2 Mayıs 2010
Yine bayrakları, pankartları, sloganlarıyla onurlu, kararlı, coşkulu
yürüdüler ve sermaye devletinin koskoca bir dönem boyunca
zorbalıkla kendilerinden esirgediği alanlarını doldurdular. Yüz
binlerce işçi, emekçi, işçi dostu, ezilen halklara mensup insan
dün 1 Mayıs'ı Taksim'de görkemle kutladı. Emperyalizmin
işbirlikçisi kapitalist egemenlerin 1979'dan beri faşist
yöntemlerle uyguladığı yasak kırıldı. İşçi sınıfının
sendikal ve siyasal örgütlerinin, komünist, sosyalist, devrimci,
ilerici insanların bu ortak başarısı, sömürüye ve zulme karşı
mücadelede yeni başarıların habercisi olacaktır.
Taksim yasağı burjuvazinin sıkıyönetim ilan ederek silahlı kuvvetleri
işçi sınıfının ve ezilen halkların üzerine sürmesiyle
başlamıştı. Bu yasak, bütün dünyada kapitalist karşı devrimler
ve gericilik dönemini başlatan neoliberal saldırının
Türkiye'deki işaret fişeğiydi. Taksim yasağının nihayet
aşılması büyük değer taşıyor. İşçi sınıfının geniş
kitleler hâlinde Taksim'e girmesi, kapitalist sömürü vahşetine
karşı yeni bir mücadele, isyan, başkaldırı döneminin
başladığını gösteriyor. Burjuvazinin ve uzantılarının,
kapitalizme sessizce boyun eğen yığınlar, uysal köleler yaratma
hayali artık paramparça. Taksim yasağının kırılması,
kapitalizme ve emperyalizme karşı yeni bir atılım döneminin,
yeni bir devrimci yükselişin işaret fişeğidir. Tekrar ilerlemeye
başlıyoruz. Er geç sömürü ve zulmün kışına son verecek olan
eşitlik ve özgürlük mücadelesinin yeni baharına giriyoruz.
Taksim'deki
1 Mayıs gösterisine, burjuvaziye teslimiyet çizgisi değil, sınıf
mücadelesi, onurlu direniş, devrim ve sosyalizm özlemi damgasını
vurdu. AKP uydusu "liberal sol" ve ezilen halklara düşman
"ulusalcı sol" yapılar, kapitalist egemenlerin bütün
kesimlerine karşı işçilerin ve halkların kardeşçe birliğini
savunan enternasyonalist yapıların rengârenk yelpazesi yanında
pek sönük kaldı. Bu olgu, işçi sınıfı devrimcilerinin
bilinçlenme, örgütlenme ve eylem çalışmalarında yeni hedefler
belirlemesini kolaylaştıracak. Fabrikalara, işyerlerine, okullara,
tarlalara, semtlere daha çok gitmeliyiz. Her türlü engele rağmen
bütün sendikalarda, bütün kitle örgütlerinde devrimin ve
sosyalizmin rengi daha çok ortaya çıkmalıdır.
Özellikle
2007'den bu yana yürütülen ortak mücadeleyle 1 Mayıs
çalışmaları somut ürünlerini verdi. 1 Mayıs ücretli tatil
günü oldu ve Taksim yasağı kalktı. Önümüzdeki ilk hedef,
burjuvazinin yaygınlaştırmayı amaçladığı 4C kölelik düzenini
kırmak için mücadeleyi yükseltmektir. 4C köleliğini kabul
etmeyen Tekel işçileriyle dayanışma için sendika
konfederasyonlarının söz verdiği 26 Mayıs genel eylem kararını
hakkıyla hayata geçirmeliyiz. 26 Mayıs eyleminde başarı 4C'nin
iptalini kolaylaştıracak, 4C'nin iptali ise özelleştirmelere
karşı mücadeleyi yükseltecektir. Yeni özelleştirmeleri
durdurmak, eski özelleştirmeleri iptal etmek, işsizlik afetini
azaltmak, sağlık ve eğitim alanından başlayarak yeni bir ruhla
kamusal hizmet anlayışını yerleştirmek ve bütün bu
politikaları mantıksal uzantısına kadar götürmek için bugün
elbirliğiyle ilk hedefe yoğunlaşmalıyız.
Tekel
işçilerinin geçen yılın sonlarında Ankara'da başlattığı
direniş, 4 Şubat dayanışma eyleminin ardından, Mart ayında 8
Mart, 12 Mart, 16 Mart, 21 Mart Newroz, 30 Mart uğraklarında
kadınların, Kürt halkının, Alevi toplumunun, gençliğin
mücadelesiyle birleşti. 1 ve 2 Nisan'da Tekel işçilerinin yeni
hamlesinin zorbaca dağıtılmasının ardından mücadele 1 Mayıs'ta
görkemli Taksim gösterisi ve ülkenin çeşitli yörelerinde
gerçekleştirilen mitinglerle yeni bir boyuta yükseldi.
