Sömürüye daha fazla maruz kalan emek deyince, akla ilk önce kadın ve çocuk emeği gelir. Çünkü kadınların ve çocukların emeğinin kapitalist sistemde daha çok istismar edildiği çok açık bir gerçek. Kadınların genel istihdam içerisindeki oranının hâlâ düşük oluşu, onun piyasa rekabet koşullarının işleyiş mekanizması karşısında erkekler kadar direnç gösterememesi, kadınların sömürüye daha açık hale gelmesine neden oluyor. Yeni iş yasası kadın emeğinin sömürülmesini daha fazla olanaklı hale ge-tiriyor. 4857 sayılı iş yasası bu açıdan iyi değerlendirilerek açıklanmalıdır. Yasada cin-siyetçi ayrımcılığa karşı daha fazla yaptırımı veya doğum izninin uzatılmasını içeren olumlu yeni hükümler yer alsa da, bunlar uygulanma koşulları bulmadıkça, yasanın göz boyayıcı hükümleri olarak kalmaya mahkum olacaklar. Çünkü bu hükümler dışın-daki yenilikler, kadın emeğinin sömürülmesine karşı önlemler içermek şöyle dursun, aşağıda da göreceğimiz gibi kadın emeğinin istismarını yoğunlaştıracak ve daha fazla sömürüye açık hale getirecektir.
Kadınların istihdam hayatında düşük oranda yer alışı, bir yandan toplumumuzda kadınların çalışmasına bakışın hâlâ ataerkil değer ve önyargılarla belirlenmeye devam ediyor olması, diğer yandan piyasanın kadının emeğini tanımlayış biçimi ile ilintilidir. Geleneksel değer yargılarında kadının hane dışında çalışması hala "arızi" bir durum varsayılır. Çünkü bu değer yargılarına göre kadın herşeyden önce eve aittir, yani ev kızıdır, annedir, evinin kadınıdır ve bu anlamda üstlenebileceği en değerli görevleri, ev işleri ve anneliktir. Kadınların ve genç kızların hayat bakışını bu rolleri üstlenmeye hazır oluşları belirler. Bu değer yargıları kentlerden uzaktaki kırsal alanda ve köylerde en üst seviyededir. Kadınlar daha muhafazakar ve kapalı ortamlarda, adeta erkeklerin mülkiyetindedir. Kırsal alanda kadınların emeği ücretsiz aile işçiliği biçiminde beliri-yor. Ancak bu feodal kalıntısı önyargılarla çelişkili olarak kapitalist sistem aynı zaman-da kadınları piyasada emeğini satmaya zorluyor. Kentlere doğru gidildikçe, kadınların hane dışında ücretli işçi olarak çalışma oranı artıyor. Kapitalist sistemde kadınların emeği de, diğer tüm emek şekillerinde olduğu gibi giderek daha ucuz ve sermayenin karşısında değersizleşen bir metaya dönüşüyor.
Kapitalist düzen tam da ataerkil yargılardan ve alışkanlık-lardan beslenerek, kadın emeğini bu defa işgücü piyasasında sö-mürüyor. Bu sömürü, kadın emeğinin hane için "ek gelir" olarak tanımlanışı ile ilgili ve tam da ataerkil düzene dayanıyor. Haneyi geçindirmekte asıl sorumlunun erkek olarak görüldüğü toplum-da, kadının emeği "yedeğe" itiliyor. Bu nedenle, kadınların daha düşük ücretlerle çalışması garip karşılanmıyor. Bu durum hem erkekler hem de kadınlar tarafından doğal kabul ediliyor. Kadın- ların daha kolay ve erkeklerden önce işten çıkarılması ve kadın- ların çalışma sürecinde ezilmesi de böylelikle meşruluk kazanı-yor. Tüm bu yaklaşımların her iki cins tarafından benimsenmiş olması cinsiyet ayrımcı ideolojiyi yeniden üretiyor. Ancak kadın- ların verdiği mücadele sonucu Medeni Kanun'da örneğin evin reisliğini yalnızca erkek olarak gösteren hükmün değişmesiyle, yani bugün kadınların da yüzde 11'lere varan oranda evin reisi konumuna gelmiş olması, önümüzdeki süreçte ataerkil değer yargılarını daha fazla dönüştürücü bir etkiye yol açacaktır.
