İbrahim Güzelce'yi ölümünün 32'inci yılında Birlik Dayanışma Hareketinin düzenlediği törenle Topkapı'da mezarı başında andık.
Devrim
şehitleri için yapılan saygı duruşunun ardından Enternasyonal
Marşı ile başlayan anmada 1 Mayısların yıllar sonra tekrar kitlesel bir şekilde kutlanmasının mimarlarından olan Güzelce'nin, Kemal Türkler ve Rıza Kuas'la birlikte işçi
sınıfının önemli başarılarında imzası olduğu belirtildi.
1961'de
Türkiye İşçi Partisinin, 1967'de DİSK'in kurucuları arasında yer alan Güzelce sınıf ve kitle sendikacılığı anlayışının DİSK içerisinde kök salmasını sağlayan işçi
önderlerinden biriydi. Güzelce 1976 1 Mayıs'ının kitlesel bir şekilde Taksim'de kutlanması için yoğun emek harcamış ve gereken hazırlıkları yürütmüş, ne var ki 1 Mayıs'tan kısa
bir süre önce aramızdan ayrıldığı için görkemli 1 Mayıs mitingini görememişti.
İbrahim
Güzelce'nin ölümünün ardından DİSK'in yayınladığı
bildiriyi, işçi sınıfının onu nasıl uğurladığını anlatan
yazıyı ve Güzelce'nin 1 Mayıs yazısını tarihsel birer belge
olarak okurlarımıza sunuyoruz.
Örgüt
adamı, yaşam dolu işçi sınıfı neferi DİSK Genel Sekreteri
İbrahim Güzelce, yakalandığı ağır hastalıktan kurtulamayarak
11 Nisan 1976 sabahı saat 7.20'de aramızdan ayrıldı.
İ.
Güzelce, 7 Eylül 1922'de İstanbul'da doğdu. İlkokulu
bitirdikten sonra Meslek Okuluna devam etti. Buradan mürettip olarak
mezun oldu. Zorunlu hizmetini Urfa Belediye Matbaasında
tamamladıktan sonra, İstanbul'a döndü ve 1940 yılında
İstanbul Basın Teknisyenleri Sendikası'nın üyesi olarak
sendikal eylemlere katıldı.
1948de
İstanbul Basın Teknisyenleri Sendikası'nın Genel Sekreterliğine
seçildi. 1963-1967 yıllar arasında Türkiye Basın Sanayi İşçileri
Sendikası (Basın-İş) adını alan bu örgütün Genel
Başkanlığını yapan Güzelce her dönemde ve her koşulda tüm
yaşamını işçi sınıfının ve emekçi halkın sermaye
egemenliğinden kurtuluş mücadelesine adamıştı.
1955
yılında "İşçi
Sesi" gazetesinde şöyle
sesleniyordu. "Üzülerek söylemek lazım ki, bizde, işçinin
erkeği de kadını da hâkir görülen basit bir makineden başka
bir şey değildir. Biz bütün bu haksızlıkların mücadelesi
içersindeyiz. Ve bir gün gelecek, işçi kızlarımız üniversite,
lise mezunu kimseler olacaklar. Biz bu günleri görmek istiyoruz."
Örgütlü
mücadelenin gereğine ve işçi sınıfının gücüne inanmıştı.
1956'da "Siz ne derseniz deyiniz bu memlekette, "grev hak ve
hürriyeti" mutlak şekilde işçiye verilecektir. Her türlü
şartlar bunun bu şekilde olmasını emrediyor.
1961
yılında kurulan Türkiye İşçi Partisi'nin kurucuları arasında
yer aldı. 13 Şubat 1967 tarihinde, sendikası Basın-İş adına,
Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK)'in
kuruculuğunu yaptı ve DİSK'in Genel Sekreterliğine seçildi.
Görevleri ile ilgili olarak çeşitli uluslararası sendikal
toplantı, kongre ve gezilere katıldı. Çeşitli gazete ve
dergilerde sosyal-politik yazıları yayınlandı.
1971'den
Mayıs 1975 tarihine kadar Alman Sendikalar Birliği (DGB) Berlin
Yabancılar Bürosunda danışman olarak görev yaptı. 21 Mayıs
1975 tarihinde toplanan DİSK V. Genel Kurulunda, DİSK Genel
Sekreterliğine seçildi.
İşçi
sınıfının kavgacı ve yaratıcı yeteneğine inanıyordu. DİSK'in
genel sekreterliğine seçildiği V. Genel Kurul'dan sonra yoğun
bir çalışma içine girdi.
O
bedensel olarak yok oldu. Fakat DİSK dimdik ayakta ve emeğin
sermaye egemenliğinden kurtuluşu için mücadele devam ediyor. Bu
mücadelenin her anında, sömürünün ve baskının yok olduğu
emekçinin özgür Türkiye'sinde işçi sınıfımız İ.