1
Mayıs 2010'da işçi sınıfı, emekçiler, işçi dostları,
ezilen halklara mensup insanlar elbirliğiyle Taksim'de karanlık
bir dönemi sona erdirdiler. İşçi sınıfının, bütün
emekçilerin, ezilen halkların birliği ve mücadelesi yarınların
anahtarıdır.
Hava döndü, işçiden esiyor yel!
30 Nisan 2010
Çok uzun zamandır, bu sözler artık sadece bir şarkının dizesi
değil. Bu ülkenin yüz akı komünistlerin, sosyalistlerin,
devrimcilerin, yılmadan sokakları işgal eden ilerici gençlerin,
en olmaz deneni olduran işçi sınıfımızın, emekçilerimizin,
yoksul halkımızın "yeter artık" şiarıyla kapitalizme,
emperyalizme, burjuva düzenine dur demeleridir.
2010
1 Mayıs'ında, "Taksim meydanı alt tarafı bir meydandır"
diyenlere karşı, işçi sınıfının en küçük hakkını bile
tırnaklarıyla söküp almak zorunda kaldığını görmek
istemeyenlere karşı bugün, işçi sınıfımızın 1 Mayıs
Meydanı olarak adlandırdığı Taksim'e girilecek.
Taksim'i
kapitalist sömürücülerin elinden söke söke alarak kazananlar,
taşeron işçiliğini de çöpe atacaklardır. 4C kölelik düzenini
de parçalayacaklardır. Tarımın ve sanayinin çökertilmesini,
köylünün, çiftçinin topraklarından sürülmesini de
durduracaklardır. Özelleştirmeleri iptal etmek, işsizliğe son
vermek, Kürt halkına onurlu bir barış, eşitlik ve özgürlük
imkânı sağlamak, şovenist, militarist ve dinci zulmü ortadan
kaldırmak, NATO'dan ayrılmak, ABD ve AB köleliğini kırarak
ülke bağımsızlığını sağlamak, herkese insanca bir yaşamı
gerçekleştirmek de "1 Mayıs'ı kazandık sıra Taksim'de"
diyen ve bugün bu hakkını alan iradenin olacaktır.
Bugün
eğer tüm Türkiye işçi sınıfı 1 Mayıs Alanı Taksim'de ise,
bu kapitalist egemenlerin bizlere bir lütfu değil, emekçilerin
kuşaklar boyu yılmadan, bıkmadan, usanmadan sürdürdüğü
özverili mücadelenin sonucudur.
2007'de,
2008'de, 2009'da Taksim diye ısrar eden sendikacılara,
komünistlere, sosyalistlere, devrimcilere, ilerici gençliğe
burjuvaziyle uzlaşmayı önerenlerin kutlamalarımızdaki yeri hep
eksik kalacak. Sözde, şimdi vakti değil' diye işçi sınıfını
bölmeye gayret edenlerin, bir orada bir burada yalpalayıp
duranların, EMEP gibi, bir yıl kitlesinin yarısını Kadıköy'e,
yarısını Taksim'e yollayıp, bir sonraki yıl tümüyle
Taksim'deki mücadeleden kaçıp Kadıköy'e sığınanların,
"oportünizmin ne olduğunu" yeniden sorgulamaya ihtiyacı
vardır.
İşçi
sınıfı tarihinin en şanlı ismi TKP'yi gasp eden SİP'in ise, 2009 yılında işçi sınıfını bölmek adına apar topar
kaptıkaçtı mantığıyla Çağlayan meydanına talepte bulunmasını
hiçbir işçi dostu unutmayacak. Devrimcilerin kararlı tutumlarını
görünce son üç gün içinde manevra yapıp yeniden Taksim demelerini de unutmayacağız. 1 Mayıs günü, devrimciler polisin
tüm gaz bombalı, coplu, panzerli, basınçlı sulu saldırısına
rağmen adım adım meydana yaklaşırken, polisle pazarlık yapıp
barikatların kaldırılmasıyla, tertemiz, üzerlerinde tek bir
kırışık bile bulunmayan kıyafetleriyle Taksim'e buyur
edilmelerini de asla unutmayacağız.
Hava döndü, işçiden esiyor yel. Sizler ne kadar çabalasanız da, işçi
sınıfımız herkesi taraf olmak zorunda bırakacak.
Ya proletaryadan yana olacaksınız, ya burjuvaziden. Ya bağımsızlıktan
yana olacaksınız, ya emperyalist kölelikten. Ya Türk İslam Nato
sentezcileri ile İslam Türk Nato sentezcileri arasında
kalacaksınız ya da işçi sınıfının bağımsız kurtuluş
ideolojisi ile donatılacaksınız. Ya Irak'ta işgalci Amerikan
askerlerine karşı mücadele eden Arap, Kürt, Şii, Sünni Irak
halkından yana olacaksınız ya da bu mücadeleyi küçümsemek için
elinizden geleni yapacaksınız. Ya şovenizmi ve militarizmi ortadan
kaldıracak ve Kürt halkıyla, Alevilerle, eşitlik temelinde,
sosyalist ülküler doğrultusunda yan yana, kardeşçe
yürüyeceksiniz ya da egemenlerin 80 yıllık inkârcı
politikalarına sözde sol bir sos bulayıp emekçilere satmaya
çalışacaksınız.