Kadın Emeği "Küresel" Boyutta Sömürülüyor
Kadının çalışma hayatında içerisine itildiği durum yalnızca toplumsal gelenekler ve değer yargılarına bağlanamaz. Buna ek olarak kadınlar kapitalist sistemin işleyiş mekanizmasından ötü-rü ağır sömürü koşulları altında çalışmaya mahkum oluyorlar. İş yasasında yer alan ve en ince ayrıntısına kadar düşünülmüş yeni "esneklik" politikaları da, bu mekanizmanın bir parçası. Amaç, büyük sermayeye daha ucuz, "insan" olarak işçiye karşı hiçbir sorumluluk gerektirmeyen, "sosyal güvenlik", "iş güvenliği" gibi işçiyi koruyucu hükümlerin kalktığı ve yerine, sermayenin hareketine daha uygun, kuralsız bir çalışma düzeni yaratmaktır. Bu kuralsızlaştırma ile öncelikle "kayıt dışı" veya "enformel" çalışma koşulları destek görüyor ve bu koşullarda en fazla kadın ve çocuk emeği sömürülüyor. Sanayinin özellikle tekstil, gıda işkollarında ka- dın emeği en büyük istismara maruz kalıyor. Her türlü sosyal korunmadan yoksun bırakılıyor. Örgütlenme ve sendikalaşmanın önüne geçiliyor. Neo-liberal politikaların sonucunda bugün gelinen noktadan geriye baktığımızda, emeğe saldırının, "küresel" boyutta dönüştüğünü ve ulusötesi şirketlerin, dünyanın neresinde ucuz emeğe ulaşa-biliyorsa, üretimi oraya yönlendirdiğini görüyoruz.
Türkiye genelinde işsizlik oranı yüzde 12,3'e çıkmış durumda, kentlerde bu oran yüzde 15'e varıyor. Özellikle son birkaç yıl işten çıkarılanların sayısı çok muazzam rakamlarda seyrediyor. Örneğin geçen yıldan bu yana işten çıkarılanların sayısı beş-yüzbini buldu. Bu gelişmeler sonucu bugün kadınların kentsel bölgelerde işsizlik oranı yüzde 20'lere, hatta eğitimli genç kadınlar arasında yüzde 30'lara varıyor. Yani her ka-tegoride kadınların işsizlik oranı erkeklerin işsizlik oranından yüksek.
Yeni yasada gerçekleşen yapısal değişikliklere ve bunların genelde tüm çalışanları ve özelde kadın çalışanları nasıl etkileyeceğine bakalım. Yasa, işverenleri asıl işveren ve alt işveren olarak ayırıyor. Bu durum, işçiyi iki farklı iş ilişkisi karşısında bırakacaktır. Asıl işverenin taraf olduğu sözleşmeden yararlanma olanağını ortadan kaldıracaktır. İşyeri tanımı genişletildiği için, işveren işçiyi bir bölgeden alıp bir başka bölgede çalış- masını isteyebilecek, bu durum özellikle kadın işçilerin sürekli bir işte kalabilmelerini ve işlerinde yükselebilmelerini önleyecektir. Bu durum daha sık iş değiştirmeye ve işsiz kalmalarına yol açacaktır.
Daha önce tasarıda "ödünç iş ilişkisi" olarak tanımlanan ve artık yürürlükte olan yasada "geçici iş ilişkisi" olarak maddeleşen hüküm, emeği alınır satılır hale getiriyor. Bu madde de grev kırıcı bir rol oynayacak, işçilerin hangi işvereni muhatap alacak- ları, haklarını nasıl savunacakları sorunlarında büyük bir çıkmaza sürükleyecektir. Özellikle kadınlar bu hükümler karşısında mağdur olacakları koşullara mahkum edilmektedir.
