Öncelikle
Tekel direnişiyle dayanışma Berlin'de çok geç başlatıldı.
Bu durumun pek çok nedeni olabilir, ama, geç kalmanın ana sebebini
keyfilikte veya uzun zamandır iş yapmayanların iş yapmaktan
çekinmesinde görmek, yanlış olmaz sanırım. Bizim talebimiz
Türkiye'de direnen işçilere bir komite aracılığıyla destek
olmaktı.
Bazı
siyasi bileşimlerin "bu iş sendikalara bırakılmalı ve dolayısı
ile komite düzeyinde çalışma olmaz" veya "bizler bu komiteden
sadece yararlanırız ama pratikte aktif bir şey yapmayız"
demelerine rağmen, zaten geç başlayan bu çalışma, kısa zamanda
çok çeşitli siyasi bileşimleri masaya oturttu ve ortak eylemlere
yöneltti.
Kısacası,
29 Ocak 2010'da Tekel İşçileri ile Dayanışma Komitesi kuruldu
ve ilk eylemi olarak 3 Şubat 2010 tarihinde, "Küçük İstanbul"
olarak anılan Kreuzbeg semti Kottbusser Tor'da bir miting kararı
aldı. Bu yönde iki dilli afişler ve bildiriler hazırlanarak,
geniş alanlarda dağıtıldı ve afişleme yapıldı. 150 kişinin
katılımıyla gerçekleştirilen mitinge, Sol Parti Berlin Eyalet
Milletvekili Kadriye Karcı, eski Kreuzberg Belediye Başkanı
Cornelia Reinauer, IG Metal sendikasından Mustafa Efe ve
Mustafa Yeni, Verdi sendikasından Erdoğan Kaya katıldı. Coşkulu
geçen bu miting hemen peşinden ikincisini getirdi. Çarşambaları
miting yapma geleneğinden devam ederek, bu kez 10 Şubat 2010
tarihinde, yine aynı yerde miting kararı alındı.
Bu
arada Tekel İşçileri ile Dayanışma Komitesi dışında,
sendikacı arkadaşlar tarafından Tekel direnişi ile dayanışmak
amacıyla kurulan komite ile ortaklaşa hareket etme kararı çıktı.
"Birlikten dirlik doğar" anlayışı çerçevesinde, 10 Şubat
2010 mitingi için afişler ve bildiriler hazırlanarak beraberce
dağıtıldı. Bu kez havanın eksi 5 derece olmasına rağmen,
mitinge 300 kişilik katılım sağlandı. Mitingde bu kez kısa
zaman öncesinde Almanya Parlamentosu adına Tekel direnişini
incelemek amacıyla Ankara'ya giden Sol Parti milletvekili Sevim
Dağdelen de katılarak, Ankara'daki izlenimlerini anlattı. Yine
aynı dönemlerde Tekel işçilerinin yanında bulunan ve bu bağlamda
Odatv yazarı Mustafa Şekeroğlu tarafından tehditlere maruz kalan
gazeteci Nick Brauns da bir konuşma yaparak, Tekel işçilerinin
direnişinin enternasyonal boyutunu gündeme getirdi. Coşkulu geçen
bu miting, yine Çarşamba geleneğini devam ettirerek, 17 Şubat
2010 tarihinde yine aynı yerde bir miting yapma kararını peşinden
getirdi.
Bu
arada hazırlanan bağış makbuzlarımız ve bağış kumbaralarımız
ile, Tekel işçilerine gönderilmek amacıyla bağış toplamaya
başladık. Başka ülkelerdeki solcular açısından basit gibi
görünen bu bağış kampanyasının bizler açısından çok daha
farklı bir yeri vardır; bunu da açıklamak isteriz: Berlin için,
bir toplumsal mücadele amacıyla bağış toplanması, sadece
camilerin çerçevesine terk edilmişti ve on yıllardır ilk defa
devrimci ve solcu kesimden insanlar kahvelere giderek bağış
topluyordu. Bunun bizler için anlamı çok büyüktü. Hatta
bazılarımız yeniden bağış toplanması ve mücadeleye destek
olunmasına o denli sevindi ki, bundan sonra da bu türden
etkinliklere devam edecekleri yönünde taahhütlerde bulunuldu.
17
Şubat 2010 günü için "Küçük İstanbul" olarak anılan
Kreuzberg semtinin en merkezi alanı olan Kottbusser Tor'da sadece
miting planlamasıyla kalınmadı. Mitingden önce aynı alanda Tekel
direnişi ile ilgili bir dayanışma ve bilgi çadırı oluşturuldu.
Miting'de bu kez yaklaşık 250 civarında katılım vardı, ama
çadıra ilgi çoktu.
