıl koruyacağını
belirlemeyi temel alan bir Anayasadır.
Bu
nedenle, yürürlüğe girdiğinden beri 30 yıllık süre içinde 12
Eylül Anayasası'nın tümüyle yürürlükten kaldırılması ve
yeni bir anayasanın toplumsal uzlaşmayla hazırlanması için
mücadele ettik. Bu dönem içinde DİSK tarafından çeşitli
tartışma toplantıları düzenlenmiş, raporlar ve incelemeler
yayınlanmış, 12 Eylül'ün yıldönümlerinde gerçekleştirilen
yürüyüş ve mitinglerde yeni bir demokratik anayasa talebi sürekli
olarak dile getirilmiş ve Kongre Kararları alınmıştır.
Ne
yazık ki AKP tarafından hazırlanan "Anayasa Değişiklik
Paketi"nde toplumun ekonomik, sosyal ve demokratik talepleri
görmezden gelindiği gibi, gerçekten emekçiler yararına bir
düzenlemeye de yer verilmemiştir.
Bizler,
12 Eylül Anayasa'sını "değiştiriyormuş
gibi yaparak aslında her şeyi olduğu
gibi bırakan" ve bu sözde değişikliklerle 12
Eylül Anayasası'nı ayakta tutmaya çalışan AKP'nin
"Anayasa Değişiklik Paketi"ne
karşı çıkıyoruz.
Bu
halkoylamasında Evet' demek, AKP'nin kendi gücünü
arttırmak amacıyla, bir değişim aldatmacası ile perdelediği 12
Eylül Anayasası'nın yeni şekline Evet' demektir.
Evet
demek, vesayete karşı çıkıyormuş gibi gözüken AKP'nin kendi
vesayetine evet demektir.
Çünkü
bu Hükümet;
Çalışanları
özelleştirme politikalarıyla işsiz bırakan,
İşçileri
taşeronlaştırmaya, örgütsüzlüğe, esnek üretime, 4C'ye
mahkûm eden,
Krizin
faturasını emekçilere keserek, açlık, yoksulluk ve işsizliği
yaratan,
İşçilerin
kiralanmasını hedefleyerek, sendikal ve sosyal haklarını
ortadan kaldıran ve işçileri köleleştiren "Özel İstihdam
Büroları"nı kurmaya çalışan, katkı payları veya "dönüşüm
projeleri"yle eğitim ve sağlık haklarını gaspeden,
Çalışanlara
mezarda emekliliği reva gören ve sosyal devletin bütün
kazanımlarını yok sayan yeni emeklilik yasasını çıkartan,
İşsizlik
Sigortası Fonu'nu amacına uygun kullanmayarak gerçek sahibi olan
çalışanlara kara günlerinde aktarmak yerine, sermayeye aktarmak
isteyen,
Emekçilerin
ömürlerini tüketerek hak ettikleri kıdem tazminatlarını ortadan
kaldırmaya hazırlanan,
İşçilerin
sendikal hak ve özgürlüklerini sınırlayan 2821 2822 sayılı
Sendikalar Yasası'nı 8 yılllık iktidarı boyunca değiştirmeyen,
Gece
yarısı çıkarılan yasalarla sendikaları mali denetim adı
altında denetim ve cezalarla iyice kıskaç altına almak isteyen,
Bizzat
İçişleri Bakanlığı'nın açtığı davalarla Emekli Sen'i
kapatan, Çiftçi Sen ve Genç Sen'e kapatma davaları
açan,
Kamu
çalışanlarına grevli toplu sözleşmeli sendikal hakkı çok
gören bir hükümettir!.
Böyle
bir hükümet, gerçek anlamda temel hak ve özgürlükleri
genişleten Anayasa değişiklikleri yapabilir mi? Yapmaya çalışması
inandırıcı olabilir mi?
AKP
iktidarının sekiz yıllık uygulamalarının açıkça gösterdiği
gibi, yapısı, siyasal programı ve anlayışı uygun olmadığı
için, yapılan değişikliklerin birçoğu mevcut yasalardan daha
geri bir düzenlemeyi içermekte ve 12 Eylül anlayışını
kalıcılaştırmaktadır.
Çünkü
öngörülen değişikliklerle;
Kamu
çalışanları için yasakçı 12 Eylül Anayasası'ndan daha
baskıcı ve mutlak grev yasağı içeren düzenlemeler
getirilmektedir.
Çalışanlar
için gerçek ve özerk bir toplu sözleşme düzeni öngörülmemekte,
emekliler için ise siyasal iktidarın kararına bağlı uygulama
yasa aracılığıyla sürdürülmektedir.
Değiştirilen
birçok maddede eskisinden de uzun ve ayrıntılı hükümler
getirilerek 12 Eylül Anayasası'nın yasakçı özü hem içerik,
hem de yöntem olarak olduğu gibi korunmaktadır.
Grev
ve sendikal haklar alanındaki değişiklikler anlamlı hiçbir
değişim sağlamayacak şekilde düzenlenmiş olup, bir gözboyamayı
ve çarpıtmayı yansıtmaktadır.
Devletin
yapısına ilişkin düzenlemeler yürütme organının ağırlığını
arttıracak ve tek adam yönetimi ile polis devleti görünümünü
yoğunlaştıracak bir nitelik taşımaktadır.
Sosyal
devlet ilkesini güçlendirecek, siyasal hakları ve demokratik
temsili geliştirecek hiçbir düzenlemeye yer verilmeyerek, 12 Eylül
1980 darbesiyle yerleştirilen siyasal, sosyal ve ekonomik düzenin
sürdürülmesini sağlayacak bir anlayış açıkça ortaya
koyulmuştur.
Anayasa
Mahkemesi üye sayısı 11'den 17'ye çıkarılmakta; üyeleri
belirleyen kişi ve kurumlara TBMM eklenerek, Cumhurbaşkanı'nın
14 üyeyi, Meclis'in ise 3 üyeyi seçme ve atama yetkisi
getirilerek Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçiminde siyasal
iktidarın etkisi arttırılmaktadır.
HSYK üzerinde yürütmenin gücü ve etkisi arttırılarak yargı
bağımsızlığından daha da uzaklaşılmakta, vesayet sisteminin
değiştirildiğini söyleyenler vesayet sistemini
yaygınlaştırmaktadır.
Kısaca,
AKP bu paketle Türkiye'ye özgürlüğü, eşitliği, demokrasiyi
çok görmektedir!
Hükümetin
toplumsal mutabakat aramaksızın "ben yaptım oldu" mantığıyla
hazırlayıp referanduma sunduğu Anayasa değişikliği kabul
gördüğü takdirde, belki AKP "kendi geleceğine güvenle
bakabilecek", ama, bu ülkenin emekçileri kesinlikle daha güvenli
bir geleceğe kavuşamayacaktır.
AKP'nin
siyasal hedefleriyle sınırlı olarak hazırlanan ve 12 Eylül
düzenini pekiştirecek bu sözde değişiklik
paketi yırtılıp atılmalı, emekten, barıştan, özgürlükten
yana değişim sağlayacak bir anayasa ivedilikle gündeme
alınmalıdır.
Bu
nedenle DİSK, otuz yıldır içinde yaşadığımız baskıcı
düzenin olduğu gibi sürmesinden başka bir sonuç doğurmayacak
olan bu Anayasa Değişikliği Paketi'ne "hayır"
diyerek; özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik ve sosyal yeni bir
anayasa yolunda mücadelesine devam edecektir!