Kısmi süreli ve tam süreli, deneme süreli, belirli, belirsiz süreli iş sözleşmeleri ayrımları getirilmiştir. Bu kategorideki sözleşmeler, kadınlara sanki part-time söz-leşme yapma olanakları sağlıyor gibi bir yanılgı doğurmaktadır. Oysa bu ayrımlarla ücretlendirmede hak kayıpları doğacak, bütünsel olarak sosyal güvenlik haklarından ve iş güvencesinden yararlanabilmelerinin önüne geçecektir. Kadınlar kölece çalışma koşullarına maruz kalacaktır. Ha.alık çalışma saati 45 saat olarak kaldıysa da, getirilen esnek uygulamada günlük çalışma süresi 11 saate çıkıyor.
Telafi çalışma hükmü getirildiğinden, işveren mesai ücreti ödemeksizin bir çalı- şanın ha.alık çalışma saati dolana kadar ücret ödemeden çalıştırabilecek. Anlaşmaya bağlı olarak ha.alık çalışma saati 40'a inebilecek, bu durum işvereni daha "kârlı" hale getirecektir. Getirilen bu yapısal değişiklikler tüm işçileri etkiliyor. Şimdi özelde kadınları etkileyen hükümlere ayrı ayrı göz atalım.
Analık Halinde Çalışma ve Süt İzni
Bu madde bir yönüyle olumlu, bir başka yönüyle de olumsuz bir yön içeriyor. Bu madde yeni yasada 74. madde olarak geçiyor ve eski yasadaki karşılığı 70. madde. Öncelikle maddenin başlığı eskisinde "analık halinde çalıştırma yasağı" iken, şimdi "analık halinde çalışma ve süt izni" adını aldı. Yeni madde hamile kadınlara doğumdan önce 6 ha.a ve doğumdan sonra 6 ha.a olan çalıştırılmama hakkını yine doğumdan önce 8 ha.a ve doğumdan sonra 8 ha.a olmak üzere, toplam 12 ha.adan 16 ha.aya çıkartıyor. Yeni yasada bir değişiklik daha var, çoğul gebelik halinde doğumdan önce 8 ha.aya 2 ha.a daha ekleniyor. Ancak hemen belirtmekte fayda var. Bu maddenin bizdeki gelişmemiş sosyal politikalar çerçevesinde kadınların aleyhine işleyeceğini dü-şünmek yanlış olmayacaktır. Şöyle ki, bu kadar yoğun bir işsizlik ortamında ve sosyal güvenliğin bu kadar "lüks" sayıldığı bir piyasa koşulunda, doğum izninin uzatılması, işverenlerin kadınların yerine erkeklerin emeğini tercih etmelerini doğurabilecek. Öte yandan eski muadil maddeden farklı olarak, yeni yasadaki madde, bu 16 hafta süresince kadınların çalıştırılması yasağını kaldırıyor. Eski maddedeki hüküm çok açık; "kadın işçilerin doğumdan önce 6 ve doğumdan sonra 6 ha.a olmak üzere 12 ha.alık süre için çalıştırılmaları yasaktır". Ama bu yasak olumlu, olması gereken bir yasaktı. Kadının ve bebeğin sağlığını korumaya yönelik bir yasaktı.
Şimdiki yasanın 74. maddesine göre ise; "kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz ha.a olmak üzere toplam onaltı ha.alık süre için çalıştırılmamaları esastır. ... Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç ha.aya kadar işyerinde çalışabilir." Çalışılan süre doğum sonrası süreye eklense de, bu maddenin birçok sakıncası var. Hamilelikte çalışmayı körükleyebilir. Hatta daha da ileri gidiliyor, pratikte zorlamaya yol açabile-cek şöyle bir hüküm getiriliyor: "Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır". Bu madde ile "analık halinde izin" mantığı temelden sarsılıyor ve hamilelikte kadın işçilerin çalıştırılması yasalaşı-yor. Örneğin, gerekli görüldüğü için "hafif işler"de çalıştırılması uygun görülen hamile bir kadın için o işin hafif olup olmadığının ölçüsünü belirleyen kıstas nedir? İnsanın şu soruyu sorası geliyor, bu yasayı inceleyen sözde bilim kurulunda acaba hamile bir kadın mı vardı da, bir kadının ne zamana kadar çalışabileceğini tespit etti?
