Hayatını işçi sınıfı mücadelesine adamış bir
öğretmen, bir aydın, bir sendika eğitimcisi, bir örgütçü ve bunların
hepsini yapmasını sağlayan yönüyle bir militan. TKP'nin savaş erlerinden
biri, işçi sınıfının Süleymanı, Süleyman Üstün. Ölümünün dördüncü yıl
dönümde yine mezarı başında buluştuk; yoldaşları, ailesi, çalışma
arkadaşları, öğrencileri, dostları, onu örnek alan genç işçiler, hâlâ
ondan öğrenmeye devam edenler. 19 Mayıs 2007'de yitirdiğimiz Süleyman
Hoca'nın resmini daha 18 gün önce yani 1 Mayıs'ta taşıyarak onu çok
sevdiği işçilerle, işçi sınıfıyla buluşturanlar olarak şimdi de mezarı
başındaydık.
"Dalgaları karşılayan gemiler gibi
"
Süleyman Üstün 1927'de Tekirdağ'ın Saray ilçesinin Karlı Köyü'nde bir
çiftçi ailesinin çocuğuolarak dünyaya geldi. Köy ilkokulunu bitirdikten
sonra Kepirtepe Köy Enstitüsü'nde okumaya başladı. Mezun olduktan sonra
zorunlu hizmetini tamamlamak için Çerkezköy'ün Yanıkağıl köyünde göreve
başladı. Yanıkağıllılarda Üstün ailesinin hatırası hâlâ sımsıcak.
Süleyman Üstün ilerleyen yıllarda İstanbul'a
yerleşerek öğretmen hareketinin içine girmişti. Türkiye Öğretmenler
Sendikası'nın (TÖS) kurucuları arasında yer almış, TÖS İstanbul İl
Başkanlığını yapmıştı. Aynı dönemlerde işçi hareketiyle de bağlar
kuruyor, Türkiye İşçi Partisi (TİP) çalışmalarına katılıyordu. O artık
yüzünü sosyalizme dönmüştü. Öğretmen hareketi içerisinde Devrimci Eğitim
Şurası, Büyük Eğitim Yürüyüşü ve dört gün süren Genel Öğretmen Boykotu
gibi emek hareketindeki önemli köşe taşlarında; siyasal alanda ise
TİP'in meclise girmesi çalışmalarında Süleyman Hoca'nın eşsiz katkıları
olmuştur. O yıllarda Türk İş içerisinde yükselen işçi hareketi
Türk İş'in kabına sığamaz ve büyük bir kopuşla 1967'de DİSK
kurulur. Süleyman Üstün DİSK'in kuruluş çalışmalarına da katkı
koymuştur. DİSK kurulduktan sonra ise ilk defa Lastik İş
Sendikası'nda olmak üzere işçi eğitimleri vermeye başlar. Süleyman Hoca
bir sendika eğitimcisi olmanın dışında iyi bir örgütçü, yaratıcı bir
taktikçi, eşsiz bir propagandacı ve ajitatördü. 15 16 Haziran Genel
Direnişinde tutuklanan 32 kişiden biri olması da burjuvazinin de bu
özelliklerini bildiğinin ve bu direnişteki yerinin bir işareti olsa
gerek.
1960'ların toplumsal yükselişini
durdurmak isteyen burjuvazi işçi sınıfının ve yükselen devrimci öğrenci
hareketinin karşısına 12 Mart faşizmiyle çıktığında da işçi sınıfının
Süleymanı mücadeleden geri durmadı. 27 gün süren Gayrettepe'deki işkence
günlerinin ardından yaralarının iyileşmesi için uzun süren bir tedavi
görmek durumunda kaldı. 12 Mart karanlığının yırtılıp atılmasında ve
yeniden yükselen işçi hareketine eğitimci ve örgütçü olarak büyük
katkılar verdi. Sınıf bilinçli işçi önderlerinin yetiştirilmesindeki
emeği ise tartışılmaz.
Hemen hemen her grev
çadırında, her işçi direnişinde sesi işçilerin kulaklarında fikirleri
zihinlerinde yankılanmıştır. DİSK'teki görevlerini yürüten Süleyman
Üstün işçi sınıfının öncü partisi TKP ile de bağ kurmuştu. 1979 yılında
İlerici Kadınlar Derneği (İKD) başkanı Beria Önger'in ara seçimlere
bağımsız senatör adayı olarak girmesiyle birlikte seçim çalışmalarının
aranan konuşmacısı olarak canla başla işçi sınıfı adayının seçilmesi
için çalışmıştı. Yükselen ATILIM günleri karşısında burjuvazi tekrar ve
daha ağır bir şekilde faşizme başvurarak 12 Eylül darbesini
gerçekleştirir. Bu aynı zamanda Süleyman Üstün'ün politik göçmenlik
hayatının başlamasıdır. Zor ve kasvetli göçmenlik dönemi tekrar yurda
dönüşü ve sendikal çalışmalara katılmasıyla son bulacaktır. Süleyman
Hoca son nefesini verdiğinde dahi hâlâ görev başında bulunan bir sendika
eğitimcisiydi. Hasta yatağında bir yandan 1 Mayıs tartışmalarını
izliyor, bir yandan da kendisini yalnız bırakmayan çalışma
arkadaşlarıyla işçi hareketi ve 1 Mayıs tartışmaları ile ilgili
değerlendirmelerde bulunuyordu.
Yoldaşlarımızı anmak onları anlamaktır
Süleyman Hoca'yı hatırlamak demek onun yaşamından
dersler çıkarmak demektir aslında. Bir yaşam nasıl işçi sınıfı davasına
adanır, bir insan ne kadar fedakarca bu uğurda çalışabilir diye sorarsak
işçi sınıfının Süleymanı buna gösterilebilecek en güzel örneklerdendir.
Süleyman Hoca yaratıcı düşünmek, insanların kalplerine ve bilinçlerine
aynı anda seslenmek, onları sınıfın amaçları doğrultusunda seferber
edebilmek demektir. Süleyman Hoca kişisel yeteneklerini sınıf kavgasında
geliştirmek ve yine bu kişisel yetenekleri kavgaya sunmak demektir.
Öğrenmek, öğretmek, fedakarca çalışmak, kendini kavgaya adamaktır Süleyman Hoca.