Güzelce'yi yaşatacaktır.
Mücadele
içinde her yönüyle yaşayan inançlı insan olgusudur, Güzelce'yi
bu illetli kavgada güçlü kılan.
Genel
Sekreterimiz Güzelce, Türkiye ve Dünya işçi sınıfının
sermayenin egemenliğinden kurtuluşu için verilen mücadeleye tam
inançlı bir Türk devrimcisi ve bir enternasyonalist olarak 11
Nisan 1976 Pazar günü aramızdan ayrıldı.
"Bugün
Pazar-bugün beni ilk defa güneşe çıkardılar" diyor Nazım
Hikmet. Ve biz, Güzelce'yi bir pazar günü güneşe işçi
sınıfının sevgi dolu ve ateşten yüreğine bilincine gömdük.
Yüreğimizin her atışında, bağımsızlık, demokrasi, barış ve
sosyalizm mücadelesinin her adım ve konağında onunla birlikteyiz.
DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler'in dediği gibi, "O bedensel
olarak yok oldu. Fakat, DİSK dimdik ayakta ve emeğin sermaye
egemenliğinden kurtuluşu için mücadeleye devam ediyor. Bu
mücadelenin her anında sömürünün ve baskının yok olduğu,
emekçinin özgür Türkiye'sinde işçi sınıfımız İbrahim
Güzelce'yi yaşatacaktır."
Güzelce
genç bir yaşta, enerji, birikmiş deney dolu bir çağında, sınıf
sendikacılığının hızla güçlendiği bir dönemde öldü. O, 1
Mayıs broşürüne Önsöz'ünü
yazdığı, yönetici ve örgütlü kitlelerin birarada yürümesini
istediği tarihsel 1 Mayıs gösterisini göremeden aramızdan
ayrıldı. Son anına dek, 1 Mayıs gösterisinin siyasal anlamı,
DiSK ve sendikal birlik açısından önemi ve hatta teknik sorunları
üzerine tartıştı, görüşünü dile getirdi. Yazdığı önsözde
"Türkiye'de yıllardır yığınsal olarak kutlanamayan 1 Mayıs,
1976 yılında bir anda yüzbinlerin elinde, yüreğinde ve kafasında
bayraklaşıyor. Alanları dolduran kitleler kendi sınıflarının
gücünü; sermayenin güçsüzlüğünü daha iyi kavrıyorlar.
1976'nın 1 Mayıs'ında Türkiye İşçi Sınıfı, aynı anda
tüm dünya emekçileriyle haykırıyor. Bu haykırış, emeğin
sermayeden kurtuluş mücadelesini dile getiriyor. Türkiye işçi
sınıfı hareketinin uzun geçmişine ve dünya işçi sınıfının
kazanımlarına sahip çıkan DİSK, 1 Mayıs 1976'da yeni bir güç
ve soluk kazanıyor. Bu soluk, Türkiye işçi sınıfının sendikal
birliği DİSK'te gerçekleştirme soluğudur." dedi. Bu bir
soyut tahmin değildi. Geçmiş dönemleri ve içinde bulunduğumuz
Türkiye ve dünya koşullarını iyi değerlenmişti Güzelce. 1
Mayıs günü, belki de ilk kez Taksim alanı bu denli dolduğunda,
onu bir kez daha anımsamamak olanaklı değildi. 1961 yılında
TİP'in kurucuları, 1967'de DİSK'in kurucuları arasında yer
alan ve ilk Genel Sekreteri olan, daha sonra gittiği Federal Almanya
dönüşünde 5. Genel Kurulu'muzda yeniden Genel Sekreterlik
görevine seçilen Güzelce'nin daha da eskilere çıkan, mücadele
dolu geçmişini 1976'nın 1 Mayıs'ından soyutlayabilir
misiniz? 1 Mayıs konuşmasında Türkler bu gerçeği dile
getiriyordu:
"Selam
olsun, işçilerin, emekçilerin, tüm çalışanların birlik ve
dayanışma günü 1 Mayıs bayrağını yere düşürmeyen işçi
sınıfımızın yiğit savaşçılarına! Selam olsun sana, büyük
insan, işçi sınıfımızın savaşçı neferi merhum DİSK Genel
Sekreteri İbrahim Güzelce!"
14 Nisan
Çarşamba, bir iş günü. Fakat, Demir Döküm, Arçelik, grevci
İzsal, Gıda, Tekstil, Basın, Lastik, Turizm, vb. işçileri,
onbinlerce işçi Hürriyet Meydanı'nda toplanmış. Ellerimizde
sadece, çalıştıkları işyerlerini bildiren pankartlar var.