Bu durumda kadınlar bir kıskaca sokuluyor, ya hamilelikte çalışmaya zorlanmış oluyor veya işverenlerin çıkarları açısından kadın işçileri tercih etmemeleri sonucu işlerini kaybetme tehlikesini yaşıyorlar. Kısacası, bu madde kadınlar için ölümü görüp sıtmaya razı olma koşullarını doğuruyor.
Gece Çalıştırma Yasağı
Yeni yasada 73. madde olarak geçen bu madde, eski 69. maddeye tekabül ediyor. Kadınları şu boyutuyla ilgilendiriyor ki; yine olumlu "yasaklar" arasında sayılması gereken ve çocuk ve genç işçilerle birlikte kadınların da sanayide gece vardiyalarında çalıştırılmalarını yasaklayan bu hüküm artık kadınları kapsamıyor. Yeni maddede "on-sekiz yaşını doldurmuş kadın işçilerin gece postalarında çalıştırılmasına ilişkin usul ve esaslar Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir" deniyor. Ama bu hüküm zaten eski yasada da vardı ve mantığı da "işin özelliği icabı kadın işçi çalıştırılması gereken işler"le sınırlıydı. Bu sınırlama da kaldırılmış. Görüldüğü gibi, bu madde kadın işçilerin sanayide gece vardiyalarında çalıştırılabilmesinin yolunu açıyor.
Bu madde değişikliği kimi
radikal feministlerin bakışına göre, sanki erkeklerle aynı koşullarda çalışma
konusunda bir "eşitlik" getiriyor, bu yüzden olumlu bakılması gere-ken bir
değişiklik gibi görünse de, benim görüşüme göre böyle bir eşitlik savunulacak
bir eşitlik değildir. Kadınların nasıl ki yeraltında ve maden ocaklarında
çalıştırılması yasağı korunuyorsa, gece vardiyalarında çalıştırılması yasağının
da korunması gerekiyordu.
Cinsiyete Dayalı Ayrım Yapılamaz
Yukarıda olumsuz yönlerini açıkladıktan sonra, yeni iş yasasında kadınların lehine var olmaya devam eden "eşit işe eşit ücret" temel ilkesinin yer aldığı ve ilk defa getirilen hükümlere göz atalım. "Eşit işe eşit ücret" temel ilkesi yeni iş yasasında da korunuyor. Şimdi bu hükmün yer aldığı madde değişmiş ve genişletilmiş. Daha önce "Ücretin ta- nımı" başlıklı 26. maddede yer alan bu ilke şöyle tanımlanıyordu: "Bir işyerinde aynı nitelikte işlerde ve eşit verimle çalışan kadın ve erkek işçilere sadece cinsiyet ayrılığı sebebiyle farklı ücret verilemez. Toplu iş sözleşmelerine ve hizmet akitlerine buna ay- kırı hüküm konulamaz."
Yeni yasada ise en önemli yenilik bu hükmün "eşit davranma ilkesi" başlığı altında yeni bir madde altında (Madde 5) tanımlanmış olması. Buna göre, "iş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siyasal düşünce, felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz" denmektedir. Aynı maddede, "aynı veya eşit değerde bir iş için cinsi-yet nedeniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz" hükmünün yer almaya devam ettiği-ni iş yasasına temel bir ilke olan "eşit işe eşit ücret" ilkesinin korunduğunu görüyoruz. Aynı maddede işverenin "cinsiyet veya gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem" yapmasının önüne geçiliyor.
Bu maddenin bir diğer olumlu yanı kendisine kadın olduğu için aykırı davranışta bulunulan durumlarda, ayrımcılığa uğradığını ortaya koyduğu takdirde, ispat yüküm- lülüğünün, yani böyle bir ayrımcılık uygulamadığını ispat etme yükümlülüğünün işverene geçmesidir. Eğer kadın işçiler bu madde kapsamından bilinçli bir şekilde yararlanabilirlerse ve pratikte uygulatabilirlerse, ayrımcılığa uğradıkları durumlarda haklarının gasp edilmesini önleyebilirler.
