Sosyalist Dergi: 32 |  Diğer Yazarlarımız |
Özellikle Kendiliğinden, (Sınıf) Bilinçli Değil! / Anna İoannatou

Çev.: Sedat Satılmış


Yunanistan'da askerî cuntanın devrildiği 1974'ten beri en büyük gösteriler, geçen yılın Mayıs ayında Atina ve diğer şehirlerde memoranduma (Yunanistan'ın borçlarını ödemesi için) tepki olarak gerçekleştirildi. Medyada neredeyse bu gösterilerden hiçbir şey yayınlanmadı. Bu gösterilerden birkaç gün önce komünistlerin inisiyatifiyle, üzerinde "Avrupa halkları, ayağa kalkın" yazılı bir pankart asıldı. Kurulu düzenin sözcüleri tarafından bu pankarta çok şiddetli tepki verildi.

Skandal! Akropolis kirletildi! Komünistlerin yasallığı sorunu bile yeniden gündeme geldi. Sky adlı büyük özel TV kanalının ağababaları parlamentonun anayasada gerekli değişiklikleri yaparak gösterileri yasa dışı ilan etmesini bile önerdiler.

Sonra, bu yılın Mayıs ayında İspanya halkı kitlesel gösterilere başladı ve bu gösterilerde aynı "Avrupa halkları, ayağa kalkın" yazılı pankart açıkça görülüyordu. Yunan medyası bu kez çok ilgiliydi ve bilinçli İspanyollar kendi aleyhlerine olan politikalara tepki göstermek için gösteri yapıyorlar dedi. Birkaç gün sonra Yunanistan'da şimdi "öfkeliler hareketi" denen hareket başladı. Yunan basınına göre, Yunan halkı sonunda İspanyolları taklit ederek uyanıyor...

Bu harekete "Meydan Hareketi" de denildi, çünkü göstericiler Atina'nın merkezinde Syntagma meydanında (Anayasa meydanı) toplanıyorlardı ki bu meydanda göstericilerin sık sık koro hâlinde "hırsızlar" ve "yalancılar" diye bağırdığı 300 üyesi ile Yunanistan Parlamentosu'nun binaları da bulunmaktadır.

Başkaca sık sık duyulan sloganlar: "Aşağılık partiler, defolun" ve "Aşağılık sendikalar, defolun". Bir kaç hafta boyunca çok insan orada toplandı, özellikle de öğleden sonraları (bilindiği gibi, bu, aslında dinlenme saatidir).

Birkaç haftadır her gün, her kanalda bu gösteriler yayınlanıyor. Ama bununla birlikte Mayıs sonundaki çok yığınsal PAME (sınıf bilinçli "İşçi Mücadelesi Cephesi") gösterisi, hemen hemen hiç yayınlanmadı; en fazlası, ondan kısaca söz edildi. Ancak, Meclis girişini kapatan öfkeli kalabalığı defalarca gösterdiler. 15 Haziran genel grevi ve PAME'nin yığınsal gösterileri de neredeyse tamamen sessizce geçiştirildi. Parlamentoda yeni önlemleri tartışacak milletvekilleri, polisin açtığı özel yoldan giriş yapabildiler. Kurulu (kapitalist) düzen ve onun siyasi partileri açıkça kendiliğinden hareketleri (sınıf) bilinçli hareketlere tercih ediyorlar. Ve aynı zamanda önemli ölçüde de teşvik ediyorlar.


Öfkelilerin "arkadaşları"

Sonunda bu kadar çok insanın evlerinde oturup TV'deki homurtuları dinlemeyi bırakıp sokaklara çıkması iyi bir şeydir. Bu açıdan ileri bir adımdan söz edebiliriz.

Kurulu düzenin her iki büyük partisinin temsilcilerinin sözleri boşuna değildi: trafiği aksatan gösteriler (sokağa çıkma modası), grevler (özellikle PAME, ekonomi ve turizm için bir felaket), "sorumsuz", "vatan düşmanı", "bozguncu", "yıkıcı" vs. vs. PAME ve ülkenin Komünist Partisi KKE'ye karşı her zaman açık imalardı. Siyasetin, yayın kuruluşlarının, kurulu düzenin medyasının halk protestolarına karşı tutumu buydu. Ve sonra olan oldu!

Syntagma meydanında kitlesel gösteriler başladığından beri, sokak olaylarının eski muhalifleri, kendi politikalarının bir sonucu olan "öfkeliler hareketi"ne olan hayranlıklarını belirtme yarışına girdiler. Onlar da bu protestoların "içindeler". Başbakan Papandreu: "Eğer işçi olsaydım ben de katılırdım". Yorgos Petalotis, yakın zamana kadar, hükümet temsilcisi ve şimdi Adalet Bakanlığı müsteşarlığına yükseltildi, "öfkeliler hareketini taparcasına sevdiğini" söyledi. Onlar, aslında, "meydanı", kredinin beşinci bölümünü troykadan alabilmek için çok gerekli olan "ulusal uzlaşma sembolü" yapmak istiyorlardı. TV kanalı Sky, "tüm toplum meydanda, şirketler de meydanda" diye etrafa lanse etti.


Sorunlu bir tohum

"...kendiliğinden unsur, özünde, tohum hâlindeki bir bilinçlenmeden başka bir şey değildir" dedi Lenin 1901/1902 yıllarında Ne yapmalı? adlı eserinde (Eriş Yayınları, Birinci baskı, sayfa 34).