Tekel
Bilgi Çadırı Kottbusser Tor'da 21 Şubat 2010 tarihine kadar,
saat 12.00 20.00 arası açık kaldı. Ertesi gün, 18 Şubat
Perşemebe günü birçok insanın uğrak noktası hâline gelen
Tekel Bilgi Sergisi açıldı; Hayat TV'nin hazırladığı filmler
gösterildi ve bağışlar toplandı. Cuma günü Tekel Bilgi
Çadırımızda saat 13.00'de basın açıklaması yaparak,
komitemizden Ankara'ya gidecek üç arkadaşımıza bağışlarımızı
ve Tekel işçilerine bir yazılı mesajımızı verdik. (İkisi
sendikacı olan bu arkadaşlarımız, Ankara'ya hem bağışlarımızı
götürdüler, hem de 20 Şubat 2010 tarihinde Ankara'da yapılan
mitinge ve yürüyüşlere katıldılar.)
Çadırı
kurduğumuz akşam saatlerinde rap söyleyen genç bir müzisyen
arkadaşımız Talu'nun sunduğu rap performansı sayesinde
çadırımızın etrafını gençler sarmaya başladı. Bu gençlerin
arasından çıkan ve orada tanıştığımız üç Afrikalı
rapçinin beklenmedik şekilde programa renk vermesi, çok muhteşem
oldu. Ankara'da direnen Tekel işcileri, halkları birbirine
düşürmek isteyen tüm güç ve kurumlara meydan okuyarak, işçi
sınıfının enternasyonalizmi temelinde birleştirdiği Türkü,
Kürdü, Lazı, Çerkesi ve diğer halklarını, bu sefer Avrupa'nın
göbeği olan Berlin'de bu kez Almanı, Türkü, Kürtü, Çerkesi
hatta Afrikalıyı da birleştirerek, yine örnek oldu.
20
Şubat Cumartesi günü, güneşli bir havada, Tekel işçilerinin
açtığı bu aydınlık ve güneşli yolla dayanışma içinde olmak
amacıyla çadırımızı yine kurduk. Çok geniş siyasi ve sosyal
yelpazeden ziyaretçilerin çadırımıza gelerek destek vermeleri,
bizleri özellikle Tekel işçileri adına çok sevindirdi. Bir çok
insan çadırımızın içerisinde açtığımız resim sergisini
gezerek, Tekel işçilerine bağışta bulundular, destek imzaları
attılar.
Bizleri
bu güneşli günde tek düşündüren ve üzen şey ise, 50 metre
ilerimizde, örgütsel çıkarını işçi sınıfının birliğinin
üstüne koyan kimi arkadaşların 30 40 kişiyle Tekel işçileri
ile dayanışmak amacıyla bizlerden ayrı bir miting yapmaları
oldu.
Akşam
saatlerinde Kürt arkadaşların çadır önünde müzik yapması
büyük ilgi gördü. Yer yer halaylar çekildi. Geleneksel olarak
halay çekerek sonlandırdığımız etkinliğimizin ardından
çadırımızı toplarken, insanlar tüm yapılanlardan dolayı
bizleri tebrik ettiler. Bizler de bu tebrikleri Tekel işçilerine
ileteceğimizi söyledik ve kendilerini 28 Şubat 2010 Pazar günü
saat 14.00'de Hermannplatz'da yapacağmız yürüyüşe davet
ettik.
Aynı
dönem içinde, 21 Şubat'ta Recep Maraşlı'nın "Ermeni
soykırımı" üzerine yazdığı kitap tanıtımında stand
açarak, Tekel işçileri için bağış ve imzalar topladık. Ayrıca
sevgili Recep Maraşlı, bir kitabını Tekel işçileri için
imzaladı. Bu kitabı Tekel işçilerine ulaştırmaya söz verdik ve
daha sonra Ankara'ya ulaştırdık.
Kısacası
Tekel direnişi çok öğretici ve tecrübe alınabilecek bir direniş
oldu. Biraz abartılı olacak ama, etkileri Berlin için küçük
boyutta bir 15 16 Haziran olaylarını hatırlatmakta
Tekel
direnişinden çok tecrübe kazanacağını umduğumuz Türkiye işçi
sınıfı, bunu enternasyonalist bir anlayışla, Avrupa işçi
sınıfı ile paylaştı ve hâlen paylaşmakta da. Bütün
ülkelerdeki burjuvazinin de zaten korkusu dünya işçi sınıfının
birbirine destek olmasıydı
Ama korkunun ecele faydası yoktur.
Burjuvazinin korkusu her hâlinden belli oluyor. Bir gün eceline
neden olacak işçi sınıfının ayak seslerini, son olarak Sakarya
caddesinden duydu. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın, yavaş yavaş da
memleketin tüm sokaklarında duyacaktır
Tekel İşçileri ile Dayanışma Komitesi Berlin
22 Şubat 2010