Artık Cinsel Taciz Haklı Fesih Gerekçesi
Yasanın 24. maddesiyle ilk defa bir işverenin bir işçiye ve de bir işçinin diğer bir işçiye cinsel tacizde bulunması, tacize uğrayan işçiye sözleşmeyi derhal fesih hakkı do- ğuruyor. Ancak bu hükmün de uygulamada karşılık bulabilmesi için, çalışan kadınları cesurca üzerine gitmesi ve işyerinde karşılaştıkları taciz olaylarında haklarını araması gerekir. Ama bu elbette söylendiği kadar kolay olmuyor. Taciz ve tecavüz gibi saldırılar-da kadınlar toplumsal baskı sonucu olayı örtbas etmek zorunda hissediyor veya örtbas etmeye itiliyor. Ama bu madde, kadınların durumuna hukuki açıdan doğrudan bir haklılık kazandırdığı için bundan böyle işyerindeki tacizlerde sesini yükseltebilecektir ve yükseltmelidir.
Süt İzni ve Kreşler
Gebe veya çocuk emziren kadınların çalışma koşulları ile işyerinde kreş açma zorunluluğunu düzenleyen yeni 88. madde, bir yönetmelik çerçevesinde gösterildi- ğinden, henüz belirlenmiş değil. Bu durumda hâlâ eski tüzük geçerlidir. Ancak yasaya göre 6 ay içerisinde belirlenecektir.
Değişen Yasa Maddeleri:
Yer ve su altında çalıştırma yasağı
Eskisi (1475
Sayılı İş Yasası):
Madde 68-Maden ocakları ile kablo dö-şemesi,
kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yeraltında veya sualtında çalışılacak işlerde
18 yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki kadınların çalıştırılmaları yasaktır.
Yenisi (4857 Sayılı İş Yasası):
Madde 72-Maden ocakları
ile kablo döşe-mesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı gibi yer altında veya su
altında çalışılacak işlerde onsekiz yaşını doldurmamış erkek ve her yaştaki
kadınların çalıştırılması yasaktır.
Analık halinde
çalışma:
Eskisi (1475 Sayılı İş Yasası): Analık ha-linde
çalıştırma yasağı:
Madde 70 - (Değişik: 29/7/1983-2869/16 md.)
Kadın işçilerin doğumdan önce 6 ve doğum-dan sonra 6 hafta olmak üzere 12
haftalık süre için çalıştırılmaları yasaktır.
Ancak, bu süreler işçinin
sağlık durumuna ve işin özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse
artırılabilir.
Bu süreler hekim raporu ile belirtilir.
İsteği halinde
kadın işçiye, doğumdan sonra-ki 6 haftadan sonra 6 aya kadar ücretsiz izin
verilir. Bu süre, ücretli ziin hakkının hesabın-da nazara alınmaz.
Yenisi (4857 Sayılı İş Yasası): Analık halinde çalışma ve süt
izni:
Madde 74-Kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan
sonra sekiz ha.a olmak üzere toplam onaltı ha.alık süre için çalıştırılmamaları
esastır. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz ha.alık
süreye iki ha.a süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde,
doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç ha.aya kadar işyerinde
çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere
eklenir.
Yukarıda öngörülen süreler işçinin sağlık du-rumuna ve işin
özelliğine göre doğumdan önce ve sonra gerekirse artırılabilir. Bu süreler hekim
raporu ile belirtilir.
Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik
kont-roller için ücretli izin verilir.
Hekim raporu ile gerekli görüldüğü
takdirde, ha-mile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu
halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz.
İsteği halinde kadın işçiye,
onaltı ha.alık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz
ha.alık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık
ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.
Kadın işçilere bir yaşından
küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir.
Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kullanılacağını işçi kendisi
belir-ler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır.
Gece
çalıştırma yasağı:
Eskisi (1475 Sayılı İş Yasası):
Madde 73-Sanayie ait işlerde 18 yaşını doldurma-mış erkek çocuklarla her
yaştaki kadınların gece çalıştırılmaları esas itibariyle yasaktır.
Şu kadar
ki; işin özelliği icabı kadın işçi çalıştırıl-ması gereken gece postalarında
çalıştırılmalarına, Çalışma ve Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlıkları ile Sanayi
ve Ticaret Bakanlığının müştereken hazırlıyacakları bir tüzükte gösterilecek
şartlar çerçevesinde izin verilebilir.