Yakalarda, Güzelce'nin resmi olan "DİSK Genel Sekreteri İbrahim
Güzelce, 1922-1976" rozeti var. İlerici Gençler de bir başkasını
taşıyorlar. Üzerinde "İşçi sınıfının özgürlük, barış,
toplumsal ilerleme savaşımındaki yiğit neferini, gençlik
unutmayacaktır." sözcüklerini okuyoruz. Pankartlar arasında,
diğer ilerici örgütlerin isimleri görülüyor. Fakat, bu büyük
sessizliği mücadeleci kılan, Güzelce'nin bir an bile güvenini
yitirmediği işçiler... 1963-1967 yılları arasında Genel
Başkanlığı'nı yaptığı DİSK üyesi Basın-İş'in Yeni
Ses adlı organının Güzelce
için hazırladığı özel sayısında: "İşçi sınıfımızın
ekonomik örgüt birliğinin sağlanması, sarı sendikacılığının
yok olması, sınıfsal sendikacılık ilkelerinin yerleşmesi çabası
içinde olan DİSK'e en önemli katkıda bulunurken, İ.Güzelce'yi
kaybettik.", "İ.Güzelce'yi fizik olarak kaybeden işçi
sınıfı, onun savunduğu ve hayata geçirdiği sosyalist ilkelere
sonuna kadar sahip çıkacak, örgütlü demokratik mücadelesi ile
iktidara yönelecek ve en yüce doruğuna ulaşacaktır." sözlerini
okuyoruz.
"Emeğin
iktidarı için/yürüyordu/yürüyordu değil, YÜRÜYOR!"
şiir dizelerinin yer aldığı Maden-İş gazetesi "demokrasi,
bağımsızlık, barış ve toplumsal ilerleme mücadelemizin bu
inatçı savaşçısı omuzdaşlarının nasırlı elleriyle toprağa
verildi" diyordu. "İbrahim Güzelce, işçi sınıfımızın
bağımsızlık, demokrasi, sosyalizm kavgasının yetiştirdiği,
namuslu, inanmış, kararlı bir neferiydi. Kavgası kavgamız,
davası davamızdır." diyordu Keramik-İş gazetesi. DİSK'in
kurucularından Gıda-İş'in siyah başlıklı Sendika
gazetesi, K.Nebioğlu'nun kaleminden bu kaybı şöyle dile
getiriyordu: "Güzelce işçi sınıfı mücadelesinin bir bütün
olduğunu kavrayabilen, anlayabilen, uygulayan ender sendika
liderlerimizdendir. (...) Bütün enerjisi işçi sınıfının
devrimci mücadelesinde tüketen Güzelce arkadaşımızı işçi
sınıfı, tarihine yazacaktır. Ona sevgi, ona saygı." Ve
daha birçok DİSK üyesi olan ve olmayan sendika gazetesi işçi
sınıfının yiğit evladı, ilke adamı örgütçü ve kollektif
çalışmanın yazman savunucusu, sosyalist Güzelce'nin ölümü
karşısındaki duydukları üzüntüyü, onun mücadeleci yaşamını
dile getirdiler.
Bir iş
günü olmasına karşın, 14 Nisan Çarşamba günü, ilk kez,
onbinlerce işçi iş bırakarak kendi aralarından çıkan bu büyük
insanı son kez selamlamak üzere, Hürriyet Meydanı'ndan Topkapı
Çamlık mezarlığına dek yürüdüler. Yüzlerce çelengin
süslediği mezarı başında yaptığı konuşmada DİSK Genel
Başkanı Kemal Türkler:
"Onun
aramızdan ayrılması sadece ailesi ve DİSK topluluğu için değil,
tüm işçi sınıfımız ve emekçi halkımız için büyük bir
kayıp olmuştur. İbrahim, geride her anı mücadele ve sevgi dolu
dürüst bir yaşam bırakmıştır. (...) Tüm yaşamını, işçi
sınıfının, çalışanların kurtuluşuna adayan Güzelce'nin
bizlere bıraktıkları bundan sonra da yolumuzu aydınlatacaktır."
diyerek, Türkiye işçi sınıfının, tüm ilerici ve
sosyalistlerin ona duyduğu derin güveni, sarsılmaz inancı ve
sönmez acıyı belirtti.
İbrahim Güzelce'nin
Son Yazısı
Sevgili Dostlar,
Bazı tarihler, olaylar
vardır, unutulmaz. Belki görmemişsinizdir, yaşamamışızdır.
Belki de başka bir ülkede doğmuştur. Fakat öylesine derin ve
kalıcı etkiler bırakmıştır ki yüzyıllar sonra bile, sanki
yaşanmışcasına hatırlanır. Artık, etle kemik gibi varlığımızın
ayrılmaz parçası olmuştur. Onu yok etmeye, karalamaya veya
saptırmaya çalışmak mümkün değildir. Çünkü, bu gibi olaylar
milyonlarca insan tarafından benimsenmiş ve durmadan gelişen,
büyüyen maddi bir güç haline gelmiştir. Hele temelinde yatan
nedenler, bugün hâlâ daha pek çok ülkede halkların varlığını
tehdit ediyorsa bu tarihlerin değeri ve çağdaşlığı bir kez
daha artar.