Bu yüzden özenle, sürekli ve ısrarla işaret edilen, vurgulanan noktalar: "Meydan hareketi"nin nasıl kendiliğinden olduğu, partizan olmayışının ne kadar harika olduğu, bayraklar, pankartlar ve "bazı" partileri işaret eden kartvizitlerin yokluğuydu. Ne kadar mübarekti bu hareket. Hareket, kendiliğinden olmalıydı, örgütlenmiş değil (ama öbür taraftan da, her gece meydanda kimler tarafından olduğu anlatılmayan toplantılar yapılmaktaydı. Belki de "kendiliğindenlik" kontrollü bir kendiliğindenliktir... ya da örgütlüdür, ama örgütsüz gibi gösterilmekte midir?). Hayır, bunlar sadece tüm hükümet ve parlamentoyu evine göndermek istiyorlar, başka amaçları yok. Öfkeyi herhangi bir kurumdan uzak tutun. Örgütlü işçi hareketiyle muhtemel her bağı koparın.

Aşırı sağcı Ortodoks Halk Hareketi lideri şöyle dedi: "Eğer bu hareket organize olmuş bir azınlıktan gelseydi... tanrı yardımcımız olsun, tanrı yardımcımız olsun, tanrı yardımcımız olsun ..." (Gerçekten o bunu üç defa söyledi.) Onun organize azınlıkla kimi kastettiğini anlamak için çok fazla bilgi gerekli değildir … Son yıllarda giderek daha koordinasyonlu hâle gelen PAME ve KKE'ye saldırılar doğru sonuç çıkarmanıza yardımcı olabilir.

Her gün Syntagma meydanında dolaşan gazeteciler öfkeli insanların burunlarına mikrofonu dayıyorlar. İşsizlik, gelir kaybı, pahalı sağlık (ya da ucuz ve kötü), artık gidilemeyen herhangi bir tatil, daha pahalı eğitim (ya da ucuz ve kötü), genel umutsuzluk havası ile ilgili hüzünlü hikâyeler dışında, sanki KKE ve PAME yokmuş ve sanki bu korkunç ekonomik sistemin yıkıcı politikalarına karşı yıllardır tutarlı bir şekilde dişiyle tırnağıyla mücadele etmiyormuş gibi, tüm partilerin ve 300 milletvekilinin hepsinin kötü olduğunu söyleyenleri öne çıkarıyorlar ve devamlı bu noktaya yönelik vurgulamalar yapıyorlar.

Ama belki de insanları TV karşısından kaldırıp sokağa çıkarmak, tohum hâlinde de olsa, yıllar süren mücadelenin bir başarısı mı? PAME ve KKE'nin yıllardır vurguladığı sokaklara çıkma çağrılarının, her ne kadar bu çağrılar medya tarafından azar azar duyuruluyor olsa da, bir sonucu mu?

Sonuçta PAME ve KKE'nin gösterileri büyüyor ama herkesin hemen (sınıf) bilincine ulaşmasını bekleyemezsiniz. PAME ve KKE'nin taktiği iki aşamada yankı bulacaktır: "tohumsal" (kendiliğinden, "partisizlerin partisi") ve yetişkin bir çocuk (bilinçli). "Partisiz kal"ın tam karşıtı (Komünist) parti üyeliğidir, gerekiyorsa ara adım olarak PAME üyeliği.

Bu siyasal sistemin bu durumla baş edemeyeceği kesindir. Bu yazıyı yazdığım anda durumu kurtarmak için senaryolar şunlardı: seçim (seçime komünistler de dahil olmak üzere bütün partiler taraftar, sadece iktidar partisi değil), bir geçici teknokratlar hükümeti, bütün bakanların yerine teknokratların atanması. Sonuçta sadece geçici olarak bakanlar kurulu içinde görevlerin değiştirilmesinden öte gidilemedi. Eğer yönetenler artık yönetemiyorsa, yönetilenler artık yönetilmek istemiyorlarsa ve güçlü bir öznel faktör (bilinçli halk ve güçlü bir komünist parti) varsa o zaman devrime yol açabilecek ulusal kriz için gerekli 3 şart oluşmuştur. Yunanistan da diğer Avrupa ülkelerinden daha fazla bu yöne doğru gitmektedir. Belki de kapitalist zincirin yeni bir zayıf halkasıyla karşı karşıyayız.



 
Yazarın Diğer Yazıları
 POPÜLİZME AÇIK MEKTUP / Sadık Ekrem
 YOL / Hüseyin Umut
 Sendikal Bakış ve Örgütlenme İlkeleri / Selçuk Kaya
 Emperyalizmin Özelleştirme Saldırısı / Bircan Uğurlu
 Yeniden ve Her Zaman Yol / Kenan Sancar
 Kapitalist Devlet Değişti mi? / Harry MAGDOFF
 ÖZELLEŞTİRSEK DE Mİ YESEK? / İsmet Aktan
 İŞÇİNİN PENCERESİNDEN / Hüseyin Umut
 1917 Büyük Ekim Devrimi / Sadık Ekrem-Ö. Alpsar
 Marks'a Dönüş / Ellen Meiksins WOOD
 Düşüncemizi Nasıl Yayalım / Leo Hubermann
 Partili Bireyin Sorumlulukları / Ali Yıldız
 15-16 HAZİRAN DİRENİŞİ / HÜLYA YEŞİL
 "POST" TEORİLER VE KÜRESELLEŞME / DOUG HENWOOD
 SAĞLIK YASA TASARILARI VE SAĞLIKTA ÖZELLEŞTİRME / SELÇUK KAYA