Yenisi (4857 Sayılı İş
Yasası):
Madde 73-Sanayie ait işlerde onsekiz yaşını doldurmamış
çocuk ve genç işçilerin gece çalıştırılması yasaktır.
Onsekiz yaşını
doldurmuş kadın işçilerin gece postalarında çalıştırılmasına ilişkin usul ve
esaslar Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir.
Gebe ve
emzikli kadınlara ilişkin:
Eskisi: Gebe ve emzikli kadınlar
için tüzük
Madde 81-Gebe veya emzikli kadınların hangi dönemlerde
ne gibi işlerde çalıştırıl-malarının yasak olduğu ve bunların çalış-malarında
sakınca olmayan işlerde hangi şartlar ve usullere uyacakları, ne suretle emzirme
odaları veya çocuk bakım yurdu (kreş) kurulması gerektiği Çalışma, Sağlık ve
Sosyal Yardım Bakanlıkları tarafından birlikte düzenlenecek bir tüzükte
gösterilir.
Yenisi: Gebe veya çocuk emziren kadınlar için
yönetmelik
Madde 88-Gebe veya çocuk emziren ka-dınların hangi
dönemlerde ne gibi işlerde çalıştırılmalarının yasak olduğu ve bunların
çalışmalarında sakınca olmayan işlerde hangi şartlar ve usullere uyacakları, ne
su-retle emzirme odaları veya çocuk bakım yur-du (kreş) kurulması gerektiği
Sağlık Bakan-lığının görüşü alınarak Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı
tarafından hazırlanacak bir yönetmelikte gösterilir.
YENİ
EKLENEN YASA MADDELERİ:
Eşit davranma ilkesi:
Madde 5-İş ilişkisinde dil, ırk, cinsiyet, siya-sal düşünce,
felsefi inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayırım yapılamaz.
İşveren, esaslı sebepler olmadıkça tam süreli çalışan işçi karşısında kısmi
süreli çalışan işçiye, belirsiz süreli çalışan işçi karşısında belirli süreli
çalışan işçiye farklı işlem yapamaz.
İşveren, biyolojik veya işin niteliğine
ilişkin sebepler zorunlu kılmadıkça, bir işçiye, iş sözleşmesinin yapılmasında,
şartlarının oluşturulmasında, uygulanmasında ve sona ermesinde, cinsiyet veya
gebelik nedeniyle doğrudan veya dolaylı farklı işlem yapamaz.
Aynı veya eşit
değerde bir iş için cinsiyet ne-deniyle daha düşük ücret kararlaştırılamaz.
İşçinin cinsiyeti nedeniyle özel koruyucu hükümlerin uygulanması, daha düşük
bir ücretin uygulanmasını haklı kılmaz.
İş ilişkisinde veya sona ermesinde
yukarıda-ki fıkra hükümlerine aykırı davranıldığında işçi, dört aya kadar ücreti
tutarındaki uygun bir tazminattan başka yoksun bırakıldığı haklarını da talep
edebilir. 2821 sayılı Sen-dikalar Kanununun 31. maddesi hükümleri saklıdır.
20. madde hükümleri saklı kalmak üzere işverenin yukarıdaki fıkra
hükümlerine aykırı davrandığını işçi ispat etmekle yükümlüdür. Ancak, işçi bir
ihlalin varlığı ihtimalini güçlü bir biçimde gösteren bir durumu ortaya
koy-duğunda, işveren böyle bitmekle yükümlü olur.
İşçinin haklı
nedenle derhal fesih hakkı:
Madde 24-Süresi belirli olsun veya
olmasın işçi, aşağıda yazılı hallerde iş sözleşmesini sürenin bitiminden önce
veya bildirim süresini bekle-meksizin feshedebilir: (...)
b) İşveren işçinin
veya ailesi üyelerinden birinin şeref ve namusuna dokunacak şekilde sözler
söyler, davranışlarda bulunursa veya işçiye cinsel tacizde bulunursa. (...)
d) İşçinin diğer bir işçi veya üçüncü kişiler ta-rafından işyerinde cinsel
tacize uğraması ve bu durumu işverene bildirmesine rağmen gerekli önlemler
alınmazsa.