İşte 1 Mayıs tüm
emek dünyası için bu tarihlerdendir. Ülkemizde, daha 1925'lerden
itibaren burjuvazinin 1 Mayıs'ı "Bahar ve Çiçek Bayramı"
olarak ilan etmesi, 1 Mayıs'a kimlerin sahip çıktığını
gösterir. Egemen sınıflar bu tarihi bize unutturmak için çok
uğraştılar. Sıkıyönetim mahkemeleri, coplu, tabancalı,
işkenceli, zindanlı baskı ve zulüm mekanizmasını çalıştırdılar.
Fakat, artık bayraklaşan, kitlelere ait olan bu günü, köfteli,
ayranlı, çiçekli bir piknik günü haline getiremediler. Onun asıl
sahipleri 1 Mayıs'ı yaşattılar, yücelttiler. Sermayenin
emrindeki baskı güçleri "Bütün Dünya İşçileri Birleşin"
sloganını öldüremediler. Her şiddet uygulaması, büyüyen
kuşkularını açığa vurdu.
Türkiye'de yıllardır
yığınsal olarak kutlanamayan 1 Mayıs, 1976 yılında bir anda
yüzbinlerin, milyonların elinde, yüreğinde ve kafasında
bayraklaşıyor. Alanları dolduran kitleler kendi sınıflarının
gücünü, sermayenin güçsüzlüğünü daha iyi kavrıyorlar.
1976'nın 1 Mayıs'ında Türkiye işçi sınıfı, aynı anda,
tüm Dünya emekçileriyle birlikte haykırıyor. Bu haykırış,
emeğin sermayeden kurtuluş mücadelesini dile getiriyor. Türkiye
işçi sınıfı hareketinin uzun geçmişine ve dünya işçi
sınıfının kazanımlarına sahip çıkan DİSK, 1 Mayıs 1976'da
yeni bir güç ve soluk kazanıyor. Bu soluk, Türkiye işçi
sınıfının sendikal birliğini DİSK'te gerçekleştirme
soluğudur.
Her geçen yılla
birlikte 1 Mayıs yeni bir anlam ve daha zengin bir içerik
kazanıyor. Uluslararası işçi bayramı, ilk olarak 1890'larda
kutlanmıştı. O yıldan bugüne dünyamızın çehresi değişti.
Daha insancıl oldu. Yeryüzünün üçte biri kapitalizmin
sömürüsünden, yoksulluk, baskı ve zulmünden kurtularak,
özgürlük kazandı. Bu ülkelerde sermayenin diktatörlüğüne
sünger çekildi. 1919'da dünya yüzölçümünün yüzde 72'sini
ve dünya nüfusunun yüzde 69'dan fazlasını sömürge ve bağımlı
ülkeler oluşturuyordu. Bugün ise, son sömürgelerin yüzölçümü
yüzde 4'ten, sömürge nüfusu ise yüzde 1,1'den daha azdır.
Son olarak Vietnam, Kamboçya, Laos, Mozambik, Gine, Angola halkları,
emperyalist sömürgeciliğe ülkelerinde son vermişlerdir. Ulusal
kurtuluştan sonra halklar ekonomik bağımsızlıkları için
mücadele vermektedirler. Toplumsal ilerlemeye set çeken engeller
birer birer sökülüp atılmakta ve emekçiler ulusal
zenginliklerini ellerine geçirmektedirler. İleri derecede gelişmiş
kapitalist-emperyalist ülkelerde de örgütlü işçi ve emekçi
kitleler, sömürü düzeninin bunalımına karşı savaşmakla
tekelci sermayenin egemenliğini sarsıyorlar.
1976'nın - Mayıs'ı,
sosyalizmden yana değişen böyle bir Dünya'da kutlanacak.
Türkiye işçi sınıfını 1 Mayıs'tan koparmak, emek
dünyasından koparmak demektir. Kimsenin gücü yetmez buna.
1 Mayıs grev değildir.
1 Mayıs tüm dünya
emekçilerinin uluslararası birlik ve dayanışmalarını
gösterdikleri gündür.
1 Mayıs, birleştiğinde
dünya emekçilerinin yenilmez gücünü burjuvaziye dayattığı ve
tüm çalışanlara örnek olduğu bir gündür.
1 Mayıs, "Bahar ve
Çiçek Bayramı" değildir.
O gün, kırlarda
eğlenmeyi, çiçek toplamayı biz burjuvaziye ve sınıf uzlaşmacısı
sendikalara, Türk-İş'e bırakıyoruz.
Mart 1976