Ortası
yok.
Yaşasın
Türkiye ve dünya işçilerinin birliği. Yaşasın emekçi
halkımızın eşitlik ve özgürlük mücadelesi. Yaşasın dünya
proletaryasının yeniden ayağa kalkışı.
Yaşasın
ezilen halkların mücadelesi.
1 Mayıs'ta Taksim'deyiz, 1 Mayıs'ta 1 Mayıs Alanındayız.
Yaşasın 1 Mayıs!
Biji Yek Gulan!
A'şa Vahid Eyyar!
İşçi sınıfı Taksim'de 1 Mayıs hakkını kazandı
13 Nisan 2010
1979'dan beri İstanbul'un Taksim meydanını işçi sınıfına yasaklayan
burjuvazi nihayet işçi sınıfının ve dostlarının iradesine
boyun eğmek zorunda kaldı. Bugün Türk İş, DİSK, Hak İş,
KESK, Kamu Sen ve Memur Sen'den oluşan 6 sendika
konfederasyonunun başkanlarıyla bir araya gelen İstanbul Valisi
Muammer Güler, Taksim'in 1 Mayıs kutlamasına açılacağını duyurdu.
Taksim'in yeniden 1 Mayıs gösterilerine açılması kararı, bir lütuf
değil, işçi sınıfının kuşaklar boyunca sürdürdüğü
özverili mücadelenin ürünüdür. Taksim yasağı, 1979'da
sıkıyönetim eliyle uygulamaya koyulan, 12 Eylül 1980 askerî
diktatörlüğünün ve ardından gelen bütün kapitalist
hükümetlerin ısrarla sahip çıktığı faşist bir yasaktı. Taksim yasağının iptali, bu uğurda hayatı, sağlığı,
özgürlüğü pahasına yılmadan mücadelede eden bütün komünist,
sosyalist, devrimci, ilerici insanların, işçi sınıfının
siyasal ve sendikal örgütlerinin ortak başarısıdır. Özellikle
2007, 2008 ve 2009'da sözüm ona "aklı başında" ve "gerçekçi" gerekçelerle Taksim'de 1 Mayıs hedefinden
vazgeçen uzlaşmacıların önerilerini ellerinin tersiyle reddeden
herkese selam olsun. Polisin gaz bombalı, coplu, basınçlı sulu,
panzerli saldırılarına rağmen Taksim'de ısrar eden devrimci
güçlerin özverisi olmasaydı, 2010'da bu yasak kaldırılamazdı.
Hatırlanacağı gibi, Türkiye proletaryası geçen yıl 1 Mayıs'ın ücretli
tatil günü olması hakkını kazanmış, ayrıca Taksim'e sadece
bir kısım temsilcileriyle "vekâleten" girmişti. Bu yıl
proletaryanın Taksim'e büyük kitlesiyle "asaleten" girmesi
ve burjuvaziye karşı kazandığı simgesel zaferi, sömürülen ve
ezilen bütün halkın taleplerini gür biçimde haykıracağı
siyasal bir mücadele gününe çevirmesi gündemde olmalıdır.
1 Mayıs kutlaması, Türk İş, DİSK, KESK ve Kamu Sen
konfederasyonlarının 26 Mayıs'ta ülke çapında genel direniş
düzenleme kararı doğrultusunda genel bilinçlenme ve örgütlenme
kampanyasının önemli bir ayağı olmalıdır. Bütün sendikalar
Tekel işçilerinin kazanılmış haklarıyla çalışmaya devam
etmek için başlattıkları direnişi desteklemek amacıyla
verdikleri sözün gereğini yerine getirmelidir.
Bu gerek yerine getirildiğinde, AKP'nin halka yönelik saldırılarını
püskürtmek; herkese iş, parasız eğitim ve sağlık temin etmek;
küçük çiftçileri ve esnafı desteklemek, tarımın ve sanayinin
çökertilmesine dur demek; Kürt kardeşlerimize onurlu bir barış,
eşitlik ve özgürlük imkânını sağlamak; şovenist, militarist
ve dinci zulmü ortadan kaldırmak; NATO'dan ayrılmak, ABD ve AB
köleliğini kırarak ülke bağımsızlığını sağlamak yolunda
daha elverişli bir noktada olacağız.
2010 işçi sınıfının, ezilen halkların, gençliğin mücadelesinin
yükseldiği bir yıl olarak sürüyor. Tekel işçilerinin uzun
süreli mücadelesi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde ülke
çapında yaygın kadın gösterileriyle, 12 ve 16 Mart'ta faşist
katliamlara karşı gençliğin, Alevi ve Kürt kardeşlerimizin
yaygın tepkileriyle, Newroz'da milyonu aşkın Kürt kardeşimizin
mitingleriyle devam etti. 1 Mayıs'ı Taksim'de güçlü biçimde
kutlamak işçi sınıfının, emekçilerin ve ezilen halkların
mücadelesinde yeni bir halka olacaktır.